Bu Blogda Ara

14 Mayıs seçimleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
14 Mayıs seçimleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Cumartesi, Mayıs 20, 2023

Con Ahmet işbaşında…




İkinci tura günler kala Con Ahmet (*) harıl harıl çalışıyor. 

-Bu kez ne yapıyor yahu?

-Aaa, izlemedin mi ayol? Faizi yine düşürecekmiş, zaten kendisi dünyanın önde gelen, ama bir türlü anlaşılamayan ekonomistlerinden değil mi? İlle de diploma şart mı? Amerikan CNN televizyonuna verdiği demeçte (**) ne dedi?

-Ne dedi?

-Ekonomi politikasında biz dünyaya göre çok farklı bir yol izliyoruz. Benim bir tezim var; faiz ile enflasyon doğru orantılıdır. Faizi ne kadar düşürürseniz enflasyon da o kadar düşer. Burada benim tezim şu; faiz sebeptir, enflasyon neticedir. Benim alanım ekonomi…-

-Ne var bunda? Neden Con Ahmet oluyor yani?

-Con Ahmet de aynı iddiada değil miydi? Hani hiç durmayacak, sonsuza dek çalışacak bir makine geliştiriyordu da sonunda enflasyon düşecek, ekonomi düze çıkacaktı… Şakayı bırakalım, -ben bilirim- diye diye bizi getirip içine soktukları şu korkunç tabloya bir baksana:

Deprem faturamız 100 – 120 milyar dolar. Mecburuz, ayrıca 6,5 milyon konutu kentsel dönüşüme sokacağız. Yani zaten  delik deşik olmuş bütçemize sürekli yeni yük bindiriyoruz.  Bu yıl bütçe 660 milyar lira açık verecekti ama deprem etkisiyle açığın 1.5 trilyonu bulacağı tahmin ediliyor. Merkez Bankası’nın (swaplar hariç) net rezervi eksi 40 milyar dolar. Dış borç stoku 450 milyar dolar… Ayrıca  hangi yüklerin-borçların altına girdiğini bilmediğimiz bir Varlık Fonu var. Kağıt üstünde dolar 19,80, gerçekte 23 lira. Merkez Bankası, bankaların döviz satışını düdüklü tencere misali baskıda tutuyor.  

-Ya olsun, biz yine iç-dış borç filan bulur hallederiz…

-Ya sen ne diyorsun? Zaten o Kur Korumalı hesaplar olağanüstü şişti, 85 milyar lira boyutunu çoktan aştı, yani -borç yiyen kesesinden yer- noktasındayız şu anda…Dış borca gelince risk primimiz 600 baz puan olmuş, yabancı finansörler bizi -batar bunlar- diye gördüğü için rekor faizle yüzde 10’la (dolar)  borç verir durumda…

-E, seçimin ikinci turu yaklaşıyor, şimdi ne olacak peki?

-Valla onu -biz bir şey olmaz hallederiz- diye düşünen senin gibilerle halkımız düşünsün. Çünkü bir sonraki Cumhurbaşkanı enkaz devr almış olacak.

-Peki çözüm ne sence?

-Valla bilmem. Dikkat edersen muhalif kanat, ekonomide ve pek çok konuda alınması gereken önlemleri, hazırladıkları çözüm önerilerini çıkarıp önümüze koydu… Öbür tarafta ne var? İşte sana söyleyeyim, bir Con Ahmet’in harıl harıl çalışan makinesi var bir de Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin açıklamaları… 

-O ne demiş peki?

-Ne diyecek, aynen şunu: Faizleri indireceğiz dedik, biz aynı şekilde bunları yaparken hiç kimseye boyun eğmedik, çünkü ezanlar susmaz, bayrak inmez dedik…

-Kime karşı söylemiş bunları? Yani ezanın susacağını, bayrağın ineceğini kim demiş?

-Amaaan salak mısın? Hiçkimse… Yani -Hiçkimse söylemediyse de birileri söylemiştir- diyor… Sen de ciddiye alıp soruyor musun?

-Ne biliim adam Maliye Bakanı değil mi sonuçta…Peki Con Ahmet’in bu 3. Denemesi, makine çalışmasa bile kendisi yine alkışlanacak mı?

