Bu Blogda Ara

Mahfi Eğilmez etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mahfi Eğilmez etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Perşembe, Mayıs 09, 2024

Eğilmez: “Şimşek’in yerinde olmak istemezdim…”




Gazeteciler Cemiyeti bünyesinde “Çay Sohbetleri” düzenliyoruz, bu kez Mahfi Eğilmez’i konuk aldık, ekonomi bürokrasisinde yıllarca çeşitli görevlerde bulunduktan sonra Hazine Müsteşarı olarak atanmış ancak yapısal reformlara karşı çıkan hükümetle fazla devam etmek istememiş istifayı basıp ayrılmıştı. (*)

Aralarında eski milli eğitim bakanı Hikmet Uluğbay’ın da yer aldığı, siyasetçiler, bürokratlar, gazetecilerden oluşan kalabalık bir topluluğun izleyip, sorular, yorumlarla katıldığı söyleşi çok renkli geçti.

Eğilmez’le eski yıllarda dayanan bir diyaloğumuz var, onları da konuştuk, şimdilerde kamuda herkesin son model Audiler, Mercedes’ler, hatta Maybachlarla dolaştığı ortam üzerinde bile durduk, hatırlattım:

-Hazine Müsteşarı olarak size Renault mu tahsis edilmişti?

-Ben Renault 12 ile gider gelirdim müsteşarlığa, hepimiz öyleydik, şimdi bakıyorum daire başkanları bile makam arabası olarak Mercedes kullanıyor,  o zamanlar -Ben Mercedes isterim- denemezdi, ayıptı. Hatta bir keresinde hatırlıyorum, başbakan Bülent Ecevit bizi çağırmıştı görüşmek için, Ziya Müezzinoğlu  (dönemin maliye bakanı)  çok uzun boyluydu, baktım önde, Renault’ya binmiş, başı tavana dediği için boynunu yana eğmiş gidiyor… Ben de arkasında…


—-70 arabalık konvoylar—-


Eğilmez, Şimşek’in açıkladığı tasarruf tedbirlerini bu yüzden kabul etmiyor, diyor ki:


-Öyle kağıtla kalemle tasarruf olmaz… Düşünün bir yere gidiyor Cumhurbaşkanı 70 arabalık konvoylar, bin tane korumayla yollara çıkmalar… Önce tasarruf oralardan başlamalı. 

Eğilmez, yaşadığımız ortam ve yapılması gerekenler üzerinde pek çok şey anlattı. Şu anda yaşadığımız enflasyonun neden kaynaklandığını, Merkez Bankasının 818 milyar liralık rekor bir zarara, Kur Korumalı Mevduat yükü yüzünden nasıl uğradığını, Cumhurbaşkanının -faiz sebep enflasyon sonuçtur- dediği Nas kökenli inadının nelere mal olduğunu…

-Peki tepedekilerin bilerek ya da bilmeyerek sürekli hata yapma özgürlüğü var mıdır? Hesap sorulamaz mı?

-Türk halkı hesap sorma yetisini kaybetti, zaten hesap soracak kurumlar da kayboldu ortadan, Sayıştay’ı bile etkisiz hale getirildiler. Esasen Başkanlık Sistemine geçişle birlikte sosyal yaşamdan tutun siyasete kadar her şeyde bir bozulma gözleniyor. En kötüsü de halkın buna alışması. -Bu kanuna aykırı- diyecek olsanız, cevap hazır,-kanun mu kaldı ortada?-


—-10 bin lira dağıtsaydı—-


-Peki bu durumda hesap sormak için elde sadece seçimler mi var? Halk tepkisini burada mı gösterecek? 

Eğilmez;

-Eğer Tayyip Bey mahalli seçimler öncesinde emekliye memura dar gelirliye yani onar bin lira dağıtmış olsa seçim çok farklı sonuçlanırdı… Belki İstanbul Ankara’yı alamazdı ama Kütahya’yı filan pek çok Anadolu kentini alırdı. 

-Peki bürokratlar nasıl oluyor da Cumhurbaşkanını yapılması gerekenler üzerinde ikna edemiyorlar? Doğruları söyleyecek pek çok yetişmiş insan hala devlet kademelerinde yok mu?

