Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Anayasa Mahkemesi etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Kara Kutu

    Son zamanlarda tatsız tuzsuz işlerle uğraştım, arada keyifli anlar da oldu, ama genelde tatsızdı yaşananlar. Soruyorum size;  -Türkiye’de gazetecinin normal yaşam sürdürmesi mümkün müdür? -Yok canım, ne mümkün… -Meclisteki kavgadan mı söz ediyorsun?  Diye sormayın, o kadar çok tatsızlık yaşandı ki hangi birini sayayım? Ama eğer sizler, “Neyse ki, hepsi kayda geçti, ileride okuyanlar bugünlerde neler yaşadığımızı görecekler, belki bazıları kendilerinden utanır” diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. -Neden mi? Türkiyenin toplumsal hafızası bir bir yok ediliyor da ondan. Örneğin, beyefendinin oğlunun şirketinin vergi kaçırdığından tutun, arkadaşlarının usulsüz aldıkları ihalelere, eski avukatının karıştığı olaylara kadar “ cısss ” dedirten haberlerin tamamı, taciz ettikleri genç kızın intiharından sorumlu olsalar da iyi halden yırtan tecavüzcüler, rüşvetçiler, kara para yıkayarak milyarder olanların haberleri filan  “sulh ceza veya asliye ceza ...

Kubbeli Yargıtay

Gündemdeki Anayasa tartışması nedeniyle eski bir yazımı sunmak istedim. - “Eski ayları kırpıp kırpıp yıldız mı yapacaksın?” Demeyin, bence Yargıtay eski başkanı Sami Selçuk hala parlayan bir yıldız.   ———————— Evime giderken sürekli kullandığım yoldan geçerken “dev bir inşaat” dikkatimi çekiyordu... Fotoğrafları görünce siz ne dersiniz bilemiyorum ama ben inşa halindeki kubbeyi ilk gördüğümde, “Türkiye ve Ortadoğu’nun en büyük camii yapılıyor ” diye düşünmüştüm. Dostlardan “hamam gibi” diyenler de oldu ama o kadar büyük hamamın, Anayasa Mahkemesi, Adalet Akademisi gibi kurumların arasında yeri olmaz dedim.   Daha sonra inşaat alanının önüne “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı” yazan bir tabela konuldu... Pandemi sürecinde o yolu daha seyrek kullanır oldum. Geçenlerde baktım ki binanın önüne “Altın gibi parlayan harflerle” YARGITAY yazılmış... Benim Bildiğim, Bu Türden “Dev Binalar”  için yıllarca süren planlama söz konusudur. Öyle ya, binanın ulaşım durumu, trafiğe etkisi ...

Du bakali n’olcek? (Ezici güç karşısında Can Atalay olayı!)

-Hukuk, “ezici gücün iki dudağı arasında” mıdır? Evet, ülkede herkes bugünlerde bu soruya yanıt arıyor. Peki, bu heyecanlı arayış şimdi nereden çıktı? İyi de, bugüne kadar ezici güç karşısında durabildik mi? Acaba şu bir kaç soruya yanıt verebiliyor muyuz? -Mühürsüz oylara -geçersizdir- diyebildik mi? -Diploma nerede? -Aslını görelim- diye ısrar edebildik mi? -Anayasa en fazla 2 diyor, -3. Kez aday olamazsın- koşulunu ileri sürebildik mi? HAYIR… -E, o zaman şimdi neye, nasıl itiraz edeceğiz?  -Kısaca tartışmanın özeti şu; Can Atalay (*) milletvekili seçildi, oysa 18 yıllık bir mahkumiyeti vardı, bu durumda  cezasının milletvekilliği sürecinin sonrasına ertelenmesi gerekiyordu. Fakat “ ezici güç ” şöyle dedi: -N’AYIR, N’OLAMAZ… -Ya, ciddi ol şimdi, o N harflerini filan kullanmayı bırak, film çevirmiyoruz burada, biraz ciddiyet… -İyi de nasıl ciddi olabilirim ki? Anayasa, hukuk filan kalmış mı ortada? Can Atalay için iç hukuk yolları tüketilmiş, sonunda ...