-O da sorulmuş, -2033’e kadar kalır mısınız?- diye, lütfedip şöyle demiş: -Şu andaki yapıya göre iki dönem hakkı var. Birinci dönemi kullandık. Şimdi bu ikinci dönem. İkinci dönemin seçimiyle birlikte bu iş zaten hayırlısıyla sona ermiş olacaktır.-

-Şu andaki yapıya göre!

-Evet, şu andaki yapıya göre!

-Bu pazar da canımızı sıkmayı başardın yani, sağol…


(*)https://bennursunerel.blogspot.com/2023/01/con-ahmetin-devr-i-daim-makinesi.html

(**)https://www.haberturk.com/cumhurbaskani-erdogan-cnn-international-a-konustu-3593084

(***)https://www.yenicaggazetesi.com.tr/bakan-nebatiden-faiz-aciklamasi-ezanlar-susmaz-bayraklar-inmez-667405h.htm




Cumartesi, Nisan 15, 2023

Kime yutturacaksınız?



 

Seçimlere tam 27 gün kala, doğrusu iktidar ortaklarının yerinde olmak istemezdim… 

 

Neden mi? Ankara’ya birbirini ardından sökün eden heyetler tarafından gündeme getirilen sorulara  asla yanıt veremiyorlar da ondan.

 

-Kim yahu Ankara’ya sökün eden bu heyetler? 

 

Diye soruyorsanız, başkente davet edilen Avrupa’nın Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) gözlemcilerinden, farklı ülkelerden gazetecilere, hukukçulardan, STK (sivil toplum örgütü) temsilcilerine kadar yağmur gibi ziyaretçi akını var. Hepsinin aklında aynı soru:

 

-Türkiye şeffaf, demokratik, sonuçlarına toz kondurulamayacak bir seçim yapabilecek mi?

 

E tabii, 14 Mayıs seçiminin sonucu değil tek merakları, yıllar öncesine kadar uzanan çizgide, Türkiye’deki uygulamaları anlayabilmek adına gündeme getirdikleri sorular herkesi terletiyor:

 

-Anayasada bir kişinin sadece iki kez cumhurbaşkanlığına aday olabileceği kuralı nasıl oluyor da  Mr. Recep Tayyip Erdoğan için geçersiz kılınabiliyor? İlk cumhurbaşkanlığı sayılmıyor mu? 

-Seçimler aslında 18 Haziran’da yapılmayacak mıydı? 14 Mayıs ile 18 Haziran tarihleri arasındaki fark nedir? Neden böyle bir değişikliğe gidildi? Böyle olunca kurallar değişti mi?

-Cumhurbaşkanı Erdoğan ve kabinesinde yer alan isimler seçimler öncesinde Türkiye’deki tarafsızlık esaslarına tabi değil mi? O halde nasıl oluyor da devlet imkanlarını kullanabiliyorlar?

-Cumhurbaşkanının üniversite diplomasına dair belge neden yıllardır halka açıklanmadı? Seçilme şartları özel yaşamın gizliliği kuralına tabi olabilir mi?

-Sizin seçim kurulunuz gerçekten tarafsız mı? Daha önceki seçimlerde, -mühürsüz oyların geçerliliği ile İstanbul’da aynı zarftan çıkan 4 oydan sadece birinin sorunlu olduğu- kararına nasıl vardılar?

-Anayasa Mahkemesinin yargıçları nasıl atanıyor? Bu yargıçlar tarafsız karar verebiliyor mu?

-Türkiye’de basın ve medya neden tarafsız değil?

-Bazı televizyonlarda ekranlar karartılıp programlar yasaklanıyor. Anayasanızda -basın hürdür sansür edilemez- maddesi varken bu nasıl yapılabiliyor?

-Bazı basın-medya organlarına ait binalar ve kullandıkları teknolojik imkanlar Avrupa’da bile yok. Bu kadar parayı nereden buluyorlar? Türkiye’de basın sektöründe iş yapmak böylesine karlı mı?

-Biz öğrendik ki, büyük holdingler, deneyimleri dışında olsa bile basın sektöründe büyük satın almalar yapmışlar, bunları hükümetin telkini ile ve devlet bankalarından aldıkları kredilerle yaptıkları söyleniyor doğru mu? Doğru ise neden ve nasıl?

-Bu holdinglerin devlet bankalarından aldıkları çoğu teminatsız bu kredileri geri ödeyemedikleri doğru mu? Türkiye’de işadamları için bu kadar büyük krediler kullanıp geri ödememek böyle kolay mıdır?

