Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Orhan Pamuk etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Nobel ve “Bizim Kasımpaşalı!”

      Seçim atmosferine girdik bir kere…     Vaadlerin bini bir para, hem muhalefetten hem Beştepeden! Emekli maaş zamları bir gün açıklanıyor, ertesi gün, Beştepeden  “olmaaaz yüzde 5 de benden ” haykırışı geliyor. Hani Anadolu’daki kimi düğün törenlerinde  “takı merasimi ” sırasında çığırtkanın çığırdığı gibi:   -Gelin eee  halasındaaaaan bir çelik tencereeeee   Bu arada, seçimlerde iktidara talip olan “ altılı masa”  liderleri, bol bol “demokrasi, ifade özgürlüğü vs.” vaatlerinde bulunsalar da nedense HDP için çalan tehlike çanlarına (*) hiiiç değinmeyip, milyonlarca seçmeni “görmezden gelmeyi” demokratlıkla bağdaştırabiliyorlar. Doğrusu, “ DEVA Partisi lideri Ali Babacan altılı masanın dokuz saat süren son toplantısında bu konuda bir kelime olsun konuştu mu acaba? Konuştuysa neden bu yaklaşımı sonuç bildirgesine yansımadı? ” Sorusu kafamda dönüp duruyor. (**)   Yolda giderken r adyoda d uydum  geçen gün, Pakistan senat...

Anna Karenina

Tolstoy ’un toprağı bol olsun (100 yıl kadar önce öldü.) Anna Karenina ’yı yazarken, kendi deyimiyle “ mürekkep hokkasındaki kanına batırmış ” ya kalemini... O kadar eziyet çekmiş yani...  Aslında bir tek kendisi değil, karısı Sofia da en az onun kadar eziyet çekmiş... Kolay mı Tolstoy’ un o kargacık burgacık yazısını okumak, o tuhaf giriş çıkışlarını, eklemelerini, çıkarmalarını filan algılayabilmek?  -E, o zamanlar bilgisayar mı vardı? Sil, yap, boz, copy paste et!!! Nerdeee?  Günlüklerinde anlatıyor Sofia, Tolstoy yazı masasından kalkınca, o alıyor kalemi kağıdı, başlıyor temize çekmeye. Böyle böyle derken Anna Karenina tam 8 (SEKİZ!) kez baştan temize çekiliyor... - Eee, bu biçerdöverin, biçilmiş tarla resimlerinin ne ilgisi var ? Diyeceksiniz... Var vaaar... Çünkü Tolstoy Anna Karenina ’nın kayınbiraderi Levin ’in, köyde orakla ekin biçme macerasına sayfalar sayfalaaaar ayırmış... Orağı nasıl ustaca kullandığını, biçilen ekinlerin nasıl bir simetrik dü...

MASUMİYET MÜZESİNDE AŞK

Kitap Kulübümüzde önerildi Orhan Pamuk ’un son kitabı, “ Masumiyet Müzesi .” Ooo, o kadar sevindim ki bu kitabın seçilmesine. Günlerdir haftalardır duyuyor, izliyorduk kitabı içeren haberleri, yayınları. Çünkü Orhan Pamuk , Masumiyet Müzesi 'ni yayınlamadan önce başarılı bir tanıtım taktiği uyguladı, güncel basına (ve nedense magazin sayfalarına bile!) verdiği çok sayıda söyleşi ile kitabını okuyucuya fena halde merak ettirdi. Merak edilmez mi? Aşk... Yaşayan herkes için, aslında (beş duyusuyla tam anlamıyla yaşayan herkes) demek daha doğru olur, aşk bir varoluş sebebi (raison d'être) öyle değil mi? Hele Orhan Pamuk, verdiği bütün söyleşilerde eğer “ aşkın anlamı tam olarak nedir? Kitabımda buna yanıt aradım”  demeye getirdiyse (*) herkesin kitapçılara koşup raflara dizi dizi sıralanmış olan kitaptan birer tane edinmesi gerekmez miydi sizce de? Hele benim gibiler, bir tane ile de kalmadılar, geçmiş olsun ziyaretlerinden, Büyükada buluşmalarına, ev hayırlamalarına, bayram...