Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kürt Sorunu etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Ahmet Türk ve Kürt sorunu

Meslek yaşamımız Kürt sorununa dair her çeşit çözüm önerisini izleyip, dinlemekle, konuşmaları, röportajları kaleme almak, hatta ilgililerin yargılandığı duruşmalara katılmakla geçti. Apo’nun İtalyan makamları tarafından 1998 yılında Roma’da bir villada “misafir edilme”  sürecini izleyen gazetecilerden de  biriydim.   Elde ne var? Diye düşünüyorum: Diyarbakır, Van, Batman ziyaretleri, yakılan köyler, Kürt insanının talepleri, Ankara’nın kimi üstenci, kimi kucaklayıcı yanıtları, çözüm önerileri, girişimler, karşılıklı suçlamalar… Cumhurbaşkanından  sokaktaki adama, her taraftan, her fikirden isimlerle konuşmalar… Dünya örneklerini incelemeler…  -Kürtçe yasak mı değil mi?  - Televizyon Kanalında Kürtçe var ama okulda neden yok?   Soruları…  Kapatılan, yeniden kurulan, yeniden kapatılıp yeniden kurulan  siyasi partiler. Yıllarca “yüksek atlama barı” gibi ta yukarlarda tutulan seçim barajı, baraja takılan oylar, asıl sahibine gitmeyip, birin...

Hüda-Par ve Kürt Sorunu… Özür ve Tazminat

  Hür Dava Partisinin (Hüda Par) “Hizbullah örgütü ile bağlantısı filan yokmuş” diyen AKP tarafından  adeta “sevinçle” karşılanıp Cumhur İttifakına kabul edilişi ortaklar tarafından nasıl değerlendirildi acaba? Özellikle de MHP kanadı Hüda Par’ı içine sindirebildi mi? Doğrusu bunu çok merak ediyorum. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin özellikle HDP’ye dönük sert söylemleri dikkate alındığında sormakta haksız mıyım? Şu sözler bizzat MHP lideri tarafından söylenmedi mi: -“Türkiye'de Kürt sorunu diye bir sorun yoktur. Var diyen, olduğunu ısrarla dayatıp iddia eden kim varsa kalbi Türk milletiyle bir atmayan namertlerdir.” (*) Bana öyle geliyor ki, seçim arefesinde iktidar ve muhalefet partileri ciddi değerlendirmeler yapmak, kendi özgün planlarını açıkça dile getirmek yerine sadece kamuoyunun nabzına göre hareket ediyor, parti programı gibi uzun metinleri okumak yerine büyük olasılıkla sosyal medyadaki paylaşımlara göre tutum belirliyorlar.  Öyle ya, eğer Hüda Par prog...

Geçmişimizle yüzleşebilsek parti kapatma huyundan vazgeçer miyiz?

Bilmem kaçıncı kez bir partinin kapatılması gündemde... HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş çoktandır hapiste, partinin pek çok yöneticisi ve seçilmiş belediye başkanı da... Hapse giren başkanlar yerine hooop bir kayyım atanıyor tamam... Kürt lider Seyit Rıza ’nın idamının yıldönümünde de   Dersim odağında,  Kürt Sorunu kemikleşmiş kutupların tartışmalarını yeniden alevlendirmişti. Acaba bu kutuplaşma bizi nereye götürür? Havanda su dövülerek çözüme ulaşılabilir mi? The New Anatolian gazetesinde haftalık röportajlar yaptığım sırada AKP Hükümeti, “ açılım süreci ”ni başlatıyordu. Bölgeye gidip, Kürt Sorunu üzerine gözlemlerde bulunup, incelemeler röportajlar yapmıştım. Gazetedeki bu geniş yayın daha sonra kitaba da dönüştü.  Yıllardır konuşulan, onbinlerce cana mal olan ama  “ bir arpa boyu bile yol alınamayan ” bu konu,  bence toplumumuzun kutuplaşmasında ve ileriye yol alamamasında  en önemli etken...  Soruna inatla “ takım tutar gibi yaklaşm...

Kara Delik mi yuttu?

13 şehit haberlerini okuyoruz, paylaşımlara bakıyoruz, savrulmalar yaşıyoruz... Öğreniyoruz ki bu 13 vatandaş, 6 yıldır PKK elinde rehin. Aralarında asker, sivil, polis memuru ve MİT mensubu olanlar var. Nedense (!) Malatya Valisinin açıklamasıyla isimleri ( MİT görevlileri hariç!) açıklanıyor. Peki: -Bu insanlar kara delik tarafından mı yutulmuştu? -Neden bugüne kadar kayıp olduklarından haberimiz olmadı? -Ailelerinin “6 yıldır uğraştık ama kayıplarımızın duyurusunu bile yapamadık. Kamuoyunda, basında sesimizi duyuramadık” yakınması neden tam 6 yıldır yankı bulmadı? -Ya polis memuru Vedat Kaya? PKK tarafından 6 yıl önce rehin alınmış, sonra açığa alınmış, sonra bir KHK ile meslekten ihraç edilmiş...  -Ya şimdi? -Tam 6 yıl sonra Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü tarafından “şehidimizin kanı yerde bırakılmayacak” diye duyuruluyor şehadeti... Oysa aileler 6 yıldır başvurmadık kapı bırakmamışlar ama sonuç alamamışlar, herkese ama herkese başvurmuşlar, hatta Cumhurbaşkanına bile... Çarey...

Adalet Ağaoğlu ve nostaljik tatil sofraları

Bence yazarları yazdıklarıyla değerlendirmeli... İşte Adalet Ağaoğlu ... O Köşk ziyaretini, Başbakanlığa gidişini “ yetmez ama evetçiler” arasında  (*) yer alışını ne kadar eleştirmiştik. “ Ne diye Recep Tayyip Erdoğan ve şürekasının ekmeğine yağ sürüyor? ” dedik durduk. Dün aramızdan ayrıldığını duyunca aklımdan bunlar da geçti.  Oysa gençliğimin en önemli yazarlarındandı o ve Füruzan ... Nasıl unutabilirdim ki Ölmeye Yatmak ’ ı? Bi r Düğün Gecesi ’ni? Ölmeye Yatmak’ta   Doçent Aysel ’in ölüm kararını alması bir yana, geçmişini değerlendirip kendisini yargılaması o kadar etkilemişti ki beni... Onca yıl sonra, uzun süren monoton evliliğinin ardından Aysel aşkla başka birisiyle beraber oluyordu da “ bakirenin kanaması ” ile eş tutmuştu suçluluk duygusunu büyük yazar... Sadece kullandığı sözcüklere karşı çıkmıştım içimden... “ Kanar mı? Sorusunun yanıtını verirken, Aysel “ kanar, hem de şorul şorul ” diyordu... “ Şorul şorul” bana çok kaba gelmişti, başka bir söz...