Ana içeriğe atla

Jackie, kanlı tayyör ve Kennedy suikastı





Koyu gizemli bakışlar, kulağa yumuşacık gelen fısıldar gibi bir ses tonu (hele Fransızca diksiyonu!), parlak gür saçlar, yaşama, aileye, dostlara, sanata ve estetiğe adanmışlık... Oleg Cassini (*) imzası taşıyan zarif giyim stili ve Tiffany’sden “kiralanan” (*) görkemli mücevherleriyle muhteşem bir First Lady’nin Beyaz Saray salonlarında 3 yıl boyunca, zarif ve ışıldayan salınışı.




Evet evet, Jacqueline Bouvier Kennedy’den söz ediyorum. Amerika’nın 35. Başkanı John Kennedy’nin Beyaz Saraya taşıdığı, “gelmiş geçmiş en muhteşem ve unutulmaz ‘First Lady’den.”  Ya mutluluklarını taçlandıran iki güzel çocuk, Caroline ve John JR? Beyaz Saray'da Kennedy'leri tanımlayan Camelot süreci, hem büyük mutlulukları hem de gizlenen hüzünleri barındırmıştır içinde. Küçük John'un, Başkan Kennedy Oval Ofis'te çalışırken masasının altına saklanışını gösteren kadar sevimli bir Beyaz Saray fotoğrafı var mıdır acaba?

 


Bu gözyaşartıcı tablo, Dallas’ta ard arda duyulan silah sesleri ile karartılır. Takvim yaprakları 22 Kasım 1963 gününü gösterirken, Dallas caddelerinde ilerleyen konvoydaki üstü açık arabada ABD’nin karizmatik başkanı John Kennedy ve eşi Jackie ile Dallas Valisi Conally ve eşi vardır. Saat 12.30'a geldiğinde, konvoy Dealey Plaza’ya girer ve aynı anda da silah sesleri duyulur. 




Bundan 58 yıl önce, 24 yaşındaki katil Lee Harvey Oswald tarafından gerçekleştirildiği öne sürülen Kennedy Suikastı bugüne değin çok tartışılmış, çok araştırılmış (***) ama ABD’nin ‘güç odakları’ istemediği için perde arkası bir türlü aydınlığa kavuşturulamamıştır. Suikastın tetikçisi Lee Oswald olaydan iki gün sonra Dallas Emniyet Müdürlüğünde Jack Ruby tarafından öldürülmüş, suskunlukla geçen yılların ardından Ruby de hapishanede gizemli biçimde ölmüştür.
Kennedy suikastının tek ve en önemli görüntüsü rastlantı sonucu orada kamerayla bulunan manifaturacı Abraham Zapruder tarafından çekilmiştir. Devlet tarafından yıllarca el konulan, sonra da sahibini zengin eden bu görüntüler, o meşum anı, First Lady’nin eşi, çocuklarının babası, ABD’nin karizmatik başkanı Kennedy için nasıl çırpındığını ortaya koyuyor.



Başkanın cenaze törenini iki çocuğu ile izler Jackie, hele küçük John JR’ın babasının tabutuna selam duruşu yürekleri paralar.

