Bu Blogda Ara

Cumhurbaşkanı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Cumhurbaşkanı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Cumartesi, Mayıs 20, 2023

Con Ahmet işbaşında…




İkinci tura günler kala Con Ahmet (*) harıl harıl çalışıyor. 

-Bu kez ne yapıyor yahu?

-Aaa, izlemedin mi ayol? Faizi yine düşürecekmiş, zaten kendisi dünyanın önde gelen, ama bir türlü anlaşılamayan ekonomistlerinden değil mi? İlle de diploma şart mı? Amerikan CNN televizyonuna verdiği demeçte (**) ne dedi?

-Ne dedi?

-Ekonomi politikasında biz dünyaya göre çok farklı bir yol izliyoruz. Benim bir tezim var; faiz ile enflasyon doğru orantılıdır. Faizi ne kadar düşürürseniz enflasyon da o kadar düşer. Burada benim tezim şu; faiz sebeptir, enflasyon neticedir. Benim alanım ekonomi…-

-Ne var bunda? Neden Con Ahmet oluyor yani?

-Con Ahmet de aynı iddiada değil miydi? Hani hiç durmayacak, sonsuza dek çalışacak bir makine geliştiriyordu da sonunda enflasyon düşecek, ekonomi düze çıkacaktı… Şakayı bırakalım, -ben bilirim- diye diye bizi getirip içine soktukları şu korkunç tabloya bir baksana:

Deprem faturamız 100 – 120 milyar dolar. Mecburuz, ayrıca 6,5 milyon konutu kentsel dönüşüme sokacağız. Yani zaten  delik deşik olmuş bütçemize sürekli yeni yük bindiriyoruz.  Bu yıl bütçe 660 milyar lira açık verecekti ama deprem etkisiyle açığın 1.5 trilyonu bulacağı tahmin ediliyor. Merkez Bankası’nın (swaplar hariç) net rezervi eksi 40 milyar dolar. Dış borç stoku 450 milyar dolar… Ayrıca  hangi yüklerin-borçların altına girdiğini bilmediğimiz bir Varlık Fonu var. Kağıt üstünde dolar 19,80, gerçekte 23 lira. Merkez Bankası, bankaların döviz satışını düdüklü tencere misali baskıda tutuyor.  

-Ya olsun, biz yine iç-dış borç filan bulur hallederiz…

-Ya sen ne diyorsun? Zaten o Kur Korumalı hesaplar olağanüstü şişti, 85 milyar lira boyutunu çoktan aştı, yani -borç yiyen kesesinden yer- noktasındayız şu anda…Dış borca gelince risk primimiz 600 baz puan olmuş, yabancı finansörler bizi -batar bunlar- diye gördüğü için rekor faizle yüzde 10’la (dolar)  borç verir durumda…

-E, seçimin ikinci turu yaklaşıyor, şimdi ne olacak peki?

-Valla onu -biz bir şey olmaz hallederiz- diye düşünen senin gibilerle halkımız düşünsün. Çünkü bir sonraki Cumhurbaşkanı enkaz devr almış olacak.

-Peki çözüm ne sence?

-Valla bilmem. Dikkat edersen muhalif kanat, ekonomide ve pek çok konuda alınması gereken önlemleri, hazırladıkları çözüm önerilerini çıkarıp önümüze koydu… Öbür tarafta ne var? İşte sana söyleyeyim, bir Con Ahmet’in harıl harıl çalışan makinesi var bir de Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin açıklamaları… 

-O ne demiş peki?

-Ne diyecek, aynen şunu: Faizleri indireceğiz dedik, biz aynı şekilde bunları yaparken hiç kimseye boyun eğmedik, çünkü ezanlar susmaz, bayrak inmez dedik…

-Kime karşı söylemiş bunları? Yani ezanın susacağını, bayrağın ineceğini kim demiş?

-Amaaan salak mısın? Hiçkimse… Yani -Hiçkimse söylemediyse de birileri söylemiştir- diyor… Sen de ciddiye alıp soruyor musun?

-Ne biliim adam Maliye Bakanı değil mi sonuçta…Peki Con Ahmet’in bu 3. Denemesi, makine çalışmasa bile kendisi yine alkışlanacak mı?

-O da sorulmuş, -2033’e kadar kalır mısınız?- diye, lütfedip şöyle demiş: -Şu andaki yapıya göre iki dönem hakkı var. Birinci dönemi kullandık. Şimdi bu ikinci dönem. İkinci dönemin seçimiyle birlikte bu iş zaten hayırlısıyla sona ermiş olacaktır.-

-Şu andaki yapıya göre!

-Evet, şu andaki yapıya göre!

-Bu pazar da canımızı sıkmayı başardın yani, sağol…


(*)https://bennursunerel.blogspot.com/2023/01/con-ahmetin-devr-i-daim-makinesi.html

(**)https://www.haberturk.com/cumhurbaskani-erdogan-cnn-international-a-konustu-3593084

(***)https://www.yenicaggazetesi.com.tr/bakan-nebatiden-faiz-aciklamasi-ezanlar-susmaz-bayraklar-inmez-667405h.htm




Perşembe, Ekim 22, 2020

Ölülerden özür dilenmez, Bekir Coşkun’dan da




Bekir Coşkun gitti, huzura kavuştu”  desem, onu deli gibi seven eşi Andree bana çok mu kızar acaba? Tabii o da anlıyordur benim aslında ne demek istediğimi. 

