Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Emin Varol etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

KONGRE TUFANI (2) Alo 198’e sormuş!

  Gazeteciler Cemiyetinde yaklaşan kongre için, adaylığım üzerinde ısrarlar yoğunlaşınca epey düşündüm: -Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu?  -Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi? -Biz başımızdakileri, “ koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız ” diye eleştirirken, “ tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen ” yöneticilere ne diyecektik? Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım. İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki: - Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır. Bu sözler kulağımda çınlarken, elimde “ Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçemle ” yola çıktım, Üsküp Caddesi 35 numaradaki cemiyetin bahçesinden içeri ...

TBMM’de panik! Hasan Bitmez, “Tarihin vicdan azabından kurtulamayacaksınız”

TBMM’de yüksek yargı organlarının bütçeleri görüşüldüğü sırada Saadet Partisi adına söz alan Hasan Bitmez, Sezai Karakoç’un  şiiriyle konuşmasını bitirdiği anda fenalaşarak, kürsüden yere yığıldı.   O anlarda ben de meclisteydim, meslektaşlarım ve İyi Partili Lütfü Türkkan’la birlikte muhalefet kulisinde, bir yandan, duvardaki ekranda izlediğim Hasan Bitmez’in  konuşmasına kulak vermeye çalışıyor, bir yandan da Lütfü Türkkan’ın anlattıklarını dinliyordum Hasan Bitmez aslında kürsüye, sadece bütçe eleştirisi için değil  “protesto amacıyla ” çıkmıştı, gösterdiği pankartta, “Katil İsrail İşbirlikçileri ” sözleri okunuyordu. Bitmez, 20 dakikalık konuşma süresi boyunca AK Parti iktidarının özellikle İsrail ile olan ilişkilerine sert eleştiriler getirdi, Ak Partililerden de bolca laf ve hakaret işitti, Sezai Karakoç’un ünlü şiirini okuyarak sözlerini tamamlarken baygınlık geçirerek yere düştü. Aynı anlarda kuliste müthiş bir panik yaşandı, milletvekilleri, görevlil...

Metin Uca ve “otomatik pisuvar kafalı” yöneticiler

  Metin Uca artık aramızda yok… -Peki, O’nun bu dünyada bizlere vicdan yükü olarak miras bıraktığı, “ ödenmemiş haklarını ”  kimler savunacak? -Bilemiyorum doğrusu, neden mi?  O’nu tanıyan, tanımayan pek çok kişinin fotoğraflı paylaşımları, gülerek ya da bir kaç damla gözyaşı dökerek dile getirdikleri anılar filan yavaş yavaş seyrekleşecek, gün gelecek o paylaşımlar artık solacak,  gündemden de belleklerden de silinip yok olacak… Gerçekçi olursak, sizce de öyle değil mi? Neyse ki “ söz uçar gider yazı kalır!” Hem de çivi yazılarından, mağara resimlerinden bu yana bu böyledir. O’nu çalışma arkadaşlarından dinlediniz,  okudunuz… Ben de bir kaç anektod anlatmıştım. (*) O Metin Uca ki, keskin zekası, siyasi hiciv yeteneği, okyanusları yutarcasına okuma merakı, yazıyı ve görüntüyü kullanmadaki  mahareti ile bilinirmiş, dostlarını el üstünde tutar, onlarla sofrasındaki, bilgi dağarcığındaki her şeyi paylaşmaktan çekinmezmiş… Üstelik yaşadığı tüm zorluklara karşı...