Aradan geçen bunca yılda bu trajik suikast nasıl oldu da çözülemedi? O günlerde Amerikan Kongresinde kurdurulan Warren Komisyonu neden  sonuca ulaşamadı? Ya yıllar sonra kurulan diğer komisyonun suikastle ilgili pek çok delilin zaman içinde yok edildiğine ilişkin raporu nasıl yenilip yutuldu? Acaba suikastin arkasında Fidel Castro yönetimindeki Küba mı vardı? Yoksa FBI ile CIA tarafından ortaklaşa gerçekleştirilenin suikastı İsrail güçleri MOSSAD aracılığı ile mi planlamıştı? Öyle ya, Başkan Kennedy, İsrail'in silahlanmasına o yıllarda şiddetle karşı çıkıyordu. Aynı sert tutumu Castro yönetimindeki Küba'ya da göstermişti. FBI ve CIA'nın bu karanlık suikastin içinde yer aldığı kuşkusu ise o kadar belirgindi ki. Örneğin, başkanı öldüren 3 kurşunun "sözde suikast silahı" olarak ele geçirilen tüfekte sadece 6 saniye içinde ard arda namluya sürülemeyeceği teknik olarak kanıtlanmıştı. Demek ki o kurşunlar başkana aynı kişi tarafından atılmamıştı, suikast organize bir işti.
Ya, sözde suikastçi Lee Oswald neden kendisine yöneltilen suçlamaları iki gün boyunca reddetti ve “ben sadece taşlanacak keçiyim” deyimini kullandı? Peki, Oswald’ı öldüren Jack Ruby? İtalyan mafyasının önde gelen isimlerinden biri değil miydi? Onu bu cinayete kimler yönlendirmişti? Neden ölümüne kadar geçen 5 yıllık sürede hiç konuşmadı?
Bunları kimse bilmiyor, ya da bilse de açıklamıyor. Bir başka doğrulanmamış bilgi ise, Jackie’nin yaşamında ilk ve son kez bu suikaste dair bildiklerini açıkladığı öne sürülen, ancak ölümünden 50 yıl sonra yayınlanmasını istediği iddia edilen röportaj.
Jackie hüzünle örülü bir yaşamın ardından Amerikan toplumunun hiç onaylamadığı evliliğiyle sonradan ismine eklenen “Onassis” soyadına karşın, şimdi ilk kocası ve çocuklarının babası John Kennedy’nin yanıbaşında, Arlington’da sonsuz uykusunu uyumakta... Toprağı bol olsun.

(*)Jackie’nin İtalyan asıllı modacısı... First Lady’nin Beyaz Saray dönemindeki tüm kıyafetlerinin tasarımcısı.
(**)Jackie, Beyaz Saray’daki galalarda, büyük bir alçakgönüllükle her zaman ünlü mücevher firması Tiffany’sden ödünç aldığı mücevherleri kullanmıştır.
(*** Başkan Johnsonn tarafından, suikastı soruşturmak üzere yüksek hakim Earl Warren Başkanlığında 22 Kasım 1963'de kurdurulan, 1 yıl süreyle çalışan ancak somut bir sonuca ulaşamayan Soruşturma Komisyonu)


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...

Basın Meslek Örgütü Sansür Uygular mı?

Basın meslek örgütü sansür uygular mı? Gazetecilik camiasında son günlerde bir tartışma sürüyor, ortadaki soru şu: -Sansürle mücadele etmek için kurulmuş bir basın meslek örgütü, kendi üyelerinin paylaşımına sansür uygular mı? Sözü hiç dolandırmadan, geçen hafta yaşanan bu olayı direkt anlatalım: Gazeteciler Cemiyetinden bir grup üye, 33 yıldır başkanlık görevini sürdüren yönetime eleştirilerini bir yazılı bildiriyle ortaya koydu:   -E, sonra? Sonra kıyamet koptu… Gazeteciler Cemiyeti adına “ görevlendirilen” bazı isimler, pek çok web sitesinde yer alan bu bildirideki iddiaları yanıtlamak yerine, tek tek web sitelerinin yöneticilerini arayarak sansür ettirme çabasına giriştiler. Bazılarında başarılı oldular, bazıları ise bu “ basın özgürlüğüne ihanet ” sayılan girişimi reddetti.  -Nasıl yapabilmişler bunu? -Kimilerine bazı vaadlerde bulunmuşlar, kimilerine - tüzüğün falanca maddesini işletir, sizi üyelikten atarız - demişler. -Ne vaadiymiş o? -O bildiriyi ...

KONGRE TUFANI (2) Alo 198’e sormuş!

  Gazeteciler Cemiyetinde yaklaşan kongre için, adaylığım üzerinde ısrarlar yoğunlaşınca epey düşündüm: -Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu?  -Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi? -Biz başımızdakileri, “ koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız ” diye eleştirirken, “ tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen ” yöneticilere ne diyecektik? Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım. İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki: - Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır. Bu sözler kulağımda çınlarken, elimde “ Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçemle ” yola çıktım, Üsküp Caddesi 35 numaradaki cemiyetin bahçesinden içeri ...