Ana içeriğe atla

HANIMELİ APARTMANI





Eskiden, çok eskiden hani, bizim çocukluk yıllarımızın sonbaharları nasıldı?
Havaların soğumaya yüz tuttuğu günlerde bir kamyon ya da hatta bir at arabası dayanırdı küçük apartmanın önündeki dar sokağa. Kamyon damperini kaldırır, ya da at arabasından kürekle sokağa indiriliverirdi kömür. Gelen kok kömürü ise büyük olasılıkla, evin beyinin nüfus kağıdının arka sayfasındaki "1 tonluk alım izni" kullanılmış olurdu. Devlet memurlarına böyle bir hak tanınmıştı çünkü.
Hanımeli Apartmanının kapıcısı İsmail Efendi ile kömürün geldiği 5 nolu dairede oturan Servet Bey, ellerinde birer kürek, sokağı kazıyarak kömürü en fazla bir saatte el arabasına yükleyip, arka bahçedeki kömürlüğe çekiverirlerdi. Asfalta sürtünüp duran küreklerin çıkardığı ses, sonbahar sokaklarının en akılda kalan efekti değil miydi?

Bir de, okul çıkışı çantalarını bir kenara fırlatıp sokakta yakantop oynayan çocukların neşeli çığlıkları...
Evin hanımı hala güneşli ama epeyce serinlemiş öğleden sonralarda, iki oda bir salonlu evin mutfağında ne yapardı peki?
Günlerden Pazartesi ise, akşamüstü gittiği Sıhhiye Pazarından eve çoktan dönmüş olurdu eli kolu filelerle dolu...Gazeteden yapılmış kese kağıtlarını bir bir boşaltır, sebzeyi meyvayı dolaplara yerleştirirdi.
Küçük, loş mutfağın ucuz kurşuni renkli mermer tezgahında, koyu yeşil, körpe salatalıkları iğneyle sık sık delerek, cam kavanozlara basardı. Salatalıkların aralarına ayıklanmış keskin kokulu sarmısak dişleri ile kereviz saplarını da yerleştirir, en son bolca tuz ve biraz da sirke eklediği suyu boca ederdi kavanoza... Özenle dizilmiş bu malzemenin en üstüne bir kaç üzüm tanesi konulup, kapağı sıkıca kapatılır ve balkonun bir köşesine kaldırılırdı kavanoz.

-"Menekşe Kokulu Yarim'in makamı hüseyni miydi hanım?"

Evin hanımı balıklı ellerini musluğun altında köpürterek yıkadığı Puro sabununun mis gibi kokusundan mutlu, ertesi gün ve sonrasında yapılacak işleri kafasında sıraya dizerdi mutfak taburesinde huzurla dinlenirken:

-Yarın Sakine Hanımla eltisi bize çaya gelecekler. Üzümlü cevizli düdüklü keki yapılacak. Ispanaklı böreğim dünden hazır. Oh, iyi ki pazara gittim. Ceviz de aldım, kuru üzüm de, yumurtaları çoktan frijderin rafına dizdim bile.

-Kışlık erişteyi hangi gün yapsam acaba? Allah vere de, bizim Gülseren verdiği sözü tutup Cumaya gelse bari erişte kesmeye. Bu yıl eriştenin yarısını fırınlayıp kaldırsam daha iyi olacak. Çocuklar öylesini daha çok seviyorlar, peynirle...Öbürünü hem bizim bey, hem kaynanam sever, yeşil mercimek çorbasının da yakışığıdır.
-Sümerbank'tan aldığım kumaşı Çarşamba günü biçeyim bari de eteğimi dikip bir an önce hazır edeyim. Yoksa, gelecek hafta Cemilelerin nikahına ne giyeceğim ki başka?
-Şu torikleri yavaş yavaş unlamaya başlayıp bir yandan kızartsam iyi olacak.
-Servet balığın yanında bira sever, aaaa buzdolabında yok...Geçen gün saçımı sararken birazını kullanmıştım da kapağı açılınca bira bozuldu diye kızmıştı bana. 

Neyse kıza söylerim, bir koşu gider bakkaldan alır.

-Emineeeeee, kızım babandan 10 lira alıp bakkala gider misiiiiin? Bir pişkin francala, iki şişe Tekel Birası al, bir de Gelincik sigarası. Hadi yavrum...


-Ama anneee, yarın İngilizceden yazılım var. İlk yazılı hem de...Çalışıyoruuuuum. Hem niye hep ben gidiyorum bakkala, biraz da abimi göndersenize?

Ne güzeldi o eski sonbaharlar...Ne mutluyduk hepimiz...Öyle değil mi?


NURSUN EREL 13 EKİM 2009

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Külliye’ye içerden bakış: Erdoğan’a: “Sistem yürümedi, Türkiye’yi seçime götürmeli”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın  “Başdanışmanı” olarak Beştepe’de    7 yıl süreyle  görev yapan İlnur Çevik’le konuştuk. “ Bu sistem yürümedi ” diyen Çevik durumu, “Erdoğan’ın en kısa zamanda Türkiye’yi seçime götürüp sistemi rayına oturtması şart, eğer torunlarını şu kadarcık! bile seviyorsa bunu yapmalı, aksi halde eyvah! ” diye özetliyor.  DEM Parti ile yürütülen “çözüm süreci” için, ortada bir plan taslağı bulunmadığını savunan Çevik’e göre, her zamanki “Kervan Yolda Düzülür” mantığı yine ağır basıyor. …Acaba Külliye’de çalışma sistemi nasıl? Cumhurbaşkanı gündemini nasıl belirliyor? Yüksek İstişare Kurulu diye bir kurul var, orada ve  pek çok kişinin üye olarak yer aldığı diğer kurullarda neler görüşülüyor? Erdoğan, Atatürk ismini neden diline almak istemiyor?Beştepe’nin bodrumunda gerçekten tam teşekküllü bir hastane var mı?…  Gibi pek çok soru aklımı kurcalıyordu, “ İlnur Çevik nasılsa görevi bıraktı, artık belki konuşur ” diye düşün...

Yekta Güngör Özden’e geçmiş olsun

Geçen hafta Anayasa Mahkemesinin eski başkanlarından Yekta Beyi ziyaret etmiştik. Bugün öğrendik, küçük bir ev kazası yaşamış, ameliyat olmuş, iyiymiş. Kendisine acil şifa diliyoruz.  Aslında Ankara’da gündem o kadar yoğun ki, Yekta Beyle yaptığımız söyleşiyi bu sabah kayda geçiriyordum tam, o anda başka konular araya girince yarım bıraktım…  O halde şimdi tamamlayayım: “Güngörmüş” dostlarla bir araya gelebilmek, yakın tarihin sayfalarını gözden geçirebilmek ne kadar büyük bir şans. Geçenlerde Ali Bilge  ve Feyzan Erel ile birlikte Anayasa Mahkemesinin eski başkanı Yekta Güngör Özden’i ziyaret etmiştik, sohbetimiz sırasında notlar aldık, “ yazabilir miyiz anlattıklarınızı ?” Diye sorduğumuzda, “istediğinizi yazın” yanıtı vermişti. İşte o gün bugünmüş…  Yekta Güngör Özden ’in o gün söylediklerine şimdi biraz kulak verelim mi? SORU: Ülkede büyük bir gerilim yaşanıyor şu anda. Aydınlar, gazeteciler politikacılar tutuklanıyor, herkese gözdağı veriliyor, nas...

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...