Her kafadan bir ses çıkıyor bugünlerde, yok “ Kürt açılımı sürmez ” yok “ Bu filmi daha önce görmemiş miydik? ” Lafları, hatta “ bunun arkasında kimbilir kimler var… ” güvensizliği. Aslında, gerçekten de bu filmi daha önce defalarca görmüştük. Recep Tayyip Erdoğan ’ın “ Başbakanlığı ” döneminde “ Kürt meselesi benim meselemdir ” diye özetlenecek (*) bir Diyarbakır konuşması olmuştu, işte tam da o günlerde ben bire bir tanıklık etmiştim açılım çabasına… Gazeteci olarak, Diyarbakır merkez olmak üzere bölgenin kasabalarında köylerinde karış karış dolaşarak. Kürt vatandaşlarla sofralarda, kahvede, hatta evlerinin damında, salça serdikleri sırada günlerce konuşmuş, izlenimler derlemiştim. Kürtler adına konuşan pek çok politikacıyla, aşiretlerin önde gelen isimleri ve sivil dernek sözcüleriyle sayısız röportajlar yapmış, TSK’da Kürt meselesinin önemli isimleri ile hatta devlet adına konuşan isimlerle da buluşmuş, “ sorun sizce nedir, nasıl çözülebilir? ” Sorusunu yönel...
Mürekkep kokan sayfalarda şimdilerde bize yer yokmuş, eh, ne yapalım? Açılsın bari hayali sayfalar... Oysa onlara yazmak tıpkı suya yazmak gibidir. Kayboluverir gider.