Bu Blogda Ara

Bora Kutluhan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bora Kutluhan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Cuma, Aralık 01, 2023

Yıldızın parladığı anlar





Amerikan eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’in ölümü, Türkiye’de yaşanan pek çok olayı çağrıştırdığı gibi benim için de özel önem taşıyor… 

Hani Kıbrıs Harekatı sırasında kendi gemimizi kendi uçaklarımız “yanlışlıkla” bombalayıp batırıyor, oysa öncesinde ABD Dışişleri Bakanı Kissinger, Başbakan Ecevit’i arayarak, “hata yaparsınız” diye uyarıyor… (https://bennursunerel.blogspot.com/2023/12/kissingeri-olumu-uzerine-1.html Bu konudaki yazım)


Şimdi ise bu olayın yansımasıyla, aklıma gelen, tam deyimiyle “yıldızın parladığı anlardan birini” paylaşayım sizlerle… 


Önce şunu söyleyeyim, 43 yılı bulan gazetecilik kariyerimde Tercüman ve Cumhuriyet gazetelerinde farklı zamanlarda çalışmış olmak bir onur vesilesidir benim için…


-Neden?


Diye soracak olursanız, bir dönem Güneri Civaoğlu’nun genel yayın müdürlüğü sırasında ülkede en çok okunan siyasi gazetelerden biriydi Tercüman, ama zaman zaman “bağnazlık” düzeyinde “sağ” ideolojinin sesi haline dönüşürdü… Ben o yıllarda ekonomi muhabiri olarak ve zaman zaman da araştırma yazıları hazırlamak için canla başla çalıştığımdan,  bu ideolojik yaklaşıma takılmaz, işimi yapmaya çabalardım. Gazete yöneticilerinin ise hakkını teslim etmek gerekir, yaptığımız haberleri kelimesine dokunmadan yayınlamışlardır…


Cumhuriyet ise bilinir, “sol”daki gazetelerimizdendir, sosyal demokrasiyi, bölüşümü, eşitliği, özgürlüğü savunur… Ne mutlu bana, haberciliğe “yorum bulaştırmadan” iki gazetede de çalışma heyecanını, keyfini yaşamışım… 


İşte Henry Kissinger’in de yer aldığı blog yazımdan da anlaşılacağı gibi, Tercüman için 1988 yılındaTCG Kocatepe gemimizin Kıbrıs Harekatı sırasında kendi uçaklarımız tarafından nasıl bombalandığı ve 54 askere hazin biçimde nasıl mezar olduğu üzerinde bir araştırma dosyası hazırlamıştım, gazetede 7 günlük bir seri olarak yayınlanan bu dosya çok yankı yarattığı gibi bana bir de Gazeteciler Cemiyetinin “yılın gazetecisi” ödülünü kazandırdı…



Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Beyhan Cenkçi ile dönemin Çalışma Bakanı İmren Aykut’un elinden ödülümü alırken resimde görüldüğü gibi! ne kadar mutluydum…


Yıllar sonra yine araştırma dosyaları hazırlamak üzere, efsane gazeteci Cüneyt Arcayürek tarafından Cumhuriyet’e çağrıldım. TCG Kocatepe dosyasını yeniden hazırlamak orada da kısmet oldu… Bu kez Genelkurmay tarafından kurulan soruşturma komisyonunun “gizli” belgelerinden yola çıkmıştım… Cüneyt Bey, iltifatta “cimri” oluşu ile bilinse de o gün beni tebrik etmiş, üstelik Hakkı Erdem ile birlikte ikimizi “biralamaya” Hilton’a davet etmişti.


Meğer parlayan yıldızlar hala sönmemiş!


Deniz subayı Özhan Bakkalbaşı tarafından kaleme alınan “TCG Kocatepe Nasıl Battı” kitabını aralarında değerli Bora Kutluhan’ın da yer aldığı bir kaç dosttan, meslektaşımdan duyup aldım, okurken benim bu dosyalardan alıntıya da  rastlayınca bir mutlu oldum ki, tarifi imkansız…



Size de dilerim, yıldızların parladığı günleriniz çok olsun… 


Pazartesi, Nisan 17, 2023

Bağıra Bağıra Gelen Asrın Katliamı: Kahramanmaraş Depremi

 





BORA KUTLUHAN tarafından hazırlanan rapor:


Bu çalışma; göz göre göre, bilinmesine rağmen “mış” gibi alınan önlemlerle göz boyayarak, 50 Binden fazla insanın bir dakika içinde ölümüne göz yumanlara bir isyan, sadece hayatını kaybedenlere değil, hasbelkader hayatta kalan fakat tüm hayat bağlarını, evini barkını, ailesini, işini aşını kaybeden insanlara bir borç bir özür olarak 16 Şubat-29 Mart 2023 tarihleri arasında yapılmıştır.

Bu çalışmama görüşleri, ilaveleri ve düzeltmeleri ile katkıda bulunan arkadaşlarım; Korg. (E) Eyüp KAPTAN, Tüma. (E) Mesut ÖZEL, Hv. P. Alb. (E) Cevdet YILDIRIM’a katkılarından dolayı teşekkür ederim.

BÖLÜMLER:

1. Giriş

2. Devlet

3. Ülkemizin Deprem Riski Yönünden Durumu 4. AFAD

5. Deprem Öldürmez Bina Öldürür

6. 99 Gölcük Depremi Sonrasında TSK’ndeki Çalışmalar

7. Doğu Anadolu Fay Hattının Önceden Bilinmesi

8. Kahramanmaraş Pazarcık Depremi 6 Şubat, 04.17

9. Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) Deprem Sonrası Yardım Faaliyetlerine Katkısı

10. Hasar ve Kayıplar

11. Bölgenin Nüfus Yapısı

12. Hasar ve Kayıpların Nedenleri

13. İyileştirme Çalışmaları

14. Sonuç

1. Giriş

6 Şubat 2023, Saat 04.17 ve Saat 13.22

6 Şubat 2023, Pazartesi günü saat 04.17’de merkezi Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi olan 7.7 şiddetinde bir deprem meydana geldi. Saat 13.30 da ise merkezi Elbistan ilçesi olan 7.6 şiddetinde bir deprem daha meydana geldi.

1


 Bu depremde etkilenme şiddetine göre sırasıyla, Kahramanmaraş, Adıyaman, Malatya, Hatay, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Kilis ve Elazığ olmak üzere 11 ilde can ve mal kaybı yaşanmıştır. Ayrıca bölgeye 200 km yarıçapında bir daire içindeki kentlerde deprem şiddetle hissedilmiş ve bazı küçük hasarlara yol açmıştır.

Bu çifte deprem bu hali ile bu yüzyılın hatta geçen yüzyılın da en şiddetli doğal afeti sayılma özelliğini göstermektedir.

“Dünyanın oluşumundan beri, sismik yönden aktif bulunan bölgelerde

 depremlerin ardışıklı olarak oluştuğu ve sonucundan da milyonlarca insanın ve barınakların yok olduğu bilinmektedir.

Bilindiği gibi yurdumuz dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunmaktadır. Geçmişte yurdumuzda birçok yıkıcı depremler olduğu gibi, gelecekte de sık sık oluşacak depremlerle büyük can ve mal kaybına uğrayacağımız bir gerçektir.

Deprem Bölgeleri Haritasına göre, yurdumuzun %92’sinin deprem bölgeleri içerisinde olduğu, nüfusumuzun %95’inin deprem tehlikesi altında yaşadığı ve ayrıca büyük sanayi merkezlerinin %98’i ve barajlarımızın %93’ünün deprem bölgesinde bulunduğu bilinmektedir.

Son 58 yıl içerisinde depremlerden, 58.202 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 122.096 kişi yaralanmış ve yaklaşık olarak 411.465 bina yıkılmış veya ağır hasar görmüştür. Sonuç olarak denilebilir ki, depremlerden her yıl ortalama 1.003 vatandaşımız ölmekte ve 7.094 bina yıkılmaktadır.” (AFAD resmi internet sayfasından alınmıştır)

 2. Devlet

Bu felaketin üstünden 46 gün geçti. Bu zaman zarfında en çok duyduğumuz kelime “Devlet” kelimesiydi. Gerek deprem bölgesinde depremzedeler, gerekse dışındaki tüm yurttaşlar bu olayda “Devlet”i aradılar, sorguladılar.

Bu yazının başında da işte bu nedenle biz de Devlet’i sorgulayacağız. Devlet nedir? Hükümet nedir?

Bu noktada; devlet kavramına liberal demokrasilerdeki tanımı ile biraz açıklık getirelim.

Devlet süreklidir. Hükümetler geçicidir.

2


 Jean-Jacques Rousseau’ya göre devlet; “herkesin ortak bir olgu olarak

 kabul ettiği ve üzerinde uzlaşıya vardığı bir organizasyondur.”

 En çok kabul gören görüşlerden biri olan MaxWeber’in devlet

 tanımlamasıdır. Weber’e göre devlet; “belirli bir toprak parçası

 içerisinde meşru güç kullanma yetkisine sahiptir”.

 Prof. MünciKapani’ye göre ise devlet, “sınırları belli bir kara parçası

 üzerinde, egemen bir iktidar tarafından güç kullanabilme hakkına haiz,

 insanların bir araya gelerek oluşturduğu siyasal bir yapıdır.

 Yurttaşların kendi bireysel haklarının bir kısmından ödünç vererek,

 toplamda, toplumun faydası için haklarını devlete devrettikleri bir

 düşüncedir.”

 Prof. Kapani, ülkemizin görüp göreceği en özgürlükçü, en katılımcı ve

 aynı zamanda bize en fazla bol gelen kıymetini bilemediğimiz

 demokrasisini sunan 1961 Anayasasını hazırlayan ekibin içinde yer

 almaktaydı.

 Gerçekten de Osmanlı Hanedanının yıkılması ve Türkiye

 Cumhuriyetinin kurulmasından sonra 1924 yılında, yönetim şekli ve

 kurumları, ülke bireylerinin temsilcilerinden oluşan meşru meclisinin

 kabul ettiği bir Anayasa tarafından belirlenmiş T.C. Devlet yapısı

 ortaya çıkmıştır.

 1961 Anayasası’na bir “Karşı Devrim” olarak nitelenen 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında, özgürlükleri daha çok sınırlandıran bir şekilde değiştirilerek oluşturulan1982 Anayasası, 9 Kasım 1982’den bu yana geçerli olarak yürürlükte yer almaktadır.

T.C. Anayasası; Başlangıç, Genel Esaslar, Temel Haklar ve Ödevler, Cumhuriyetin Temel Organları, Mali ve Ekonomik Hükümler, Çeşitli

 Hükümler, Geçici Hükümler ve Son Hükümler olmak üzere toplam yedi bölümden oluşuyor. Anayasa’nın ilk 4 maddesi ise değiştirilemez. Değiştirilemeyen maddeleri arasında Devlet’in temel niteliklerini belirten 2. Madde şöyledir.

MADDE 2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, ATATÜRK milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.

Anayasalar bir milletin “Toplumsal Mutabakat” metinleri, “Sosyal Sözleşme” belgeleridirler. Toplumumuzun uyacağı tüm kurallar,

 3


 kuracağı tüm kurumlar, Devlet mekanizmaları bu yasaya uygun olarak kurulur ve çalışırlar. Bizim Anayasamıza göre “Kuvvetler Ayrılığı” sistemi yürürlüktedir.

Yani Devletin işleyişine nezaret edecek ve bu nezarette politikalar oluşturacak olan siyasi kol yani “Yürütme”, Yürütmenin icraatını denetleyecek olan Parlamento yani “Yasama” ile İdarenin vatandaşla olan ilişkilerini, Yürütmenin devletin Bütçesini harcamasını denetleyen ve adaletin sağlanmasını denetleyen Mahkemelerin oluşturduğu “Yargı” birbirlerinden tamamen bağımsız olarak

 çalışmalıdırlar.

Devlet’in temel amaç ve görevleri T.C. Anayasasının 5. Maddesinde açıkça şöyle ifade edilmiştir.

 “V. Devletin temel amaç ve görevleri

MADDE 5- Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

Burada alıntı yapılan maddeler, 2010 ve 2017 yıllarında halk oyuna sunulan ve kabul edilen Anayasa değişikliklerinin SON HALİDİR.

 Devlet’in asli görevi, Anayasanın 5. Maddesinden de anlaşılacağı üzere vatandaşının refah (gönenç) ve güvenliğini ve Adaleti sağlamaktır. Devlet bu amaçla teşkilatlanmıştır. Tekrar hatırlayacak olursak, MaxWeber’e göre devlet; “belirli bir toprak parçası içerisinde meşru güç kullanma yetkisine sahiptir.” Bir başka deyimle Devlet silahlı güç bulundurabilen tek organizasyondur. Dış tehditlere karşı Askeri güç, iç güvenlik için ise Polis, Sahil Güvenlik ve Jandarma gücü bulundurulmaktadır. Sağlık için Hastaneler, Eğitim için Okullar ve Üniversiteler çalışmaktadır. Bu gibi teşkilatlanma diğer alanlarda da genişletilebilir. Ki bunların her biri için Bakanlıklar kurulmuştur. Bu bakanlıklarda çalışan memurlar, görevliler 30-40 yıl görev yaparlar.

4


 Onlar Devlet memurlarıdırlar. Seçilmezler. Göreve talip olurlar, liyakatleri tahsilleri o göreve uygunsa göreve başlatılırlar. İşleri bellidir. Yasal süreleri tamamlanınca emekli olurlar.

Peki “Yürütme” yani eski deyimle “Hükümet” bu işin neresindedir?

2017 deki Anayasa değişikliğine kadar geçerli olan 1982 Anayasasında yazan hali ile Yürütme yetkisi şöyleydi;

 Madde 8

Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.

2017’de yapılan değişiklik ile Maddeden “..ve Bakanlar Kurulu” ifadesi kaldırılmış Madde şu hale gelmiştir.

Madde 8 (Değişik: 16/4/2017-6771/16 md.) Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.

2017 değişiklikleri ile bütün yetkiler Cumhurbaşkanında toplanmış, Bakanlar Kurulu kaldırılmış ancak Bakanlar ve bakanlıklar devam etmiştir. Cumhurbaşkanının yetkileri Anayasa’nın en uzun maddesi olan 104. Maddesinde şekillenmiştir. Bu madde epey uzun bir maddedir. İlk iki paragrafı esasen her şeyi anlatmaktadır;

“Madde 104: Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Yürütme yetkisi Cumhurbaşkanına aittir.

Cumhurbaşkanı, Devlet başkanı sıfatıyla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin eder.”

Bu maddeye göre “Yürütme” yetkisi tamamen bir kişiye Cumhurbaşkanına bırakılmış bulunmaktadır.

Bakanlar vardır, görevli olan bakanlar Cumhurbaşkanı tarafından TBMM dışından ve Milletvekili olmayan kişilerden seçilmekte veya görevden alınmaktadırlar. 1982 Anayasasındaki 109-115nci maddeleri mülga edilerek, Bakanlar Kurulu kaldırılmıştır.

5


 Ve en ücra köydeki mera alanının tespitinden, ya da bir Kaymakamlığın bir müdür sekreterinin atamasından, en üst düzey bürokratlara kadar bütün atamalar tek bir kişi tarafından yapılmaktadır. Bütün ama bütün kararlar aynı kişi tarafından alınmaktadır.

Halbuki eski sistemde Bakanlar Kurulu vardı. Bakanlar Kurulu içinde Başbakan ilk sırada yer almaktaydı. Bürokrasi yani Devletin sürekli memurları Politikacıları aydınlatır, raporlar sunar doğru kararların alınmasına yardımcı olurlardı.

Bugün Cumhurbaşkanı ve Bakanlardan oluşan heyet görev başındadır. Onların da asli görevi, Devlet denen organizasyonun, Anayasa’da yazılı olan görevi yerine getirirken görevi, Halk adına nezaret ve uygun politikalar geliştirmektir.

Anayasa’da 104. Madde “Cumhurbaşkanı devletin başıdır” diyor. Ama Cumhurbaşkanı “Devlet” in kendisi değildir. Çünkü o seçimle gelmekte ve seçimle değişmektedir. Devletin kendisi olan teşkilattaki memurlar, seçimle gelmemekte, o kadrolara çeşitli yasal yollardan atanmakta ve 25-30 sene aynı görevlerde çalıştıktan sonra emekli olmaktadırlar.

Seçilmiş olan Cumhurbaşkanı ve atadığı bakanlar ise Devlet’in 5. Maddede yazılı olan görevini yerine getirebilmesi için çeşitli politikalar üretecek, daha iyiye gitmesi için yollar deneyecek, ve çalışmalara nezaret edecektir.

1982 Anayasasının 2017 de değişmeden evvelki halinde bu görevi Başbakan ve Bakanlar kurulu yerine getirmekteydi. O Anayasadaki Cumhurbaşkanı ise gerçekten Devleti temsil etmekteydi. Tarafsızdı, 7 yıllığına bir defaya mahsus seçilmekteydi, yetkileri çok sınırlıydı. Sonuç olarak, Devlet başka bir şeydir Hükümet Başka bir şey. Devlet tüm vatandaşların oluşturduğu bir organizasyondur. Hükümet ise bu organizasyonun çalışmasına nezaret etmek ve onu faydalı yöne yönlendirmek üzere vatandaşların bir kısmı tarafından geçici bir süre ile seçilen bir grup insandır. İşlerini yapamazlarsa değiştirilirler. Beğenilmezlerse eleştirilirler.

Yani Devlet’i bir gemiye benzetirsek, bu gemiyi yönetenler de başta Kaptan olmak üzere seçimle gelen Hükümet oluyor. Eğer Kaptan ve ekibi işi bilmiyorlarsa gemi karaya oturabilir. Ya da kuvvetli bir fırtınada batabilir. Onun için Kaptan ve ekibi eleştirilebilir ve değiştirilmeleri istenebilir.

   6


 Ayrıca, 104. maddede “Cumhurbaşkanı Devlet başkanı sıfatıyla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder” diyorsa da, 2018’den bu yana Cumhurbaşkanının bu sıfatını göremedik. Cumhurbaşkanı, devamlı olarak Başkanı olduğu Siyasi Partinin karşısında olan tüm muhalefet edenleri ya “çapulcu”, ya “sürtük”, ya “çürük”, ya “namussuz”, ya “şerefsiz”, ya da “adi” olarak niteledi. Hatta kendi partisine oy vermeyenlere “Terörist” dedi, ama hangi terör örgütüne mensup olduklarını söylemedi.

3. Ülkemizin Deprem Riski Yönünden Durumu

“Ülkemiz dünyanın önemli deprem kuşaklarından biri olan Alp- Himalaya kuşağı üzerinde yer almaktadır. Ülkemizin, karmaşık jeolojik yapısı ve jeodinamik konumundan dolayı çok sayıda aktif fay bulunmaktadır. MTA Genel Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen, ülkemizde var olan ve deprem potansiyeli taşıyan aktif fayların haritalanmasına yönelik bir proje 1987 yılında tamamlanmış ve bunların depremsellik açısından özelliklerini tanımlayan bir rapor hazırlanmıştır. 1992 yılında ise harita (Türkiye Diri Fay

Haritası) yayımlanarak yerli ve yabancı ilgili kuruluşlara dağıtılmıştır. Bu harita baz alınarak Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından uygulamada kullanılan yönetmeliklere esas olan Deprem Bölgeleme Haritası yenilenmiştir.

Görsel basında da izlenildiği gibi, son depreme ilişkin bilimsel araştırmalarda temel veri kaynağı olan bu haritaya göre ülkemizde çok sayıda aktif fay bulunmaktadır. Harita basıldıktan sonra, son 13 yılda meydana gelen büyük depremlerin tamamına yakını bu haritada gösterilen diri faylar üzerinde gerçekleşmiştir.

