Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Bağdat etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Gökte ararken yerde buldum

Hem de bir arkadaş ziyaretinde karşıma çıkmasın mı? Daha önce de söz etmiştim, “ Min el Sima” dan, hani şu “ gökten gelen ” anlamı taşıyan tatlıdan… (*) Bağdat’a, Süleymaniye’ye, Erbil’e defalarca gidiş gelişlerim olmuştu. Savaş öncesi gerginlik sürerken oralarda haftalarca kalmış, Kuzey Irak’ta petrol kuyularının açılışına gitmiş, Saddam Hüseyin’in “oyların tamamını aldığı!” referandumu Süleymaniye’de izlemiştim, BM Genel Sekreterinin “arabuluculuk girişimi ”  ziyaretinde de Bağdat’taydım, işte o sırada  keşfetmiştim bu lokuma benzeyen tatlıyı… Uzun süredir o taraflara yolum düşmedi, gidenlere söyledim ama onlar da tedarik edemediler…  Aa, bu sabah bir arkadaş ziyaretinde masanın üzerindeki kutuyu farketmez miyim? Gözlerime inanamadım, arkadaşımdan izin isteyip bir kaç tanesini çantama koydum, o da demez mi? -Birisi getirdi ama  kimdi? Tatlı da pek benlik bir şey değil… Oysa benim için bir nostaljik bir mutluluktu “gökten gelen tatlıyı” ağzıma atmak, d...

“Cennetten gelen!” tatlı

  Bu resim (*) yıllar önce  İran’la savaş sırasında ölen askerlerin anısına yapılan “ Şehitler Anıtı ”nın önünde Bağdat’ta çekilmişti…  -Ne kadar zarif bir yapı değil mi? Gazeteciler aslında sürekli güncelin peşinde koşsalar da, olayların ötesinin de tanığıdır, sokaktaki adamdan farkları, gözlemlerini kayda geçirmeleridir. Şimdilerde artık neredeyse herkes sosyal medya kullandığı için “ zaman tanıklıkları ” iyiden iyiye yaygınlaştı, yani yaşananlar “silinmez” hale geldi. George Orwell’in unutulmaz romanı 1984’deki gibi (**)  eğer başımızdakiler! beğenmedikleri kimi olayları tarihten kazıyıp yok etmeye kalkışmazsa, bundan böyle, yaşanmışlıklar asla tarihin derinliklerine gömülüp gidemeyecek, ne hiyeroglifleri, ne çivi yazılarını çözmeye uğraşacağız, ne de kaybolup giden parşömenlere yazılı antik metinler için hayıflanacağız. “S avaşın eşiğindeki ” Bağdat’a 2 binli yıllarda art arda yaşanan krizler sırasında o kadar çok gidip gelmiştim ki, bir zamanlar “ Orta ...

SEYYAH OLDUM, ŞU ALEMİ GEZDİM

          Kaddafi ile Sirte’deki ünlü çadırında  Keşke insanın parası olsa, yaşamındaki sorumluluklardan sıyrılabilse, Jules Verne’nin kurguladığı gibi  “ İki yıl okul tatiline çıkabilse ” diye düşündüğüm çok olmuştur. “İki yıl olmasa da yaşamımın en eğlenceli zamanlarını seyahatlerde geçirdim ” desem, bana kim kızabilir? Bir kere mesleğim gereği o kadar çok seyahat ettim ki, hem dünyanın önemli merkezlerinde işler yapmış oldum, hem o ülkelerde basının işleyişini yakından gözlemleyebildim. Tabii bu iş seyahatlerinin getirisi de o ülkeleri “işten artan zamanlarda” gezmek oldu. Gezilerimiz paylaşmaya kalksam sayfalar yetmez. Gezip gördüklerimden bir kaç küçük not versem nasıl olur? - Şam : Kent, 80’li yıllarda herkesin (!) Fransızca bildiği modern binalarla donatılmış bir batı başkenti gibiydi. Sokaklarda bile ikram edilen sert kahve, “ kakuleli mırra ” egzotik Ortadoğu’dan nasıl gizemli kokular, esintiler getiriyordu. Şam’da, devlet adamlarına ...