Son günlerde Bülent Eczacıbaşı’na atfedilen, aslında Yılmaz Özdil’in kaleme aldığı bir yazı (*) dolaşıyordu paylaşımlarda, nefis bir yazıydı, hayran olmuştum, ben de paylaştım… Aslında yazıyı okurken, “ben sanki bu cümleleri bir yerlerden hatırlıyorum ” gibi bir kuşku girmişti aklıma ama “ esas olan içeriktir,” deyip paylaştım işte… Derken, Facebook hesabıma çınnn diye bir mesaj geldi : -Bu yazıyı Eczacıbaşı yazmaz. Eğer bir işadamı bugün Türkiye’de böyle bir yazı yazmışsa boşuna dikta rejiminden söz ediyoruz demektir… Mesajdaki imza, Ayşe Nazlı Ilıcak… Başımdan aşağı kaynar sular döküldü… Nazlı Hanım, siyasi atmosferin göbeğinde yaşayan, yarım asrı aşan gazeteciliğinin ötesinde İstanbul’daki iş camiasıyla, büyük olasılıkla Eczacıbaşı ailesiyle de yakınlıkları olan bir isimdi çünkü. Hata yapmıştım demek…Hemen araştırdım… Yazı gerçekten Bülent Eczacıbaşı’na ait değilmiş, bu ortaya çıktı, Yılmaz Özdil 2018 yılında yazmış bu yazıyı… ...
Mürekkep kokan sayfalarda şimdilerde bize yer yokmuş, eh, ne yapalım? Açılsın bari hayali sayfalar... Oysa onlara yazmak tıpkı suya yazmak gibidir. Kayboluverir gider.