Türkiye Diri Fay Haritası ’na göre ülkeyi boydan boya kat eden Kuzey Anadolu Fayı, Doğu Anadolu Fayı ile Doğu Anadolu, Marmara ve Ege bölgeleri ile ülkemizde deprem riski en yüksek olan alanlardır. Son depremi oluşturan Kuzey Anadolu Fayı (KAF) ülkemizin aktif tektonik çatısında çok önemli bir yere sahiptir. Bu fay üzerinde son yüzyılda 1939’da Erzincan'dan başlayan ve doğudan batıya doğru fay segmentleri (parçaları) boyunca düzenli bir seyir izleyen 7 büyük deprem olmuştur. 1999 İzmit Depremi KUZEY ANADOLU FAYI’nın Doğu Marmara kesiminde gerçekleşmiştir. Konu ile ilgili tüm yerbilimciler bu düzenli deprem göçü nedeniyle Kuzey Anadolu Fayı üzerinde olabilecek ilk büyük depremin bu fayın Adapazarı-Yalova

7


 bölümünde gerçekleşeceği hususunda görüş birliği içerisindeydiler. Olan depremle yerbiliminin bu öngörüsü doğrulanmış ve Kuzey Anadolu Fayı’nın bu bölümünün hareketi afet nitelikli olmuştur.” (*)(Bu anlatımlar Maden Tetkik Arama (MTA) Genel Müdürlüğü sayfasından alınmıştır. Bknz. Diri Fay Haritası.)

 MTA’nın sayfasında yer alan Türkiye’nin “Diri Fay Haritasına” bakıldığında (internet sayfasında görebilirsiniz.) her şey çok açık olarak görülmektedir. Ülkemiz bir Deprem ülkesidir. İşte MTA bir Devlet Kurumudur. 1935 yılında TBMM’nde çıkarılan bir Kanun ile Atatürk tarafından kurulmuştur. Kuruluş amacı ülkenin yer altı zenginliklerini araştırmak varsa petrol ve diğer değerli madenleri çıkarmaktır. Bazı cahillerin iddia ettikleri gibi Lozan Anlaşmasında bu faaliyet için 100 yıl beklenecek gibi bir madde yoktur yani. MTA görevleri kapsamında Türkiye’nin Jeolojik haritalarının hazırlanması ve basımını da gerçekleştirmektedir.

AFAD’ın internet sayfasındaki ifadelere tekrar göz atacak olursak; “Bilindiği gibi yurdumuz dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunmaktadır. Geçmişte yurdumuzda birçok yıkıcı depremler olduğu gibi, gelecekte de sık sık oluşacak depremlerle büyük can ve mal kaybına uğrayacağımız bir gerçektir.

Deprem Bölgeleri Haritasına göre, yurdumuzun %92’sinin deprem bölgeleri içerisinde olduğu, nüfusumuzun %95’inin deprem tehlikesi altında yaşadığı ve ayrıca büyük sanayi merkezlerinin %98’i ve barajlarımızın %93’ünün deprem bölgesinde bulunduğu bilinmektedir. Sonuç olarak denilebilir ki, depremlerden her yıl ortalama 1.003 vatandaşımız ölmekte ve 7.094 bina yıkılmaktadır.”

 8


 Ülkemizde son 100 yıldır, 7 ve üzeri büyüklükte 12 deprem meydana gelmiş, bunların tarihlere göre sıralaması şöyledir:

 TARİH SAAT

21.12.39 01.57 20.12.42 16.03

YER BÜYÜKLÜK CAN KAYBI KONUT KAYBI

Erzincan 7.9 32968 116720 Erbaa 7 3000 32000

21.11.43 01.02.44 18.08.66 28.03.70 06.09.75 24.11.76 17.08.99 12.11.99 23.10.11 24.01.20

00.20 Ladik 7.2 05.22 Gerede 7.2 14.22 Varto 6.9 23.02 Gediz 7.2 12.20 Lice 6.6 14.22 Muradiye 7.5 03.01 Gölcük 7.6 18.57 Düzce 7.1 13.41 Van 7.1 20.55 Elazığ 6.8

4000 40000 3959 20865 2396 20007 1086 19291 2385 8149 3840 9232 17.480 73342 894 35519 644 17005 44 76

 30.10.20 14.51 06.02.23 04.17 13.24 20.02.23 20.04

Bu gerçekler apaçık önümüzde dururken, özellikle 99 Gölcük depremi tüm yıkıcılığı ve bizim hazırlıksızlığımız gözler önüne serilmişken, biz nasıl bir ders aldık ve ne gibi tedbirleri hayata geçirdik?

İzmir 7

K.Maraş 7.8

Elbistan 7.6

Defne 6.4 3

119 15 50.096 102000

 9


 99 Gölcük Depreminde özellikle şu konular şiddetle öne çıktı.

 1. Yapıların, binaların depreme dayanıklılık özellikleri, yani bulundukları coğrafi bölgenin, zemin şartlarının özelliklerine uygun olarak mevcut 2009 tarihli deprem yönetmeliğine göre projelendirilmeleri ve inşa edilmeleri gerekmektedir. Binaları inşa eden mühendisler, müteahhitler, ustalar, kalfalar buna çok dikkat edip uymalı, Devlet de kendi çıkardığı yönetmeliğe göre bu konulara nezaret ve kontrol görevini yerine getirmelidir. Yani

 Devlet’in öncelikli görevi vatandaşının güvenli yapılarda

yaşamasını temin etmek olmalıdır.

2. Daha önce inşa edilmiş ancak yıkılmamış hasarlı ya da ömrünü

tamamlamış binaların güçlendirilmesi ya da yenilenmesi bir

plana tabi olarak gerçekleştirilmelidir.

3. Özellikle Gölcük Depreminin ardından 30 yıl içinde bir İstanbul

Depremine hazır olunması konusu ağırlık kazandı. Bunun için bir takım tedbirlere baş vuruldu. Örneğin “Deprem Afet Konteynerleri” oluşturuldu ve 2500 kadar Konteyner 39 ilçesinde belli bölgelerinde konuşlandırıldı. Son bilgilere göre bu konteynerlerden halen şehirde 500 adet kaldığı basında yer almaktadır. Bunların içinde jeneratör, kırıcı ve delici alet, su tankı, kriko, kazma, çadır, baret, aydınlatma, yangın tüpü, halatlar gibi malzemeler bulunuyordu.

4. 2002 yılından itibaren bir rant ekonomisinin parçası olan Kentsel Dönüşüm adının verildiği bu yenilenme ya da güçlendirme projesinde İstanbul bir şantiye haline döndü ve on

 binlerce konut yapıldı. Bu konutlar ne derece beklenen İstanbul depremine hazırlıklı onu da bir Tanrı, bir de yapan müteahhitler biliyor.

5. Kentte semt semt Deprem Toplanma alanları seçildi ve işaretlendi. Bunların bir çoğuna da inşaat yapıldı.

6. Son olarak saptanan garipliklerden biri de İstanbul’da depreme dayanıksız olarak tespit edilerek yıkım kararı verilmiş ve yıkılmış olan kamu binalarının yerine yıkılan hastane ye da okul yerine AVM veya Rezidans yapıldığıdır.

 “Biz İstanbul Depremine hazırlanmıştık” diyen İçişleri Bakanının bahsettiği hazırlık da bu.

 10


 Öne çıkan konulardan çok önemli olan bir diğeri ise, deprem olduktan sonra yapılacak olan işler, sağ olarak kurtulanlar için “Barınma ve İaşe”, enkaz altında kalanlar için “Arama Kurtarma” ve yaralı ve hastalar için “Sağlık Hizmetleri” dir. Bu üç hayati hizmet için mutlaka önceden, aynen İstanbul’daki Konteynerler gibi hazırlanmalı ve teşkilatlanmalıdır.

4. AFAD

 (Bu bölüm Mart 2023 tarihli Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı Deprem Raporu’ndan alınmıştır.)

“1999 Marmara Depremi öncesinde afet yönetimine ilişkin sorumluluk Bayındırlık ve İskân Bakanlığına bağlı olan Afet İşleri Genel Müdürlüğü, İçişleri Bakanlığına bağlı “Sivil Savunma Genel Müdürlüğü” ve Başbakanlığa bağlı “Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü” arasında paylaşılmıştır. Ayrıca, sivil savunma, İl Sivil Savunma Müdürlükleri aracılığıyla il bazında da örgütlenmiştir. “

“Bu birimler, 2009 yılında yapılan düzenlemeyle kapatılarak görev ve sorumlulukları Başbakanlığa bağlı olarak kurulan Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) altında tek bir kurumda toplanmıştır. Ayrıca İl Sivil Savunma Müdürlükleri yerine İl Özel İdaresi bünyesinde Valiye bağlı İl Afet ve Acil Durum Müdürlükleri oluşturulmuştur. Kamu kurum ve kuruluşlarında bulunan Savunma Sekreterliği ve Savunma Uzmanlığı birimleri ise kaldırılmıştır”

“AFAD, 2018 yılında 4 No.lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile İçişleri Bakanlığına bağlanmış ve görevleriyle ilgili konularda kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler, yerel yönetimler, Türkiye Kızılay Derneği ve konu ile ilgili diğer sivil toplum kuruluşları, özel sektör ve uluslararası kuruluşlar ile işbirliği ve koordinasyonu sağlamakla yetkili kılınmıştır.”

“2011 yılında Türkiye Afet Risklerinin Azaltılması Platformu kurulmuştur Platform, ilgili kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, meslek kuruluşları, üniversiteler, yerel yönetimler, özel sektör, medya temsilcilerinden oluşan 73 kişilik üst düzey üyeden oluşmaktadır.”

“AFAD’ın teşkilat yapısı 9 Haziran 2022’de yayımlanan 103 Sayılı

11


 Kararname ile tekrar değiştirilmiştir. Günümüzde AFAD, merkez teşkilatının yanı sıra illerde doğrudan valiye bağlı İl Afet ve Acil Durum Müdürlükleri ile 16 ilde bulunan Afet ve Acil Durum Arama ve Kurtarma Birlik Müdürlükleri vasıtasıyla çalışmalarını yürütmektedir.”

“Ülkemizde yaşanan afetlerden elde edilen tecrübeler doğrultusunda afetlere etkin müdahaleyi sağlamak amacıyla 2014 yılında Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) hazırlanmıştır. 2014-2022 yılları arasında yaşanan afetlerden edinilen tecrübeler ve ihtiyaçlar ışığında TAMP 2022 yılında güncellenerek yayımlanmıştır. Planda 28 hizmet grubunun koordinasyon birimlerinin rolleri uzmanlık alanlarına uygun olarak tanımlanmaktadır. Ülkemizdeki afetlere müdahale süreci AFAD’ın koordinasyonunda TAMP yönergesi ile yürütülmektedir.”

AFAD internet sayfasındaki tanımı:

“Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), “afetlerin önlenmesi (AFETLER NASIL ÖNLENİRSE?)ve zararlarının azaltılması, afetlere müdahale edilmesi ve afet sonrasındaki iyileştirme çalışmalarının süratle tamamlanması amacıyla gereken faaliyetlerin planlanması, yönlendirilmesi, desteklenmesi, koordine edilmesi ve etkin uygulanması için ülkenin tüm kurum ve kuruluşları arasında işbirliğini sağlayan, çok yönlü, çok aktörlü, bu alanda kaynakların rasyonel kullanılmasını gözeten, faaliyetlerinde disiplinler arası çalışmayı esas alan iş odaklı, esnek ve dinamik yapıda teşkil edilmiş bir kurumdur.”

 “Başkanlığımız, illerde doğrudan valiye bağlı İl Afet ve Acil Durum

 Müdürlükleri ve 11 ilde bulunan “Afet ve Acil Durum Arama ve

 Kurtarma Birlik Müdürlükleri” vasıtasıyla çalışmalarını

 yürütmektedir.” (Raporda 16 il olarak geçmektedir ancak diğer 5 il

 hangisidir? Onu tespit edemedik)

 Bu iller sırasıyla şunlardır: Adana, Afyon, Ankara, , Bursa, Diyarbakır, Erzurum, İstanbul, İzmir, Sakarya, Samsun, Van.

“Afet ve Acil Durum Arama ve Kurtarma Birlikleri” bence AFAD’ın

 en önemli birimleri. Her ilde olması gerektiğine inanıyorum. Ama bu

 mümkün olmaması halinde 11 il yerine aşağıdaki illerde de teşkil

 edilmeleri gerek şarttır:

 12


 Burdur, Denizli, Aydın, Manisa, Kütahya (Gediz), Bolu, Düzce, Kocaeli,

 Karabük, Amasya, Tokat, Erzincan, Bingöl, Elazığ, Malatya, Adıyaman,

 Gaziantep, Şanlıurfa, Kahramanmaraş, Kilis, Osmaniye, Hatay.

 Bu 22 İlden çok ilginçtir, 10 adedi 6 Şubat depreminin etkilediği 10

 ildir. 11 ilden sadece Diyarbakır’da AFAD “Afet ve Acil Durum Arama

 ve Kurtarma Birliği” olduğunu görüyoruz. Bu da bir öngörüsüzlük

 değil de nedir?

 AFAD Teşkilat Yapısı

AFAD’ın Teşkilat Yapısı, resmi internet sayfasında şemada gösterilmektedir. Bu şemaya göre, 4 Genel Müdürlük ve bunlara bağlı 5’er 6’şar Daire Başkanlıkları yer almaktadır. Ancak, AFAD’ın resmi internet sitesinin “HAKKINDA” sayfasının altında bulunan “Görev ve Yetkilerimiz” başlığı altındaki görev başlıkları şemadaki teşkilat yapısı ile uyuşmamakta ancak benzerlikler göstermektedir.

Örneğin, Teşkilat Şemasındaki bence en önemli Genel Müdürlük “Afetlere Müdahale Genel Müdürlüğü” dür. Bu Gn. Md. bünyesinde, “Arama Kurtarma Dairesi” –ki muhtemelen illerdeki Arama Kurtarma Birlikler bu Gn. Md. e bağlıdır- Sivil Savuna Dairesi, Afet Yönetim Merkezi, Müdahale Planları Dairesi ve Uluslararası İnsani Yardım Dairesi bulunmaktadır.

Afetlere Müdahale Genel Müdürlüğünün başında bulunan Genel Müdür İsmail PALAKOĞLU’nun öz geçmişini özet olarak burada geçmeden yapamayacağım.

“İsmail PALAKOĞLU, 1972'de Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinde doğdu. Eğitimini Afşin İmam Hatip Lisesi'nde gerçekleştirdi, daha sonra ise lisans eğitimi için Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ne gitti. Palakoğlu yüksek lisansını Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri Bölümü Tasavvuf Anabilim Dalı’nda gerçekleştirdi.

2011’de Türkiye Diyanet Vakfı Genel Müdür Yardımcılığı görevine geldi. 2012’de ise aynı kurumda genel müdür oldu. 2016’da Diyanet İşleri Başkanlığı’nda Başkanlık Müşavirliği görevini üstlenmeye başladı. Mart 2018'de AFAD'ın Afetlere Müdahale Genel Müdürlüğü'nde başkan yardımcısı görevine atandı. 2019'da AFAD'ın "Gençlik ve Spor Kulübü" başkanlığı görevine getirildi. Ocak 2023'te

 13


 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzaladığı kararnameyle Afetlere Müdahale kısmında genel müdür statüsüne atandı. Palakoğlu, Diyanet İşleri Eski Başkanı Mehmet Görmez'in 2019'da kurmuş olduğu İslam Düşünce Vakfı kuruluşunun yönetim kurulunda yer aldı.

Palakoğlu, 2004 yılında kayınpederi olan Osman Hulusi Efendi hakkında Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi isimli bir kitap yazdı. Palakoğlu ayrıca Nakşibentlilik ile ilişkili Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi Vakfı’na ait Somuncu Baba Dergisi’nde de uzun süre yazarlık ve

 genel yayın yönetmenliği yaptı.” (Kaynak: Wikizero)

Yukarda okuduğunuz, özgeçmişte, yaptığı görev ile ilişkili herhangi bir kariyer öğrenimi görebiliyor musunuz?

Bu görevde üstün bir planlama ve koordinasyon yeteneği, öngörü ve personel yönetim becerisi gerekmektedir. Tüm felaket boyunca işittiğimiz ve halen de devam eden aksaklık ve eksikliklerin sorumlusu olan Genel Müdürlük bu Gn. Md. lüktür.

AFAD’ın Teşkilat Şemasındaki diğer genel müdürlükler şunlardır;

  Deprem ve Risk Azaltma Gn. Md. ğü (Bu Gn. Md. lüğün en önemli dairesi ise “Deprem Dairesi”dir.)

 Barınma ve Yapım İşleri Gn. Md. lüğü

 Yönetim Hizmetleri Gn. Md. lüğü

  AFAD Başkanı Görevleri:

b) Afet ve acil durum hallerinde müdahaleyi koordine etmek ve üst

 makamları bilgilendirmek.

 c) Sivil savunma arama ve kurtarma birlik müdürlüklerinin görev

 yerlerini, ilgili kamu kurum ve kuruluşları ve sivil toplum kuruluşları

 ile koordine ederek belirlemek.

 Planlama ve Risk Azaltma Dairesi Başkanlığı

 a) Ülke düzeyinde uygulanacak afet ve acil durum müdahale, risk

 yönetimi ve zarar azaltma planlarını yapmak veya yaptırmak.

 b) Muhtemel afet ve acil durum bölgelerini tespit etmek ve önleyici

 tedbirleri ilan etmek.

 14


 c) Zarara uğraması muhtemel yerlerin plan, proje ve imar esaslarını

 belirlemek.

 Müdahale Dairesi Başkanlığı

 a) Afet ve acil durum esnasında kamu, özel sektör ve sivil toplum

 kuruluşları, yabancı kişi ve kuruluşlara ait her türlü kaynakları

 değerlendirerek afet veya acil durumun etkilerini gidermeye yönelik

 müdahale çalışmalarını yürütmek.

 b) Başkanlık bünyesindeki afet ve acil durum yönetimi merkezini

 idare etmek.

 c) Kamu kurum ve kuruluşları ile illerde afet ve acil durum yönetimi

 merkezlerinin açılması ve yönetilmesini sağlamak.

 d) İtfaiye, arama ve kurtarma hizmetlerinin standartlarını

 belirlemek.

 e) İtfaiye, arama ve kurtarma hizmeti veren kurum ve kuruluşlarla

 işbirliği yapmak.

 f) Koruyucu ve kurtarıcı faaliyetleri planlamak ve yürütmek.

 İyileştirme Dairesi Başkanlığı

 a) Afet ve acil durum sonrası hayatın normale dönmesini sağlayıcı

 tedbirleri almak.

 b) Afet ve acil durum bölgelerinde geçici yerleşmeyi sağlamak,

 zarara uğramış kişilerin tedavi, iaşe, ibate, sosyal ve psikolojik destek

 hizmetlerini yürütmek.

 c) Afete uğramış yerlerin imar, plan, proje işlemleri ile bu alandaki

 hukuki işlemlerin yürütülmesinde kamu kurum ve kuruluşları ile

 koordinasyonu sağlamak, yapılan işlemleri denetlemek.

 d) Uluslararası acil yardımları yapmak ve kabul etmek.

 Sivil Savunma Dairesi Başkanlığı

 a) Kamu kurum ve kuruluşları ile özel kuruluşlarda sivil savunma

 hizmetlerini planlamak, uygulamak ve denetlemek.

 b) Her türlü silahsız koruyucu ve kurtarıcı tedbirleri, acil kurtarma

 ve ilk yardım faaliyetlerini planlamak ve yürütmek.

 c) Seferberlik ve savaş hazırlıklarında ihtiyaç duyulacak sivil

 kaynakları tespit etmek.

 d) Sivil savunma gayretlerinin halk tarafından desteklenmesi ve

 halkın moralinin korunmasını sağlamaya yönelik çalışmalar yapmak.

