Bu Blogda Ara

Sedef Şirikçi Kipman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sedef Şirikçi Kipman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Cuma, Şubat 15, 2019

Yaşam...




Bazen düşünüyorum da, aslında yaşam bıçak sırtında, yaşam pamuk ipliğine bağlı, yaşam bir var bir yok...

Neden mi? Anlatayım.Bu sabah neşeli bir hazırlık içindeydim, sevgili yeğenim Begüm’le öğlen yemeğinde buluşacak, öğleden sonra da bir arkadaşımı ziyarete gidecektim. Üstüne üstlük günlerden 14 Şubat Perşembe, yani “Sevgililer günü...”

-Aman canım, sen klişeleri sever miydin? Hep dalga geçmez miydin?

Diye sordunuz değil mi? 

-Evet, haklısınız ama biraz da iyimser bakmalı...Radyolarda o kadar güzel aşk şarkıları çalıyor ki. Neyse işte gün böylesine güzel başladı.


Yalnız uzaklarda  oturunca şehirde yapılacak işleri sıraya dizmek gerekiyor. Terziden alınacaklar, tadilata verilecek elbise, düdüklü tencerenin pili... En önemlisi de Kızılay civarında park yeri bulmak... Hepsi halloldu, Begüm’le buluştuk, sevdiğimiz lokantada, cam kenarındaki masaya karşılıklı kurulduk. Yemekler lezzetli, sohbetimiz şenlikli... Bir saat çabucak geçiverdi. O arada terzi aradı:

-Tadilat tamam, alabilirsiniz

Oh, ne güzel, her şey yolunda gidiyor, şu düdüklünün pilini de bulabilirsem çok iyi olacak... Aaaa, ama ziyaretine gideceğim arkadaşıma ufak bir hediye götürmesem mi? Şık Düğme’den bir kanaviçe işleme şablonu alsam mı ki? Aman ne iyi fikir”

Deyip, yokuşu çıkmaya başlarsın, bir koşu tuhafiyeciye yaklaşırsın,”Hava da buz gibi, aman içeri girer ısınırım biraz” derken...

Olanlar olur...

Ahhh, bir şeye takılır ayağın, “Dur kurtarayım, şuraya mı tutunsam? Elimdeki paketi atayım mı?” diye aklından sorular saliseler içinde geçerken gümmmmmm diye tuhafiyecinin kapısının eşiğine adeta uçarsın...

-Amannnn, yaşıyor muyum acaba? Kafam sersemledi, kalkamıyorum, ayyy elim elim.... Yahu bu kadar kan nereden nasıl aktı?


Bir anda çevreni saran hanımlar, beyler:

-Ay eli çok kanıyor, hanımefendi tansiyonunuz mu düştü? Kan sulandırıcı kullanıyor musunuz?
-Verin elinizi, şuraya bastıralım, kan dursun.
-Ambulans çağıralım mı?


Konuşamadan baş sallamayla geçirilen dakikaların ardından zorla ayağa kalkmak, genç bir hanımın kolunuza girip sizi karşıdaki eczaneye taşıması... Eczacının pansumanı...

-Kırık yok gibi görünüyor ama bir bakın, eğer şişme morarma olursa mutlaka hastaneye gidin....
Eh, görünmez kaza ucuz atlatılmıştır, dönülüp kanavice şablon alınır, sonra terzi, sonra otopark, en son da bir pastane alışverişi:

-Şu pasta çilekli mi? Tam da günün anlamına göre süslenmiş, onu alayım...
-Evet hanımefendi güzel bir seçim...


Sonra sıra arkadaş ziyaretine gelir, zonklayan parmağa aldırmadan samimiyetle paylaşılan sevinçler, kederler, tavşan kanı çay, bir dilim pasta... Daha ne olsun? Hayat güzel, aslında dostlarla güzel... Ya o kaza sırasında etrafınızda pervane olan iyi insanlar, o cansiperane yardım edişleri nasıldı?

-Keşke daha fazla teşekkür edebilseydim onlara, hatta hepsini birer birer yanaklarından öpseydim, iyi ki varsınız diyebilseydim...


Aksi olamaz mıydı peki? Yani uçarak o camlı kapının eşiğine düştüğünde, ya bir daha kalkamasaydın?
Çok saçma bir düşünce ama, terzi, otoparkçı ve seni çaya bekleyen arkadaşların acaba kaç saat ya da kaç gün sonra haberini duyarlardı?
Boşverelim bunları şimdi de, şu koşar adım yürüme tutkusundan, hele gereksiz aceleci tavırlardan artık vazgeçelim değil mi?

NOT: Evet o gün şanslıydım, o küçük kazayı hafif atlatmıştım. Ancak evine ziyarete gittiğim arkadaşım Sevgi Horoz ne yazık ki Covit 19’a yakalanıp kısa bir süre önce yaşamını kaybetti...