Eğilmez’in dediği şu:

-Eskiden bürokratın bir ağırlığı vardı, sözü dinlenirdi, bakın biz Turgut Özal’a özelleştirme yaptırmadık mesela. Yanlış anlaşılmasın ben özelleştirmeye karşı değilim ama yolsuzluğa usulsüzlüğe karşıyım, o sebeplerle itiraz ettik yaptırmadık.


—TOGG marka mıdır?—-


-Peki biz bu sıkıntılı ekonomik durumdan  nasıl kurtuluruz?

-Yapısal reformlarla… Öyle borçlanma ile olacak iş değil bu.Tarımdan, teşvik sisteminden başlayacaksınız. Bakın Kore’yi iyi inceleyelim, adamlar 5-6 tane marka yarattılar… Samsung, KIA, Hyundai vs. Oysa Kore’nin 1980 yılında fert başına milli geliri bizden 200 dolar düşüktü,  şu anda biz TÜİK’e göre 13 bin dolar seviyesindeyiz, onlar 37 bin dolarda…

 -Ama biz de TOGG yaratmadık mı?

-Elektrik şarj sistemi başkasının, şusu busu başkasının olur mu öyle marka? Dünyada araba zaten 100 yıldır var, herkes yapıyor, TOGG’da neyi yenilik olarak getirdin? Hani şöyle bir şey yapsan, -yarı suyla yarı benzinle çalışan bir şey- mesela… Olurdu… Tekstilde de 200 yıldır varız ama bir marka çıkaramadık. 1980’de biz Kore’den 200 dolar öndeyiz, kişi başına milli gelirde. Bugün ise TÜİK’e göre 13 bin dolardayız, Kore 37 bin dolar… Neyi yapmışlar da bu noktaya gelmişler? Buna bakmak lazım. Doğru yaptıkları işlerden biri eğitim sistemi. Çocuklar 12 saat okulda. Bunun 4 saati dersle geçse sonrasında kimi keman çalıyor, kim resim yapıyor. Üstelik kendi okullarını çocuklar  hep birlikte temizliyor. Biz ise, eğitimde gittikçe kötüye gittik, seviyede inanılmaz bir düşüş var.  Sınıfta kalma yok herkes mezun oluyor ama, eğitim sistemini mahvettik, katlettik. Bugün herkes çocuğunu dünya para verip özel okullara gönderiyor, lisan öğrensin filan diye değil, sırf imam olmasın diye…


—-çocuklarımız imam olmasın diye—-


Mahfi Eğilmez iyi okullar yapamamış oluşumuza ilginç bir gerekçe gösteriyor:


-Çünkü bizim burjuvazimiz yok, batılı anlamda bir burjuvazimiz. Bizde bir büyük esnaf var  bir de küçük esnaf. Bakın Fethullah Gülen bile Türkiye’de okullar kurdu, koskoca bir sistem yarattı. Peki bizim burjuvazimiz neredeydi? O kadar zenginimiz var, kursaydı  okullarını, yurtlarını…  Ön ayak olamaz mıydı? Ondan sonra şikayet ediyoruz -çocuklarımız imam olmasın- diye…


—-Şimşek’in yerinde olmak—-


-Peki Mehmet Şimşek’in yerinde olmak ister miydiniz?

-Aman kalsın, onun yerinde olmak istemezdim, zaten ben olsam gelmezdim. Adamın işi zor, yapılacaklar belli ama demokratik bir yapıyı ikna etmek başka, bir adamı ikna etmeye çalışmak başka…Oraya isteyerek geldiğini düşünmüyorum. Onlar -gel- denildi mi gelmeye mecburdur, gelecek, onların yapısı, sistemi, ilişkileri farklı. Şimdi Şimşek bir şeyler yapıyor ama yetersiz. Bence zaten her şeyden önce bir tek şey yapılmalı, hukukun üstünlüğü, adaletin  bağımsızlığı. Ama biri çıkıp, -Anayasa mahkemesinin bu kararını beğenmedim…- diyor mesela… Öyle şey olur mu ya? 


—-IMF öcü mü?——


-Acaba IMF gelse yola girer miydi işler?  IMF öcü mü? Neden istenmiyor?

-IMF öcü değildir. Beceriksiz iktidarların bozduğu sistem nedeniyle suçlanan hep o olur.

-Ama Dünya Bankası ile anlaştık, kredi alıyoruz diye sevindik değil mi?