 15


 e) Kimyasal, biyolojik, radyolojik ve nükleer maddelerin meydana

 getireceği tehlikelere karşı alınacak önlemleri ve yapılacak çalışmaları

 tespit etmek ve bunlarla ilgili bakanlık, kamu ve özel kurum ve

 kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak.

 Deprem Dairesi Başkanlığı

a) Depreme hazırlık, müdahale, deprem riski yönetimi faaliyetlerini yürütmek.

b) Depremde zarara uğraması muhtemel yerler ile zarara uğramış

 yerlerin imar, plan ve proje işlemlerini yapmak.

c) Depreme hazırlık, müdahale ve iyileştirme aşamalarında kullanılabilecek kamu, özel ve sivil toplum kuruluşları ile yabancı kişi ve kuruluşlara ait her türlü kaynakların tespit ve etkin kullanımını sağlamak.

Felakete Uğrayan İllerde Dört Yıl Evvelki Deprem Tatbikatı

Dört yıl evvel, 9-10-11 Ekim 2019 tarihlerinde Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) kapsamında, Kahramanmaraş merkezli gerçek zamanlı ulusal deprem tatbikatı gerçekleştirildi.

“İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun talimatlarıyla start alan ve eş zamanlı olarak Ankara’daki AFAD Afet ve Acil Durum Yönetim Merkezinden takip edilen Türkiye’nin en büyük deprem tatbikatında senaryo gereği kentte meydana gelen 7,5 büyüklüğündeki depremde, okullar boşaltıldı, enkaz altında kalan vatandaşlar kurtarıldı. Adıyaman, Gaziantep, Kahramanmaraş ve Malatya depremden en çok etkilenen iller olarak ulusal seviyede, Kilis, Osmaniye ve Şanlıurfa az

 etkilenen iller olarak il seviyesinde tatbikatta yer aldı. Bu iller dışındaki 19 il ise birinci ve ikinci derece destek iller ile ulusal seviyede yardım eden iller olarak tatbikata katıldı.

Tatbikat Doğu Anadolu Fay Hattı'ndaki Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesinde 9 Ekim 2019 saat 13:22’de meydana gelen 7.5 şiddetindeki deprem senaryosu üzerine toplam 1413 personel, 1 helikopter, 271 araç, 1 arama ve kurtarma köpeğinin katılımıyla icra edildi.” (Bilgi AFAD Kahramanmaraş Web sayfasından alınmıştır).

Ayrıca “serbestiyet.com” isimli internet sayfasında da tatbikata ait yansımalar şöyle yer almış:

 16


 “Tatbikat saat 13.22’de Kahramanmaraş AFAD müdürlüğünden nöbetçi görevlinin depremi telsizle Ankara’ya “arz etmesiyle” başladı. Her şey bürokratik kurallara uygundu:

“İlimizde 7.5 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmiştir. AFAD Başkanlığı’nın bilgilerine arz ediyorum”

Sonra yine Maraş’ta başka bir görevli bu arzı başka bir yöneticiye arz etti:

“Deprem olduğu bilgisi ulaştı. İl afet koordinasyon kurulu üyelerinin toplanması konusunda emirlerinizi bekliyoruz, arz ederim.”

  Sonra tekrar nöbetçi görevli “sayın 4610’un emirlerini AFAD görevlilerine arz etti” ve hepsini görevlerinin başına çağırdı. Kahramanmaraş Valisi Vahdettin Özkan yürüyerek kriz merkezine girdi.”

İlk günün sonuçlarından herkes çok memnun kalmıştı.

İkinci günde afetin ardından ilk 72 saat sonrası canlandırılarak bu süreçte aktif olmayan hizmet grupları tatbikata dahil edildi.

Yardım malzemeleri yola çıkarıldı, çadırlar kuruldu, gün bitmeden yemek servisi ve diğer hizmetler başladı.

Kağıt üzerinde her şey çok iyi görünüyordu.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tatbikattan memnun kalmıştı:

“Sağlık Bakanlığı 5 dakika içerisinde buraya geldi. Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcımız 15 dakika içinde buraya intikal etti. Diğer çalışma grupları da üçü hariç 25 dakika içinde buraya intikal ettiler.” Dedi.

Bu tatbikatın belki de en ilginç tarafı, tatbikatta depremden zarar görerek yıkıldığı farz edilerek senaryoda yer alan “SaffronOteli”nin, 6

 Şubat’taki depremde gerçekten yerle bir olmasıdır.

Görevli insanlar var, mekanlar var, teşkilat var, alet edevat araç gereç var, niyet var, planlar var, görevler belli, ne olacağı da aşağı yukarı belli. Peki GERÇEK DEPREMDE neden bu tatbikattaki gibi yürümüyor olaylar? Çünkü başta bu mekanizmayı işletecek olan birimler, kişiler görevliler kalıyor deprem altında, depolar, resmi daireler, okular, Belediye Binaları yıkılıyor. Ve gerçek depremde 48 saat kimse gelmiyor.

Söz konusu tatbikatın üç gününe ait görüntülü haberler fotoğraflar geniş biçimde AFAD Kahramanmaraş’ın İnternet sayfasını kaplarken,

   17


 olayın gerçeği olan 6 Şubat depreminden tek paylaşılan AFAD’ın bölgede kurduğu Çadır İstatistiği yer almaktadır.

 5. Deprem Öldürmez Bina Öldürür

6 Şubat depreminde de birincil neden olarak “depreme dayanıklı” inşaatın yapılmaması, olarak önümüze çıkmıştır. Gerek inşaat sırasında gerek iskan sırasında, gerekse sonradan yapılan ölümcül

 yanlışlar, bu yanlışlara idarenin göz yumması ve zaman zaman yapılan “İmar Afları” bu acı sonuca öncelikle yol açmıştır. 1955-2002 yılları arasındaki 47 yılda 8 “İmar affı” gündeme gelmişken, 2002-22 yılları arasındaki 20 yılda 9 “İmar affı” yapılmıştır. K.Maraş depremi olmasaydı bir yenisi daha yoldaydı.

 Felaket sonrası manzara ise bize bunun böyle olduğunu da çok açık bir şekilde göstermiştir. Fotoğraflara bakınca göreceksiniz. Yerle bir, un ufak olmuş, iskambil kağıdı gibi çökmüş ya da, blok halinde sırt üstü yatmış yapıların hemen yanında hafif sıyrıklar ya da orta hasarlarla ayakta kalmış yani içindeki insanı korumuş, yaşatmış olan binalar da mevcuttur. Buna en çarpıcı örnek yerle bir olan sadece levhası kalan Adıyaman Belediye Başkanlığı binasının yanı başında yer alan “Komagene Kültür Merkezi” dir. Tüm dış cephesi “Cam” olan bu binanın hiçbir yerinde çatlak bile yoktu. Ayakta kalan diğer bir bina ise Mimar ve Mühendis Odası Binasıydı.

Çünkü çöken binaları neredeyse hepsinin ortak özellikleri, temel olmayışı, taşıyıcı elemanların bilimsel gereklere uygun olarak yapılmayışı (yani kolon, kiriş betonunun uygun kalitede olmayışı, demirlerinin uygun vasıfta nervürlü yeterli ölçüde ve bağlantılarının uygun şekilde olmayışı, zemin kolonlarının temelle bağlantılarının olmayışı, bazı alt kat taşıyıcı elemanlarının alan açmak için kesilmiş olması! Binaların uygun zemine inşa edilmemiş olmaları, sıvılaşmaya müsait zeminlere inşaat yapılması ve en son olarak da tespit edilmiş “Sakınım Zonları” üzerine inşaat yapılması) olarak söyleyebiliriz.

 Buraya bu destekleyici bir istatistiği koymak zannederim konunun anlaşılması için faydalı olacaktır. Son 20 yılda Japonya’da meydana

18


 gelen 7 ve üzeri büyüklükteki depremler ve can kayıpları çizelgesini sunuyorum.

  6. 99 Gölcük Depremi Sonrasında TSK’ndeki Çalışmalar

(Bu bölümdeki yazılar, Savunma ve Havacılık Dergisinde 2000- 2010 yılları arasında yayınlanmış olan benim çalışmalarımdan alınmıştır)

Özel Kuvvetler Komutanlığı Doğal Afet Arama Kurtarma (DAK) Taburu

“17 Ağustos 1999 günü saat 03.01 de Gölcük merkezli olarak meydana gelen 7.8 büyüklüğündeki depreme arama ve kurtarma faaliyetleri sonraki en önemli zaman aralığının ilk 24 saat olduğu görüldü. Bu zaman zarfında enkaz altında kalan depremzedelerin canlı kurtarılma olasılığı yüksektir. 31 Mayıs 2000 tarihinde, Ankara’da Güvercinlik’te

19


 Org. Eşref Bitlis Kışlasında bir etkinliğe katılmıştık. Bu etkinlik Özel Kuvvetler Komutanlığı bünyesinde kurulmuş bulunan “Doğal Afet Arama Kurtarma Taburunun” Devlet erkanına ve kamuoyuna tanıtım etkinliği idi. Söz konusu faaliyete Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer, TBMM Başkanı Yıldırım Akbulut, Genelkurmay Başkanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu, Başbakan Yardımcıları Devlet Bahçeli, Hüsamettin Özkan ve Kuvvet Komutanları katılmışlardır. Org. Kıvrıkoğlu, konuşmasında Gölcük, İzmit, Adapazarı, Düzce depremlerinde 64.000 TSK personelinin görevlendirildiğini ifade ederek, 99 Depreminden alınan dersler ışığında ileriye dönük çalışmalara derhal başlanıldığını ve KKK’lığı genel koordinatörlüğünde 17 Afet Bölge Komutanlığı ve bu komutanlıkların sorumluluk sahalarının saptandığını söylemiştir. Etkinliğin yapıldığı tarihte Özel Kuvvetler Komutanı olan Tümg. Engin Alan ise kurulan Doğal Afet Arama Kurtarma (DAK) Taburunun, 6’şar DAK Timinden oluşan 3 DAK birliğinden teşkil edildiğini, her DAK timinde bir Tim Komutanı, bir Dinleme Arama uzmanı, iki Kurtarma Uzmanı ve iki Acil Müdahale Uzmanı bulunmakta olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca her DAK birliğinde 3 köpekli bir Kurtarma Köpek Kısmı bulunmaktadır. Timlerin yapacakları Arama Kurtarma faaliyetleri özelliklerine göre çok geniş bir malzeme ve teçhizat envanteri de mevcuttur.” (S&H Dergisi)

İstihkam Okulu Doğal Afet Arama Kurtarma (DAfAK) Eğitim Merkezi

4 Mart 2005 tarihinde, Dergim, Savunma ve Havacılık adına, Komutanlığını Harbiye’den sınıf arkadaşım olan Tümg. Eyüp Kaptan’ın yaptığı İstihkam Okulu ve Eğitim Merkezini ziyaretim esnasında, burada bir Doğal Afet Arama Kurtarma (DAfAK) Eğitim Merkezinin oluşturulduğunu gördüm ve bu konuda görev alacak birliklerin eğitimlerinin burada yaptırıldığını da gözlemlemiş oldum.

1999 Gölcük depremi sırasında İstihkam Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığınca oluşturulan bir çalışma grubu, bölgede faaliyet gösteren yerli ve yabancı kurum ve kuruluşlara mensup ekiplerin çalışmalarını yerinde incelemiş, yapılan bu incelemeler ışığında; 15 Kasım 1999 tarihinde İstihkam Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığı bünyesinde DAfAK birliği teşkil edilmiştir.

20


 DAfAK birliği, İstihkam Okulu Öğretim Başkanlığı Arama Kurtarma Kurulu’nca teşkil edilen bir karargah, beş DAfAK timi ve hava ulaştırma unsurundan oluşmaktadır.

Arama Kurtarma Kurulu’nun görevi; barış şartlarında doğal afet yardım harekatı konusunda tüm istihkam subay, astsubay, uzman erbaş, erbaş ve erlerine temel seviyede, uzman arama kurtarma birliklerinde görev yapacak TSK personeline de ihtisas seviyesinde eğitim ve öğretim yaptırmaktır.

Bir DAfAK timi; toplam 12 uzman personelden oluşmaktadır. Yabancı ulusların arama kurtarma teşkilatlarında kullanılan modern teçhizat incelenmek suretiyle, maksada en uygun olanlar KKK’nca temin edilerek timlerin teçhizat ihtiyacı karşılanmıştır.

Yabancı ulusların arama kurtarma teşkilatlarında kullanılan modern teçhizat incelenmek suretiyle, maksada en uygun olanlar KKK’nca temin edilerek timlerin teçhizat ihtiyacı karşılanmıştır. Bu teçhizat, afetzedelerin aranması, bulunması, kurtarılması, ilk tedavilerinin yapılarak tahliye edilmesi maksadıyla kullanılan, hassas arama yapabilen titreşim sensörleri, küçük kameralar, elektrikli ve akaryakıt ile çalışan kesici, delici, kırıcı teçhizat, kompresörler, hidrolik kaldıraçlar ile kişisel teçhizat ve gerekli araçlardan oluşmaktadır. 3.000m2lik açık alanda; doğal afetler yardım harekatı eğitimlerinin uygulamalı olarak yapılabileceği; çadırkent model eğitim alanı, deprem etkilerinden korunma istasyonu, deprem simülatörü, çok katlı enkazdan tahliye istasyonu, yatay bina modelinde standart geliştirme istasyonu, mekanik eğitim istasyonu; takım ve bölük tatbikat sahası, yangından kurtarma, sel ve su baskınlarından kurtarma eğitim alanları, arama kurtarma köpek kulübeleri, köpek eğitim alanlarından oluşan uygulamalı eğitim tesisleri bulunmaktadır.

Nisan 2000’den, bugüne kadar (04 Mayıs 2005’e kadar) açılan 25 dönem doğal afet yardım harekatı ve arama kurtarma kurslarında 256 subay, 302 astsubay ve 219 uzman çavuş olmak üzere toplam 777 askeri personele eğitim verilmiştir.” (S&H Dergisi)

Bu harika oluşum Tümgeneral Eyüp Kaptan’ın, Tuğgeneral Rütbesi ile 1998-2000 Yılları arasında gene İstihkam Okulu Komutanı iken 1999 Gölcük Depremi üzerine isabetli öngörüsü ile meydana çıkmıştı. İstihkam Okulu ve eğitim Merkezinde oluşturulan Arama Kurtarama

21


 Kurulunca bir depremde enkazda kazazede aramanın eğitimleri yapılmakta ve personel yetiştirilmekteydi. Personel ile birlikte en önemli arama unsurlarından olan “Arama Köpekleri” de bu merkezde eğitiliyorlardı. Tümg. Eyüp Kaptan bu maksat ile enkaz simülasyonunun altına güvenlikle tüneller hazırlayarak, bu tünellerde bulundurulan kazazede personelin bulunması için köpeklerin eğitimini sağlıyordu. Bununla da kalınmamış 99 Gölcük depreminden alınan dersler çerçevesinde hazırlanan “TSK Doğal Afette Yardım Talimnamesi” hazırlanmış ve Genelkurmay başkanlığınca onaylanarak 2000 yılında basımı ve dağıtımı sağlanmıştır. Bu talimname ve EMASYA/DAfYAR planları Planları yürürlükte olsaydı ilk andan itibaren TSK emir beklemeden bölgede olacaktı.

TSK’dan bu görev alınınca İs. Ok. Ve Eğt. Mrk. Deki DAfAK eğitim merkezi işlevsiz kaldı.

Bu noktada strasam.com Stratejik Araştırma Merkezi internet sayfasında 13 Şubat 2023 tarihli Mustafa Balcı (E. Alb) imzalı “Doğal Afetlerde Askeri Birliklerin Kullanılması ve DAFYAR Planları” başlıklı yazıda şu bilgilere yer verilmiştir;

“Bu çalışmalara paralel olarak ani olarak meydana gelebilecek herhangi bir doğal afete süratle müdahale edebilmek amacıyla, tugay komutanlıklarınca bir tabur, Doğal Afet Yardım Birliği (DAfYAR) şeklinde görevlendirilmekteydi. Ayrıca TSK tarafından yapılacak yardımların koordine edilmesini sağlamak amacıyla DAFYAR planına uygun olarak bölgeden sorumlu Ordu ve Kolordu Komutanlığı (Deniz

 ve Hava’da eşiti komutanlıklar) tarafından görevlendirilecek birlik komutanı, “Doğal Afet Bölge Komutanı” olarak tanımlanmıştır”.

“KOCAELİ Depreminde, Deprem Bölgesi Lojistik Destek Üssü Koordinasyon Merkezi (DBLDÜKM) kurulmuştu. Ayrıca deprem bölgesinde ilgili il ve ilçelerde bu merkeze bağlı “Lojistik Destek Komuta Merkezleri (LDKM)” kurulmuştu. Bunun dışında dış yardımların teslim alınması ve kayıtlarının tutulması için “İnsanî Yardım Kabul Merkezi” ve “İnsanî Yardım İleri Kabul Merkezi” tesis edilmişti. Ayrıca yurt içi yardım toplama merkezleri kurulmuştu. Afet Bilgi Sistemi vasıtası ile ihtiyaç duyulan malzeme listeleri bilgisayara işlenmiş, mevcut depolardan ihtiyaç merkezine sevki sağlanmıştı. Deprem Bölgesi Lojistik Destek Üssü Koordinasyon Merkezi

 22


 birbirleriyle koordineli çalışan bir mülkî ve bir askerî personel tarafından yönetilmiş ve afet bölge koordinatörlüğü ihtiyaçlarına hizmet etmişti.”

“O dönemde kurulan 12 Doğal Afetler Arama Kurtarma Taburu her türlü hava ve arazi şartlarında, yurt içi ve yurt dışında kendisine verilen tüm arama ve kurtarma görevlerini başarı ile yerine getirmiş ve yeniden teşkil edildiğinde de aynı görevleri yine aynı hassasiyetle yerine getirebilir. DAK taburlarının sayısı ihtiyaca göre artırılabilir,

 personeli belirlenip standart kuruluşlarındaki görevleri devam ederken yapılacak planlama ile doğal afet arama ve kurtarmaya yönelik eğitimleri de tamamlanarak göreve hazır halde hazır tutulabilir.”

“Doğal Afetler Arama Kurtarma Taburu; Tabur Karargâhı ve 3 adet DAK Birliğinden meydana gelmiştir. Her DAK Birliğinde ise Birlik Karargâhı, Arama Köpek Kısmı ve 6 DAK Timi mevcuttur. DAK Timi, Tim Komutanı, Dinleme ve Arama Uzmanı, 2 adet Kurtarma Uzmanı, 2 adet Acil Müdahale Uzmanı, olmak üzere 6 kişiden meydana gelmekteydi. - Alarmın verilmesi ile hazırlıklarını tamamlayarak, süratle afet bölgesine intikal etmeye hazır hâle gelebilir.”

 Afet konusunda en eski Kanun 15/5/1959 tarih ve 7269 sayılı “Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısı ile Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun”dur. Bu kanun da bir çok değişikliğe uğramıştır. Değişikliğe uğramayan ve sonradan çıkarılan yönetmeliklerde de yer alan iki madde ise Vali ve Kaymakamların yetki ve sorumluluklarına ilişkin olanlardır.

2013 yılında 2013/5703 tarih ve sayılı Bakanlar Kurulu kararında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep T. Erdoğan imzası ile “Afet ve Acil Durum Müdahale Hizmetleri Yönetmeliği” yayınlanmış ve bu yönetmeliğin 30. Maddesinde “Askeri Birlik ve Komutanlıkların görev ve sorumlulukları” başlığı altında yer almıştır. Bu maddenin (2) fıkrasında “Askeri birlik ve komutanlıklar bu Yönetmelik gereğince düzenlenecek afet müdahale planlarında verilen görevleri eksiksiz yerine getirmekten, kendilerinden istenilen her türlü personel, araç, gereç ve teçhizatı zamanında vermekten sorumludurlar.” İfadesi yer almaktadır. Bu yönetmelik gereğince DAfYAR planları yürürlükte

23


 kalmış, DAK Taburları bulunmaya devam etmiştir.