-Türkiye’de gazetecilerin yasalarla belirlenmiş hakları ve güvenceleri nelerdir?

-Bu haklar ve güvenceler kağıt üstünde midir? Yoksa gerçekten uygulanmakta mıdır? O halde yıllarca hapis yatan gazetecilerin, halen tutuklu gazetecilerin varlığı nasıl izah edilebilir?

-Türkiye’de mahkemeler bağımsız karar verebiliyor mu?

-Eğer mahkemeler bağımsız karar verebiliyorsa Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala, AHİM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) kararlarına rağmen Cumhurbaşkanının isteği ile mi hapiste tutuluyor?

-Türkiye’de kadına dönük şiddet olaylarını, sürekli duyuyor ve okuyoruz, o halde Cumhurbaşkanı İstanbul Sözleşmesini neden yürürlükten kaldırdı?

-Türkiye’de kadın haklarında geriye gidişi, dini nikahın yasalaşmasını, okulların kız-erkek diye ayrılmasını savunan hatta şeriat hukukunu isteyen siyasi partiler olduğu doğru mu? 

-Türkiye’de şu anda kadın seçme sayısı erkek seçmenden daha fazlaymış, kadınların eğilimi nasıl? Bağımsız oy verebilecekler mi?

 

Hatta bu soruların bazıları geçen gün TBMM Başkanı Mustafa Şentop’a bile yöneltildi. (*)

 

Şentop, Frank Schwabe başkanlığındaki AGIT heyetinin, “Türkiye’de seçimlerin adil ortamda yapılamayacağı” şeklindeki açıklamalarını “talihsizlik” diye nitelendirdi ama yukardaki sorulara toplantının basına kapalı bölümünde nasıl yanıt verdiğini doğrusu bilmiyorum.

 

Benim tahminlerime göre bu soruların çoğu muhatapları tarafından “yanıtsız” bırakılıyor, öyle ya, somut bilgilere dayanan detaylı isnatlara karşı açıklama yapmak kolay mı? Yabancı heyetlerin sorularıyla “Demir leblebi yutmaktan beter hale gelen yerli muhataplar” şöyle mi deseydi mesela:

 

-Siz ne sorarsanız sorun, bayrak inmeyecek, ezan susmayacak…

 

(*) https://www.cnnturk.com/turkiye/tbmm-baskani-sentop-akpm-secim-gozlem-heyetiyle-gorustu

 

 

 

 

Pazartesi, Nisan 10, 2023

Ya kedi girerse?





Seçimler yaklaşıyor, herkesin oyuna saygım var, ama  “aydınlığa” mı “karanlığa” mı “evet” diyeceğiz? İşte en çok bunu merak ediyorum… Neden mi? İşte aklımdaki sorular:


-Cumhur İttifakı bünyesine Hüda-Par’ı dahil etmedi mi? Bu partinin 4 üyesine seçilecekleri yerlerden adaylık vermedi mi? Peki, bu partinin başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, “Hizbullah bence terör örgütü değildir” dememiş miydi? Oysa Hizbullah denen kanlı örgütün Konca Kuriş ve Gaffar Okkan başta, olmak üzere pek çok aydının, gazetecinin, hatta sade vatandaşın katlinden sorumlu olduğunu bilmiyor muyuz? 

-Bu partinin programında, “kadınlara fıtratına göre işler verilsin, kadınlara bakan hastanelerde sadece kadın doktorlar-görevliler çalışsın” denilmiyor mu?

-Bu parti üyesi kadınlar geçen gün kara çarşaflarıyla kürsüye çıkıp, “şeriata dönelim” talebini açıkça gündeme getirmediler mi?

-Parti programında “imam nikahı resmiyet kazansın, karma eğitimden vazgeçilsin” gibi pek çok gerici talebe yer verilmiyor mu?

-Cumhur İttifakı bununla da yetinmeyip, Yeniden Refah Partisini (YRP)  kucaklarken bir de protokol imzalayıp, onlara “Aile bütünlüğünün korunması için mevcut yasalardaki aykırı hükümlerin ayıklanması”  sözü vermedi mi? “Kadınların ve çocukların şiddete karşı korunması ve şiddet faillerinin cezalandırılması”nı öngören, 6284 sayılı yasanın kaldırılması YRP’nin asıl hedefi değil mi?

