Bu Blogda Ara

Mogan Gölü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mogan Gölü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Pazartesi, Mart 18, 2024

Gölbaşı’nda kim kazansın?









Gölbaşı’nda oturan bizler mahalli seçimlerle ilgili gelişmeleri, çalışmaları ve tartışmaları yakın takibe almış durumdayız.  Başkan adayları sırayla, pek çok seçmeni ve bizim sitemizi de ziyaret ederek görüşlerini dile getiriyorlar, ilk ziyaretçimiz CHP adayı Yakup Odabaşı olmuştu, onu TİP adayı Aysel Duman izledi.



Her iki başkan adayının eleştirilerini ve vaatlerini dinledik. 


—-tramvay gidecek mi?—-


İkisini aynı görüşte buluşturan durum,  Gölbaşı merkezde başlatılan tramvay sistemi oldu. Yakup Odabaşı, “tramvayı geldiği yere göndereceğiz” derken Aysel Duman şunları söyledi:


-Gölbaşı’nın her gün her yerindeyim, ilçe merkezinde ziyaret ettiğim esnaftan tramvay hakkında çok ciddi şikayetler dinledim. Bir kere merkezde sokaklar caddeler dar, büyük otopark sıkıntısı var, bir de bunun üstüne tramvay raylarının monte edildiğini dikkate alırsanız park sorunun nasıl büyüdüğünü anlayabilirsiniz. Esnaf -bu tramvayı buradan kaldırın, sırf bu sebeple işlerimizi yarı yarıya kaybettik- diye feryat ediyor.


Aysel Duman, “tramvay sistemi Gölbaşı merkez yerine neden gölün çevresinde düşünülmedi?” Diye de  soruyor.


Gerçekten ben de tramvay sisteminin Gölbaşı merkezde ne işe yarayacağını anlamadığım gibi bugüne kadar çalıştığına da tanık olmadım.


Şu anda ilçemizde AKP Belediye Başkanı olarak görev yapan Ramazan Şimşek’le de hem “başkanlığa aday olduğu” dönemde, hem de ardından çeşitli vesilelerle karşılaştık. Bir ara dev bir pankartla Gölbaşı’nda hayvan barınağı açıldığını duyurmuştu ama sadece bizim oturduğumuz siteyi zaman zaman sayıları 15-20’yi bulan başı boş köpeklerin mekan tuttuğunu söyleyeyim siz duyurunun ciddiyetine kendiniz karar verin. Bireysel çabalarla çözüm aradık, kimi köpekleri evlat edindik, kimilerini kısırlaştırdık ama belediyenin hiçbir katkısını göremedik. 


——kreşten lüks siteye—- 


Şimşek’in bir başka duyurusu ise geçen yıl semtimizde açılacak kreşle ilgiliydi. Bir çalışan anne olarak kreşlerin hayati önemini iyi bilenlerdenim, o yüzden -kreş açılacak- diye kadınlar için çok  mutlu oldum, ama kısa bir süre sonra kreş tabelası kaldırıldı ve yerine bir lüks site inşaatının tanıtım ofisinin tabelası yerleştirildi, buna ne buyrulur?



Gökhan Zan’la ilgili tartışmalar üzerinde Aysel Duman’a bugün ısrarlı sorular yöneltildi, doğrusu duyduklarımız  bizleri Zan hakkında büyük düş kırıklığına uğrattı. 


-Kendisine umut bağlanan bir genç adam nasıl oldu da bir takım vaatler karşısında verdiği sözlerden çark edip çıkar pazarlığına girebildi? Diye üzüldük.


—-Mogan Gölü ve bozuk yol——


Peki, bizim oyumuzu asıl belirleyecek olan yaşamsal soruya gelelim, belediyemizden hakkımız olan hizmeti alabildik mi?

 

İncek Bulvarından Mogan Gölüne doğru inen, TED Kolejini geçip Haymana Yoluna bağlanan  sokağımız son yıllarda çukurlardan delik deşik halde ve kullanılamaz durumdaydı. Defalarca belediyemize tamiri için başvurduk, “bizim yetkimizde değil” yanıtıyla karşılaştık, oysa bu delik deşik sokağın üst ve altındaki bölümler Gölbaşı Belediyesi tarafından bal gibi asfaltlanmış ve hatta belediyenin dev gibi mühürü bile basılmıştı. Sonunda Büyükşehir Belediyesi yıllardır dile getirdiğimiz şikayetimizi duyup konuya el attı ve yolu şu sırada tamir ediyor.  



Mogan’dan söz etmemek olur mu?  Bu güzelim doğal göl zaman içinde bakımsızlıktan pek çok kayba uğradı, son darbeyi seçimlere kısa süre kala verilen inşaat izinleri vurdu, gölün çevresini tahta perde gibi saran yüksek binalar, güzelim gölü adeta ardına hapsedip görünmez kıldı. 