Ta ki 23 Şubat 2022 tarih ve 5211 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile yayınlanan “Afet ve Acil Durum Müdahale Hizmetleri Yönetmeliği” yayınlanana kadar.

Bu yönetmeliğin “Afet ve acil durumlara müdahalede işbölümü” başlıklı 22. (1) Maddesinin içinde yer alan 11 konu içerisinde Milli Savunma Bakanlığı “YER ALMAMAKTADIR”.

Bu yönetmeliğin “Genel görev ve sorumluluklar” başlıklı 24. Maddesinin (5) nci fıkrasında “Destek çözüm ortağı Bakanlıklar (MSB bunlardan biridir) personel, araç, gereç, ekipman sağlamaktan ve gerekli görüldüğü takdirde kendi bünyelerinde Afet Yönetim Merkezi kurmak ve çalıştırmakla sorumludurlar” demektedir.

Bu yönetmeliğin “Ana ve destek çözüm ortaklarının görev ve sorumlulukları” başlıklı 25. Maddesinin (9) ncu fıkrasında “Milli Savunma Bakanlığı yer almakta ve çok açık olmayan ifadeler Afet öncesinde ile kendi planlamalarını bu yönetmeliğe uygun olarak yapılan afet müdahale planlarına uyumlu olarak yapmaları, Afet sırasında verilen görevleri eksiksiz yapmaları, kendilerinden istenilen personel araç gereç, ve teçhizatı zamanında vermeleri istenmektedir.

Bu yönetmenliğin 26. Maddesi gene Vali ve Kaymakamların görev ve sorumlulukları aynen 7269 sayılı kanunda yazılı olduğu gibi ifade edilmektedir.

Bu yönetmenliğin “Görevlendirme” başlıklı 31. Maddesinde ise, Acil durum hallerinde görev yapacak kurum ve kuruluşları belirlemeye Cumhurbaşkanı yetkilidir, demektedir.

Buradan da görüldüğü gibi, Milli Savunma Bakanlığı, yani Türk Silahlı Kuvvetleri, “Afet ve Acil Durumlara Müdahale” görevlerinde “Gençlik ve Spor Bakanlığı” seviyesine statüsüne indirgenmiştir.

Burada esas sorun, 23 Şubat 2022 tarihli Cumhurbaşkanı kararnamesi ile TSK nin tamamen bu görevin dışına alınması ve görevin İçişleri bakanlığına verilmesiyle tamamen tecrübesiz, liyakatsiz, eğitimsiz ve yetersiz olmaları sebebiyle bu görevin altında kalmalarından kaynaklanmaktadır. Eğer Ülkenin her tarafındaki Belediyelerin Arama

24


 Kurtarma ekipleri, Yurt Dışı ekipler, bazı STK’lar olmasa idi sonuç daha korkunç olabilirdi.

TSK Seyyar Cerrahi Hastane Projesi

“Türk Silahlı Kuvvetleri 2000’li yılların başından itibaren Seyyar Cerrahi Hastane (Mobil Hastane) ihtiyacını gündeme getirmiş ve tedarik yollarını aramaya başlamıştır. 2006’yılında ihale süreci başlamış, 2008’de ihale sonuçlanmış ve 2010 yılına ise Seyyar Hastane teslim aşamasına gelmiştir.

04 Ekim 2010 tarihinde söz konusu hastane Ankara’da 4ncü Kolordu Komutanlığında hastane kurulmuş olarak teslim töreni yapıldı.

Törene Milli Savunma Bakanı M. Vecdi Gönül, Sağlık Bakanı Recep Akdağ, SSM Müsteşarı Murad Bayar, KK Lojistik Komutanı Korg. Eyüp Kaptan, HvK Lojistik Komutanı Hv. Korg. Mehmet Erten, 4ncü Kolordu Komutanı Korg. Yaşar Güler, Genelkurmay Genel Plan Prensipler Başkanı Korg. Emin Alpman, Genelkurmay Lojistik Başkanı Hv. Korg. Rıdvan Ulugüler, TSK Sağlık Komutanı Korg. Orhan Akbaş ve diğer ilgililer katıldılar.

Törenin başlangıcında Gülhane Askeri Tıp Akademisi Harp Cerrahisi Bilim Dalı Başkanı Prof. Hv. Tbp. Alb. Ali İhsan Uzar seferde, iç güvenlik harekatında ve doğal afetlerde süratli ve etkin bir şekilde sağlık hizmeti verilmesi maksadıyla temin edilmiş olan 30 yataklı ‘Seyyar Cerrahi Hastane’ ve ‘Mobil İlk Yardım İstasyonu’ hakkında bilgi sunumunda bulundu.

Alb. Uzar, ‘Mobil İlk Yardım Ünitesi’nin muharebede Tugay Seviyesinde bir birliğe sağlık desteği verebilecek Muharebe Destek Hastanesi olduğunu belirtmiş ve taktik araçlarla taşınan konteyner ve çadırlardan oluşan hastanenin modüler yapısı sayesinde 18, 30 ve deprem ve afet durumlarında 60 yatak kapasitesine ulaşabildiğini ifade etmiştir. Aynı anda iki ameliyatın yapılabildiği ve altı yoğun bakım hastasının ventilatöre bağlı olarak izlenebildiğini sözlerine ekleyen Alb. Uzar, hastanenin bütün üniteleri ve çadırları ile birlikte kurulumu için 3.500 m2 alana ihtiyaç duyulduğunu da ilave etmiştir. Alb. Uzar sözlerine şöyle devam etmiştir:

“Seyyar Cerrahi Hastane bir Kolorduya sağlık desteği verebilecek niteliktedir. 10 adet konteyner ve 10 adet çadırdan oluşan ana tedavi

25


 kısmında aynı anda dört büyük ameliyat yapılabilmekte, altı yoğun bakım hastası ventilatöre bağlı olarak izlenebilmekte, 30 yatak kapasitesine sahip olmakla birlikte gerektiğinde 60, deprem gibi afet durumlarında 200 yatak kapasitesine ulaşabilmektedir. Mobil İlk Yardım İstasyonunda bulunan bütün ünitelere ek olarak diş ünitesi, dekontaminasyon, tıbbi cihaz bakım ve morg ünitelerine sahiptir. Bütün üniteleri ve araçları ile birlikte kurulumu için 7.000 m2 bir alana ihtiyaç vardır.

TSK Sağlık Komutanlığına bağlı Sıhhıye Alayı bünyesinde görev yapacak ve toplam 38 konteyner ve 42 çadırdan oluşan her iki hastaneden Seyyar Cerrahi Hastane, acil bölümü 2 saat içinde olmak üzere bütün üniteleri ile 3 saat içinde, Mobil İlk Yardım İstasyonu acil bölümü 1 saat 15 dakika içinde olmak üzere bütün üniteleri ile 2 saat içinde göreve hazır hale getirilmektedir. Sefer durumunda her iki hastanede 31’i tabip, 39 subay, 49 astsubay, 24 sivil memur ve 111 erbaş ve er olmak üzere toplam 223 personel görev yapacaktır. Hastane -32° ve +49°C aralığında hizmet verebilmektedir.” (S&H Dergisi)

Görüldüğü gibi Silahlı Kuvvetler, 99 Depremi sonrasında kendisine düşen görevleri saptamış ve bu görevlerin zamanında ve eksiksiz yerine getirilebilmesi için gerekli teşkilatlanmayı, eğitimi ve kadrolaşmayı gerçekleştirmiştir.

7. Doğu Anadolu Fay Hattındaki Tehlikenin Önceden Bilinmesi

Ülkemizin bir Deprem Ülkesi olduğu konusundaki verileri AFAD kaynaklarına dayanarak ifade etmiştik. Bu verilere göre İki ana Fay Hattından (FH) Kuzey Anadolu FH nın Gölcük Depremini oluşturduğu bilinmekte. Bir büyük tehlike gösteren FH ise Doğu Anadolu FH dır. Deprem Bilimci Prof. Dr. Naci Görür 06 Ekim 2019 tarihinde CNN Türk’te yaptığı açıklamasında şöyle diyor.

“Bir diğer şu Doğu Anadolu Fayı, burada bir uyarıyı yapmak istiyorum. Bakın. Bu fay uzun zamandır suskun. Kuzey Anadolu Fayı (KAF) enerjisini büyük ölçüde boşalttı İstanbul’un kapılarında duruyor. Ama Doğu Anadolu Fayı (DAF) uzun zamandır suskun. Yukarda Bingöl ve civarında depremler oldu ama Maraş civarında 1500’lü yıllardan beri deprem olmadı. Malatya Elazığ arası. İTÜ de yapılan araştırmalarda

26


 Malatya fayı hakkında uyarı verdi arkadaşlar bunu da yayınladılar. Burada enerji birikiyor fazla dikkatli olunmalı diye. Mesela Kahramanmaraş ve çevresinde, mesela Elazığ Bingöl arasında Sivrice ve ya Adıyaman Elazığ arasında. Buralarda tarihte de büyük depremler var. Artık bunların tekerrür periyodu artık dolmak üzere. Buralarda ciddi tedbirler alınması gerekiyor. Hatay bölgesi bizim ciddi şekilde deprem beklediğimiz bir bölge. Bu fay da çalışmaya başlarsa üst üste seri depremler üretebilir. 7 ve üzeri depremler görülebilir. Buralara şimdiden hazırlıklı olmak lazım. Bize sorarlarsa biz nerelerde hangi büyüklükte ve hangi zaman dilimlerinde depremler olabilir. Biz söyleriz. Ama biz depremin olmasını bekliyoruz. Hükümet bizden istesin, nerede ne zaman ne büyüklükte deprem olur biz yerlerini gösterelim.”

Prof. Dr. Naci Görür’ün bu ikazından, 3,5 ay sonra 24 Ocak 2020 tarihinde söylediği yerde Sivrice, Elazığ’da 6.8 büyüklüğünde deprem meydana geliyor ve de 44 vatandaşımız hayatını kaybediyor.

Prof. Naci Görür, 24 Ocak Elazığ depreminden 2 gün sonra 26 Ocak 2020’de gene CNN Türk’te bu sefer şu konuşmayı yapıyor;

“Şimdi aynı fay üzerinde deprem olasılığı olan başka yerler de var. Örneğin Kahramanmaraş’ın Türkoğlu yöresi, burada en son deprem 1513. Dolayısı ie uzun bir süre geçmiş orada da deprem olabilir. Şimdi bu Sivrice depreminin bir özelliği var bu fayın harekete geçtiğini gösterdiği gibi, bu fayın da Kuzey Anadolu Fayına (KAF) benzer özellikler gösterebilir. Bu fayda bundan sonra belirli zamanlarda büyük depremler üreterek enerjisini boşaltabilir. Bu şu demektir KAF’na gösterdiğimiz önemi ve dikkati DAF’na da göstermemiz gerekebilir. Bir de yetkilileri uyarmak istiyorum, bu depremden sonra Sivrice Gölü, Malatya Adıyaman hatta Kahramanmaraş yöresine artık dikkatli bakmak lazım. Kahramanmaraş’ta en son 1513 de 7.4 büyüklüğünde bir deprem olmuş. Demek ki 500 yıl geçmiş. Buralara da dikkat etmek lazım. Dikkat edip ne yapacağız şimdiden zarar azaltıcı özel önlemlere baş vuracağız.”

Kahramanmaraş İYİ Parti İl Başkanı Ahmet Çabukel’in 03 Ağustos2022’tarihinde yaptığı Basın Açıklaması;

“Deprem. Her gün yaşıyoruz, her gün hissediyoruz. Her gün daha da 27


 korkmaya başladık. Her gün Kahramanmaraşlılar olarak daha da paniklemeye başladık. Bu paniğin karşısında, ne yapacağımızı, nasıl bir yol izleyeceğimizi maalesef bilmiyoruz. Kıymetli yöneticilere buradan sesleniyoruz, bakın artık deprem kapımızda değil, deprem tam ayaklarımızın altında DAF hattı ve Kahramanmaraş’ta 2011 yılında keşfedilen iki fay hattı üzerinden iki büyük deprem bekleniyor. Bunu uzmanlar her platformda açık açık söylüyor. Diyorlar ki, iki tane büyük fay hattı var. Kahramanmaraş’ta 500 yıldır bu iki Fay Hattında deprem olmadı. Çok fazla enerji birikti. Bu nedenle 7 şiddetinin üstünde bakın yanlış duymuyorsunuz 7 şiddetinin üstünde bir deprem bekliyoruz diyorlar. Biz de buna istinaden ilim adamlarının söylemiş olduğunu, Sn. Valimiz başta olmak üzere, Kahramanmaraş’ın Büyük Şehir BB na, kıymetli belediyelerimize, AFAD Bölge Müdürlüğümüze ve Kahramanmaraş’ın alt yapısı ile sorumlu her kimse, her bir STK’na, her bir Siyasi kuruluşa buradan sesleniyoruz. Kahramanmaraşlı olarak bizler depreme hazır değiliz.”

Yukardaki iki örneğe bakacak olursak, (ki daha bir çok örneği var) 6 Şubat 2020 tarihinde meydana gelen Kahramanmaraş depreminin bağıra bağıra geldiği görülmektedir. Buna rağmen DAF hattı üzerinde hiçbir ciddi önlem Devleti her seviyede ele geçirmiş olan Hükümet yetkilileri tarafından alınmamıştır.

Ölümlerden ve yıkımların bu derecede felaket seviyesinde olmasından onlar sorumludur.

8. Kahramanmaraş Pazarcık Depremi, 6 Şubat 2023, Saat 04.17

6 Şubat 2023 günü İstanbul’da kardeşimi ziyaretim sırasında saat 05.30 da kalkarak, Kayseri’de İzmir uçağına yetişecek olan eşimi uyandırmak üzere telefon ile aradım. Telefona çıkan eşime günaydın deyince bana “senin bir şeyden haberin yok galiba” dedi. Neden haberim yok? diye sorunca, “Deprem oldu çok kuvvetliydi, burada herkes dışarda” deyince başımıza gelen büyük felaketi haber almış oldum.

İnternetten depremle ilgili haberleri incelemeye başladım bu arada “USA TODAY” sayfası depremin büyüklüğünü 7.8 olarak veriyordu.

Bu bölümde, bu büyüklükte bir deprem felaketi karşısında Doğal Afet’e Müdahale Konusunda tek yetkili ve sorumlu makam olan

28


 AFAD’ın hareket tarzı irdelenecektir. Bilgiler AFAD’ın internet sayfasında yer alan “DUYURULAR” dan alınmıştır.

AFAD’ın 04.44’de yayınladığı ilk duyuruda ise, Deprem’in büyüklüğünü 7.4 olarak bildirmiştir. Duyuruda depremin afet seviyesini S4 (Seviye 4) olarak bildirmiş (en yüksek seviyedeki afet), Sağlık Afet Koordinasyon Merkezi (SAKOM)’nden aldıkları bilgilere dayanarak can kaybı sayısını an itibariyle 76, yaralı sayısını 440 olarak kaydetmiştir. AFAD ayrıca Dışişleri Bakanlığı ile yapılan görüşmelerde ERCC üzerinden kentsel arama ve kurtarma alanında uluslararası yardım çağrısında bulunulmuştur. Bölgeye gönderilen ekiplerin nakliyesi için Genkur. Bşk. lığından dan iki uçak görevlendirilmiştir.

6 Şubat 2023 1. Gün

AFAD 1 NOLUDuyurusunda Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) kapsamında tüm illerdeki ve merkezdeki afet gruplarının toplandığını ve tüm ekiplerin bölgeye sevk edildiği kaydedilmiştir. Bu duyuruda saat grubu yoktur. (Tahminen 05.00 civarında olabilir)

05.45 saatli2 NOLUDUYURU da ise ilk iki duyurudakiler ile aynı ifadeler yer almıştır.

06.30 saatli 3 NOLUDUYURU da bir evvelkini aynısı olarak yayınlandı.

10.00 saatli 4 NOLU DUYURU da alınan bazı tedbirlerin listeleri yayınlanmış, “BÖLGEYE” sevk edilen “mobil baz istasyonları, jeneratörler, uydu iletişim terminalleri, il müdürlükleri bünyesinde kurulan ekipler, arama kurtarma personelleri, araç, iş makinası, 130 kişilik JAK grubu, seyyar mutfaklar, battaniye v.s. sıralanmıştır. “BÖLGE” diye belirtilen coğrafyadaki illerin toplam yüzölçümü 99.429 km2 ve 13 Milyon nüfusu kapsamakta. Bu yüz ölçümü ile 32 Avrupa ülkesinin her birinden daha büyük bir alana sahip. Örneğin Macaristan’ın yüzölçümü 93.030 km2. Bir çoğunun nüfusundan da fazla. Gene örneğin Macaristan’ın Nüfusu 9.9 Milyon.

Bölge denen yerde 11 İl yani Vilayet vardır. Bu “Bölge”ye arama kurtarma personeli, malzeme araç gereç sevk edilirken, ihtiyaç durumuna göre noktasal sevklerin yapılması gerekmez miydi? Ya da adı geçen bölgede bir Lojistik Üs mü oluşturulmuştur. Sevkiyatlar

29


 orada toplanıp oradan illere gönderileceklerdir? Hayır böyle bir şey de söz konusu değildir. Esasen ulaşım kısmen felçtir. Hatay Hava Alanı, yapılmaması gereken bir yere Amik ovasında bir göl üzerine yapıldığından pist yarılmış kullanılamaz haldedir. Bölgeye gelen otoyollar hasar görmüş bulunmaktadır. Ancak Adana hava alanı kullanılabilmektedir.

14.30 saatli 5 NOLU DUYURU da can kaybı yaralı ve yıkılan bina sayıları artmakta, Genelkurmay Başkanlığı tarafından 6 adet A400M, 5 adet C130, 7 adet C235 uçak ile İstanbul, Ankara ve İzmir’den bölgeye personel sevkiyatı planlanmış, 6 uçak bölgeye ulaşmıştır. Malatya’ya 500 komando ve 600 asker gönderilmiştir. Jandarma Genel Komutanlığı’ndan Adana’ya 200 asker gönderildiği ifade edilmektedir. Duyurunun ifadelerinde bile bir acemiliğin bir dağınıklığın işaretleri görülmekte. Malatya’ya 500 Komando, 600 asker gönderilmiş. Sanki Komandolar asker değil. JGnK lığından Adana’ya 200 asker gönderilmiş. Bu birlikler nereden hangi komutanlıktan, nereye gönderildiğinde dair bir bilgi bulunmamakla, hangi görevi yapacakları konusunda da bir açıklama yoktur.

15.35 saatli 6 NOLU DUYURU da Pazarcık depreminin büyüklüğü 7.4 den 7.7 ye düzeltilmiştir. Ayrıca saat 13.24 de Elbistan merkezli ve 7.6 büyüklüğünde bir depremin daha olduğu bilgisi yer almıştır. Bu deprem esnasında eşim kayseri Erkilet Hava Meydanında bir Sunexpres uçağında pistte taksi halinde idiler. Uçak deprem esnasında durmuş ve pisttin kontrolünden sonra kalkış yapmıştır. Eşim bu esnada uçağın kanatlarının ilginç şekilde sallandığını gördüğünü anlatmıştır.

17.00 saatli 7 NOLU DUYURU da tekerrür eden bilgilerin dışında sadece kayıpların sayılarında giderek artan değişiklikler ve 50 ülkeden 62 ekibin arama kurtarma amacı ile yardım teklifi mevcuttur.

