Ana içeriğe atla

Kayıtlar

sansür etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

CİNNET

Bugünlerde yeniden Alman yazar Thomas Mann ’ın kitaplarına odakladım. Cenevre seyahatimizde onun “ Yol Hikayeleri” başlığıyla yayınlanan (*) seyahat notlarını elimden düşüremedim. Lübeck ’e gittiğimizde ise ünlü yazarın doğduğu evi görmek de kısmet oldu. Aslında Mann’ın, Hitler ’in yükselişi sırasında var gücüyle faşizme karşı savaş açtığı, Alman halkını da bu tehlikeli gidişat konusunda sürekli uyardığı biliniyor, ne yazık ki, on yıl süren bu mücadeleyi, Mann kendi deyimiyle “ sınırsız kudrete, şiddet ve sinsilikle erişenler ” karşısında kaybediyor,  “ ne İsa’ya, ne Musa’ya yaranamayan ” adam pozisyonuna düşüyor.  Rastlantı eseri, bir konferans için yurtdışında bulunduğu sırada, Hitler ve şürekası “ gücü eline geçirince ” ülkesine dönmeyişini şöyle anlatıyor: …11 Şubat 1933’de yurt dışında konferanslar vermek üzere yola çıkış - önceki yüzlercesi gibi, hafif bagajla, her şeyden habersiz, kaderin bu gezi ile ilgili niyetleri konusunda en ufak bir fikir sahibi olmadan çıkıl...

Basın Meslek Örgütü Sansür Uygular mı?

Basın meslek örgütü sansür uygular mı? Gazetecilik camiasında son günlerde bir tartışma sürüyor, ortadaki soru şu: -Sansürle mücadele etmek için kurulmuş bir basın meslek örgütü, kendi üyelerinin paylaşımına sansür uygular mı? Sözü hiç dolandırmadan, geçen hafta yaşanan bu olayı direkt anlatalım: Gazeteciler Cemiyetinden bir grup üye, 33 yıldır başkanlık görevini sürdüren yönetime eleştirilerini bir yazılı bildiriyle ortaya koydu:   -E, sonra? Sonra kıyamet koptu… Gazeteciler Cemiyeti adına “ görevlendirilen” bazı isimler, pek çok web sitesinde yer alan bu bildirideki iddiaları yanıtlamak yerine, tek tek web sitelerinin yöneticilerini arayarak sansür ettirme çabasına giriştiler. Bazılarında başarılı oldular, bazıları ise bu “ basın özgürlüğüne ihanet ” sayılan girişimi reddetti.  -Nasıl yapabilmişler bunu? -Kimilerine bazı vaadlerde bulunmuşlar, kimilerine - tüzüğün falanca maddesini işletir, sizi üyelikten atarız - demişler. -Ne vaadiymiş o? -O bildiriyi ...

İçim dışım Mustafa Kemal

Yaşam pek çok sorumluluk yüklüyor, “ kendine zaman ayırmak ” çok büyük bir lüks, bunu en iyi bilenlerdenim, dolayısıyla bir takım işlerin “ mecburiyetten ” değil de “ isteyerek yapılması” kadar güzel bir şey, örneğin “ istediğin kitabı okumak”   kadar şahane bir hobi var mı?   Bu durumun  ayırdına vardığım anlardan birini Moskova’da yaşamıştım. Bir Tolstoy hayranı olarak kentte  O’nun izlerini arayıp durdum, “ müzeler, kitaplıklar, el yazmaları, içinden geçtiği sokaklar hatta sevdiği tablolar ” peşinde koşmak beni hayranlıktan öte bir ruh haline sürüklemişti. Moskova’da geçirdiğim günlerde bana özveriyle rehberlik eden Rus arkadaşım Elena ile benim bu Tolstoy başta olmak üzere delice tutkunu olduğum Rus yazarlarına olan saplantıma şaşırmış gibiydi bir gün şöyle dedi: -Eğer sen de küçük yaşlardan itibaren bütün okul yılların boyunca bu yazarları ve kitaplarını zorunlu ders olarak okusaydın, bırak sevmeyi, bu zorunlu vazife nedeniyle onlardan soğurdun Hatta bununl...

Günümüzde gazetecilik

Gazetecilik mesleğinde öyle aşamalardan geçtik ki… İçerikle ilgili atmosferi  13 sözcük, 2 rakamla özetlesem  ne dersiniz?  -12 Eylül koşulları, siyasi yasaklar, kontrollü seçimler, 28 Şubat dönemi, AKP’nin bitmek tükenmek bilmeyen iktidarı…   E, bunlar işin “neler oldu?” Faslı… Bir de “nasıl bildirdik?”  Sorusu var… Daktilo ile başladık, fax çıktı diye sevindik, 14 kiloluk kameralarla görüntülendik,  bugünlere geldik…  -Peki sonrası? Diye soruyorsanız, ve de üşenmezseniz, b ir doktora tezi için bana yöneltilen soruları yanıtladım, bakıverin derim… Gazetecilik dijital kuşatma altında. Farklı üretim araçlarının yanında tüketim kanalları da değişiyor. Bu durum gazetecinin ve gazeteciliğin geleceğini nasıl etkiledi/etkileyecek?   Alvin Toffler’in deyimiyle  “3.Dalga” nın vurmasıyla, teknolojik devrimi yaşadık ve içinde bulunduğumuz yeni uygarlık, bizi artık her sabah büfelerde satılan gazeteleri satın almak yerine oturduğumuz koltukta, kucağımı...