Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Turgut Özal etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Ahmet Türk ve Kürt sorunu

Meslek yaşamımız Kürt sorununa dair her çeşit çözüm önerisini izleyip, dinlemekle, konuşmaları, röportajları kaleme almak, hatta ilgililerin yargılandığı duruşmalara katılmakla geçti. Apo’nun İtalyan makamları tarafından 1998 yılında Roma’da bir villada “misafir edilme”  sürecini izleyen gazetecilerden de  biriydim.   Elde ne var? Diye düşünüyorum: Diyarbakır, Van, Batman ziyaretleri, yakılan köyler, Kürt insanının talepleri, Ankara’nın kimi üstenci, kimi kucaklayıcı yanıtları, çözüm önerileri, girişimler, karşılıklı suçlamalar… Cumhurbaşkanından  sokaktaki adama, her taraftan, her fikirden isimlerle konuşmalar… Dünya örneklerini incelemeler…  -Kürtçe yasak mı değil mi?  - Televizyon Kanalında Kürtçe var ama okulda neden yok?   Soruları…  Kapatılan, yeniden kurulan, yeniden kapatılıp yeniden kurulan  siyasi partiler. Yıllarca “yüksek atlama barı” gibi ta yukarlarda tutulan seçim barajı, baraja takılan oylar, asıl sahibine gitmeyip, birin...

Portreler… Can Pulak, 82 yaşında bir delikanlı

Gazeteciler arasında Can Pulak’ın yeri farklıdır, pek çok konuda kendine sorumluluk biçmiş, mücadele vermiştir. Çevreyi, yeşili, denizi korumak başta olmak üzere… Bir dönem milletvekilleri Marmaris’te çok geniş bir alanda yazlık yaptırmak istemiş, onun mücadelesiyle Marmaris betonlaşmaktan kurtulmuştu.   Şimdilerde Can Pulak Bodrum’da yaşıyor, bu kez mandalinayı korumak istiyor ancak mandalina bahçelerinin ranta karşı korunması o kadar kolay değil: -Bodrum’un mandalinası o kadar değerli ki, ama şimdilerde para etmediği için o güzelim bahçeler bozuluyor, ağaçlar kesiliyor, yerlerine habire villa yapılıyor. Ben şahsi uğraşımla kurtarmak istesem de olmuyor, örneğin mandalina yetiştiren bir bahçe sahibinden mandalina ağaçları kiraladım, kendim toplayıp eşe dosta mandalina dağıtmak için, ama bir tek benim çabamla ne olabilir ki? Can Pulak’la bir ağaç altı bulup yerleştik, gölgede eskileri konuştuk, yeni dönemi, AKP iktidarını değerlendirdik. Pulak, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdo...

Partili gazeteciler… Pravda…

Gazeteciler Cemiyetinin düzenlediği Medya Konferansının (*) i kinci gün  oturumları da ilginçti. “Gazeteci kimdir? ” Başta olmak üzere pek çok soruya yanıt arandı. Yeni mecralarla ilgili bilgi veren konukların anlattıkları, özellikle genç gazetecilerin arayışlarına yanıt niteliğindeydi. Yıllarca hep   Moskova ’dan bildirdikleriyle izlemeye alıştığımız gazeteci   Hakan Aksay ’ ın anlattıkları dinlemeye değerdi.  Aksay , 12 Eylül sürecinde  kendi deyimiyle “ koşar adım gittiği ” Moskova’da,  bir zamanların komünist rejiminde, Sovyet sisteminin ilkeleri doğrultusunda  aldığı gazetecilik eğitimini ve pratikte gazeteciliğin o yıllarda nasıl yapıldığını  anlattı. Bir hocasından söz ederken, iç hesaplaşmaya girerek, “ Bazen sessiz kalmaktan insan sonradan pişmanlık duyuyor” dedi: -Beğendiğim bir akademisyendi, aydınlık yüzü, sempatik tavrı, giyim kuşamı ile de beni etkilerdi, hatta bana çay ısmarlamışlığı bile vardı ama, Sovyetler’de -partili gazeteci...

Can Pulak’a onur ödülü

Gazeteciler Cemiyetinin “onur ödülü” (*) bu yıl değerli gazeteci, meslek büyüğümüz sevgili Can Pulak’a veriliyor, şimdiden kutluyorum. Doğrusu Can Pulak’la ilgili o kadar “mutluluk ve sevgi dolu” anekdotlar var ki aklımda, paylaşmasam olmaz… Bir yılbaşı arefesinde kapımız çalındı, baktık kargodan kocaman bir sandık gelmiş, heyecanla açtık, tepeleme mandalina var içinde. Harika, hem de ünlü “Bodrum Mandalinası. ” Bir de kart iliştirmiş Can Pulak, “En iyi dileklerimle yeni yılınızı kutluyorum” diyor.  Biraz şaşırıyorum ama durur muyuz? Hemen birer mandalinanın kabuğunu soyup ağzımıza atıyoruz, enfes rayihayla mest olmuşken elimdeki kartın arkasını çevirip bakıyorum ki, aslında farklı bir isme gönderilmiş mandalinalar, yani nasıl olduysa - belki de sekreterin hatalı tutumuyla- bize gelmişler… -Tuh diyorum içimden, hemen telefona sarılıyorum: -Aloo, Can Bey? -A, Nursuncum sen misin? -Evet Can Bey, yeni yılınızı kutlamak için aradım -Canım senin de kutlu olsun - Yalnız Can...