Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Cumhuriyet Gazetesi etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

GİZLİ SAKLI İŞLER

Cumhuriyet Gazetesinin  başarılı muhabiri Hazal Ocak ’ın yazdıklarından öğreniyoruz, İstanbul Atatürk Havalimanında yeni depo alanları tahsis ediliyormuş.   İstanbul Arkeoloji Müzesi ve Darphanenin fazlalık yaratan kimi tarihi birikimleri oraya taşınacakmış... Acaba herhangi birimizin bu konudan haberi var mı? Herhangi birimizi bırakalım bir kenara, hocaların hocası, benim de SBF ’de öğrencisi olmaktan gurur duyduğum hocam İlber Ortaylı ’nın bile bu durumdan haberi yok inanın... Dün aradım kendisini, “ Neymiş olay? Nereden nereye ne taşınıyormuş? Bu taşınma işlerinin gerekçesi neymiş? Darphanenin kasalar dolusu nümizmatik birikimi çok önemlidir, onları ne yapacaklarmış? ” diyerek o da bana sordu “ ne olduğunu? ” Peki, İstanbul Atatürk Havalimanının o değerli pistleri, “ pandemi hastanesi yapılmak üzere! ” Kırılıp dökülmemiş miydi? Eeee, hastane nerdeeeee? Darphane nerde; öyle değil mi? İyi de, böyle önemli bir karar alıyorsunuz da, bunu aynaya bakıp, kendi kendinize mi da...

Sevgililer günü kanaviçesi

 Gecenin bir vakti aklıma geldi: -Yarın sevgililer günü, bir resim bulsam da hesaplarıma koysam... Evet, düşündüm, nasıl bir resim koysam? Uçuşan kalpler mi bulsam, çoook eskilere gidip, el ele göz göze bir resim mi arasam? Ama şimdi bizim için değil, “ aşkın kendisi ”ne ilişkin resim arıyorum...  -Aaa işte bak o en sevdiğim kanaviçe... Tamam, bunu kullanayım... O kanaviçedeki tarih 1993 ... Cumhuriyet gazetesindeyim o zamanlar... Cüneyt Arcayürek şefliğinde, müthiş yoran ama tatmin açısından rüya gibi bir çalışma ortamındayız. Ben onca işten fırsat bulduğumda, evde de işler tamamsa, - hani sofradan kalkmışız, çocuklar ödev yapıyor, çayı demlemişim, biz sohbetteyiz- işte gecenin en güzel saatleri, hadi kanaviçeni de al eline... diyorum kendi kendime. Gerçekten de kanaviçe işlemek en sevdiğim işlerdendi... Hayata dair anlatmak istediklerime, rengarenk ipliklerle bir yol bulurdum sanki... İşte o kanaviçenin ipliklerini, sevgili arkadaşım, meslektaşım Lale Sarıibharimoğlu (*)...

NERDESİN CÜNEYT AĞABEY?

Son yaşananları, Sedat Peker imzalı oyunu (*) izlerken ne düşünüyorsunuz? Tam bir kara komedi değil mi sizce? Mafya üyeleri başrolde, koca koca devlet adamları, siyasetçiler ikinci rollerde, gazeteciler ise birer figüran. Oyuncular sahnede bir anda birbirine giriyor, küfürün tehdidin bini bir para... Perde hala açık, koltuklarda seyirci  şaşkın... “ Burada bir yanlışlık var ” diyorum, “ gazeteci figüran olmamalıydı ” diye düşünüyorum ve aklıma Cüneyt Ağabey geliyor.  Cüneyt Arcayürek , meslekte büyük hayranlık duyduğum bir gazeteciydi... “ Haber ”, onun kıblesiydi, daha iyi nasıl söylesem  bilmiyorum ama haber, damarlarında dolaşan kan gibiydi. Hayranlığım bundandı, çünkü ben de hep öyle hissetmiş, öyle yaşamaya çalışmıştım... Uzun yıllar aynı ortamda, başkentteydik. Onu ilk tanıdığımda, 12 Eylül sonrasında, Milli Güvenlik Konseyinin bir eğitim bakanının basın toplantısındaydık. Bizim gibi “ çömezleri ” gönderirlerdi bu türden rutin toplantılara ama koskoca Cü...

Bir röportajdan

Gümüşhane’den bir gazetecilik bölümü öğrencisi benimle röportaj yapmak istedi, işte soruları ve benim cevaplarım: 1- Yaşamınızı biraz anlatır mısınız bize? Ankara do ğ umluyum, ya ş am ı m Ankara ’ da ge ç ti, evliyim, iki o ğ lum var, yeti ş tiler, i ş  hayat ı na at ı ld ı lar,  ç ok yak ı n zamanda bir torunum da oldu.  SBF Bas ı n Yay ı n Y ü ksek Okulu, Radyo-TV b ö l ü m ü  mezunuyum. Meslek ya ş am ı m Anadolu Ajans ı  ile ba ş lad ı ,  İç  Haberler b ö l ü m ü nde stajyer muhabir olarak ba ş lad ı m, 2 y ı l sonra gelen transfer teklifleri  ü zerine ayr ı ld ı m, Terc ü man, Cumhuriyet, Milliyet, The New Anatolian gazeteleri ve NOKTA Dergisinde, muhabir, edit ö r, istihbarat  ş efi ve Ankara Temsilcisi olarak  ç al ış t ı m, son 10 y ı l ı m ise Kanal D Ankara B ü rosunda muhabir, edit ö r ve Haber M ü d ü r ü  olarak ge ç ti. 3 kitab ı m var, Hamam B ö ce ğ i Sendromu!(Remzi Yay ı nevi)  Tansu  Ç ...