21.15 saatli 8 NOLU DUYURU Afet Bölgelerine 30 vali ve 47 kaymakam görevlendirilmiştir. (Ne iş yapacaklar belli değildir) Bölgede görevlendirilen toplam arama ve kurtarma personel sayısı 9698, AFAD Gönüllüsü ve Destek Ekiplerinden personel sayısı 9876, araç sayısı 216, iş makinesi sayısı 1.511‘dir.

(Bugün akşama kadar tüm vilayetlerdeki bölge halkı çevrelerinde hiçbir yardım veya müdahale ekibini görmediklerini ifade

30


 etmektedirler)

7 Şubat 2023 Salı 2. Gün

04.30 saatli 9 NOLU DUYURU da dünkü duyurulardan farklı olarak “Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından bölgeye personel ve malzeme sevkiyatı amacıyla TCG Bayraktar ve TCG Sancaktar gemileri görevlendirilmiştir. Ayrıca tahliye maksadıyla görevlendirilen TCG İskenderun gemisi İskenderun İsdemir Limanına intikal etmiş ve yaralı vatandaşların gemiye kabul faaliyetine başlamıştır. Sahil Güvenlik Komutanlığı’ndan 2 helikopter faaliyet göstermektedir.” İfadesi yer almaktadır.

12.10 saatli 10 NOLU DUYURU da şu ifadeler yer almaktadır;

* Bölgede görevlendirilen toplam arama ve kurtarma personel sayısı 25.693, araç sayısı 360, iş makinesi sayısı 3.361‘dir (629’u vinç). Dışişleri Bakanlığı ile yapılan görüşmeler neticesinde 65 ülkeden yardım için gelen 2.769 personel afet bölgesine sevk edilmiştir.

* Toplam 300.000 battaniye, 54.511 adet AFAD Aile Yaşam Çadırı, 102.254 adet yatak, 178.732 adet yastık çarşaf, 4.602 mutfak seti, 3.761 ısıtıcı, ısınma için 4.452 tüp başlığı, 557 konteyner ve 747 adet 112 m2 çadır gönderilmiştir.

* Kızılay’dan 79 ikram aracı, 16 mobil mutfak, 1 mobil aş evi, 5 sahra mutfak, 2 mobil fırın, 86 hizmet aracı görevlendirilmiştir. Jandarma’dan 2 mobil mutfak, 1 mobil fırın, İHH, Hayrat, Beşir, İnisiyatif derneklerinden 1’er adet mobil mutfak bölgeye sevk edildi.

* Afet Bölgelerinde 259.764 çorba, 27.956 lt su, 4.250 ekmek, 4.450 ekmek arası döner, 371.333 ikramlık malzeme ve 16.700 çay dağıtımı yapılmıştır.

İkinci günde de depremden ağır şekilde etkilenen kent merkezlerinden yayın yapan yansız medya unsurlarının görüntülerinde yukarda sıralanan yardım malzeme ve gıdalarının dağıtıldığına dair herhangi bir görüntü saptanmamıştır.

Yollar genellikle kapalıdır.

Kahramanmaraş ve Hatay havalimanları hasar nedeniyle uçuşa

31


 kapalıdır. Adıyaman-Çelikhan yolu güzergahı ulaşıma kapalıdır. Osmaniye-Gaziantep istikameti tamamen trafiğe kapatılmıştır. Hatay- Reyhanlı devlet yolu tamamen ulaşıma kapalıdır. Adıyaman Gölbaşı- Malatya Sürgü arası heyelan nedeniyle ulaşıma kapalıdır.

18.00 saatli 11 NOLU DUYURU da 10 nolu duyuru da yazılı olan hususlar tekrarlanmakla birlikte bölgede (11 İlde) AFAD, PAK, JANDARMA, DAK, Milli Savunma Bakanlığı, UMKE, İtfaiye, Milli Eğitim Bakanlığı, Güven, STK ve Gönüllüler, Güvenlik, Yerel Destek Ekipleri’nden görevlendirilen personel sayısı 59.971’dir. Dışişleri Bakanlığı ile yapılan görüşmeler neticesinde diğer ülkelerden yardım için gelen 3.251 personel afet bölgesine sevk edilmiştir. (NOT: iletişim prensipleri içinde bu gibi sayısal bilgiler verilirken inanılır olması için böyle sivri rakamlar telaffuz edilmesi gerekmektedir. Yukardaki örnekteki gibi 500 Komando, 600 asker gibi olmamalıdır. Burada tam doğrusu yapılmıştır. İsteyen saysın.)

19.00 saatli 12 NOLU DUYURU da genel olarak bilgiler 11 no ile aynı olup bazı rakamlar değiştirilmiş mesela Arama Kurtarma Personeli 60.217’ye yükselmiştir.

NOT: Duyuruların tamamında “Bölgeye Sevk Edilmiştir” ifadesi yer almaktadır. Bu felaketin doğasında olan bir zaruret ise zamana karşı yarıştır. Bu yarışı kazanmanın ilk ve temel şartı ise “bölge” nin kendisinde gönderilen bu malzemelerin önceden depolanmış hazır olarak bulundurulmasındadır.

8 Şubat 2023 Çarşamba 3. Gün

06.15 saatli 13 NOLU DUYURU da ilk defa çadır sözcüğü geçmekte “bölgede 50.818 AFAD çadırı kurulduğu ifade edilmektedir. Kurtarma personeli sayısının 79.110 a çıktığı belirtilmektedir. “Afet bölgelerine 31 vali, 70’in üzerinde kaymakam ile 68 il müdürü görevlendirilmiştir” denmektedir. Ayrıca bölgeye sevk edilen yatak yastık çarşaf battaniye ısıtıcı, tüp başlığı gibi malzemeler ile dağıtılan çorba, ikramlık malzeme, çay, ekmek arası döner gibi gıda malzemelerinin adetleri yazılmaktadır.

10.35 saatli 15 NOLU DUYURU DA, “Bölgede AFAD, PAK, JAK, JÖAK, DAK, Milli Savunma Bakanlığı, Emniyet, Jandarma, UMKE, İtfaiye, Milli

32


 Eğitim Bakanlığı, Güven, STK ve Gönüllüler, Yerel Destek Ekipleri’nden görevlendirilen personel ile uluslararası arama kurtarma ekiplerinden oluşan alanda görev yapan personel sayısı 96.670’tir.” “Güven” diye not edilen nedir anlaşılamamıştır.

13.20 SAATLİ 16 NOLU DUYURU da ise görev yapan personel sayısı 98.153 olmuş. Bazı ikram gıda sayılarında artışlar olmuştur.

09 Şubat 2023 4. Gün

03.00 SAATLİ 18 NOLU DUYURU bu duyurunun diğerlerinden farkı şudur. Bölgedeki Görevli sayısı 110.571 olarak verilmiş ancak bunların içindeki Arama Kurtarma Görevlilerinin sayısı ise 22.277 olarak yazılmıştır. Diğer ülkelerden gelen Arama Kurtarma personel sayısı ise 5.709 dur. Diğer konular aynıdır.

13.20 SAATLİ 19 NOLU DUYURU da aynı bilgilerin rakamlarının artışları ile tekrarı olarak verildi.

Bu dört günde özellikle ilk üç günde ağır hasar görmüş olan Kahramanmaraş, Pazarcık, Elbistan, Adıyaman, Gölbaşı, Çelikhan, Malatya, Doğanşehir, Hatay, Antakya, Samandağ, Defne, İskenderun, Ekinözü, Gaziantep, Nurdağı, İslahiye, Osmaniye gibi yerleşim yerlerinde çok kısıtlı yer yer arama kurtarma faaliyetleri görülmüş bazı yerlerde hiç görülmemiştir. Bir çok il ve ilçede vatandaşların “2-3 gün hiç yardım eden olmadı” şeklindeki ifadelerine rastladık. En önemlisi “Çadır” desteği çok yetersiz ve niteliksiz karşılandı. Şubat’ın ilk haftası kış şartları ağırlaşmış, kar yağışı artmış ve Kahramanmaraş, Adıyaman, Malatya yöresinde gündüzleri -6 ve geceleri -15 dere civarında hava sıcaklıkları gözlemlenmiştir. Dördüncü günden itibaren planlamalar daha etkin olmaya başlamış, enkaz altından arama ve kurtarma faaliyetleri biraz daha etkin olmaya başlamıştır.

AFAD’ın Deprem ile ilgili olarak Twitter’deki paylaşımları:

AFAD’ın bu yüzyılın en büyük deprem felaketi ile ilgili olarak uyguladığı işlemler tedbirler ve faaliyetleri içeren DURUM RAPORLARI kendi internet sayfasında yayınlanıyordu ve bunlardan önemli olanlarına yukarda değindik.

Bu kısımda da AFAD’ın deprem bölgesindeki özellikle arama kurtarma 33


 olmak üzere faaliyetlerini yansıtan fotoğraflı klipli ya da yazılı paylaşımlarından bazı alıntılar sıralayacağım. Bu paylaşımlar da AFAD’ın K. Maraş depremindeki fonksiyonu hakkında bir fikir verebilecektir.

6 Şubat Pazartesi

04.54 İlk deprem mesajı

05.43 AFAD’ın teyakkuza! Geçirilmesi, arama kurtarma başta olmak üzere ekiplerin bölgeye sevk talebi

05.43 AFAD Merkezi toplanması

05.43 Depremi hisseden illerin bildirilmesi

06.04 Yolları boş bırakın, telefon görüşmelerini kısa tutun

07.56 Deprem İllerindeki Valilerin yerine Vali görevlendirilmesi? 12.42 İhbarları 112 den yapın mesajı

13.17 Ayni yardımların iletilmesi

13.47 Saat 13.24 deki 7.6 lık deprem duyurusu

14.37 Tsunami tehlikesi yoktur

15.41 Ölü 1014, Araç 216 ArKur Personeli 9698

15.46 Asılsız haberlere itibar etmeyin ; Bu twitter e yanıt Twitterler çok miktarda yardım haykırışlarıdır. Arama Kurtarma göremiyoruz diyenler, 2 teyzem göçük altında yardım gönderin diyenler, hala kimse görülmedi diyenler.

17.15 Psikososyal destek için 730 personel görevlendirildi. (Bu twitin anlamı imamların gönderildiğidir. Bu personel miktarı giderek artmaktadır.)

17.15 Ölü 1121, Yaralı 7634

18.13 İkram ve yiyecek adetleri

Birinci gün görüldüğü gibi AFAD’ın TAMP içinde asli görev olarak verilmiş olan Arama Kurtarma faaliyetine ilişkin bir bilgi yoktur. Son mesajda ise bir ikram faaliyetinden söz edilmektedir ki o da TAMP a göre Kızılay’a aittir.

7 Şubat Salı (2. Gün)

İkinci günde AFAD personelinin görüntülerinin yer aldığı Arama Kurtarma faaliyetleri yansımaya başladı. Bunlar sırasıyla şöyleydi; 13.23 Hatay’da Arama Kurtarma faaliyeti

14.40 Adıyaman’ da Arama Kurtarma faaliyeti

15.04 K. Maraş’da Arama Kurtarma faaliyeti 15.14 G. Antep’de Arama Kurtarma faaliyeti

34


 20.37 Diyarbakır’da Arama Kurtarma faaliyeti

Bu suretle depremin etkilediği ana beş ilde kendilerine ait birer görüntü paylaşarak (bazı görüntüde başka ArKur timleri görülse de) göreve başladıklarını vurgulamak istemişlerdir.

Depremzedelerin anlatılarına bakılırsa AFAD görevlilerinin genel olarak görüntü verdikleri yerlerde bir kazazedenin kurtarılmasının ardından kazazedeyi ambulansa götürme safhasında sedyelere müdahale edip kurtarma olayında görüntü verdikleri olayı bizzat yaşayanlarca belirtilmektedir.

8 Şubat Çarşamba (3. Gün)

Üçüncü günden itibaren K. Maraş’tan başlayarak Hatay’da ve diğer bazı illerde çadır kentler kurulmasına dair görüntüler paylaşılıyor. 2 Mart tarihinde ki bir twittlerinde 332 çadır kent, 360.167 çadır ve bu kentlerde barınmakta olan 1.440.668 vatandaş olduğu paylaşılmıştır.

Buna rağmen, gerek kentlerde ve gerekse kırsal kesimde en fazla ihtiyaç duyulan yardım malzemesinin başında çadır gelmekteydi. Çadır desteği AHBAP isimli STK tarafından geniş ölçüde sağlanmaktaydı. Kızılay ise bu STK’ya “Çadır satması” ile gündeme geldi. Eskiden çadır kurma ile Kızılay Görevliydi ve de buna TSK destek verirdi.

9. Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) Deprem Sonrası Yardım Faaliyetlerine Katkısı

Kahramanmaraş Depremi sonrasında en çok konuşulan konulardan birisi de Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) neden sahada birinci gün akşamına kadar görülmediğidir.

AFAD’ın varlığı ve “Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP)” gibi bir planın bulunması ile, bu planın uygulanması halinde her türlü “afet” e müdahalenin kolayca yapılabileceği görüşünün hakim olduğu izlenimi edinilmektedir. Bu planda daha sonra göreceğimiz gibi çok ayrıntılı merkezi ve taşra teşkilat yapıları oluşturulmuş, asli sorumlular, koordinatör kurumlar belirlenmiş, kimin ne yapacağı yazılmıştır. Bazı taşra teşkilatları da oluşturulmuş bulunmaktadır.

TSK (kayıtta MSB olarak geçmektedir) bu planlamadaki çalışma 35


 gruplarının dokuzunda “Destek Çözüm Ortağı (DÇO)” olarak yer almaktadır. Ana Çözüm Ortakları (AÇO) genellikle İçişleri, Ulaştırma, Aile, Çevre ve Sağlık Bakanlıkları ile AFAD’dır. Örneğin “Arama ve Kurtarma Çalışma Gruplarının” Ana Çözüm Ortağı AFAD olup bu grubun Destek Çözüm Ortakları arasındaki MSB sekizinci sıradadır. Sıralamada Milli Savunma Bakanlığının öncesinde sırasıyla, Enerji ve Tabii Kaynaklar, İçişleri, Ulaştırma ve Altyapı, Sanayi ve Teknoloji, Çevre ve Şehircilik, Tarım ve Orman, Ticaret ve Sağlık Bakanlıkları yer almaktadır. Bunları planın ilgili çizelgelerinde açıkça görmek mümkündür. MSB, bu şekilde DÇO statüsünde yer aldığı, yani talep edildiği takdirde yardımda bulunacağı çalışma grupları, Haberleşme, Güvenlik/Trafik, Yangın, Sağlık, Tahliye/Yerleştirme, Nakliye, Barınma ve Beslenmedir. “Barınmada” Ana Çözüm Ortağı gene AFAD ve “Beslenmede” Kızılay, “Sağlıkta” ise Sağlık Bakanlığı görülmektedir. Görüldüğü gibi Kızılay’ın da belki 150 yıllık asli görevi onun üzerinden alınmıştır. Kızılay biliriz ki Çadır kurar insanlara ve onlara sağlık hizmeti verir ve de gıda hizmeti sunar. Yani Üç asli görevi vardır. Diğer kurumlar bu amaçla Kızılay’a maddi olarak ve çalışma gücü olarak destekte bulunur. Ama biz bu olayda Kızılay’ın “çadır ürettiğine” ve “çadır sattığına” tanık olduk.

AFAD’ın gerek Ulusal düzeyde gerekse Yerel düzeyde oluşturduğu organizasyon “eğer” gerçekten uygulansaydı bu afet ne kadar büyük olursa olsun, ilk gün ilk saatlerden itibaren müdahale imkanı olurdu. Bakıldığı zaman AFAD’ın “Deprem” riskine karşı çeşitli çalışmalar yaptığına tanık oluyoruz. Örneğin AFAD İl Müdürleri 2022 Yılı Değerlendirme Toplantısı, Kızılcahamam’da 21-24 Kasım tarihlerinde gerçekleştiriliyor. 81 İlin AFAD İl Müdürünün katıldığı toplantıda AFAD Başkanı Vali Yunus Sezer bir konuşma yaparak İl Müdürlerine “Merkez ile aynı eksende hareket edilmesi önemlidir” demiş ve ilave etmiştir; “Tüm arkadaşlarımızdan proaktif (risklere karşı önceden tedbir alma, ön alma) yaklaşım bekliyoruz. Merkezi takip edip, aynı doğrultuda hareket etmelerini önemli buluyoruz. Risk azaltma çalışmalarımızın sayılarını artıralım. İllerinizde aktif olmanız çok kıymetli. Biz size güveniyoruz. Biliyorsunuz, afetlerle mücadele etmenin yolu öncesinde hazır olmaktan geçiyor.Afet öncesinde ilinizdeki tüm hazırlıkları yapmanız elzemdir.” Burada Başkan Yunus Sezer, çok önemli bir uyarıda bulunuyor. Riskleri önceden görüp ona göre önlem alınmasını istiyor.

36


 Risk azaltma çalışmaları nelerdir? Ne kadar yeterli bir çalışma yapılmıştır? Hangi alanlarda yapılmıştır. Bu toplantılarda bunlar konuşuldu mu acaba? Ayrıca Merkez ile aynı doğrultuda hareket etmeleri” isteniyor. Risk azaltıcılar, depreme karşı korumasız olan imar müsaadesi olmayan yapıların yıkılmasını istese “merkez” buna müsaade edecek miydi? Hayır tabii. Ki etmediği görüldü.

Ama bu toplantıdan 2 ay sonra ve Depremden 16 gün önce 24 Ocak 2023 tarihinde, AFAD Deprem ve Risk Azaltma Genel Müdürü Prof. Dr.

 Orhan Tatar, Malatya Valisi Sn. Hulusi Şahin’i ve Malatya İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğünü ziyaret ederek çalışmalar hakkında brifing aldı. Orhan Tatar başkanlığındaki AFAD heyeti daha sonra Elazığ Valiliğini ve Elazığ İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğünde ziyaretlerde bulundu. 24 Ocak 2020 tarihinde meydana gelen Elazığ Depremi’nin yıl dönümünde gerçekleşen ziyaretlerde illerdeki İl Afet Risk Azaltma Planları, akreditasyon süreçleri ve gönüllülük çalışmaları değerlendirildi. Mesela bu faaliyette yer alan AFAD Deprem ve Risk Azaltma Genel Müdürü Prof. Dr. Orhan Tatar, bir JEOLOG dur. Ve Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Öğretim Üyesidir. Herhalde Doğu Anadolu Fay Hattında olan bitenden yeterli bilgisi vardır. Bir yana bu bilgileri, diğer yana da Malatya’da Deprem Risklerini Azaltma amaçlı neler yapıldığını koyarsa sonucu görmemiş olabilir mi?

Bu durumda askerin sahaya geç inmesi ile ilgili olarak iki ihtimal kalıyor geriye;

1. Asker de AFAD’ın kendine düşen görevi yapabileceğini düşünüyordu ve onun görevlerine destek talebi gelmedikçe müdahale

 etmedi.

2. AFAD bir balondu ve başına böyle bir felaket geleceğini hiç öngörmedi ve hazırlıksızdı.

İki olasılık ta doğru olabilir.

 Kaldı ki Türkiye Cumhuriyeti dün kurulmadı ki. 100ncü yılının içindeyiz ve de 25 Mayıs 1959 tarihinde TBMM tarafından kabul edilmiş, bazı değişiklikler ile halen yürürlükte olan 7269 sayılı Afet Kanunu var. Bakınız bu kanunumuzun 6. Maddesi ne diyor?

“Madde 6 – (Değişik: 2/7/1968-1051/1 md.)