-Zaten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu cenahın önde gelen isimlerinden Oğuzhan Asiltürk’ün “ricası üzerine” 10 yıldır yürürlükte bulunan ve kadın haklarını korumayı hedefleyen İstanbul Sözleşmesini bir gece yarısı yürürlükten kaldırmamış mıydı?


Bugünlerde kadın-erkek, çevremdeki pek çok insanla konuşuyorum, sanmayın ki  sadece eğitimli insanlardan kurulu bir çevre ile… Hayır! Terzisinden, seyyar satıcıya, kağıt toplayıcısından taksi şoförüne… Herkesle konuşuyorum… Pek çoğunun dile getirdiği şu:


-Ya bunlara yine oy verilir, ya da başka gelişmeler olur da, başımızdakiler gitmezlerse… Ya oylarımız yine çalınırsa?


—Ya kedi girerse—


İşte bu soru adeta herkesin diline yerleşmiş, o kadar ki geçen günü katıldığım “sandık görevlisi eğitim programında” sandıkların kurulumundan, oy sayımına kadar uzanan zincirde bilinmesi gerekenler anlatılırken bu olasılığa da dikkat çekildi.


Ben de son mahalli seçimde yine sandık kurulu üyesi olarak görev aldığım günü hatırladım…


30 Mart 2019 günü ve akşamında, saatlerce sürdürdüğümüz çalışma sonrasında, oylar sayıldı, bütün işler bitti, tutanaklar tüm üyeler tarafından imzalandı,  oy çuvalı ve diğer malzemelerle ilgili çuvallar mühürlendi ve polis eşliğinde yola çıkmaya hazırlandık… 


Resmi arabanın başına geldiğimizde polis bana döndü:


-Sadece başkanı alacağım, sizin arabaya binmenize izin vermiyorum


Ben ne kadar ısrar etsem, “araba bomboş, neden beni almıyorsunuz? Bu benim yasal hakkım” desem de polis sertçe itiraz etti, Nuh dedi peygamber demedi, üstelik kurul başkanı da bu usulsüzlüğe göz yumdu, arabaya alelacele çuvallar yüklendi ve polis arabası kurula doğru hareket etti… 


Sonrasında neler yaşandığını hep birlikte izledik. Türkiye, AKP’nin “bir zarftaki 4 oy pusulasından sadece 1’inin şaibeli olduğu” traji-komik iddiasını sahneye koydu ve bizler bunu haftalarca tartışmak zorunda kaldık.


İşte sandık eğitimi sırasında benim bu olayı anımsattığım görevli şunu söyledi:


-Aynı durum benim de başıma geldi, üstelik de sandık kurulu başkanı, AKP’ye yakın bir din dersi öğretmeniydi. Polis beni çuvalın taşınacağı resmi arabaya almamakta ısrar edince, başkan elindeki mühürlü çuvalı yere attı:


-Haydi memur bey, madem her şeye burnunu soktun, sıkıysa bu çuvala da dokunmaya kalkış bakalım… 


-Polis sustu kaldı, başkan sonra da “Yürü kardeşim” diyerek benim koluma girdi, birlikte çuvalı alıp, resmi arabaya bindik…


Sonuçta bu seçimde “kedi”leri kovalayıp, sandıklara sahip çıkalım… 


Bu noktada YARSAV kurucusu, avukat Ömer Faruk Eminağaoğlu’nun uyarısına özellikle dikkat çekmek istiyorum:


“-Sadece ıslak imzalı tutanaklar değil,

—Seçmen listelerinin ve sandık kurullarının oluşumu,

—Boş oy pusulaları, zarflar ve mühür durumları,

—Kimlik kontrolü ve oy kullanılması,

—Zarfların açılması,

—Oyların sayım ve dökümü,

—Çuvalların taşınması da kuşkusuz aynı derecede önemli! (**)


(*)https://bennursunerel.blogspot.com/2023/04/huda-par-ve-kadnlar-ftratmzdaki-meslek.html programında


(**)https://chp.org.tr/haberler/chp-parti-okulundan-sandik-guvenligi-egitimi-videosu


Partili gazeteciler… Pravda…

Gazeteciler Cemiyetinin düzenlediği Medya Konferansının (*) i kinci gün  oturumları da ilginçti. “Gazeteci kimdir? ” Başta olmak üzere pek ç...