Bu Blogda Ara

GÜlfam Göknar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
GÜlfam Göknar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Perşembe, Ağustos 18, 2016

Şarap, Brahms, üzümlü çörek


Geçtiğimiz günlerde sevgili dostum Seval Uğur Mutlu, bana Gülfam Göknar'ın "Müzik ve Yemek" kitabını armağan etti, hem de imzalı olarak. Ben de sizlerle paylaşmak istiyorum. Kitabı bir kaç gündür elime aldım ve inanın bırakamadım... Kitap sayesinde şahane zaman geçiriyor, güzel hayaller kuruyor, dostlarla sofra planları yapıyorum... Meğer o müthiş besteciler, opera sanatçıları aynı zamanda birer mutfak ustası ya da gurme değiller miymiş? Bu kitabı mutlaka edinmenizi öneriyorum...


Her sayfası, her satırı, fotoğrafları, alıntıları ve yorumlarıyla o kadar güzel kaleme alınmış ki, Gülfam Hanımı kutlamak boynumuzun borcu... Ben nasılsa kitabı alıp okuyacağınızı varsayarak, Johannes Brahms'ın (1833-1897) konu edildiği, çok beğendiğim bir bölümü paylaşmak istiyorum şimdi:

"Yakın çevresinde olan bir çok ünlü sanatçı ve müzisyenin aksine, Brahms sade bir hayat yaşamayı tercih etmiştir. Bir Alman olmasına nağmen Viyana'da yaşayan besteci, sabah erken kalkar, ilk olarak sert bir kahve eşliğinde üzümlü çörekle kahvaltısını yaptıktan sonra besteleri üzerinde çalışmaya başlardı. Sıkı bir sigara tiryakisiydi ve çok sert olan Türk tütününü tercih ederdi. Akşamüstleri Viyana sokaklarında uzun yürüyüşlere çıkan Brahms'ın bundan sonraki uğrak yeri arkadaşları ile buluşup sohbet ettiği, bazen de iskambil oynadığı Romen Igel Restoranıydı. Genelde akşam yemeklerini burada yerdi. Sert ve iriyarı görüntüsünün aksine arkadaş canlısı, yardımsever, esprili ve bonkör bir kişiliğe sahipti. Bir akşam arkadaşlarıyla gittiği lüks bir restoranda garsona seslenerek."Bize iyi bir şarap getir ama en iyisi olsun" der. Biraz sonda elinde şarapla gelen garsona,"Bu ne şarabı?" diye sorar, garson "En kaliteli eski şarabımız üstadım yani bir Brahms" diye cevap verir. Besteci şaraptan bir yudum aldıktan sonra "Sen bize bir şişe Bach getirsen daha iyi olacak" der...

Ne hoş bir anektod değil mi? Ya ardındaki tevazu nasıl?
Bu da Brahms'ın sabahları kahve eşliğinde sevdiği çöreğin tarifi:
MALZEME
1 paket kuru maya
3 yemek kaşığı şeker
1 kahve fincanı ılık su
1 çay bardağı krema
1 çay bardağı süt
1 yumurta1 paket vanilya 500 gram un, tuz
3 yemek kaşığı margarin
HARCI İÇİN
100 gram esmer şeker
100 gram kuru üzüm
50 gram ceviz
1.5 tatlı kaşığı tarçın

Mayayı şekerin yarısı ile ılık suda eritin, krema süt yumurta vanilya ve mayayı karıştırın. Kalan şeker tuz ve unu ekleyerek yoğurun. Hamur toparlanınca top şekli vererek hafifçe unlanmış kapaklı bir kaba alıp ılık bir yerde 1 saat mayalanmaya bırakın. Hamuru iki eşit parçaya ayırın, dikdörtgen şeklinde açın. Erimiş yağı tüm yüzeyine sürün, irice kıyılmış harç malzemesini de serpiştirin ve hamuru rulo yaptıktan sonra keskin bir bıçakla birer parmak eninde dilimlere kesin. İki katı olana katar tekrar mayalanmayla bırakın ve 200 derece fırında 30 dakika altın rengi alana kadar pişirin...
Ya, işte böyle dostlar... Ne dersiniz? Sonbaharda mesela, bu çöreği yapıp, Brahms dinlerken şarabımızı da açıp sohbet edelim mi?
https://youtu.be/3X9LvC9WkkQ

Partili gazeteciler… Pravda…

Gazeteciler Cemiyetinin düzenlediği Medya Konferansının (*) i kinci gün  oturumları da ilginçti. “Gazeteci kimdir? ” Başta olmak üzere pek ç...