-Türkiye Dünya bankası ile 70 yıldır ilişkide, yeni bir şey değil ki, zaten -bu parayı alacağız, yiyip içeceğiz- diye bir şey yok ortada, proje bazında verilecek o kredi. Sanki havadan bir para geliyormuş gibi anlatılıyor böyle bir şey yok.

-Ya İstanbul’daki Finans Merkezi? 

-Finansın var mı? Yok… Ya finansınız olacak ya merkeziniz olacak bizde ikisi de yok… Çünkü biz borçlanıyoruz, dünyanın borcunu alıyoruz. Varlık Fonu bile…Bakınca bugün özel sektör daha dürüst çalışıyor diye düşünüyorum. 


—-ABD hegemonyası bitiyor——


-Dünya nereye gidiyor acaba?

-Şurası net ki önümüzdeki dönemde, dünyada artık yavaş yavaş Amerikan hegemonyası sona eriyor, Çin önderliğinde yeni bir dünya kuruluyor.

Son soruyu Çiğdem Toker, “Asıl olan siyasal kadroların değişimi değil midir? Bu kadrolarla olur mu değişim? Diye yöneltiyor, Eğilmez:

-Haklısın, bu iktidar bunları yapabilir mi? Çok zor işimiz. Zaten hep söylüyorum, önce hukukun üstünlüğü olacak. Peki bu nedir denildiğinde kısaca diyorum ki, emniyet şeridine bakalım. Eğer o şeritte ambulans itfaiye ve polis dışında giden varsa orada hukukun üstünlüğü yoktur, ama görüyorum bazen, emniyet şeridinden gitmeyen 3 araba var biri benim, ama herkes orada. Kuralı koyanların kurala uymadığı yerde hiçkimse kurala uymaz, işler de düzelmez. 


—-Sinan Ateş cinayeti—


Mahfi Eğilmez’e, “son dönemde başarıyla sürdürdüğü polisiye yazarlığı nasıl gidiyor? Tezgahta ne var?” Diye sormadan olmaz. Keşke diyorum, Sinan Ateş cinayetini bir kitabında ele alsa, savcının çözemediği bu cinayetin failini ortaya koysa? “Aman” diyor, “onu da ben değil başkaları yapsın…”


Söyleşiyi izlemek isteyenler için Link;

https://youtu.be/q4rAxJr6YF4

Pazar, Ocak 09, 2022

Mahfi Eğilmez’e göre: “Arap sermayesi bizi kurtarmaz!,”


 


 


Mahfi Eğilmez, Türkiye ekonomisini en iyi bilenlerden, eleştirilerini asla sakınmayan isimlerden. Bir zamanların efsanevi Hazine Müsteşarı iken, yapısal reformlar yapmak yerine makyajla günü geçirmek isteyen” hükümete kızıp istifa etmişti, ancak ekonomi hala ondan soruluyor, yazılarında dile getirdiği isabetli teşhisler ve hasta ekonomi için önerdiği tedavi yöntemleri büyük ilgi topluyor. Mahfi Eğilmez ile Gazeteciler Cemiyeti adına kapsamlı bir söyleşi gerçekleştirdik, aklımıza gelenleri sorduk, gerçekçi yanıtlar aldık.

Hazine eski müsteşarı Mahfi Eğilmez, Türkiye ekonomisini değerlendirirken Yapısal reform şart, bunun dışında bizi Arap Sermayesi filan kurtarmaz, zaten kimse kaşımıza gözümüze para vermez, bu swaplar da geçici işler” dedi.

Son dönemde yaşanan kur-faiz-enflasyon sarmalını değerlendirirken, faizin artması gerekiyorsa artıracaksınız” diyen Eğilmez, hep dış güçler, hep dış güçler, suçluyu yanlış yerde aramayalım, Türkiye ekonomisini düze çıkaracak olan yapısal reformlardır” görüşüne yer verdi. 

 

Eğilmez,  Türkiyedeki ekonomik krizin sadece ekonomik değil, sosyal ve siyasal alanları da kapsayacak yapısal reformlarla aşılabileceğini belirterek, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı konularına vurgu yaptı.

 

Önce yeni çıkan polisiyesi Sahte Sultan”ı anımsatıp Eğilmeze  Kitapta öyle bir ortam anlatmışsınız ki, trafik keşmekeşinden, yolsuzluklara, cinayetlere, soruşturma engellerine, hatta dış borçlarıödenmesi için Arap şeyhine hediye edilen Osmanlı’dan kalma çok değerli tabloya kadar, burası Türkiye değil mi?” Diye sordum. 

