Yaşanan son uçak kazalarını, Potomac nehrine yanarak düşen helikopterle uçağı, yaşamdan kayıp giden bahar dalı gibi zarif buz patencilerini (*) aklımdan silemiyorum, bir de Kartalkaya’daki faciada kaybettiklerimizi… Sabah bembeyaz karda keyifle kayıp, gece derin uykularında alevlerin yuttuğu otuz altı masum çocuğumuzu unutabilir miyiz? (**) -Zavallı çocukların son anlarını düşündükçe kahrolmamak mümkün mü? -Son nefeslerini verinceye kadar, “anne babamız bizi mutlaka kurtarır” diye acıyla beklemediler mi? - “Son dakikalarında” insan ne düşünür? Bunu bilebilir miyiz? O “ son ”dan geri dönüş yoktur ki anlatsınlar… Ben sanırım, şanslılardan biriydim, ellerim şimdi klavyede, sizinle bir “son dakika” olayını yıllar sonra, tam da şu anda paylaşmak istiyorum: Lider Muammer Kaddaf i ile görüşmek için Trablus ’a gideceğiz, ancak, uçak şurda dursun, kuş bile uçamıyor Libya semalarında, çünkü ülke ambargo kıskacında, hava sahası kapalı, o yüzden önce Tunus ’un Cerbe Adası ’na...
Mürekkep kokan sayfalarda şimdilerde bize yer yokmuş, eh, ne yapalım? Açılsın bari hayali sayfalar... Oysa onlara yazmak tıpkı suya yazmak gibidir. Kayboluverir gider.