Her kafadan bir ses çıkıyor bugünlerde, yok “Kürt açılımı sürmez” yok “Bu filmi daha önce görmemiş miydik?” Lafları, hatta “bunun arkasında kimbilir kimler var…” güvensizliği.
Aslında, gerçekten de bu filmi daha önce defalarca görmüştük.
Recep Tayyip Erdoğan’ın “Başbakanlığı” döneminde “Kürt meselesi benim meselemdir” diye özetlenecek (*) bir Diyarbakır konuşması olmuştu, işte tam da o günlerde ben bire bir tanıklık etmiştim açılım çabasına…
Gazeteci olarak, Diyarbakır merkez olmak üzere bölgenin kasabalarında köylerinde karış karış dolaşarak. Kürt vatandaşlarla sofralarda, kahvede, hatta evlerinin damında, salça serdikleri sırada günlerce konuşmuş, izlenimler derlemiştim.
Kürtler adına konuşan pek çok politikacıyla, aşiretlerin önde gelen isimleri ve sivil dernek sözcüleriyle sayısız röportajlar yapmış, TSK’da Kürt meselesinin önemli isimleri ile hatta devlet adına konuşan isimlerle da buluşmuş, “sorun sizce nedir, nasıl çözülebilir?” Sorusunu yöneltmiştim.
Bu röportajlarım o sırada İngilizce yayınlanan The New Anatolian gazetesinde günlerce süren bir yazı dizisi roldu. Bu yetmedi kitaba da dönüştü…
İşte tam da meselenin enine boyuna tartışılmak istendiği bugünlerde geriye bir döneyim, şu konuşmalara bir bakayım dedim…Buyrun size, yüzlerce sayfa arasından seçip önemli bulduğum kimi alıntılar.
—PKK bitmişti——
Reşit Deli, (Hak-Par yöneticisi, Solhan aşireti)
Aslında PKK bitmişti fakat PKK lideri Abdullah Öcalan devletle uzlaştı. Bence barış yolunda demokratik adım atılmasının önündeki en büyük engel PKK’dır bunun yanı sıra, derin devlet de Türkiye’de mevcut durumun devamından yana. Kürt halkı dünyada en çok mağdur edilmiş halklardandır, yüzyıllarca acı çektik. 40 milyonu aşkın Kürt halkı bölgenin çeşitli yerlerine dağılmış durumda. Yakın zamana kadar bizim varlığımız kabul edilmiyordu, çok kan döküldü, işkence gördük, öldürüldük. Aslında Türkiye’yi Kemalist ideoloji bu halde bu hale soktu, “bu topraklarda sadece Türkler vardır” sözüyle… Sorunun çözümü, derin devlet, Kemalist ideoloji ve PKK’nın varlığı üzerinde olmalıdır. Örneğin ben yürürken 30 yıldır her on adımda bir kuşkuyla arkama bakarım, çünkü korkuyorum. Bunları birilerinin söylemesi lazım. Siyasetçi Hikmet Fidan’ın ölümü PKK’dandır, üstelik 25 yıllık yol yürümüşlükleri vardı. En yakın arkadaşı tarafından bir yere çağrıldı ve infaz edildi. Bugün Türkiye’de Kürtlerin önüne iki seçenek sunuluyor;
-Ya devletle anlaşacaksın ya PKK’yla…
Bakın ben Siirt’teki Solhan aşiretindenim bizim ailemiz 50 bin nüfusu aşkındır. Yaşadığımız topraklardan Siirt ve Bitlis’ten zorla sürüldük. Seçimlerde kendi adayımızı çıkartmak istedik ama Zübeyir Aydar için ısrar ettiler. PKK hep şunu söyler;
-Ya bizdensin ya da yok olacaksın!
Dolayısıyla bölgede kimse özgür değil. Bana göre federal çözüm en iyisidir Abdullah Öcalan’ın Türkiye gelişi Kürtlerin aleyhine olmuştur, bunun tek nedeni Lozan’la ilgiliydi. Bana göre Recep Tayyip Erdoğan samimi şekilde çözüm arıyor ama 20 milyon Kürt varsa bunların sadece 2 milyonun PKK’yı veya Öcalan’ıdesteklediğini unutmasın.
