Geçenlerde hoş bir hanımefendi ile tanıştım. Duruşu, gülümseyişi ve şık kıyafetini zarafetle taşıyışı çok şey anlatıyordu. Henüz isimlerimizi bilmiyorduk ama hemen sordu: - İkizler burcu musunuz? -Hayır Dedim, çünkü burçlara hiç inanmam, “ zamanı kendi uydurduğumuz parçalara bölmek, hepsine ayrı ayrı isimler takmak, hatta burçlar filan diye anlamlar yüklemek, sonra da onun esiri olmak” fikrini saçma bulurum. Neyse işte, benim de içine yerleştirildiğim şablon, pardon! burç “ koç ”muş, söyledim ona. -A, üstünüzde incilerle dantelleri görünce ikizlersiniz sandım, çünkü benim burcumdur Dedi, sonra öğrendim, Ülkü Özer ile karşılıklı oturuyorduk, Deneme Lisesinin müzik öğretmeniydi. Emekli olmadan önce sayısız öğrenci yetiştirmiş, üstelik pek çok öğrencisi müzik alanında ün kazanmıştı. Birden çevremizdeki herkes silindi, daldan dala süren, sonunda “ dantel sevgisi ”ne odaklanan ikili sohbetimizi koyulaştırdık. Krem rengi el örgüsü hırkasına pırıl pırıl s...
Mürekkep kokan sayfalarda şimdilerde bize yer yokmuş, eh, ne yapalım? Açılsın bari hayali sayfalar... Oysa onlara yazmak tıpkı suya yazmak gibidir. Kayboluverir gider.