 

Mahfi Eğilmez, Türkiyenin polisiye yazmak için mükemmel bir laboratuvar özelliği taşıdığını” dile getirirken,  siyasal-ekonomik açıdan yaşananların, yazarlara zengin bir malzeme sunduğuna dikkat çekti: 

Kuzey ülkelerinde yazılan polisiyeler genelde sadece cinayet olayına odaklanır, bizde ise her çeşit suç var,  mali suçlara ilişkin yüzlerce roman yazılabilir ama bu konulara giren yok. Siyasal polisiyede de bir tek Ahmet Ümitin Kuklası var. Bizde yazılan polisiyelerde de hikaye daha çok işlenen bir cinayet üzerinde ilerliyor, tıpkı Kuzey ülkelerindeki gibi… Ben ise her gün yaşadığımız olaylardan esinlendim. Tek bir olaya odaklanmıyor ve birden fazla kahramanı var. Batı romanlarında tek kahraman olayı çözerken, benim romanımda iş birliği gerekiyor ve olay çözülüyor. Ben aslında  tüm kötülüklere rağmen, hala toplumda iyi insanlar olduğunu göstermek istedim.

 

Türkiyedeki polisiye tür okurlarının yüzde 70ini kadınların oluşturduğunu da hatırlatan  Eğilmez daha sonra ekonomi ağırlıklı sorularımıza yanıt verdi.

 

Ekonomik tabloyu değerlendirirken, yaşanan pek çok sorunun özellikle son üç-dört yıldır tırmandığını anlatan Eğilmez, yüksek enflasyonla geçmişte de mücadele edildiğini  anımsattı:

 

“Özal döneminde yüzde 80lere varan hatta yüzde yüzü geçen enflasyonlar yaşandı ama 2001 yılından sonra bu eğilim kaybolmuştu. Şimdi ise yeniden o noktaya vardık. Sürekli enflasyon ve kur üzerinde durulsa da aslında  gerçekler konuşulmuyor. Oysa önceki dönemlerde gerçekler konuşuluyordu, yani enflasyon yüzde 80 denilince kimse bunun gerçekliğini sorgulamıyordu,  işsizlik konusunda da öyle… Şimdi bir güven sorunu doğdu. Şimdilerde TÜİKle ilgili  aynı güvensizlik söz konusu… Oysa biz bu rakamları, gelişmeleri tam olarak bilmeden, işsizlik, enflasyon, kur, bunları nasıl yöneteceğimize de sağlıklı karar veremeyiz. Güvenilirlik  konusu elzemdir” dedi.

 

Heterodoks politikalar ciddidir, acaba neyi kastettiğimizi biliyor muyuz?

 

Hükümetin orta vadeli ekonomik programınıkafa karıştırıcı” olduğunu vurgulayan Eğilmez şöyle konuştu:

 

Birden bire yeni ekonomi model açıklandıfaizleri düşürelim, kur yükseldiği kadar yükselsin, ihracat artsın, cari açık kontrole alınsın, ithalat düşsün, üretim canlansın, enflasyon düşer’ diye açıklanan bir model. Bir hafta sonra ise bu unutuldu, Çin modeli çıktı, derken o da yalanlandı ve takip edebildiğim kadarıyla şimdi de maliye bakanı ‘Ortodoks politika yerine heterodoks politika’ dedi. Oysa H eterodoks politikalar ciddidir,  acaba neyi kastettiğimizi biliyor muyuz? Bu politikalar, ücretlerin, fiyatların, kiraların dondurulmasıyla başlayan ve belli süre enflasyonu kontrol altına alma politikalarıdır, geçmişte Türkiye bunları yaptı.

 

Eğilmez, kur etkisinin dış borçlardaki artışı için de, Kur etkisi 2020 sonunda 450 milyar, 2021 sonunda 453 küsur… Üç buçuk milyar artış olmuş, buna karşın Türk lirası etkisi 1, 8 trilyon, inanılmaz artış” değerlendirmesinde bulundu.