Afetlerin meydana gelmesinden sonra Vali ve Kaymakamlar (Askerler ve hakim sınıfından bulunanlar hariç olmak üzere) 18 – 65 yaş

 37


 arasındaki bütün erkeklere görev vermeye, bedeli, ücreti veya kirası sonradan ödenmek üzere canlı, cansız, resmi ve özel her türlü taşıt araçlarına ve gerekli makina, alat ve edevatına el koymaya ve hiçbir kayda ve merasime tabi olmaksızın tedavi, kurtarma, yedirme, giydirme ve barındırma gibi işlerle bu gibi işlerin gerektirdiği acil satın almaları ve kiralamayı yapmaya, Devlete, mahalli idarelere, evkafa, İktisadi Devlet Teşekkülleri ile bunlara bağlı kurumlara ilişkin her türlü taşınmaz malları; yetmemesi halinde de diğer tüzel kişiler ile gerçek kişilere ait bina ve müştemilatı ile bahçe ve arsa gibi araziyi geçici

 olarak işgale yetkilidir.

Bu yetkinin kullanma süresi, afetin sona ermesinden itibaren 15 gündür. Bu süre, gerektiğinde İmar ve İskan Bakanlığınca uzatılabilir.

Yedirme, giydirme, barındırma, onarım için afetzedelere nakdi ödemede bulunulması önleme için harcama yapılması İmar ve İskan Bakanlığının muvafakatine bağlıdır.

Bu madde gereğince yapılacak harcamalar ve ödemeler borçlandırmaya tabi tutulmaz.

Kendilerinden yardım istenilen afet bölgesi civarındaki vali ve kaymakamlar yukarıdaki fıkralarda yazılı yetkilerini kullanarak bütün imkan ve vasıtalarla yardıma mecburdurlar.”

 Görüldüğü gibi, Vali’nin bir emir talimat beklemesine gerek de yoktur. Bir de Valisi olduğu ilin İL AFAD MERKEZİ BAŞKANI olarak İl AFAD Koordinasyon Kurulu olunca ve alt sırada da Operasyon Servisi ve Çalışma Grupları da oluşmuş ise, ne kimseden emir beklemesine ne de kimseyi beklemesine gerek yoktur.

Ancak görüldüğü gibi bu depremde Valiler paralize olmuşlar ve bir izleyiciden öteye geçememişlerdir. Hatta Adıyaman Valisi, halkın şikayetlerini gülümsemeyle karşılamış, son tahlilde de AKP’den MV liği “aday adaylığı” başvurusu yapmıştır. Çünkü bunlar Devletin Valisi olmak yerine bir kişinin Valisi olmayı tercih etmişlerdir.

Şimdi bu noktada tekrar TSK’lerine dönelim.

Önce bir durum tespiti yapalım. Depremlerin (çoğul konuşmakta yarar var çünkü 7 saat arayla iki büyük deprem,

38


 Kahramanmaraş/Pazarcık’ta 7.7, Elbistan, Nurhak da 7.6 büyüklüğünde meydana geldiler.) Etkilediği coğrafi bölgede yer alan 11 İlde Türk Kara Kuvvetlerinin hangi birlikleri konuşlu bulunmaktaydı? (Kaynaklar: Açık kaynak, internet).

Malatya Adana Diyarbakır Elazığ İskenderun Antakya

2nci Ordu Komutanlığı Karargahı 6ncı Kolordu Komutanlığı Karargahı 7nci Kolordu Komutanlığı Karargahı 8nci Kolordu Komutanlığı Karargahı 39ncu Mekanize Tugay

8nci Komando Tugayı

2nci Zırhlı Tugay

5nci Zırhlı Tugay

70nci Mekanize Tugay

20nci Zırhlı Tugay

1nci Komando Tugayı

10ncu Komando Tugayı

4ncü Komando Tugayı

51nci Komando Tugayı

K. Maraş

G. Antep

Mardin

Ş. Urfa

Kayseri

Bitlis

Tunceli

Hozat

Not: Kolordular, 2nci Ordu bağlısı, Tugaylar da Kolorduların bağlılarıdırlar.. Kolordular ve Ordu, karargah kuruluşlarıdır ve karargah destek birimleri dışında askeri yoktur. Birlik komutanlıkları Tugaylardır. Yukarıda sayılan birlikler fiili olarak 5 Komando Tugayı, 3 Zırhlı Tugay, 2 Mekanize Tugay olmak üzere toplam 10 Tugay seviyesindedir. Ve de toplam mevcudu 30-35.000 civarındadır.

Şimdi de gelelim, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın bu ahval ve şerait içerisindeki hareket tarzına.

İlk günün il saatlerini bizzat kendisinin Karargahlar arası video konferans aracılığı ile Harekat Merkezlerindeki personele Serinyer/Hatay’dan yapmış olduğu açıklama ile dinleyelim;

“Saat 04.30 da MSB, Gnkur. ve Kuvvetlerin karargahlarındaki harekat merkezlerindeki tüm personel görevlerinin başında (24 saat esasına göre daima hazırdır) olup birliklerden durum raporu istenmiştir. İnsani Yardım Tugayına hazırlık emri verilmiştir.

Saat 04.50 de 2nci Ordu Komutanı Org. Metin Gürak görevinin başındadır.

Saat 05.00 MSB bünyesindeki Afet Acil Durum Kriz Merkezi aktive

39


 edildi.

Saat 05.10 da, Sn. Cumhurbaşkanını aradım, Sn. Cumhurbaşkanım deprem oldu malum, evet geçmiş olsun inşallah kötü bir şey yoktur. Efendim aldığımız ilk haberlere göre Hatay’da bir binamız yıkıldı üç arkadaşımız şehit oldu, eğer aksi bir talimatınız yoksa biz Gnkur. Bşk. ve KKK ile Hatay’a gidiyoruz. Dedik. Uygun buldular ve biz devam ettik.

07.15 de DzK’lerinin yaptığı muhakeme neticesinde İskenderun, Sancaktar ve Bayraktar gemilerine seyre hazırlık emri verildi.

07.30 da TSK İnsani Yardım Tugayı tam personel ve teçhizatı ile Etimesgut hava alanındaydı.

08.00 da AFAD’ın talep ettiği üç nakliye uçağı üç adet A400M uçağı Erkilet Kayseri’den İstanbul Ankara ve İzmir’e havalandılar. (O sabah Kayseri’den İzmir ADB’ye uçuşu olan eşimin uçağının kalkışı 08.45 di. Ancak nakliye uçaklarının kalkışı neden ile ertelendi bana da kalkış yapan A400M lerin görüntülerini göndermişti. Sonra onun uçağı saat 13.30 da kalkışta iken pistte taksi halindeyken ikinci büyük depremi yaşamışlar. Fakat deprem geçince uçak kalkış yapmış.)

10.45 de biz Adana’ya gitmek üzere kalktık. O saate kadar bazı birliklerdeki DAK taburları için görüşmelerde bulunduk onlara hareket için hazırlanmaları talimatı verdik. Saat 11.30 da İncirlik’te idik. Havadan gidiş imkanı olmadığından bir araba bulduk ve yola koyulduk.”

Hulusi Akar’ın o gün için anlattıkları bunlar. Aynı gün kendilerinin Serinyol/Hatay’a varışları akşam saat 17.00 yi buldu. O akşama kadar başkaca bir emir verilmedi ve depremden etkilenen İl ve İlçelerde konuşlu bulunan askeri birliklerden kışlasının dışına çıkan olmadı. Şimdi buradan itibaren yazacaklarımız, MSB’nınTwitter hesabında tarih ve saat kayıtlı olarak paylaşılmış bulunan fotoğraf ve video paylaşımlarından alınmıştır. Hulusi Akar aynı gün saat 18.00 de yaptığı açıklamada Arama Kurtarma faaliyetlerine 3500 personel katıldığını belirtti. 2nci Ordu Karargahının bulunduğu Malatya’da asker tarafından yemek dağıtımı görüldü, akşama doğru İnsani Yardım Tugayının bazı Doğal Afet Birlikleri Hatay, Malatya, Osmaniye ve Kahramanmaraş’ın belli bölgelerine ulaştılar ve arama kurtarma çalışmalarına başladılar. Gaziantep Nurdağı’nda da bir depremzedenin akşam 20.30 sıralarında kurtarıldığını görüyoruz. Genellikle gün deprem bölgesine gelecek olan “Arama Kurtarma ve Onarım

40


 Ekiplerinin” intikal etmesi ile geçti. Nakliyeyi Hava Kuvvetleri uçakları ağırlıklı olarak gerçekleştirdi.

Askerin de imkanları ile Arama Kurtarma çalışmalarına başlaması 36 saat sonra çok kısıtlı olarak başlayabildi.

7 Şubat günü, bölgeye intikaller devam etti. Arama ve Kurtarma çalışmalarını bölgeye dışardan gelen ekipler yürüttüğü için bu ekiplerin çoğalması nispetinde faaliyet arttı. Bu arada yoğunluklu olarak enkaz üstünde görülen Arama Kurtarma faaliyetinde bulunan ekipler olarak, başta Silahlı Kuvvetlerin İnsani Yardım Tugayı, Ordu İstihkam Alaylarının ekipleri, Deniz İstihkam Arama Kurtarma, İstihkam Okulu Arama Kurtarma ekipleri, AKUT, çeşitli Belediyelerin İtfaiye ekipleri, Zonguldak Madencileri, Kara Kuvvetleri DAK taburları, ve Yabancı ülke ekipleri izlemekteydik. Yer yer de üzerinde AFAD yazılı giysileri olan insanlar da kurtarma çalışmalarda görülebilmekte idi. Şu hususu burada tekrar etmekte ve vurgulamak zorundayız; Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP)’na göre sorumlu Kurum AFAD’dır.

7 Şubat günü Deprem Bölgesine, TCG Osmangazi Çıkarma gemisi saat 20.18 de İzmir’den seyre başladı, TCG Sancaktar ve Bayraktar, yardım malzemeleri ve iş makinaları yüklü olarak onlarda saat 23.30 İzmir’den seyre başladılar, TCG İskenderun gemisi İskenderun limanından yaralı tahliyesi yaparak yaralı ve hastaları Mersin’e götürdü, Çorlu’daki 5nci Kolordu ve Gelibolu’daki 2’nci Kolordu İstihkam Alaylarının Arama Kurtarma Timleri saat 23.00 e kadar bölgeye intikale geçtiler, AKUT, Maden İşçileri ve JÖAK timleri öğlen saatlerinde Ankara’dan Adana’ya intikal ettiler, 65nci Mknz, 54ncü Zırhlı Tugay saat 14.35 de Trakya’dan intikale başladı, KKTC’den 14ncü Zh. Tug. 18.50 de Mersin’e geldi, İnsani Yardım Tugayı timleri bu esnada Malatya, K. Maraş ve Osmaniye’de kurtarma çalışmalarını sürdürdüler.

8 Şubat, günü Arama Kurtarma faaliyetlerine İnsani Yardım Tugayına ilaveten İstihkam Okulu, Deniz İstihkam Arama Kurtarma, 5nci Kolordu İstihkam Alayı, 3ncü Ordu İstihkam Taburu, 5nci Zırhlı Tugay, 7nci Komando Tugayı, HvKK’lığı 3ncü Ana Jet Üssü, 135nci Arama Kurtarma timleri de iştirak etmeye ve kazazede kurtarmalarına başladılar. Bu arada K. Maraş Devlet Hastanesinin bahçesine saat

41


 18.10’da TSK Sahra Hastanesi kurulmaya başlanıldı.

9 Şubat günü Sahra Hastanesinin kuruluşu tamamlanmıştı. TCG Osmangazi gemisi Aksaz’dan yardım malzemelerini yükleyerek İskenderun limanına intikal etti. Bölgedeki mevcut diğer birlikler Arama Kurtarma faaliyetlerini sürdürdüler. Ancak süre gittikçe azalıyordu. 96ncı saate doğru gelinmişti. Ancak halen sağ kurtarmalar sürüyordu.

Yukarıdaki faaliyetlere ilaveten:

10 Şubat günü, 4ncü Kolordu, 2nci Kom. Tugayı Ekmek üretimine başladı. 1nci Zh. Tug. Malatya’da çadır kurma, 1nc. Kom. Tug. Antakya’da kurtarma çalışmalarını sürdürdü.

11 Şubat günü, Gelibolu’daki 18nci Mknz. Tugayın İstihkam Savaş Bölüğü de arama Kurtarma faaliyetlerine katıldı. 11nci Kom. Tugayı ile 20nci Zh. Tugay Şanlı Urfa’da seyyar mutfak kurdu.

12 Şubat günü Gölcük Tersanesi personeli tarafından bir kazazede sağ olarak kurtarıldı, Eskişehir’den 1nci Hava İstihkam İnşaat Taburu Hatay’da Arama Kurtarma faaliyetlerine iştirak etti. Tunceli 4ncü Kom. Tug. Hatay’da bir depremzedeyi göçük altından sağ kurtardı.

13 Şubat günü Bolu 2nci Kom. Tug. Hatay’da Güvenlik görevi yapmaya başladı. Sakarya 7nci Kom. Tug. K. Maraş’ta çadır kurma faaliyetini yürüttü.

14 Şubat günü, TCG Bayraktar, Hastane Gemisi olarak faaliyete başladı.

Bu faaliyetler sahada Belediyeler, Sivil Toplum Örgütleri ve Gönüllüler ile devam etti halen de etmekte. 16 Şubat’tan itibaren arama ve kurtarmalara son verildiyse de 20 Şubat günü Hatay Defne merkezli 6.4 büyüklüğünde bir deprem daha oldu. Bu deprem ilk iki büyük deprem ile büyük tahribat geçirmiş olan Hatay’da hasar görmüş binaları da yıktı. Bu tahribatta da can kaybı yaşandı.

Dış Ülkelerden Gelen Arama Kurtarma ve Yardım Faaliyetleri.

Dünya Sağlık Teşkilatı tüm ülkelere Türkiye’ye yardım çağrısında bulununca 52 ülke arama kurtarma ekiplerini gönderdiler. Bu

 42


 ekiplerin de özellikle Çin, İsrail, Japonya ekiplerinin teknik olanakları enkaz altındaki depremzedeleri bulmakta çok yararlı oldu.

Meksika arama köpekleri ile gündemdeydi.

AFAD Başkanı Yunus Sezer Beyin 13 Şubat 2023 tarihli Twittinde “81 farklı ülkeden 9456 yabancı Arama Kurtarma personeli Kahramanmaraş, Hatay, Gaziantep, Adıyaman, Malatya kentlerinde yürütülen kurtarma çalışmalarına destek vermeye devam etmektedirler” demektedir.

10. Hasar Ve Kayıplar

 43


 (Bu bölüm Mart 2023 tarihli Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı Deprem Raporu’ndan alıntıdır.)

“6 Şubat 2023 tarihinde Türkiye saati ile 04:17'de ve 13:24’te merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri olan Mw7.7 (odak derinlik=8.6km) ve Mw7.6 (odak derinlik=7km) büyüklüklerinde iki deprem meydana gelmiştir. 20 Şubat 2023 tarihinde ise, Türkiye saatiyle 20:04'te merkez üssü Hatay Yayladağı olan Mw 6.4 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmiştir.

DAFS üzerinde meydana gelen depremlerin dış merkezleri ve artçı dağılımları analiz edildiğinde; Pazarcık merkez üslü depremin Kuzey Doğuda Çelikhan Pütürge arasından DAFS’ınErkenek Çelikhan-Gölbaşı arası 65km), Gölbaşı (Gölbaşı-Türkoğlu arası 90 km), Amanos (Türkoğlu- Kırıkhan arası 110km) parçalarını içine alan bir hat ile Ölüdeniz Fay Sisteminin kuzey ucundaki Narlı parçasını kırdığı; Elbistan dış merkezli ikinci depremin ise Çardak Fayı ile Doğanşehir Fay Zonu ile ilişkili olduğu yapılan saha gözlemleri ile anlaşılmıştır.

Yaşanan depremler sonucunda, Doğu Anadolu Fay Hattı üzerindeki 11 ilde 21 Mart 2023 tarihi itibari ile 50.096 insan hayatını kaybetmiş 104.000 kişi yaralanmış, yarım milyondan fazla bina yıkılmış ya da ağır hasar almış ve önemli maddi kayıplar oluşmuştur.”

 ÇŞİDB tarafından yürütülen hasar tespit çalışması sonucuna göre acil yıkılacak, yıkık veya ağır hasarlı kategorilerine giren toplam konut sayısı 518.009 olarak belirlenmiştir. Orta hasarlı konut sayısı 131.577 ve az hasarlı konut sayısı 1.279.727 olarak tahmin edilmiştir. Bu

44


 veriler ışığında deprem sonrasında 2.273.551 kişi doğrudan barınma sorunuyla karşı karşıya kalmıştır. Depremlerin devam eden etkisi ve deprem bölgesindeki koşullar barınma sorununu derinleştirmektedir.

Depremden etkilenen 11 ilde 6 Mart 2023 tarihi itibarıyla 1.712.182 binada hasar tespit çalışması yapılmıştır. Buna göre; 35.355 binanın yıkılmış, 17.491 binanın acil olarak yıkılması gerektiği ve 179.786 binanın ağır, 40.228 binanın orta ve 431.421 binanın az hasarlı olduğu tespit edilmiştir. Yıkılan veya büyük hasar gören binaların arasında mesken olarak kullanılanların dışında tarihi ve kültürel yapılar, okullar, idari binalar, hastaneler, oteller de bulunmaktadır. (Tablo-12)

 Deprem bölgesindeki binaların yüzde 86,7’si, dairelerin ise yüzde 95,4’ü betonarmedir. Binaların yüzde 2,4’ü çelik, yüzde 3,5’i yığma, yüzde 3,6’sı prefabriktir. Diğer kategorisinde ahşap, karma veya tanımlanamayan taşıyıcı sistemler yer almakta olup diğer taşıyıcı sistemlerin payı oldukça düşüktür. Deprem dirençliliği açısından en problemli kategori olan yığma yapıların düzeyi düşük kalmaktadır. Diğer yandan, maliyeti yüksek olmakla birlikte depremlere karşı dayanıklı olduğu genellikle kabul edilen çelik konstrüksiyon yapıların da oldukça düşük oranda olduğu görülmektedir. Depreme maruz kalan illerdeki yapı stokunun büyük oranda betonarme olması verisinin yorumlanabilmesi, hasarlı binaların taşıyıcı sistemi konusunda daha detaylı bilgi edinilmesiyle mümkün olabilecektir. Ayrıca, yapı izni olmayan binalar için de veri toplanması gerekmektedir. Yapı izni olmayan binalar proje ve yapım aşamasında herhangi bir kontrol ve denetime tabi tutulmadığından daha yüksek risk taşımaktadır.

45


 ÇŞİDB tarafından yürütülen hasar tespit çalışması sonucuna göre acil yıkılacak, yıkık veya ağır hasarlı kategorilerine giren toplam konut sayısı 518.009 olarak belirlenmiştir. Orta hasarlı konut sayısı 131.577 ve az hasarlı konut sayısı 1.279.727 olarak tahmin edilmiştir. Bu veriler ışığında deprem sonrasında 2.273.551 kişi doğrudan barınma sorunuyla karşı karşıya kalmıştır. Depremlerin devam eden etkisi ve deprem bölgesindeki koşullar barınma sorununu derinleştirmektedir.

Acil yıkılacak, ağır hasarlı veya yıkık konutlar bakımından hesaplanan hasar 822,9 milyar TL’dir. Orta hasarlı konutlar bakımından hesaplanan hasar ise 209 milyar TL olmuştur. Buna göre toplam konut hasarı, 1.031,9 milyar TL karşılığı 54,7 milyar dolardır.

