Ana içeriğe atla

Kayıtlar

SONBAHAR etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Yalçın Küçük’le karşılaşma

    Sonbaharın hüznü çöktü içime…  At kestanelerinden, akasyalardan şimdilerde dökülüp, rüzgarla Ankara sokaklarına savrulan kuru yapraklar aslında yitirdiğimiz ve söylemesi çok zor ama “ yitirmek üzere olduğumuz ” güzel insanları anımsatıyor…  Geçenlerde Soner Yalçın’ın “ Kayıp Aranıyor” yazısı (*)  üzerine Yalçın Küçük aklıma düştü. Kitaplıkta epeyce aradıktan sonra arka sıraya düşmüş önemli eseri,  “Türkiye Üzerine Tezle r”i buldum, yeniden bir gözden geçireyim dedim. Üç ciltlik kitabının ilk baskılarında kaleme aldığı “işaretler ” başlıklı yazısını sonraki baskılarda da tekrarlamış,  demiş ki: “… Bir daha bu kadar dürüst ve bu kadar yeni düşüncelerle yüklü bir ansiklopediyi yazamayacağım kabul ediyorum. Dağda, zindanda, konaklarda, soran evlerde, en çok okunan, ansiklopedidir, zor yerlerde, koyu kapaklarının elden ele geçişle, yıpranmış, kırlaşmış, formunu yitirmiş eski hırkalara döndüğüne pek çok kez tanık oldum… Okunmaktan eskimiş ve yıpranmı...

Bir rüzgar esti...

  Ne hoş, ey güzel Tanrım,  ne hoş.                       Mavilerde sefer etmek! Bir sahilden çözülüp gitmek Düşünceler gibi başıboş (*) Bu dizeler aklımdan geçerken, “yaşıyor olmak, ne hoş, nasıl  sevinçlerle dolu ve ne kadar güzel” diye düşündüm. Rüzgar, uzaklardan, ta uzaklardan bilinmedik kokular getirdi, sürülüp nadasa bırakılmış tarlaların, yağmurla ıslanmış otların kokusu muydu? Yoksa kurumaya yüz tutan lavantaların esintisi miydi beni böylesine mutlu eden... Kaybolmaya yüz tutmuş ışıklar o kadar güzeldi ki, dokunduğu an, rüzgarla salınan otları birer amber parçasına dönüştürüyordu. Ama zavallı bizler şehir ortamında, doğadan ne kadar uzaktaydık. Sonra  Nazım Hikmet ’i düşündüm, ‘ Yaşamak güzel şey be kardeşim ” demişti ya... Çektiği acıları, hapishane günlerini, karısına, hele biricik oğlu Mehmet’e duyduğu hasreti, sürgündeki yalnızlığını, Türkiye özlemini düşündüm... Yaşama bu kadar umutla bağlanışına...