 

15 yılda  pek çok önem taşıyan kurumun, Yüksek Planlama Kurulu,  Devlet Planlama Teşkilatı gibi önemli kurumların kaybedildiğini söyleyen Eğilmez, Mevcut yönetim anlayışı içinde süs olarak kalmalarındansa, en azında itibarlarını koruyarak ortadan kalktılar, ileride tekrar gelebilirler diye düşünüyorum” dedi. Biz sormayı, danışmayı kaybettik” diyen Eğilmez, eski dönemde yöneticiler, eleştirilebilir, uyarılabilirken bugün  bu durumun söz konusu olmadığını belirtti.

 

Ben bürokratken yaptığım eleştirileri şu an yapamıyorum

 

Muhalefetin, ekonomik değişim yaratma konusunda yeterli olup olmadığı sorusunu da yanıtlayan Eğilmez, başbakanın sistemin başı olarak görüldüğü dönemde, bakanlıkların ve müsteşarlarıçok önemli olduğunu ve siyasetçiler ile bürokrasi arasındaki dengeyi kuran kişinin müsteşar” olduğunu hatırlattı. Bu kaybın  önemini vurgulayan Eğilmez, şunları söyledi:

 

Ben bürokratken yaptığım eleştirileri şu an yapamıyorum. Hiçbirimiz yapamıyoruz, sansür uygulamak zorunda kalıyoruz. Seçimler olur ve iktidar değişirse, muhalefet hazır mı bilmiyorum. Yalnız televizyonda izlediğim kadarıyla, Ali Babacan çok hazırlık yapmış gibi görünüyor, 22 konu seçmişler ve gerçekleşme takvimi koymuşlar. Hep öneriyorum, bunu herkes yapmalı, bir takvim hazırlamalı. Mesela sıfırdan bir tarım politikası yazmalıyız, gübre mi bedava olacak, çiftçi mi desteklenecek? Aynı şekilde hayvancılığın, diğer alanların sorunlarını da alt alta yazıp tarihlendirmek lazım, politikadan hoşlanmıyorum ama ben olsam, gölge kabine kurardım. İleride hükümet olunca, o kişilerin bakan olması şart değil ama iki ay içinde, o kişinin tarım politikası içindeki eksikleri bulup neler yapılabileceğini ortaya koymasını ve bir  komisyon kurmasını söyler, bunu her alana uygulatır, iki ay sonunda da bütçe yapardım. Tabii partilerde böyle hazırlıklar yapılıyor mu bilmiyorum...

 

Arap Sermayesi bizi kurtarmaz

 

“Özellikle Arap ülkelerinin sağlayacağı sermayenin, mevcut ekonomik krize ne kadar çözüm sunacağı?” Sorusuna karşılık Eğilmez, bu ülkelerin daha ziyade kurulu şirket ve gayrimenkul aldıklarını ya da Merkez Bankası’yla swap anlaşmaları yaptıklarını ifade etti. Swap anlaşmaları ile Merkez Bankası’nın bu kişi ve kurumlara TL verdiğini, onlarınsa döviz verdiğini ve bir yıllık sürecin ardından dövizin kendilerine iade edilip, TL alındığını belirten Eğilmez, Bizi herhangi bir sermaye, Arap sermayesi filan kurtarmaz, yapısal reform programı yapmalıyız” dedi. Eğilmez, yapılması gerekenleri şöyle anlattı:

 

Reform programı deyince de hemen IMF anlaşılır ama kastettiğim sadece ekonomik değil, sosyal ve siyasal alanlarda bir reform. Hukukun üstünlüğünü yeniden sağlamak, yargı bağımsızlığını yerleştirmek, eğitim sistemini düzeltmek gibi. ‘Çinde hukukun üstünlüğü mü var ya da yargı bağımsızlığı mı var’ gibi sorular gelebiliyor ama Çin Merkez Bankası ve Ruz Merkez Bankası bağımsızlar, buralar 60 yıldır bu düzenlemelerle yönetiliyor, demokratikleşmeye dönseler insanlar risk görür. Biz ise önce ABye üyelik’ diyoruz, sonra canımız sıkılıyor ‘Şanghay Beşlisine mi dönsek?’ diyoruz, yani bizde istikrarsızlık var ve insanlar güvenmiyor. Bu işten çıkabilmek için önerim yapısal reformlar. Yetkim olsa, Türkiyenin risklerini alt alta yazarım. Türkiye gibi tüm komşularıyla sorun yaşayan bir ülke daha yok. Önce bunları yazar, benden kaynaklananları belirler ve çözmeye başlarım. Hep dış güçler, hep dış güçler, hep bize haksızlık yapılıyor’ denemez. Suçluyu yanlış yerde aramayalım.