03.03.2023 tarihi itibarıyla bölgedeki MEB’e bağlı 20.340 eğitim binasının 8.162’si tetkik edilebilmiştir. Bu binaların 72’si (428 derslik) yıkılmış, 504’ü (3.739 derslik) ağır hasarlı ve acil yıktırılması gereken, 331’i (3.693 derslik) orta hasarlı, 2.533’ü (30.961 derslik) az hasarlıdır. Bu okulların/kurumların yeniden hizmete açılabilmesi için 39,69 milyar TL’ye (2,11 milyar dolar) ihtiyaç duyulmaktadır. Bununla birlikte, eğitim kurumlarının tamamının tetkik edilmesi neticesinde maliyetin çok daha fazla artacağı düşünülmektedir.

Depremin Türkiye ekonomisi üzerindeki toplam yükün içerisinde en önemli bileşenini yüzde 54,9 oranıyla konut hasarı oluşturmaktadır (1.073,9 milyar TL/56,9milyar dolar). İkinci ağırlıklı hasar kalemi ise yukarıda da ifade edildiği üzere kamu altyapısı ve hizmet binalarındaki yıkımdan oluşmaktadır (242,5 milyar TL/12,9 milyar dolar). Konut hariç özel kesim hasarı ise (222,4 milyar TL 11,8 milyar dolar) diğer bir ağırlıklı hasar kalemi olarak tahmin edilmektedir. Bu kalemin içerisinde imalat sanayii, enerji, haberleşme, turizm, sağlık ve eğitim sektörleri ile küçük esnaf hasarı ve ibadethaneler yer almaktadır.

Ayrıca, sigortacılık sektörü kayıpları ve esnafın gelir kayıpları ile makroekonomik etkiler dikkate alındığında, deprem yol açtığı felaketinin Türkiye ekonomisi üzerindeki toplam yükünün yaklaşık 1.995 milyar TL (103,6 milyar dolar) düzeyinde olduğu tahmin edilmektedir. Bu büyüklüğün 2023 yılı milli gelirin yaklaşık yüzde 9’una ulaşabileceği öngörülmektedir.”

46


 11. Bölgenin Nüfus Yapısı

(Bu bölüm Mart 2023 tarihli Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı Deprem Raporu’ndan alıntıdır.)

“Depremden etkilenen 11 ilin toplam nüfusu 31 Aralık 2022 tarihi itibarıyla Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) verilerine göre 14.013.196 kişidir. Bölgedeki nüfus ülke demografisinin (85.279.553 kişi) yüzde 16,4’üne tekabül etmektedir. Bölge nüfusunun yüzde 96,7’si (13.553.283 kişi) il ve ilçe merkezlerinde ikamet ederken, kalan kısım (459.913 kişi - bölgedeki 7 büyükşehir deki kırsal mahallelerde yaşayan nüfus hariç) belde ve köylerde yaşamaktadır.”

“Türkiye genelindeki çocuk (0-17 yaş) nüfusunun yüzde 21,3’ü (4.805.937 çocuk), Türkiye genç (18- 29 yaş) nüfusunun yüzde 16,7’si (2,6 milyon genç), depremden etkilenen 11 ilde yaşamaktadır. Türkiye’nin ortanca yaşı 33,5 iken, Diyarbakır ve Malatya hariç depremden etkilenen diğer illerin ortanca yaş düzeyi, ülke genelinden daha gençtir. Deprem bölgesindeki iller Türkiye geneline göre yaşlı oranının az olduğu bir demografik yapıya sahiptir. Bölgedeki yaşlı nüfus oranı, ülke genelinin 2,5 puan altındadır”

 12. Türkiye Cumhuriyetinin Tarihindeki En Ağır Sonuçlu Felaketteki Kayıpların ve Hasarların Nedenleri

47


 (Bu bölüm Mart 2023 tarihli Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı Deprem Raporu’ndan alıntıdır.)

“Yaşanabilecek her tür ve ölçekteki afet ve acil durumlara etkin ve organize müdahalenin sağlanabilmesi için görev alacak kurum ve kuruluşların görev ve sorumluğunu belirleyen Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) 2014 yılında hazırlanarak yürürlüğe girmiştir.”

“TAMP, Türkiye Afet Risk Azaltma Planı ve 81 il için hazırlanan İl Risk Azaltma Planları, görev ve sorumlulukları farklı kurum ve kuruluşlara dağıtan çok aktörlü bir afet yönetimi yaklaşımını içermektedir. Ancak bu planlar her ne kadar çok aktörlü bir nitelik taşısa da; depremin aynı anda 11 ile yaygın olması sonucunda yetki ve sorumluluğun ağırlıklı olarak merkezi yönetimin kontrolünde olmasının getirebileceği aksaklıkları ortaya koymuştur.” (her şeyi merkezden yönetme rahatsızlığının itirafı)

“Hem ulusal düzeyde hem yerel düzeyde görevin gerektirdiği kadroların istihdamının sağlanması ve tecrübeli personelin muhafaza edilmesi için tedbir alınması gerekmektedir. “ (Yeterli ve liyakatli personel istihdamının yapılmadığının itirafı)

“Yerelde yeterli müdahale, arama kurtarma, hasar tespit ve ilk yardım konularında hizmet verebilecek teknik personel ve uzmanın olmaması özellikle müdahale ve hasar tespiti konusunda sorunlar yaşanmasına neden olmaktadır. “ (Yerel alanda hazırlıklı olunmadığının tespiti)

“Belediyelerin yanı sıra, başta AFAD il müdürlükleri ile afet ve acil durum arama ve kurtarma birlik müdürlükleri olmak üzere merkezi kurumların yerel teşkilatlarının afetlere müdahale kapasitelerinin araç-gereç, bilgi birikimi ve uzmanlık bağlamında artırılarak yapısının güçlendirilmesi gerekmektedir. “ (Bu saptamaya rağmen gene yapılmayacaktır)

“Müdahalede kullanılan, zarar gören veya sarf edilen ekipman ve malzemelerin tekrar tedarik edilerek olası bir afete hazır hale getirilmesi ve zarar görmeden uzun süreli depolanmalarının sağlanması gerekmektedir.” (Bizim tespit ettiğimiz bütün hususlar yazılmış)

“Jeolojik etüt ve mikro bölgeleme çalışmalarıyla afet riskleri dikkate

48


 alınarak şehirlerin tarihi, sosyal, kültürel dokuları ve sektörel gelişme stratejileri doğrultusunda mekânsal planlar yeniden yapılmalı, zemin özelliği dikkate alınarak imara kapatılacak yerler belirlenmelidir. (Aslında bunlar önceden yönetime hep söylenmiş ve raporlar ile sunulmuş konulardır)

“Jeolojik–jeoteknik ve mikro bölgeleme etüt raporlarında imar planlarında risklerin azaltılması için yapılacak çalışmalar/müdahaleler kapsamlı olarak belirtilmelidir (örn. Yerleşime uygunluk durumuna göre yapı kat sayılarının belirlenmesi).” (Aslında bunlar önceden yönetime hep söylenmiş ve raporlar ile sunulmuş konulardır)

“Birinci derece ve ikinci derece deprem bölgelerinde ve sel vb. afet riski yüksek olan alanlardaki yerleşim birimlerinde imar planlama ve uygulama çalışmalarında yerel yönetimlerin yetkileri gözden geçirilmeli, bu kapsamda hatalı plan tadilatlarına ilişkin plan müelliflere yönelik cezai yaptırımları gözden geçirilmelidir.” (Aslında bunlar önceden yönetime hep söylenmiş ve raporlar ile sunulmuş konulardır)

“İmar Kanunu kapsamında valilikler ya da belediyeler tarafından verilebilen yapı ruhsatının alınma sürecinin merkezi bir kuruluş ya da ilgili Bakanlığın denetimine tabi olacak şekilde yeniden yapılandırılması önem arz etmektedir.” (Bu tespitin uygulamada tehlikeli sonuçlar doğurabileceği kanaatindeyim. İstanbul Göztepe Taşyapı, Ataköy sahildeki yüksek binalar merkez tarafından verilen izinlerle yapılan binalardır.)

“Yapı stokunun dayanıklılığı için başta deprem bölgesi olmak üzere ülke genelinde yapı kayıt belgesi alan yapıların risk durumu sorgulanmalıdır. Kaçak yapıların tespiti gerçekleştirilmeli, kaçak yapılara yönelik yaptırımlar (alınıp, satılmasının yasaklanması vb.) güçlendirilmeli ve kaçak yapı sayısının artışı önlenmelidir. Binaların performans seviyelerine göre periyodik olarak muayene ve denetiminin yapılmasına yönelik usul ve esaslar geliştirilmesi binaların sağlamlığının düzenli takibinin yapılabilmesi için faydalı olacaktır. Binalarda yapı sağlığı izleme sistemlerinin yaygınlaştırılarak kullanılması önem arz etmektedir.”

49


 “Mevzuata uygun dayanıklı yapıların inşa edilmesinin en önemli unsurlarından biri de yapı denetimidir. Bu kapsamda, yapı denetim firmalarının ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından yapılacak sınav ve değerlendirmelerle düzenli olarak takip edilmesine olanak sağlayan bir sistemin geliştirilmesi gerekmektedir. “

“Deprem bölgelerinde yeniden inşa edilmesi planlanan yapılarda bir mühendisin sorumlu olarak çalışabilmesi için gerekli olan şartların yanı sıra deprem özelinde bilgi düzeyi, teknik mevzuatı uygulama ve tasarım tecrübelerinin ölçüldüğü bir sınavla değerlendirmeye tabi tutulması gerekmektedir.”

Raporda yer alan eksik ve yanlış hususlar, merkezi yönetimin suçlarıdır. Çünkü bunlar önceden yönetime hep söylenmiş ve raporlar ile sunulmuş konulardı. Çünkü AFAD’ı kuran ve yöneten O’dur

Ayrıca, Hasarın bu kadar ağır olmasının nedenleri olarak raporda açık olarak şu ifade yer almaktadır;

“Başta İTÜ ve ODTÜ olmak üzere çeşitli kurumlarca yapılan analizlere göre binaların enkaz haline gelmesinde; yer hareketinin şiddeti, temellerin oturduğu zeminlerin taşıma kapasitelerinin düşük olması, binaların tasarım ve yapım kalitesindeki eksiklikler, binaların yaşı, mevzuata uygun olarak inşa edilmemiş olmaları ve bitişik nizamda inşa edilen binaların kat seviyelerinin farklı olmaları gibi faktörlerin yıkım açısından öne çıkan belirleyici unsurlar olduğu tespit edilmiştir.”

13. Deprem Sonrası Yardım ve İyileştirme Çalışmaları

(Bu bölüm Mart 2023 tarihli Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe

Başkanlığı Deprem Raporu’ndan alıntıdır.)

“Depremin ardından bölgede, afette ihtiyaç duyulan hizmetlerin yürütülebilmesi için 2023 yılı Mart ayı başına kadar 35.250’si arama kurtarma personeli olmak üzere, kamu görevlileri, STK’lar, uluslararası arama kurtarma personeli ve gönüllüler dâhil olmak üzere toplam 271.060 personel görev yapmıştır. Bölgede 18.048 iş makinesi görev yapmaya devam etmektedir. Çalışmalarda 75 uçak ve 108 helikopter kullanılmıştır.

50


 Deprem bölgesinde, beslenme ihtiyacının karşılanması için Türk Kızılayı, Milli Savunma Bakanlığı (MSB), Jandarma Genel Komutanlığı ve STK'lar tarafından gönderilen 369 mobil mutfak kurulmuştur.”

“Afet bölgesinde kurulan 332 çadır kent ve 360.167 çadırla 1.440.668 kişiye barınma hizmeti verilmektedir. Bölgede, 189 konteyner kentin oluşturulması ve 90.914 konteynerin alt yapı ve kurulum çalışmaları sürdürülmektedir. Konteynerlerde 34.120 kişiye barınma hizmeti verilmektedir. Barınma alanlarında, ilave 2.284 mobil duş ile 5.058 tuvalet konteyneri kullanıma sunulmuştur. Depremin etkilediği bölgede toplam 1.593.808 kişiye barınma hizmeti verilmektedir. Diğer illerde ise, afetten etkilenen 329.960 kişiye barınma hizmeti sağlanmaktadır. Afetten etkilenen vatandaşların geçici barınma ve beslenme ihtiyaçlarının karşılanması için ayrıca ülke genelinde pansiyonlar, öğretmenevleri, oteller, yazlıklar ve bağ evleri gibi imkânlardan da faydalanılmıştır”. (Burada yazılı olmayan Askeri Kamplar da bu hizmete tahsis edilmiştir).

CB’lığı SB Başkanlığının bu hesabında bir hata vardır. Tüm hasarlı binaların sayısı bu verilere göre 1.929.313 olarak gözükmektedir. Az hasarlı da olsa bu büyük depremde evlerine giremeyecek insanlar olacaktır. Tamamının evine girmek istemeyeceğini düşünürsek, ve de her haneyi 4 kişi kabul edersek barınma gereksinimi duyacak kişi sayısı 7.717.252 olarak karşımıza çıkmaktadır. Biz bunun yarısını kabul etsek bile halen barınma sorunu yaşayan 2.450.000 vatandaşın olduğunu belirlemek abartı olmayacaktır. Çeşitli yansız kanallarda görülen de budur.

Aynı raporda barınma imkanı sağlanan kişi sayısına ilişkin bilgi de aşağıdaki gibidir;

Bu ifadeden de anlaşılacağı üzere barınma olanağı sağlanan kişi sayısı toplamda 1.923.768 olarak görülmektedir. Bölgede barınma ihtiyacı bulunan daha on binlerce insan bulunmaktadır.

14. SONUÇ

Bütün bu verileri alt alta sıralayınca, bu çalışmanın sonuçlarını da temel dört başlık altında oluşturmak uygun olacaktır diye düşündüm.

1. Bilime saygılı olmamak:

51


 Önderimiz ve Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk “En hakiki mürşit bilimdir”, “benim söylediklerimle, bilim arasında bir çelişki görürseniz bilimi seçin” demiş. Yani doğada bize en doğru şekilde yol gösterici olan bilimdir. Esasen bizler “bilim”in işimize gelen taraflarını herkesten önce benimsemeye ve kullanmaya hazır bir toplumuz. Bu özelliğimizi, iletişim araçlarından, ulaşım araçlarına, tıp alanından, savunma alanına kadar her konuda görebiliriz. Ama inşaat sektöründe, jeolojide bunlara olduğu kadar bilime fazla bir iltifatta bulunduğumuz söylenemez.

a. Jeoloji Bilimine saygılı olmak

Yukarda da ifade edildiği gibi dünyamız 4.6 Milyar Yıl yaşında. Ve 200 Milyon yıl önce kıtalar ayrılmaya başladı. Bu hareket halen devam etmekte. Yani insanlık tarihi 10-15 bin yıl gibi komik bir geçmişe dayandığını göz önüne alırsak, Dünya hep vardı, üzerine biz geldik, o zaman ev sahibinin kurallarına uymamız gerekmez mi?

Jeoloji, Jeomorfoloji, Tektonik Levha Tektoniği, bilim dalları yer hareketlerini çok hassas takip etmekte bu alanın bilim insanları gene yer yüzünün bize gönderdiği sinyaller, gösterdiği hareketlerden mevcut levhaları, bu levhaların birbirleri ile olan ilintileri etkilerini analiz etmekteler ve bu suretle “Fay Hatlarını, Fay Zonlarını, Sakınım Zonlarını (BufferZon)” belirlemekteler, bu hatlar ve zonlar üzerindeki riskli alanları tespit etmekte depremin zamanını söyleyemeseler de, bölgedeki oluşabilecek depremlerin muhtemel zaman aralıklarını ve gerilim (Stres) dikkate alarak büyüklükleri konusunda doğruya yakın tahminlerde bulunabilmektedirler. Tahmin seviyesi olmayıp gerçek olarak söyleyebildikleri şey ise yerleşim yerlerinin nerelere kurulup nerelere kurulamayacaklarıdır.

Metinde de ifade ettiğim gibi bizim bilim insanları da defalarca bu görevlerini yapmışlar Devlet’in en üst kademesine kadar ve TBMM Komisyonlarına Deprem Tehditi’nin boyutlarını tüm ayrıntıları ile anlatmışlar belgelerle önlerine koymuşlardır. 2019 yılındaki tatbikat boşuna yapılmamıştır.

Ama bazen “Devlet” taaa en üst seviyeden vatandaşlarının, riskli alanlara konut yapıp tehlikeye maruz kalmasının yolunu

52


 da açabiliyor. Buna bir örnek olarak 4 Şubat 2022 tarih ve 5175 sayılı CB Kararını göstermek mümkün. Bu kararda Cumhurbaşkanı Hatay İli, İskenderun İlçesinde bir kısım mahallelerin, “RİSKLİ ALAN” statüsünden çıkarılmasına hükmediyordu. Bu mahallelerde birçok bina maalesef yıkıldı.

b. Bina İnşaatlarında, İnşaat Mühendisliği Bilimine Saygılı Olmak ve Ona Uymak.

Bu noktada işin içine Matematik ve Fizik kuralları girmektedir. Masraftan kaçınmak ucuza mal etmek için demirden, çimentodan tasarruf etmek, matematik ve fizik kurallarına uymamak bu felakette rol oynayan temel etkenlerden birisidir. Yıkılan binaların hemen yanında aynı şiddete maruz kalıp ayakta kalan binalar da mevcuttur.

c. b. Şıkkında İfade Edilen Şekilde İnşa Edilen Binalara İskan Müsaadesi vermek.

İşte “Devlet” denen organizasyon yani vatandaşın güvenliğini sağlayacak olan kuruluş burada sahneye çıkıyor. Ve inşa edilen binanın projesini onaylamadan önce, projeye uygun şartlarda inşa edilip edilmediğini kontrol ediyor ve onaylıyor. Bu sorumluluk da “Devlet” e ait oluyor.

d. İmar Affı Çıkarılması

Bu husus da “Siyasilerin” alanına girmekte. Tamamen oy kaygısı ile belli dönemlerde iskan müsaadesi alamamış (yani bilime uygun, yani “Tektonik rejim altında deprem dirençli bileşenlere sahip konut” olarak inşa edilmemiş binalara af getirilerek içinde barınılmasına müsaade edilmesi süreçleri de bu felaketin oluşmasında etken rol oynamıştır.

Buraya kadar sıraladığım hususlar “Bilim” e saygılı olmamanın getirdiği sonuçlardır.

Bu noktada bu büyük deprem faciasının yukarda açıklamaya çalıştığım nedenlerine somut örnek olarak Kahramanmaraş Depreminin “simgesi” olmuş dört yıkımı buraya not düşmek istiyorum;

53


 a. Kahramanmaraş EBRAR SİTESİ: “6 Şubat Depreminin simgesi kesinlikle Kahramanmaraş’taki Ebrar Sitesi’dir. 320 dairelik büyük bir site. Ölü sayısı 1200. Tam 5 gün bu siteye kurtarma ekipleri gelmedi. Ancak simge oluşunun nedeni bunlar değil.

Ebrar Sitesi’nin müteahhidi Emekli Din Dersi ve Ahlak Bilgisi öğretmeni Tevfik Tepebaşı. Abdestli namazlı, ağzı dualı, kalbi zikirli... Bütün konutları “Depreme dayanıklı cennetten bir köşe” diyerek pazarlamış. Dindar vatandaşlarımız da “Alnı secdeye değiyor, çalmaz çırpmaz, paramız da Müslümana gitsin” diyerek konutları güvenle

 satın almışlar.

6 Şubat Depreminde Ebrar Sitesi’nin her biri 32 daireli 8 bloku

yerle bir oldu, 1200 kişi öldü. Tv gazetecisi site enkazına yaklaşıyor, beton blokları eline alıp ufalıyor... Aaa o da ne? Alnı secdeli Din Dersi ve Ahlak Bilgisi öğretmenimiz çimentodan çaldıkça çalmış... Kamera inşaat demirlerine yakın plan yaklaşıyor; olması gerekenin yarısı kalınlıkta, demirden de çalmış... Bütün bunlar yetmezmiş gibi blokların altında fırınlar, marketler, kafeler...

