Dedem Tahir Bey , çocukluğumun silinmeye yüz tutmuş, buğulu anılarında öylece duruyor. O kadar az görebildim ki onu, halamla beraber bir kaç kez yaz tatilinde ziyaretine gittiğimizde, bir de İstanbul’a geçerken Ankara’da Hanımeli Sokaktaki evimizde kaldığında… Hatta bavul taşımamış, mavi renkli üzerinde SAS yazılı bir çantayla gelmişti. Onu kaybettiğimizde ilkokuldaydım, bana karne armağanı olan Nacar saatim hep bileğimdeydi, siyah kayışına iki delik daha açtırmıştı babam, o denli zayıftım. İnce, uzun boylu ve nedense hep takım elbiseli bir siluet olarak anımsadığım dedemin, çerçeveli fotoğrafı yıllarca evimizin duvarındaydı, şimdi ağabeyimde… Babaannemin Güllü Masalları ’nı yayına hazırladığımız günlerde, sıra “ Horoz Şekeri ” başlıklı masala gelince, sevgili illustratörümüz Esra Özek, masalda benim çocukluğumda geçen “bir an ”ı resimlemek istedi ve dedemin o çerçeveli resminde karar kıldık. Tahir Dedem o resimde yine takım elbiseliydi...
Mürekkep kokan sayfalarda şimdilerde bize yer yokmuş, eh, ne yapalım? Açılsın bari hayali sayfalar... Oysa onlara yazmak tıpkı suya yazmak gibidir. Kayboluverir gider.