— Bizim oylar AKP’ye boca edildi——
İbrahim Sungur (Van DTP İl Başkan Yardımcısı)
AKP’yi iktidara getiren seçimde (2002) Van’da bizim partimiz 110 bin oy almıştı ama barajı aşamadığı için oylar ak Partiye gitti, sadece 65.000 oy alan parti bütün milletvekillerini tulum çıkarmış oldu. Bölgeye baktığınızda istatistikler de gösteriyor buradaki yaşam standardı genel Türkiye ortalamasından çok geride, ama bunu kasıtlı olarak böyle yapıyorlar, halkın oyunu kolay almak için. İki önemli kaynak vardı, sınır ticareti ve petrol. Bunu yasakladılar bunun yerine köylüye tarımda dönüm başına ya da kullandıkları mazot için ya da çocuk başına ödemeler yapmaya başladılar, böylece halkı kendilerine oy vermeye mecbur etmiş oluyorlar. Van’daki bütün ihaleler devletin kendi adamlarına gider, yüzde 10 rüşvet vermezseniz hiçbir şey yapamazsınız. Halk korkuyor, -yeşil karttan (bedava tedavi kartı) oluruz, çocuğum işten çıkarılır- diye. Şu anda Van’da her türlü yolsuzluk devam ediyor, uyuşturucudan büyük para kazananlar var, kullandıkları lüks arabaları görün anlarsınız.
Öcalan’a gelince, hapishanelerdeki tutukluların eşit muamele görmesi gerekmez mi? O halde niye tecritte? biz anayasal haklarımızı talep ediyoruz. Çocuklarımız kendi dilinde eğitim alabilsin, genel af çıksın.
-Barzani‘ye yakın duruyorsunuz- diyorlar bize. Haklarımızı Türk hükümetleri vermiyorsa, örneğin çocuklarımıza eğitim imkanı sağlamıyorsa, tabii ki ona sempati duyacaklar. Gençlerimiz orada Amerikan üniversitelerine gidiyor, burs alabiliyor, daha ne olsun?
Başbakanın -Kürt sorunu benim sorunumdur- sözü güzel bir başlangıçtı ve çok açık bir mesajdı ama silahlı kuvvetlerin buna karşı çıkması kesintiye uğrattı çözümü. Oysa -devlet açıkça özür dilemelidir- bile demişti, ben o sözleri söylerken Başbakanın çok samimi olduğuna inanıyorum. Eğer şimdi partimizi yine kapatırlarsa yenisini kurarız.
—-Tayyip Bey Başbakan kalsın—-
Mustafa Bilici (Van’da yerel politikacı)
Van halkı Türk-Kürt ayrımını kabul etmiyor, barış istiyor dolayısıyla AKP’nin iş başına gelmesinden memnunuz, Van’da büyük oy alıyoruz. Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı politikaları, Van için söz verdiği yatırımları gerçekleştirmesini bekliyoruz. Bu nedenle işin başında kalmasını yani Başbakan olarak kalmasını, Cumhurbaşkanlığı gibi pasif bir göreve gelmemesini istiyoruz, ancak o şekilde bize direkt hizmet verebilecektir.
—Yasaklar çözüm değil——
Esat Canan (CHP Hakkari Milletvekili)
Başbakanın Diyarbakır’da geçen yıl yaptığı açıklamadan sonra hiçbir gelişme olmadı. Türkiye bir genel af çıkarmalı çünkü bölgede olağanüstü koşullar var ve pek çok dava, adil yürütülmüyor. Bölgede barışın sağlanması için yeni bir sayfa açılmalı. Yasaklar çözüm olamaz, örneğin bölge halkı Roj TV’yi kendi dilinden izliyordu, kapatılması çözüm değildi. Dilin, kültürün, müziğin, folklorün yasaklanması yanlış işlerdir. Bölgede uzun yıllardır devam eden bir uyuşturucu gerçeği var, üstelik bu olaylarda devletten isimler de suçüstü yakalanmıştır, hatta aralarında TSK mensupları bile vardır, bu çok ciddiye alınması gereken bir konu, Yüksekova Çetesi (**) bunlardan biridir. Benim akrabam Abdullah Canan bir ara gözaltına alındı devlet tarafından, sonra kayboldu ve cesedi bulundu. Bölgede bu gibi olaylar devam ediyor. Ayrıca Şemdinli Olayı (***) çok önemli bir dosyadır, adeta Susurluk’un (****) devamını niteliğinde. Ama bu da adaletle yürütülmedi.
——Öcalan’ın infazı tek korkularıydı—-
Hasan Kundakçı (Tamburalı Paşa! *****)
Hükümet AB’nin istediği şekilde düzenlemeler yapıyor anti terör yasası bu sebepten değiştirildi ve ölüm cezası kaldırıldı. PKK’nın tek korkusu Öcalan’ın infazıydı, bu olmayınca terörü rahatça sürdürme imkanı buldu. PKK sadece geçen yıl 280 can aldı, buradaki bütün sorumluluk İçişleri Bakanlığının sırtındadır.