Oysa 60’lı yıllarda plajıyla Ankara’nın gözde sayfiyesi durumundaki Mogan Gölü şimdilerde neden gençler için bir cazibe merkezine dönüşmesin? Yelkenlilerle gölde salına salına gezilmesin? Uluslararası nitelik kazanacak kürek yarışları yapılmasın?


Sizce kime oy verelim?




Pazartesi, Eylül 05, 2016

Yaprak Dökümü

Yaprak dökümü






Çocukluğumun, gençliğimin izleri yavaş yavaş kayboluyor... Makbule (Bengisu) Teyzenin kaybı o kadar acı oldu ki... Bir daha asla yaşanamayacak rengarenk anılar kafamda sürekli resmi geçitte, boğazım düğüm düğüm.
Bilmem çocukluğunuzda ev ziyaretlerine götürür müydü anneniz elinizden tutup? Hani o kristal çanaktaki şekerin ikram edilmesini sabırsızlıkla beklediğiniz, pastanın en büyük dilimini size verdikleri, büyüklerin  sohbetinden sıkılıp evin her köşesini merakla inceleyip durduğunuz ziyaretlere?

Makbule Teyzenin günleri her ayın "ilk çarşambası
" mıydı? Mutfağı ikram tepsileriyle dolup taşardı... O "otuzaltı böreği" nasıldı?

-Makbule Teyze, neden otuzaltı böreği deniyor buna?
-Canım o böreğin hamuru hazırlanıp yufkaları  açılırken otuzaltı defa katlanıyor da ondan...

Sadece börek mi? Bir muzlu kremalı pastası vardı mesela, kedi diliyle hazırlanır, bir gece buzdolabında bekletilirdi... Sonra mercimekli köftesi, kısırı, "şekilsiz kurabiye" dediği o muhteşem lezzet... En son, herkesin dokunmaya bile cesaret edemediği “iki ağızlı” tuhaf çaydanlıkta hazırladığı tavşan kanı çay gelirdi salona... Makbule Teyzenin elinden o çayı içmek, bence kutsanmaktan öte bir şeydi... Ne tatlı sohbeti vardı, çocukla çocuk, gençle genç olmayı nasıl başarırdı... Onunla paylaşmak isterdiniz herşeyinizi... Gülümseyerek anlattıklarınızı dinler, asla eleştirmezdi.

Zamanının en güzel kadınlarından biri olduğunu anlatırdı annem. Diş hekimi Sadi Bey Amca ile evlenip Akhisar'a yerleşmişler yıllar önce, bütün şehir güzel gelini görmeye taşınmış günlerce...

Sonra Sadi Beyle Ankara'ya yerleşmişler... Çocukluğumuzun en güzel sofralarıydı paylaştığımız sofralar... Sadi Bey Amca bizi bir an durmadan şakalarını sıralar, herkesi  kahkahalara boğardı,  Makbule Teyzemiz gülümsemekle yetinirdi...

Bir ara ben üniversitedeyken filan, altın fiyatları mı düşmüştü de, annem ve halamla birlikte Makbule Teyzenin kuyumcusuna gidilip "ikişer metre" uzunluğunda altın zincirler alınmıştı? Ben hepsini boynuma, kollarıma dolayıp karşılarında oynarken nasıl da gülmüşlerdi...

Yıllar yılları kovaladı, kah Aydınlıkevlerdeki evinin o sevimli balkonunda kah annemlerin Hanımeli Sokaktaki salonunda ne sohbetler, ne acılar ve mutluluklar paylaşıldı... Hatta bir keresinde bana uymuştu da, eski bir sandalyeyi kırıp, bizim şöminede yakmamış mıydık?



Oğullarım da onu çok sevdiler. Makbule Teyze yıllarca onların "babaannesi" olup çıktı... Hiç aklımın almadığı olaylardan biri, halamla birlikte oğlum Ali'yi elinden tutup, üşenmeyip, çaydanlığı, küçük tüpü, yiyecekleri  filan yüklenip Atatürk Orman Çiftliği ya da Çubuk Barajına gitmeleriydi... Bir keresinde de hep birlikte Mogan kıyısına pikniğe gitmiş, gölde deniz bisikletine bile binmiştik...

Ah ah, o kadar çok şey paylaşmıştık ki... 
 
Makbule Teyzecim seni çok özleyeceğim... İnşallah oralarda mutlusundur, bizimkilere de selam söyle, hep gülümse...

Partili gazeteciler… Pravda…

Gazeteciler Cemiyetinin düzenlediği Medya Konferansının (*) i kinci gün  oturumları da ilginçti. “Gazeteci kimdir? ” Başta olmak üzere pek ç...