Bu Blogda Ara

eşitsizlik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
eşitsizlik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Cuma, Eylül 23, 2022

Pretoria notları (2) Cumhurbaşkanı tuvalet temizler mi?



  
  Zuma eşleriyle birlikte 70 Yaş kutluyor 

Pretoria ilginç bir yer, kimi özellikleriyle bize çok benziyor, kimi zaman da “ne tuhaf” dedirten yanları var. Hiç bilmediğim, görmediğim kuşlara rastladım burada. Şu “ömür boyu tek eşle yaşayan Hadeda Kuşları”ndan (*) söz ediyorum. Sabahın en erken saatlerinde onların cırlak ötüşleriyle yataktan fırlıyorsunuz:


-Ha-ha-de-da, ha-ha-de-da… -Hadi kalk, hadi kalk- diye ötüyorlar sanki.


İnsan sinir oluyor, aslında yeşilliklerde bu kocaman kuşları çok sık görüyorsunuz, yine de sabah saatinde bir Hadeda’ya rastlarsanız şöyle bir söylence varmış, onu unutmayın:


-Yaşamında yeni bir sayfa açılacak, görevini  ihmal etme, dostlarını ara



        Vink kuşunun yuvası


Bir de bu civarın ünlü Vink kuşları (**) var. “Çok eşli!” Vink erkeğinin eş bulma arayışı çok ilginç. Çiftleşme mevsiminde  tüyleri parlak sarıya dönüyormuş ve habire yuva yapma işine girişiyormuş, çünkü çiftleşme mevsimi boyunca 20’ye yakın eş edinecekmiş, bunların hiç olmazsa 5-6’sı için yuva hazırlıyormuş ağaçlarda. Vink kuşu “dünyada düğüm atmayı beceren tek kuş”muş, çer çöp toplayarak yaptığı, deve kuşu yumurtasını andıran yuvalar o kadar ilginç ki, dallardan sarkan nicesini görmek mümkün. Yalnız eğer Vink, dişiyi yuvaya gelmeye ikna edemezse sinirlenip, yaptığı yuvayı darmadağın ediyor ve ardından yeni yuva inşaasına başlıyormuş:


-Mübarek, TOKİ müteahhidi midir nedir?


Diyesim geldi. 


——Zuma tuvaletini temizlemedi—


Aa, Vink kuşlarının “çok eşliliği”nde söz ederken nedense aklıma Güney Afrika Cumhuriyetinin ev hapsindeki eski lideri Zuma geldi. Yüklü miktardaki silah alımları için rüşvet kabul etme, sahtekarlık, kara para aklama gibi suçlardan yargılandığı halde hakim karşısına çıkmamakta direnmişti, bunun üzerine mahkeme şöyle bir yol bulmuştu:


-Hukukun işleyişine engel olmaktan cezalısın; 15 aylık hücre cezanı çekeceksin.


               

Zuma yargılanma sürecindeki onca direnişin ardından çaresiz kalıp hapse girmişti. Hatta hapishanede “kendi yatağını toplaması, hücresini ve tuvaletini temizlemesi” de şart koşulmuş, ama Zuma, “halim yok, yapamıyorum” diyerek asla bu sorumluluğunu yerine getirmemişti. Üstelik de 2 aydan kısa sürede “uydurma” sağlık gerekçeleriyle hapishaneden çıkıp evine dönmeyi başardı. 


-Zuma’nın eve dönüşü nasıl oldu? 


Diye soruyorsanız mutlaka  “23 çocuğu birden!” babalarının dönüşü şerefine büyük bir parti vermiş olabilir diye düşünüyorum. Acaba diyorum:


-Zuma evine döndüğünde 7 karısından  hangileri karşılamada hazır bulundu? 


Belki de karılarından hiçbiri  Zuma’ya “hoşgeldin” demeyi istemedi. Zaten biri ölmüş, bir diğerini  “beni zehirleyecekti” diyerek mahkemeye vermiş, çocuklarıyla birlikte uzaklara sürgün etmişti. Kendisinden 52 yaş küçük son eşi Nonkanyiso Conco ise zaten bu yakınlarda Zuma’yı terk etmişti. (***)


                                             Zuma’nın 52 yaş küçük son eşi 


Zuma bu çok evlilik, 23 çocuk konusuna, “bence bütün erkekler çok eşli ama bunu gizliyorlar, bense bunu göğsümü gere gere söylemekten korkmuyorum” diye kılıf uydurmuştu, “80’ine merdiven dayadığı dikkate alındığında ne demek gerekiyor? bilmiyorum. 


—gazetecilere düşman—


Fakat ev hapsindeki eski lider, evde bile boş durmuyor, kendisini hapse atan hakimleri ve gazetecileri tehdit edip, art arda davalar açıyor yolsuzluklarını unutturmak için elinden gelen her şeyi yapıyor. O kadar ki yolsuzluklarını ve yargılanma sürecini en yakın takip eden gazetecilerden biri olan Karyn Maughan’ı bile Zuma tehdit etmiş, 23 çocuğundan biri olan kızı ile ünlü gazeteciye mesaj bile göndermiş:

                            Zuma’nın Karyn Maughan nefreti



-Seni hücreye tıktıracağız, turuncular sana çok yakışacak.


Oysa Karyn Maughan adli konularda uzmanlaşmış, Zuma davasını çok yakından izleyen bir isim. Zuma’nın gazeteciye açtığı dava, “benimle ilgili tıp raporunu hukuksuz ele geçirip yayınladı” tezine dayanıyor. Yolsuzluk, kara para aklama, rüşvet konularında mahkemeye çıkmayan,  doğru dürüst bir açıklama yapmayan, bu iddiaları çürütecek bir kanıt sunamayan Zuma anlaşılan o ki gazetecileri hapse arttırmaktan medet umuyor. 


