Bu sabah güneşin alnında yürürken ( aslında 09.00 dan sonra çıkmak büyük hata !) bir köşede orta yaşlı olduğunu sandığım, bilge görünümlü bir kaplumbağaya rastladım, selamlaştık: - Ne o? Geç çıkmışsın bugün? - Öyle oldu, moralim bozuktu biraz, evde oyalandım... - Niye moralin bozuk? Şu darbe girişimine mi? Aslında haklısın biz de korktuk, sığınaklarımızdan hiç çıkmadık... O Gölbaşı'na polis kolejine atılan bombalar tepemizde patladı sanki... Bahçede bir gazete parçasından öğrendim 47 kişinin o patlamalarda öldüğünü... -E, ne olacak bu durum? -Ne olacağı var mı? Birbirinize kırdıracaklar sizi... O kadar kopuksunuz ki birbirinizden, Kürdü, Alevis i, Rumu Çerkesi, Türkü...Birbirinize, inançlarınıza saygınız yok, birbirinizi anlamak bile istemiyorsunuz. Böyle bir ortamda da onların ekmeğine yağ sürülmüş oluyor işte... -Baksana Atatürk'ün ülkeye kazandırdıklarını bir kalemde silmeye kalkıştılar. -Tabii, siz birlik olmadığınız sürece bundan kolay birşey yok. Zaten Başkanını...
Mürekkep kokan sayfalarda şimdilerde bize yer yokmuş, eh, ne yapalım? Açılsın bari hayali sayfalar... Oysa onlara yazmak tıpkı suya yazmak gibidir. Kayboluverir gider.