Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Namık Kemal Ortaokulu etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

KIRMIZI DONLAR İHTİLALİ

Geçenlerde çok hoş bir buluşma yaşadığımızdan söz etmiştim. Yildiz Kasikci Telatar ve Ayşe özbek’le tatlı tatlı sohbet etmiştik. O buluşmada Yıldız bize “Kırmızı Donlar İhtilali” kitabını imzalayıp vermişti. Çok merak etmiştik “kırmızı don” başlığını, “okuyun da bir, bakalım ne düşüneceksiniz?” Demişti Yıldız. İnanır mısınız kitabı neredeyse bir gecede bitirdim, uyku muyku hak getire!  Bayıldım Yıldız’ın kalemine.  -Neydi kitapta seni bu kadar çeken? Diye soruyorsanız, hangi birini anlatayım? -Yıldız’ın işlek kalemini mi? -Saracoğlu Mahallesinde geçen çocukluk gençlik yıllarının umut, neşe, mutluluk dolu anılarını mı?  -Kızını yücelten bir babanın elinde büyüyen kız çocuğunun, cam tavanları yerle bir ederek nasıl ilerleyip en üst noktalara gelebileceğini mi… Hele o babanın borca girip kızına Endura marka bisikleti armağan edişi yok mu? Eh! Uyku kalır mı insanda?  Okur da okur, sayfaları çevirirken o güzelim yılların Ankara’sına gider, kendi çocukluk anılarına dalarsı...

Ahmet Telli’den kaynaklı…

Yaşamımız öyle hızlı geçiyor ki önemli bir an, bir söz hemen aklımızdan çıkıveriyor, bir kenara ufacık bir not bile almıyoruz, aslında sosyal medyanın varlığı bizi “deftere” yazmaktan da alıkoyuyor, ne kötü… Bu sabah uyandığımda telefonu elime aldım, bir baktım Tevfik Dalgıç’tan Facebook’ta önemli bir paylaşım var, Ahmet Telli’den alıntı yapmış: Ankarada Kumrular sokağı hüzzamdı bir zaman Kale’ye rast vaktinde çıkılırdı Gariptir, Sezenlerdeki hanende Çekip gitti Sarguttan bir ay önce Posta caddesi, Taşhan, Karpiç ve diğerleri Ama artık meyhaneler kalmadı Ankara’da Belki bundandı Cemal Süreya’nın Kızılay’da Huzursuz bir zürafa gibi dolaşması “ Ahmet Telli’ye ne oldu? ” derseniz… 12 Eylül’de içeri alıp kuru somyalarda yatırdılar, şimdilerde de “ okuduğu şiirlerden ” onu 77 yaşında yeniden hapislere yollamaya kalktılar… Neyse işte, sabahın o saatlerinde ben de kalktım eski günlükleri, fotoğrafları filan buldum… Bir kaç şey çiziktirdim yorum olarak, sonra çok değer verdiğ...

Acıbadem kurabiyesi

Namık Kemal Ortaokulu yıllarında okul çıkışlarında dadandığımız bir pastane vardı, bağıra çağıra tezgahın arkasında sıraya girerdik: - Amca bana bi sosisli, ama hardal koyma -Bi kaşarlı tost yapsana  amca -Amca şu poğaçayı verir misin? Benim isteğim hep aynıydı, “ amca bir acıbadem kurabiyesi !” O yıllarda annem birgün elimden tutup, “ gel seninle bir yere gideceğiz ” demiş, beni Maltepe’de, Gölbaşı Sinemasının bulunduğu Gölbaşı Apartmanına götürmüştü. Üst katlara çıktık, bir dairenin kapısını çaldık, epey bekledik, sonra beli bükülmüş, saçları bembeyaz olmuş bir ninecik açtı kapıyı, bizi içeri buyur etti: -Hoşgeldin kızım, içeri girin, bak çay ve şeker şurada, haydi güzel bir çay demle de içelim. Tek gözden ibaret odada yalnız yaşadığı anlaşılan sevimli ninecik, benim başımı okşayıp, koltuğuna oturdu. Annemle sohbetlerine kulak kabarttım: -Masume’ciğim Vedat hiç görünmedi bu aralar, sağ olasıca, geldiğinde de karşımda 10 dakika ya oturur ya oturmaz, ateş alır gibi ...