 

TÜİK tamamen bağımsız olmalı”

 

Mevcut sistemde, verilerin doğru alınıp alınamadığı sorusuna da yanıt veren Eğilmez, Türkiyede verilere güvenilmemesi sorununun son dönemde ortaya çıktığını kaydederek, TÜİK verilerine geçmişte de şüphe duyulduğunu ancak şu anda durumun daha kritik bir hâl aldığını ifade etti. Eğilmez, En son Uğur Gürses yazdı, Merkez Bankası bir gecede kâra geçti, eskiden 60 milyar zarardayken bir günde 130 milyar kâra geçti. Bu durum açıklanmadı da… Açıklamanız lazım yoksa insanların aklına başka şeyler gelir. Veri güvenliği manzarası kötü… Mesela enflasyon yüzde 36 deyince para politikası farklı, yüzde 60 deyince farklıdır. Ben bunda sonraki dönemde TÜİKin tamamen bağımsız olmasını ve maaşını da devletten değil, özel sektörden belli oranlarda gelen destekle oluşturulmuş bir havuz sistemi içinde almasını öneririm. Atamaya da çözüm bulmak gerekir” diye konuştu.

 

Hiperenflasyon beklemediğini, ancak bu politikayla devam edildiği takdirde enflasyonun düşürülemeyeceğini kaydeden Eğilmez, kur korumalı TL mevduatının da kurun yükselişine çözüm getireceği konusuna şüpheli yaklaştığını ifade etti. Geçmişteki benzer uygulamanın, sermaye hareketlerinin serbest olmadığı ve sabit kurun hakim olduğu bir dönemde hayata geçirildiğini söyleyen Eğilmez, bugün ise serbest ve dalgalı kur olduğuna dikkat çekti.

 

Suçluyu yanlış yerde arıyoruz

 

IMFnin, geçmişte Türkiyedeki siyasi dönemlerin başarısızlıklarını temizlemek için ağır koşullar getirdiğini ve siyasetçilerin kendi hatalarını IMFye mâl ettiklerini dile getiren Eğilmez, Bence Türkiyedeki krizden çıkışta IMF önemliydi, maddi olarak, düşük faizle ödenmek üzere 45 milyar dolar para koydu.  İkincisi de belli bir ekonomik program koydu ve 2008 ortasına kadar bunu devam ettirdik. Ondan önce 1980de de var, 1994 krizi var, tuhaf şekilde IMF ne zaman Türkiyeye gelse, sorunu çözer ama sonra suçlu oymuş gibi gösterilir. Suçluyu yanlış yerde arıyoruz” dedi.

 

Cumhuriyetin Atatürk önderliğinde bir ideal ve özelinde bir kadın projesi olduğunu vurgulayan Eğilmez, cumhuriyetin kadını öne çıkararak, ona erkek kadar değer veren, seçme ve seçilme hakkı sunan bir yapı arz ettiğini, bunun faydalarının net görüldüğünü, bir gecede İstanbul Sözleşmesinden vazgeçilmesinden büyüüzüntü duyduğunu dile getirdi.

 

90 trilyon dolar kara para

 

Bitcoinin geleceğini nasıl gördüğü?” Şeklindeki bir soru üzerine dünyada mevcut 90 trilyon dolar olduğu tahmin edilen kara paranın gidecek yer aradığını anlatan Eğilmez, Oysa özellikle ABD kara parayla mücadeleyi bırakmıyor, spekülasyonlar kimilerine bitcoinden para kazandırsa da ABD  kara para önlemlerini artırırsa bu kazanç sürmez, benim tavsiyem kimsenin varlığının yüzde 20sinden fazlasını kara paraya yatırmaması” görüşüne yer verdi.

 

Mahfi Eğilmez, Atatürk’üHayatta en hakiki mürşit ilimdir” sözünden hareketle,  Türkiyenin ne zaman bilimden ayrılsa, başına olumsuzluklar geldiğini hatırlattı, “Bilimden ayrılmayacaksınız. Tüm eğitimi ona döndürmeli ve daima bilimi öğretmeliyiz” dedi.

2023 YILINDA BASIN SEKTÖRÜ

  Türk Basını , 2023 yılı boyunca  usulsüzlük ve yolsuzluk haberlerini büyüteç altına almakla birlikte, çoğu kez bu haberlere yayın yasağı g...