Ana içeriğe atla

Kayıtlar

çocukluk etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Kesik pasta

-Bütün resimlerde gülümsüyordun ama! Diyeceksiniz şimdi… Pek öyle değil işte… Tatsız bir gündü, yaşadığımız atmosfer malum, ama farklı nedenlerle de canım sıkkındı. Şu doğum günü klişesi “ neşeliymişim gibi görünmemi ” gerektirse de,  belleğim  yaşamımın ilk doğum günü kutlamasına götürdü beni… Annemle babam devlet memuruydu, çok çalışırlardı, gençlik yıllarıydı, “ kaçıncı derecenin kaçıncı kademesindeydiler acaba? ” Tabii, amirleri ne derse oydu, “ fazla mesai ” sözünü hep duyardık evde. Belki bu yüzden bizim çocukluk hayallerimize  ayıracak zamanları pek olmazdı.  “Çocuk Haftası aboneliği, Andersen’den Masallar,  üç tekerlekli kırmızı bisiklet ve Kemal Eroğlu’ndan mandolin dersleri…” Yaşamdaki lükslerimiz bunlardan ibaretti.  Sarar İlkokulunda, ikinci sınıftaydım. Sık sık arkadaşlarımın doğum günlerine davet edilirdim. Anneleri nasıl da süslü sofralar hazırlardı. Tabii onlar “ ev hanımıydı ” en ufak ayrıntıyla bile uğraşırlardı. Kolalı masa örtülerin...

O güzel yıllar…

Hepsini yaşadım...  Bayram harçlıklarıyla alınan çatapat ve kibritin  ateşleme kokusuna bayılırdım.  “ Seninle Bir Dakika ” ile Apple’da , TEK’te romantik danslar ettim. Sana’lı , toz şeker serpilmiş ekmeği, sokakta dalya oynadıktan sonra bayıla bayıla yedim.  Arçeliğin merdaneli  makinesi evimizde saatlerce zann, zaaan, zannn diye çalışır, Tursil’le çamaşırlarımız bembeyaz olurdu. Halılar Gırgırla süpürülürdü...   “ Ayşegül ” dergilerini Sevim Teyze keşfetmiş, Ayşegül’e alır olmuştu. Onlara gittiğimde dergideki  resimlere hayranlıkla bakar Ayşegül’ün başından geçenleri keyifle okurdum. Bizim aboneliğimiz Çocuk Haftası’na idi. Kemalettin Tuğcu tefrikalarında gözlerim dolar, Yıldırım Kaptan ’ı okurken neşelenirdim...  Yaz tatilindeki kültürel faaliyetimiz, ayçekirdeği eşliğinde Teksas-Tommiks okumaktı...  Sonraki yıllarda Cumhurbaşkanı Turgu t Özal’la aynı zevki paylaştığımızı öğrenmiş, şaşırmıştım.  Annem ne kadar ge...

O MUTLU GÜN

Hayatımın en mutlu günlerinden biriydi belki ama ben pek farkında değildim ... Çocukluk işte, nereden bilebilirdim ki hayat serüveninde hızla büyüyüp, yetişkinliğe, hatta daha ilerisine varıldığında, dertler de misliyle katlanırdı? - Neydi peki o yıllar öncesinde kalmış ama bugün bile gülümseten mutluluğun sebebi?  - Ah, hiç sorulur mu bu? Annesinin elini tutmuş yeşilliklerin ortasında yürüyen, üstelik de en güzel elbisesini giymiş çocuğa? Annemin işyeri Denizciler Caddesi ndeydi. Halamla birlikte onu ziyarete gitmiştik. Öğlen, bize Uludağ Kebabı ısmarlamıştı annem ( nedense kendisine getirtmemişti yine!) Çıtır çıtır kızarmış pide parçalarının üstüne serili, tereyağına bulanmış incecik döner yaprakları, mis gibi kokusuyla (tabağın kenarında biraz yoğurtla közlenmiş domates ve biber de vardı her zaman) önce ne kadar lezzetli görünür, ama bir iki çatal aldıktan sonra hemen doyururdu da ben artık asla bir lokma dahi alamazdım...  O yüzden mi “ ikiyüzelli gramlık kız ” diye se...

Sekiz silindirli 66 Buick ve yaşamımızdan yitip gidenler

Kimdi o komşular? Nereye gittiler? Oğullarının ismi Gürbüz, kızlarınınki  Gülten  miydi? Karşımızdaki  Saadet Apartmanı nın sokağa bakan birinci katında otururlardı, evlerinin balkonunu çepeçevre saran mor salkımlı evde. Nisanda mı Mayısta mı açardı mor salkımlar? Ortalık nasıl bir yağlıboya resim şölenine dönüşürdü?  İlk taşındıklarında onlara “ mahalleye hoşgeldiniz ” demeye gitmiştik annemle.  Evin hanımı Gönül Teyze biz pırıl pırıl temizlenmiş, limon kolonyası kokan salonda misafir etmişti. Ev iki oda bir salondu, pardon salon salomanje ... Duvarda, Saatli Maarif Takvimi nin hemen yanında duran saatin sarkacıyla, uzayıp giden kurma zincirinin ucundaki siyah abanoz kozalaklar nasıl da hoşuma gitmişti. Yakınına gidip, ayaklarımın ucunda yükselerek incelemiştim saati:  “ Tik tak, tik tak... ” sesleri arasında yelkovan ilerliyordu, birden üstteki minik pencere açılmış ve mavi minik kuş çıkıp “ guguk guguk ” diye dört kez öterek saati...