Nedense bunlar bana hiç şaşırtıcı görünmedi! Sanki dejavu yaşıyormuşum gibi hissettim Pretoria’da…


Ne yazık ki sözde! demokrasilerde “halkın seçtiği! ve ısrarla iktidarda tuttuğu bu kirli isimler,” devleti-halkı soymakta, cahil bırakmakta çok becerikli, hele hele din perdesinin ardına sığınma gibi usulleri öyle başarılı uyguluyorlar ki… “Bu kabus gibi liderlerden kurtuluş nasıl olabilir?” Sorusunun yanıtını klasik siyaset bilimini yazan kitapların tozlu sayfalarında bir türlü bulamıyorum.


-Sen kendini oralarda da mı karamsarlığa kaptırdın? Çık gez biraz


Dediğinizi duydum…


Çıkıp gezmek o kadar kolay değil, sizlerle yüzde 10’luk zengin beyaz kesimin dikenli teller-yüksek duvarlar ardında geçen lüks yaşamına ilişkin notlarımı paylaşmıştım, bir de madalyonun öbür yüzüne bakmak, fakir semtlere örneğin Mamelodi’ye (****)  gidip resim çekmek istesem de, “çok tehlikeli olur” diyen Uber şoförlerini hatta rehberleri de henüz ikna edebilmiş değilim.


Ben de marketleri, AVM’leri, sokakları, parkları dolaşmakla yetindim dün, sizinle de paylaşayım çektiğim resimleri. 


Lüks AVM’ler bomboştu, kitapçılara bakayım dedim, raflar Hıristiyanlık ve “kurtuluş nasıl olabilir” temalı kitaplardan geçilmiyordu, Nadine Gordimer’in (*****)  kitaplarını da aradım, bulamadım!


                                              AVM ler  boş


Ha, unutmadan Pretoria’da işsizlik yüzde 33, enflasyon yüzde 10, nüfusun sadece yüzde 10’luk beyaz kesimi yıllık gelirin yüzde 90’ına el koyuyor, iş bulabilenler  kağıt üzerinde 3500 randlık asgari ücreti alsa da bu parayı patronlar hep eksik yatırıyormuş. İktidardaki ANC, yani bir zamanlar Zuma’nın başında bulunduğu parti, ülkeyi çeyrek yüzyıldan beri çoğunlukta kalarak yönetiyormuş! Bunlar da Güney Afrika’nın sayılarla durumu…


Şaşırdınız mı? Yoksa dejavu sırası şimdi sizde mi?


https://en.m.wikipedia.org/wiki/Hadada_ibis

Salı, Eylül 14, 2010

AMİRALİN KARISI




O meşhur deyimle herşey “film şeridi” gibi aklından geçti bir anda...Yıllar önce çiçeği burnunda bir üniversite öğrencisiyken çıktığı yaz tatilini, gittikleri küçük kasabada tanıştığı o yakışıklı deniz teğmenine ‘ay çarpmış” gibi aşık oluşunu. Bu aşk uğruna üniversiteyi bile terk edişini... Evlenmelerini, çocuklarının büyüyüşünü. Aşık olduğu adamın bitmek tükenmek bilmez tayinleri sırasında aylar, hatta seneler boyu ayrı kalışlarını... Genç teğmenin yıllar içinde kendini nasıl geliştirdiğini, aldığı yurt içi ve dışı eğitimlerle beynini nasıl zenginleştirdiğini... Zamanla saçlarına düşen akların onu nasıl daha yakışıklı kıldığını... Parlak mesleki başarılarını, geçen zaman içinde mesleğinde hızla yükselişini, en sonuna amiralliğe tırmanışını... Katıldıkları davetlerde ilgi odağı oluşlarını, sohbetlerde herkesin  “amiral ne söyleyecek?” diye onun ağzına bakışını. Bitmek tükenmek bilmeyen çalışma, araştırma, uygulama azmini... Dünya meselelerine “aydınlık” bakış açısını.
Ve şu başlarına gelen... Daha doğrusu kafalarına çarpan uğursuz “balyoz...
Binlerce sayfalık suçlamalarda amiralin isminin sadece üç yerde geçişi... Ona yöneltilen suçlamaların gayri ciddiliği ve gülünçlüğü... Yöneltilen suçlamaların aksinin defalarca kanıtlanmış oluşu ve daha önce bir ay bu yüzden tutuklu kalmışken, iddiaların aksinin kanıtlanmış oluşu nedeniyla salıverilişi...


Bir karabasan mıydı bütün bunlar?
Ülke sevgisiyle bunca çalışma, bunca özveri, bunca emek yanlış mıydı? Keşke bıraksalardı herkes ne yapacaksa yapsındı... İnsanlar aydınlık yerine karanlığa gitmek istiyorlarsa bu onların sorunu muydu? Bu bilim ve aydınlanma çağında ortaçağa özlem olacaksa olsundu. Hele kadınlar? Bu düzene evet demek, kendi gerilemelerini, eşitsizliklerini, boyun eğişi, cehaleti, acıyı, statükoyu istemek değil miydi?
Bıraksaydı keşke, öyle yaşasalar ve bunun adına yaşamak deselerdi.

29 Temmuz 2010

Partili gazeteciler… Pravda…

Gazeteciler Cemiyetinin düzenlediği Medya Konferansının (*) i kinci gün  oturumları da ilginçti. “Gazeteci kimdir? ” Başta olmak üzere pek ç...