26 Nisan 2021

Perşembe, Kasım 22, 2012

Sevgi Horoz’un Sofrasında

Sevgi Horoz’un sofrasında, lezzet, dostluk ve zerafetle sarılıp sarmalanmış o muhteşem davetteydik dün akşam... Bu güzelliği silinmemek üzere damağıma da anılarıma da not ettim. 




O bizlere servis yaparken aklımdan neler neler geçti. Çocukluğunuzun sofralarını hatırlar mısınız?

-"Kim unutur ki?" Dediniz değil mi?

Kimi sabahlar  son anda hazırlanan ödeve, ütülenmesi unutulmuş beyaz gömleğe kafa yorulurken, alelacele beyaz peynirli-domatesli sandviçten bir ısırık alıp bir bardak soğuk sütü kafaya diktiğiniz sofralar...

Seçim geceleri, radyonun saatbaşı ajansları heyecanla dinlenirken sabaha kadar salonda açık tutulan sofralar...

Ailelerin ilk tanıştıkları akşam, beyaz gül buketinin özenle evin tek vazosuna yerleştirilip masanın başköşesine konulduğu  sofralar. Bakışlarınızın arasına hiçkimse giremezdi, gülümsemekten yanaklarınıza kramp girerdi hani...

E, onlar çok geride kaldı artık... Hepsi sislerin arkasındaki çerçevelere takılı...

Bugünlerin rengarenk sofralarına buyur edilmek nasıl peki ?

Ankara'yı ışıl ışıl seyrederken yükseklerde bir pencerenin ardından, dostların kahkahasıyla şenlenmek... O güzelim dantellerle bezeli masada buz gibi bir kadeh beyaz şarabınız hele dursun şöyle...

-Ah, ne seçsek antrelerden? Çıtır  çıtır kızarmış  peynirli patlıcan lokmasını mı tatsak?
-Pudra şekeriyle kaplanıp fırınlanmiş üzüm salkımından mı bir tane koparsak?
-Mmmmm hepsi çok leziz
-Ay Sevgi, bu krakerleri nasıl yaptın peki?
-Mmmmm peynirler nefis, hele şu Bodrum bamyası? Turşusunun bu kadar güzel olacağını düşünemezdim


Herkesin gülümsediği, küçük büyük bütün dertlerin, sıkıntıların geride bırakıldığı bir akşamdır... O bembeyaz keten örtülü sofra sizi nasıl kucaklar? Soğan dolması kaşıklanırken herkes susar nedense... Kimbilir, belki de lezzeti damağa hapsetmektir amaç.
Kadehler ard arda kaldırılır, günün fıkrasına gülünür... Biraz dedikodu yapılır... Ülkenin durumu uzun uzadıya tartışılır

-Şu siyasetçi takımı neden ille de kendine göre düşünür herşeyi?
-Varsa yoksa Çankaya değil mi?
-Yahu ülkenin asıl ihtiyacı başkanlık sistemi mi? Seçim ve siyasi partiler yasalarının değiştirilmesi mi?
-Dünkü tartışmayı izledin mi? Halen görevdeki savcı "ülkede adalet yok" dedi resmen
-Ya Şemdinli'de Şırnak'ta yaşananlar?
-Doğru düzgün bilgi akışı da kalmadı ki kardeşim... Hangi gazeteyi okuyorsun bilmem ama...
-Yahu bizi boşver geldik gidiyoruz şuraya da, oğlanlara ne demeli? Askere gitme gitmeme tereddüdünü bir türlü çözemediler baksana
-Bir şey diyemiyorsun ki... Hergün kaç şehit haberi geliyor...


Herkes susar önce, sonra yeniden bu kez daha neşeli bir sohbet başlar. Bir yandan da tabaklar dolar boşalır... Ispanaklı kiş, avokadolu salata, kaplanıp fırınlanmiş  bonfile, üzümlü kuskus pilavı herşeyi unutturur insana...




Sevgi Horoz’un sofrasında bulunmak böyle bir mutluluktur işte...


NOT: Bu davet ve yazının üstünden çok yıllar geçti. O güzelim dost, o marifetli Sevgi Horoz, onca yaşama arzusu, sevme sevilme hayalleri varken, ne yazık ki yemyeşil gözlerini dünyaya kapadı... Gittiği yerlerde mutlu olsun, yeşillikler içindeki rengarenk sofralarda konuk edilsin...

26 Nisan 2021









Partili gazeteciler… Pravda…

Gazeteciler Cemiyetinin düzenlediği Medya Konferansının (*) i kinci gün  oturumları da ilginçti. “Gazeteci kimdir? ” Başta olmak üzere pek ç...