1 Mart Teskeresinin (******) kabul edilmemesi yanlış olmuştur, böylece TSK hem bölgedeki operasyon şansını kaybetti hem de Amerika ile ilişkilerimiz bozuldu. Kuzey Irak’ta kırmızı çizgilerimiz vardı bunları kaybettik. Denildi ki
-Ceset torbaları gelmesin- e peki, terörden kaynaklı ceset torbalarına ne diyeceksiniz? Bölge halkı -Kürtçe konuşamıyoruz- diye şikayet edemez, kimseyi durdurmuyoruz, devletle olan ilişkilerde, mahkemede şurada burada, her yerde tercüman kullanılıyor. Kürt Partisi (DTP) yetkilileri PKK ağzıyla konuşuyor. PKK bir terör örgütüdür ve Öcalan onun başıdır, 30 bin ölümden sorumludur. Hükümetin tekrar PKK’ya bu özgürlüğü sağlaması utanç vericidir. Bir sürü yalan konuşuluyor, TSK’nın bölgede kimyasal silah kullandığına dair, bu asla doğru olmayan bir şeydir. Ben TSK adına konuşamam ama TSK Atatürk prensiplerinin devamını savunur, tek amacı budur, bunu söylemek zorundayım. PKK’ya yeniden af getirilmesine gelince, kaç defa bunları yaptık hatırlamıyor musunuz? Ama şimdi amaç farklı, işledikleri bütün suçlardan affa uğramak istiyorlar, bunu nasıl kabul edebiliriz? 30 bin kişinin ölümünden sorumlu insanları nasıl affedebiliriz? Eğer bunu yaparsak, şehit aileleri bizi asla affetmez. Amerika’ya bakın, orada ölüm cezası hâlâ var, eğer bunu kaldırırlarsa suçların füze hızıyla artacağını biliyorlar. Bizdeki af taleplerinin arkasında Avrupa var Öcalan’ın yeniden yargılanması ise hayaldir, çünkü yargılama bütün dünyanın gözleri önünde yapıldı. Ölüm cezasına çarptırılmıştı, infazın yapılmaması son derece yanlış oldu, eğer onu tekrar yargılamaya kalkarlarsa Türk adalet sistemi çöker.
—-ABD sizin gibi bakmaz—-
Sabah Omran (Irak’ın Ankara büyükelçisi)
Geçenlerde Süleyman Demirel‘le konuşmuştum, Irak’ın etnik olarak üç parçaya bölündüğünü söyledi, -Ne diyorsunuz? Yakında üç ayrı devlet mi oluşacak?- Diye soruyor. Bence bu ayrılığın olmaması için birlik içinde olmamız gerekir, ben birlik ve beraberliğe, uzlaşı içinde yaşamamız gerektiğine inanıyorum, çünkü Hıristiyanlar, Müslümanlar, Araplar, Türkmenler, Kürtler yüzyıllardır birlikte barış içinde yaşadılar. Şu anda Irak’ta aslında bir sivil savaş yok, güvenlik sorunu var ve bu terör kaynaklı çünkü teröristler şu anda belirsizlik ortamında kendilerine iyi bir yol buldular, suçlarını rahatça sahneye koyuyorlar. Ancak bence PKK’nın bölgedeki varlığı hakkında Türkiye’nin hep Amerika’yı suçlaması bence çok gerçekçi değil, çünkü Amerikalılar lojistik nedenlerle Türkler kadar bu konuyu kararlılıkla ele alamıyor ayrıca Türkiye’ye yönelttikleri bir eleştiri de var; -konuyu sadece askeri açıdan ele alıyorsunuz, sosyal meselelere ağırlık vermiyorsunuz, diğer sorunları çözmüyorsunuz- diyorlar ancak o şekilde sonuç alınabileceğini söylüyorlar.
Gördünüz değil mi?
Bu filmi daha önce de seyretmişiz, hatta içinde figüran olarak yer bile almışız.
O halde yorumu size bırakıyorum. Gazeteci tanıklıkları önemlidir, hafife almayın…
(*)https://www.bbc.co.uk/turkish/news/story/2005/08/050812_turkey_kurds.shtml
(**)https://tr.wikipedia.org/wiki/%C5%9Eemdinli_Olay%C4%B1
(***)https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Hasan_Kundak%C3%A7%C4%B1
(****)https://tr.wikipedia.org/wiki/Susurluk_Kazas%C4%B1
(****) https://tr.m.wikipedia.org/wiki/1_Mart_tezkeresi
Yorumlar
Yorum Gönder