Öyle çok seyahat ettim ki güzel mesleğimde, “dünyayı gezdim ” desem yeridir... Seçim propagandalarında, siyasilerle memleketin en ücra köşelerini karış karış dolaşmaktan tutalım da, liderlerin resmi yurtdışı gezilerine, özel dosya araştırmalarına, röportajlara, ülkelerden gelen davetlere kadar... Mesleğe yeni başlamıştım Tercüman Gazetesi nde, ekonomi alanında ilerlemeye çok istekliydim, dönemin Başbakan Yardımcısı Turgut Özal ’ı takip ediyordum, gazetecilik yaşamımın ilk yurtdışı gezisi onunla Şam ’a oldu. Şam ’da Türk Heyeti soğuk karşılandı. “Hatay’ı içine alan Suriye haritaları ” bütün resmi toplantılarda duvarlarda asılıydı, üstelik Abdullah Öcalan da yıllardır Şam yakınlarında “ misafir ” ediliyordu. Hafız Esad ’ın başında bulunduğu Baas Rejiminin etnik temizlik amacıyla Hama ve Homs’ ta (*) kimyasal silah kullanıp binlerce sivili katlettiği haberlerini duyuyorduk. O sırada Hürriyet’ te olan sevgili meslektaşım Saygı Öztürk ’le kafa kafaya verdik: -Yahu Nur...
Mürekkep kokan sayfalarda şimdilerde bize yer yokmuş, eh, ne yapalım? Açılsın bari hayali sayfalar... Oysa onlara yazmak tıpkı suya yazmak gibidir. Kayboluverir gider.