Bu Blogda Ara

sofra etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sofra etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Perşembe, Kasım 22, 2012

Sevgi Horoz’un Sofrasında

Sevgi Horoz’un sofrasında, lezzet, dostluk ve zerafetle sarılıp sarmalanmış o muhteşem davetteydik dün akşam... Bu güzelliği silinmemek üzere damağıma da anılarıma da not ettim. 




O bizlere servis yaparken aklımdan neler neler geçti. Çocukluğunuzun sofralarını hatırlar mısınız?

-"Kim unutur ki?" Dediniz değil mi?

Kimi sabahlar  son anda hazırlanan ödeve, ütülenmesi unutulmuş beyaz gömleğe kafa yorulurken, alelacele beyaz peynirli-domatesli sandviçten bir ısırık alıp bir bardak soğuk sütü kafaya diktiğiniz sofralar...

Seçim geceleri, radyonun saatbaşı ajansları heyecanla dinlenirken sabaha kadar salonda açık tutulan sofralar...

Ailelerin ilk tanıştıkları akşam, beyaz gül buketinin özenle evin tek vazosuna yerleştirilip masanın başköşesine konulduğu  sofralar. Bakışlarınızın arasına hiçkimse giremezdi, gülümsemekten yanaklarınıza kramp girerdi hani...

E, onlar çok geride kaldı artık... Hepsi sislerin arkasındaki çerçevelere takılı...

Bugünlerin rengarenk sofralarına buyur edilmek nasıl peki ?

Ankara'yı ışıl ışıl seyrederken yükseklerde bir pencerenin ardından, dostların kahkahasıyla şenlenmek... O güzelim dantellerle bezeli masada buz gibi bir kadeh beyaz şarabınız hele dursun şöyle...

-Ah, ne seçsek antrelerden? Çıtır  çıtır kızarmış  peynirli patlıcan lokmasını mı tatsak?
-Pudra şekeriyle kaplanıp fırınlanmiş üzüm salkımından mı bir tane koparsak?
-Mmmmm hepsi çok leziz
-Ay Sevgi, bu krakerleri nasıl yaptın peki?
-Mmmmm peynirler nefis, hele şu Bodrum bamyası? Turşusunun bu kadar güzel olacağını düşünemezdim


Herkesin gülümsediği, küçük büyük bütün dertlerin, sıkıntıların geride bırakıldığı bir akşamdır... O bembeyaz keten örtülü sofra sizi nasıl kucaklar? Soğan dolması kaşıklanırken herkes susar nedense... Kimbilir, belki de lezzeti damağa hapsetmektir amaç.
Kadehler ard arda kaldırılır, günün fıkrasına gülünür... Biraz dedikodu yapılır... Ülkenin durumu uzun uzadıya tartışılır

-Şu siyasetçi takımı neden ille de kendine göre düşünür herşeyi?
-Varsa yoksa Çankaya değil mi?
-Yahu ülkenin asıl ihtiyacı başkanlık sistemi mi? Seçim ve siyasi partiler yasalarının değiştirilmesi mi?
-Dünkü tartışmayı izledin mi? Halen görevdeki savcı "ülkede adalet yok" dedi resmen
-Ya Şemdinli'de Şırnak'ta yaşananlar?
-Doğru düzgün bilgi akışı da kalmadı ki kardeşim... Hangi gazeteyi okuyorsun bilmem ama...
-Yahu bizi boşver geldik gidiyoruz şuraya da, oğlanlara ne demeli? Askere gitme gitmeme tereddüdünü bir türlü çözemediler baksana
-Bir şey diyemiyorsun ki... Hergün kaç şehit haberi geliyor...


Herkes susar önce, sonra yeniden bu kez daha neşeli bir sohbet başlar. Bir yandan da tabaklar dolar boşalır... Ispanaklı kiş, avokadolu salata, kaplanıp fırınlanmiş  bonfile, üzümlü kuskus pilavı herşeyi unutturur insana...




Sevgi Horoz’un sofrasında bulunmak böyle bir mutluluktur işte...


NOT: Bu davet ve yazının üstünden çok yıllar geçti. O güzelim dost, o marifetli Sevgi Horoz, onca yaşama arzusu, sevme sevilme hayalleri varken, ne yazık ki yemyeşil gözlerini dünyaya kapadı... Gittiği yerlerde mutlu olsun, yeşillikler içindeki rengarenk sofralarda konuk edilsin...

26 Nisan 2021









Partili gazeteciler… Pravda…

Gazeteciler Cemiyetinin düzenlediği Medya Konferansının (*) i kinci gün  oturumları da ilginçti. “Gazeteci kimdir? ” Başta olmak üzere pek ç...