Ama hakkını yemeyelim Tevfik Tepebaşı yaptığı siteye güzel bir isim koymuş: Ebrar, Arapça "Güzel huylu, çalmaz çırpmaz, haram yemez" anlamı taşıyor.” (Metin; “hizmetgazetesi.com.tr” adresinden Hamit Tekkanat imzalı 9 Mart 2023 tarihli köşe yazısından alınmıştır.) b. Adıyaman ISIAS OTELİ: Kahramanmaraş merkezli iki depremin ardından enkaza dönen Adıyaman’daki Grand Isias Otel’de 30’u rehber, 35’i KKTC’li öğrenci, öğretmen ve veli yaşamını yitirdi. Soruşturma kapsamında gözaltına alınan, otelin sahipleri ve yöneticileri Ahmet Bozkurt, Mehmet Fatih Bozkurt ve Efe Bozkurt,

 mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderilirken, Ulviye Bozkurt ve Şule Özbek hakkında ise yurt dışına çıkış yasağı ve adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı.

Cumhuriyet, 17 Şubat’ta Isias Otel’e ilişkin Doğu Akdeniz Üniversitesi İnşaat Bölümü öğretim üyeleri tarafından hazırlanan ön inceleme raporunu gündeme getirmişti. Raporda, “Bina alanında bulunan molozlar yakından incelenmiş ve beton kalitesinin bariz bir şekilde düşük olduğu, dere çakılı ve kumu kullanıldığı tespit edilmiştir" ifadeleri yer almıştı. Raporda ayrıca, “yapının göçmesinin nedeninin depremin büyüklüğü değil yanlış tasarım ve/veya imalatı” ifadelerine yer verilmişti.

 54


 c. Malatya KIRÇUVAL OTELİ: TVF Erkekler Voleybol 2'nci Ligi 6'ncı Grup'ta Play-Off mücadelesi veren Malatya Büyükşehir Belediyespor takımından 11 voleybolcu ile 4 ampute futbolcu, Battalgazi'de konakladıkları Kırçuval Otel'in ilk depremde yıkılmasıyla enkaz altında kaldı.

Yaşananların ardından Cumhuriyet Başsavcılığı geniş çaplı soruşturma başlattı.

Battalgazi Belediye Başkan Yardımcısı ve aynı zamanda otel sahiplerinden olan Zafer Kırçuval, akşam saatlerinde gözaltına alındı. Emniyetteki sorgusunun ardından adliyeye sevk edilen Kırçuval, çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi.

d. Hatay RÖNESANS REZİDANS: Depremde en yüksek can kaybının yaşandığı binalardan biri olan Hatay'daki Rönesans Rezidans'ın ikinci bilirkişi raporu ortaya çıktı. Raporda, binanın bodrum katına ait perdelerden ve bodrum kat tabanından yer altı suyunun sızdığına dikkat çekti. Bilirkişi heyetine göre, bina, bodrum katın üstünde pencere türü boşluklar bırakıldı ve kısa kolon etkisi oluşarak yıkıma uğradı. Öte yandan raporda, bazı kolon etriyelerinin deprem bölgelerinde kullanılması gereken yöntem olan 135 yerine 90 derece bükülerek yapıldığı vurgulandı. Bu sitede kaç kişinin öldüğü kesin olarak açıklanmadı. Sadece 80 kişiye henüz ulaşılamadı bilgisi yer aldı.

e. Kahramanmaraş SAFFRON OTELİ: Kahramanmaraş’ta yıkılan Saffron Otel markasının sahibi ise Yimpaş Holding kurucusu Dursun Uyar. Yimpaş vurgunu nedeniyle hapis yatan Dursun Uyar’ın AKP’nin

 kuruluşunda maddi kaynak sağladığı iddia edilmişti. Otelde onlarca kişi hayatını kaybetti, ancak kesin sayı halen açıklanmadı. Dursun Uyar hakkında bir soruşturma açılıp açılmadığı da bilinmiyor. Ancak Kahramanmaraş’ta 2019’da yapılan deprem tatbikatı senaryosunda bu otel yıkılıyor ve ekipler müdahale ediyordu.

 2. Deprem ya da başka bir doğal afette afetzedelerin kurtarılması enkaz altından çıkarılması, sağ kalanlara sağlık, barınma ve beslenme yardımı yapılması hususlarında hazırlıklı olmak.

Geniş açıdan bakıldığında, Devlet’in bu gibi, yani Kahramanmaraş ve diğer 10 ili kapsayan 7.7 ve 7.6 büyüklüğünde deprem çeşidinden

55


 Doğal Afetlere karşı pek te hazırlıklı olmadığı en azından pek de “proaktif” (ön görülü) olmadığı bütün çıplaklığı ile görülmüştür.

1999 öncesinde Afetler sonrasında acil müdahale için oluşturulmuş olan Bayındırlık ve İskan Bakanlığına bağlı “Afet İşleri Genel Müdürlüğü”, İçişleri bakanlığına bağlı “Sivil Savunma Genel Müdürlüğü” ve Başbakanlığa bağlı “Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü” leri kapatılarak Başbakanlığa bağlı “Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı” kuruldu.

2017’de ki referandum ile “Cumhurbaşkanlığı Yönetim” sistemi kabul ! edilmesinin ardından 2018 de Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılarak yeni sisteme göre Cumhurbaşkanı seçilince gene her şey değişmeye başladı. Önce 2018 de 4 Nolu kararname ile AFAD İçişleri Bakanlığına bağlandı. 2022’de İllerdeki AFAD’lar ve 16 ilde kurulan AFAD Arama Kurtarma Birlikleri Merkeze bağlandı.

Artık her şey merkezden idare edilmeye başlanıldı. Halbuki Türkiye’nin idari yapısı ademi merkezi bir idareye göre kurgulanmıştı. Herkesin görev ve sorumlulukları kanunlarla belirlenmişti. Merkezi yönetim ancak bunu denetlemekle yükümlüydü. Yoksa hiçbir yönetici kendi yetkisinde olan bir tasarruf için merkezin görüşünü ya da müsaadesini almak zorunda değildi. Ama oldu.

Bu sivil bürokrasi için de böyleydi, askeri bürokrasi için de.

Asker için durum biraz daha farklıydı.

Mükellef Askerlik 6 aya indirilmiş, “Uzman ve Sözleşmeli” statüsü getirilmiş, ve “Bedelli” askerlik ise devam etmekte.

Askeri Yargı kaldırılmış, sıralı komutanlara sicil amirlerine belli oranda ceza yetkisi veren “Disiplin amirliği” kaldırılmış.

Askeri Tıp Fakültesi kapatılmış, Askeri Doktorluk kaldırılmış ve doğal olarak Askeri Hastaneler de kapatılmıştır.

Askeri Liseler kapatılmış, Kara, Deniz, Hava Harp Okulları, Milli Savunma Üniversitesi (MSÜ) adı altında bir makama bağlandı. Bu Üniversitenin Rektörlüğüne de sivil bir tarih Profesörü atandı.

13 Orgeneralden oluşan Yüksek Askeri Şura (YAŞ), 4 general ve 8 bakandan oluşan bir şekle getirildi.

Genelkurmay Başkanı Milli Savunma Bakanına bağlandı, Kuvvet Komutanları da Milli Savunma Bakanına bağlandı. Genelkurmay

56


 Başkanlığı bir Danışmanlık müessesi gibi kaldı.

En üstteki bir siyasinin en alttaki bir Komutana direkt olarak “emir verme” yetkisi sağlandı.

Askeri personelin terfi tayin ve emeklilik işlemleri tamamen siyasi otoritenin eline bırakıldı.

Jandarma Genel ve Sahil Güvenlik Komutanlıklarının Genelkurmay ile bütün bağları kesildi. Kendi okullarını kurdular ve Kara veya deniz Kuvvetleri ile de organik bağları kalmadı.

İşin ilginç yanı bütün bu ve dahası değişiklikler kalkışmadan 5-6 gün sonra kararnameler ile başladı ve on onbeş günde tamamlandı. Bütün yasal düzenlemeler dahil. Yani bunların hazırlığı önceden yapılmış, ve tahminen FETÖ’cü kadrolar ile birlikte (SADAT’ın katkısı ile) kotarılmış konulardı. Mesela Askeri Liselerin kapatılması ve Harp Okullarının bir MSÜ altında toplanması, Askeri Hastanelerin devri hakkındaki 669 sayılı KHK, 25 Temmuz 2016 tarihlidir.

Daha çok konu var ama asıl meseleden uzaklaşmamak için burada kesiyorum.

Bu ortamda katı bir merkeziyetçilik, Silahlı Kuvvetlerin mümkün olduğu kadar kışlasında kalması, öne çıkmaması prensibinden hareket ile “Türkiye Acil Müdahale Planında (TAMP)” da aktif görev almaması sonucunu getirdi.

Bu durumda iş tamamen AFAD adlı teşkilatın üstüne düşüyordu. Fakat AFAD’ın öyle TSK gibi binlerce yıllık bir tecrübesi yoktu. Organizasyon zayıftı, Lojistik nedir, koordinasyon nedir, üs bölgesi nedir bilmiyorlardı. Yerinden yönetim ve ilk müdahalelerin yerel olarak yapılması gerekliliği belki bazı iller için görülmüş ancak o da yetersiz kalmıştı.

Çünkü bütün yetkililer tarafından en az 4-5 sene önce işaret edilmiş olan Kahramanmaraş, Adıyaman, Malatya, Şanlıurfa, Gaziantep, Osmaniye, Hatay illerinde ciddi bir hazırlığın olmadığı ortaya çıktı. İhtiyaç malzemelerinin neredeyse tamamı Türkiye’nin diğer illerinden gönderildi. Şöyle denebilir, bu iller yıkılmıştı, nereden bulacaktı o malzemeleri. Bunlar AFAD depolarında hazır bulundurulmalıydı. AFAD elemanları daima hazır olmalıydılar. Bu şu anlama gelmemeliydi, bu elemanlar gece gündüz o malzemelerin başında

57


 beklemeyeceklerdi. Depolarda bir iki nöbetçi bulundurulur, görevliler kentin içinden seçilmiş gençlerden oluşabilirdi. Zaman zaman bu gençler kısa tatbikatlara çağırılır, fikren ve bedenen zinde tutulurlardı. Buna benzer daha bir sürü çözüm bulunabilirdi. Askerliği 6 ay gibi komik bir süre yerine 12 ay yapılsa bu olay çözülürdü.

Ben bunu bir vesile ile Amerika Birleşik Devletlerinde iken bir şehrinde gördüğüm “Reserve Forces” Yedek Kuvvetlere ait olduğu ifade edilen bir kışladan söz edeceğim. Kışla gibi tek katlı prefabrik yapılardan oluşan bir tesisin açık alanlarında askeri kamyonlar araçlar tenteli araçlar vardı. Sordum buranın “Reserve Forces” Yedek Kuvvetlere ait olduğu ifade edildi. Bu kuvvete mensup insanlar gerektiğinde (örneğin doğal afetlerde) buraya katılıyorlardı. Bu amaçla kullanacakları tüm araç, gereç, teçhizat ve malzemeleri bu kışlada hazırdı.

AFAD’ın da Acil Müdahale Birliklerinin olduğunu biliyoruz. Bunun örneğini İzmir’de gördük. Bu birliklerden söz konusu 11 ilde de kurabilirlerdi. Depolar yeterli malzeme ile dolu ve çalışacak insan kaynağı belli olduktan sonra bu birlikler ile ilk saatlerde müdahale yapılabilirdi. En azından İstanbul’daki Konteynerlerden bu illerde de bulundurulabilirdi.

Asker ilk gün sahada görülmemiştir. Çünkü emir beklemiştir. Ancak Milli Savunma Bakanının ifadelerinden ve elde edilen görüntülerden İlk gün, “İnsani Yardım Tugayı” ve bazı İstihkam Birliklerindeki Arama Kurtarma birimleri bölgeye sevk edilmişlerdir. Ancak onlarda deprem bölgesinin çok geniş bir coğrafya olması nedeni ile çok kısıtlı noktalarda akşama doğru çalışmaya başlamışlardır.

Yani

Saat 04.17 de gerçekleşen 7.7’lik deprem sonrasında o gün yani 6 Şubat Pazartesi günü depremzedelerin yanında kimse yoktu. Zaten saat 13.22 de 7.6 lık bir deprem daha oldu.

Ancak ertesi gün öğlene doğru bazı yerlerde hareketlilik başladı ve 7 Şubat saat 16.11 Tarih saat gruplu mesaj ile AFAD, Kuvvetlerden gönüllü personel talebinde bulundu. Bu mesaja istinaden Hava Kuvvetlerinin bir mesajı da diğer mesaj ile birlikte Halk TV ekranlarında yayınlandı ve tekzip edilmedi.

8 Şubat’tan itibaren Kara, Deniz ve Hava Kuvvetlerinin gayretleri ile 58


 Deprem Bölgesine yönelik yoğun bir biçimde birlik intikalleri gerçekleşti. Ve Silahlı Kuvveler tüm gücüyle bölgede çalışmaya başladı. Çok da başarılı çalışmalar yaptı. 2010 yılında tedarik ettiği Sahra Hastanesini Kahramanmaraş’ta kurdu, Deniz Kuvvetlerinin bir çıkarma gemisi TCG Bayraktar Hastane Gemisi olarak İskenderun’da hizmet verdi. Gerek Belediyeler (ki bunların içinde İstanbul, İzmir, Ankara başta olmak üzere bir çok şehrin Büyük Şehir Belediyeleri, AKUT, Madenciler (ilk Günden itibaren), AHBAP STK, ve Yabancı Ülkelerin ekipleri yoğun bir faaliyet içine girdiler bir çok insanın hayatını kurtardılar ama gene de tüm illere ve depremzedelere ulaşabildiler demek mümkün olamadı. Resmi olarak 50.096 insanımız hayatını kaybetti.

Bu, Devletin hazırlıksız olmasının ve organizasyon/koordinasyon yeteneğinden yoksun olmasından kaynaklanmıştır. Zira Devlet ehil ellerde değildir.

Aradan neredeyse iki aya yakın bir zaman geçti, hala tam olarak barınma sorunu, ihtiyaçların karşılanması sorunu hal olmadı. Çünkü bu sorun da tek elden ve merkezden halledilmeye çalışılıyor. Bütün vatandaşların Devlete değil “bir kişiye” minnet duyması isteniyor. Pandemi döneminde “maske ve kolonya” dağıtımında olduğu gibi. Bir gün evimin kapısı çalmıştı, açtım, muhtar, bir polis ve bir görevli, görevlinin elinde bir poşet, bana adımı sorduktan sonra, “Cumhurbaşkanımızın sevgileriyle” diyerek paketi uzatmışlardı. Pakette bir kolonya ve maske vardı. Biliyorsunuz Rize’de sel olmuştu, CB orada halka otobüsün üstünden Çay atmıştı. Bir yerde çocuklara oyuncak atıyor, diğer bir yerde depremzedeler eliyle para dağıtıyordu. Ama çadır bekleyen insan sayısında bir azalma olmuyordu.

Son bir konuda Devletin Bütçesinin nasıl harcandığı ve harcama alanlarındaki yanlış tercihlerdir. Yukarda sözünü etmeye çalıştığım tedbirlerin parasal karşılığı bir Çanakkale Köprüsüne bir yılda verilen geçiş garantisi karşılığı Devletin cebinden yani bizim cebimizden ödenen meblağ kadardır.

SON SÖZ

“Tarih tekerrürden ibarettir” diye bir söz vardır ama ona karşılık da “Tarihten ders alınsaydı hiç tekerrür (tekrar) eder miydi” denmiştir. Çok beğendiğim sözlerden biri de “Delilik, aynı şeyi tekrar tekrar

59


 yapıp farklı sonuçlar beklemektir”.

Artık aynı şeyleri yapmayız diye düşünüyorum.

Prof. Naci Görür, “Binaların yıkılmasını doğanın bize kestiği bir ceza olarak değil, depreme dayanıklı yapı tasarımı ve yapım sürecini doğru işlettiğimiz zaman, binaların yıkılmadığını görüyoruz.” Demiş ve bizim insanımızın “depremi ciddiye almadıklarını” ifade etmiştir.

Prof. Görür, Kahramanmaraş depremi sonrasına bir konuşmasında da şunları söylemiştir;

“2003 yılında başladım, Elazığ, Kahramanmaraş, Adıyaman, Bingöl de Valilere halka anlattım ama bir deprem bölgesinde olduklarının Depreme dirençli yerleşim alanları oluşturmalıyız. 20 senede hallederiz. (ama halledilmedi). Bilim ve teknolojiyi ön plana alıp ülkenin geleceğini ona göre planlamazlarsa biz Türk Milleti olarak bundan sonraki asırlara çıkmamız mümkün değil. Önce ekonomik sonra siyasi bağımsızlığımızı yitirir tarihin çöplüğüne gideriz. Asıl “BEKA” sorunu budur. Bilgi toplumu olmalıyız. Ülkenin en önemli sorunu deprem ve can güvenliğidir. 50-60 Bin kişiyi 1 dk da gömüyorsak biz bu çağın devleti milleti olamayız.”

Naci Görür Hoca’nın bu sözlerine bir ilavede bulunmayacağım.

Bu çalışmayı 50 gündür yapıyorum. Özellikle felaketin yaşandığı o 11 İl’de çok ama çok acılar yaşandı (hala da yaşanıyor) insanlar, ailelerini çoluk çocuğunu, evlerini, anılarını, geçmişlerini kaybettiler. Evlatlar anne babalarına beni kurtarın diye bağırarak hayatlarını yitirdiler. Bu 51 günde çok ağladık. Elimizden geleni yapmaya çalıştık.

Ama ben bu çalışmayı, o hayatlarını yitiren canlara, çocuklarına anne babalarına ve insanlara bir nevi borç gibi hissettim.

O felakette yaşamlarını yitiren tüm insanlara Rahmet diliyorum, ailelerine yakınlarına baş sağlığı ve yaşam gücü diliyorum.

Ve bizleri onları koruyacak bir gücümüz olmadığı için affetmelerini diliyorum.

Çok Üzgünüm.

Bora KUTLUHAN

29 Mart 2023 Villakent/Menemen

60


 Yararlanılan Kaynaklar

1. 7269 Sayılı, Afetlerde Alınacak Tedbirlere ve Yardımlara

Dair kanun

2. Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP)

3. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı

Kahramanmaraş Deprem raporu,

4. MTA WEB Sayfası

5. Savunma ve Havacılık Dergisi; Yıl 2000/Sayı 79, Yıl

2005/Sayı 107, Yıl 2010/Sayı 140

6. AFAD WEB SAYFASI,

7. AFAD Twitter Sayfası

8. MSB Twitter Sayfası

9. 2013/5703 tarih ve sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile

yayımlanan “Afet ve Acil Durum Müdahale Hizmetleri

Yönetmeliği”

10. 23 Şubat 2022 tarih ve 5211 sayılı Cumhurbaşkanlığı

Kararı “Afet ve Acil Durum Müdahale Hizmetleri Yönetmeliği”

 —————————————


Bora Kutluhan kimdir?


Bora Kutluhan, (Emekli Deniz Piyade albayı) İstanbul / Kadıköy doğumludur, 1969-97 yılları arasında Türk Deniz Kuvvetlerinde, Deniz Piyade Subayı olarak görev yapmıştır, 1998-2019 yılları arasında Savunma ve Havacılık Dergisinde Yazı İşleri Müdürü ve Yazar, Editör olarak çalışmıştır .



   


Partili gazeteciler… Pravda…

Gazeteciler Cemiyetinin düzenlediği Medya Konferansının (*) i kinci gün  oturumları da ilginçti. “Gazeteci kimdir? ” Başta olmak üzere pek ç...