Bu dünya pek çoğumuz  için bir cendere değil mi aslında?

Bekir Coşkun’u konuşalım mesela... Bu kadar mı sevilir bir yazar? Bu kadar mı okunur? Bu kadar mı kıvrak bir kalemi vardır? Ha, bütün bu özellikleri yanında bir yazar bu kadar mı halkının, ülkesinin çıkarlarını savunur? İlericiliği, doğruculuğu, dürüstlüğü ile bilinir? 

-Peki bu özellikleri ile ülkenin en  önde gelen yazarı sıfatını taşıyan yazarın başı acaba göklere mi erer? Bir eli yağda bir eli balda mı yaşar?

-Yoooo... Nerdeeee!!!

Tam tersine, oradan oraya sürülür, kimi zaman işsizliğe, kimi zaman kıt kanaat geçineceği maaşlara talim ettirilir, zaten kendisi bu durumu yazı başlığı ile iki kelimede özetleyivermiştir,  Onuncu Köy... Sıkıntılı süreç sonunda kansere davetiye çıkarır ve yaşama kısa sürede elveda der Bekir Coşkun

Acaba onu çok okunduğu gazetelerden bir telefonla sürdürüveren devlet adamlarının hiç mi vicdanı sızlamamıştır? Ya o gazete yöneticilerine ne demeli? Genel yayın müdürü mü ? Kapıkulu mu demek lazım onlara?

Gördüler işte, ülkenin bir aydını daha bir yıldız gibi kayıp gitti aramızdan, biraz daha karanlığa gömüldük...

Eminim hiçbiri  rahat uyuyamamıştır Bekir Coşkun’un ölüm haberini  aldığında, karabasanlarla boğuşup durmuşlardır bütün gece... Hatta şu bile geçmiştir akıllarından, “keşke zamanında hatırını sorsaydım, özür dileyemesem bile bir iki teselli sözü kullanabilseydim sağlığında...” 

Eh, hadi egonuza yenik düştünüz, bari şimdi ardından bir şeyler söyleseniz ne kaybedersiniz? Şu ölümlü dünyada arkanızdan sizin de bir iki iyi laf edilse fena mı olur?

Mesela Cumhurbaşkanı şu mesajı kopyalatıp, prompterdan okuyuverse:

-Ey ümmet, hatta özellikle ey göbeğini kaşıyanlar, bugün aramızdan ayrılan gazeteciyi pek sevmezdim, habire bize verir veriştirirdi. Fikirlerimiz asla uyuşmazdı. Ama yine de üzüldüm ölümüne. Sevenlerinin başı sağolsun. Ben aslında sağlığında ona özel uçağımı tahsis edip Küba’ya bile göndermek istedim tedavi için ama kabul etmedi. Çok onurlu adammış. Şu troller de onun hakkında yazıp durmasınlar, oy kaybediyoruz. Rabbim rahmet eylesin...

Ya da onu gazeteden kovan genel yayın müdürü günah çıkartsa:

-Yahu bizde işler böyle yürüyor, bunu herkes bilir. Patronun menfaati  neyi gerektiriyorsa biz onu savunuruz. Aksi taktirde ne bu konaklarda oturabilir, ne bu pahalı şarapları içebiliriz... Ben ona kaç defa söyledim, Bekir yapma etme -Zülfü Yare dokunma- dedim. Şöyle havadan sudan yaz biraz, bak yazları patronun teknesinde tavla oynar, sonra Andree’yi koluna takıp Paris’lerde gezersin. Yani benim içim rahat kardeşim, ben ona -salla başını al maaşını- demişim, o tersini yapmış. Suç bende değil ki... Yine de rahmet diliyorum, bu akşam onun için de bir kadeh kırmızı şarap içeceğim, hem de en pahalısından...

Ha, bir de dertleşirken Bekir Coşkun’un bana anlattığı bir olay:

-Yahu işte biliyorsun 9. Köy’den kovulunca yaşadıklarımı... Burada yazmamı istediler kabul ettim, hadi dedim, kalemi elden bırakmayalım, ülkenin durumu malum. Fakat verilen parayı söylesem inanmazsın, evi satmak durumunda kalabilirim düşünüyorum da, Adree’ye nasıl anlatırım acaba...

 O gazete yöneticisi de şimdi şunu mu desin:

-Yıldız mıldız olmaz, bizi bozar... Gazete küçük olsun, bizim olsun... 

Ah sevgili Bekir Coşkun ah, şimdi gittiğin yerde kıs kıs gülüyor musun bu arkandan söylenenlere?(*)https://www.hurriyet.com.tr/beni-kovarlar-mi-11223999



Partili gazeteciler… Pravda…

Gazeteciler Cemiyetinin düzenlediği Medya Konferansının (*) i kinci gün  oturumları da ilginçti. “Gazeteci kimdir? ” Başta olmak üzere pek ç...