Ana içeriğe atla

Ahmet Telli’den kaynaklı…




Yaşamımız öyle hızlı geçiyor ki önemli bir an, bir söz hemen aklımızdan çıkıveriyor, bir kenara ufacık bir not bile almıyoruz, aslında sosyal medyanın varlığı bizi “deftere” yazmaktan da alıkoyuyor, ne kötü…


Bu sabah uyandığımda telefonu elime aldım, bir baktım Tevfik Dalgıç’tan Facebook’ta önemli bir paylaşım var, Ahmet Telli’den alıntı yapmış:


Ankarada

Kumrular sokağı hüzzamdı bir zaman
Kale’ye rast vaktinde çıkılırdı
Gariptir, Sezenlerdeki hanende
Çekip gitti Sarguttan bir ay önce

Posta caddesi, Taşhan, Karpiç ve diğerleri
Ama artık meyhaneler kalmadı Ankara’da
Belki bundandı Cemal Süreya’nın Kızılay’da
Huzursuz bir zürafa gibi dolaşması

Ahmet Telli’ye ne oldu?” derseniz… 12 Eylül’de içeri alıp kuru somyalarda yatırdılar, şimdilerde de “okuduğu şiirlerden” onu 77 yaşında yeniden hapislere yollamaya kalktılar…




Neyse işte, sabahın o saatlerinde ben de kalktım eski günlükleri, fotoğrafları filan buldum…

Bir kaç şey çiziktirdim yorum olarak, sonra çok değer verdiğim önemli gazetecilerden Barış Kaşıkçı’nın notunu gördüm, havalara uçtum… Eh, artık şart oldu bu paylaşımları paylaşmak, birkaç resim de eklemek… Ne güzeldi o yıllar…



-Kumrular’da ortaokulum vardı (Namık Kemal) 3 yıl ilkbahar-sonbahar- dizboyu karda kışları gittim döndüm… Acıbadem kurabiyesi ünlüydü tam okulun karşısındaki pastanenin,(tadı hala damağımda…)

Üniversite sonda, Sıdıka Yılmaz’la dondurucu soğukta haftalarımızı Milli Kütüphanenin üst katındaki buz gibi bir odada eski gazeteleri inceleyerek geçirdik… Nefesimiz buhar olurdu!

-Kale’ye sıkca gider, siyah beyaz resimler çeker, hocamız Hamza Inanç’tan (SBF-BYYO) aferin beklerdik.

-Sezenler bizim sokağı keserdi (Hanımeli), çok arkadaşım otururdu, ne hoştu o dört katlı binalardaki 2 odalı evler, Lale Apartmanı…

-Kızılay’da çok dolaşırdık, dolmuşlar Gima’nın karşısından kalkardı, o yemyeşil 

parklardaki salıncaklar, Kocabeyoğlu Pasajı, Büyük Sinema… Hepsi aklımda.

-Posta Caddesi bilumum elektrik malzemeleri filan içindi… Odama abajur almıştık.

-Karpiç’e yetişemedik, Piknik’i sonlarında yakaladık, gökdelendeki Set Kafeteryayı severdik, Baris Kaşıkçı beni orada Atilla İlhan’la tanıştırmıştı… Uzun sohbet etmiştik o gün…)

Çocukluğumda babamla Ulus Sinemasına bilet alır, önce Cevat Restoranda çay içerdik… West Side Story’i izlemiştik.


Bu şehirde doğdum yaşadım hep… Ahmet Telli gibi anlatamasam da…


Zaten ülkenin zalimleri hep iktidardaydı, hep aydınlara, şairlere, yazarlara zulmettiler… Hepsi birden cahil ve karanlık düşünceliydiler…”




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Külliye’ye içerden bakış: Erdoğan’a: “Sistem yürümedi, Türkiye’yi seçime götürmeli”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın  “Başdanışmanı” olarak Beştepe’de    7 yıl süreyle  görev yapan İlnur Çevik’le konuştuk. “ Bu sistem yürümedi ” diyen Çevik durumu, “Erdoğan’ın en kısa zamanda Türkiye’yi seçime götürüp sistemi rayına oturtması şart, eğer torunlarını şu kadarcık! bile seviyorsa bunu yapmalı, aksi halde eyvah! ” diye özetliyor.  DEM Parti ile yürütülen “çözüm süreci” için, ortada bir plan taslağı bulunmadığını savunan Çevik’e göre, her zamanki “Kervan Yolda Düzülür” mantığı yine ağır basıyor. …Acaba Külliye’de çalışma sistemi nasıl? Cumhurbaşkanı gündemini nasıl belirliyor? Yüksek İstişare Kurulu diye bir kurul var, orada ve  pek çok kişinin üye olarak yer aldığı diğer kurullarda neler görüşülüyor? Erdoğan, Atatürk ismini neden diline almak istemiyor?Beştepe’nin bodrumunda gerçekten tam teşekküllü bir hastane var mı?…  Gibi pek çok soru aklımı kurcalıyordu, “ İlnur Çevik nasılsa görevi bıraktı, artık belki konuşur ” diye düşün...

Yekta Güngör Özden’e geçmiş olsun

Geçen hafta Anayasa Mahkemesinin eski başkanlarından Yekta Beyi ziyaret etmiştik. Bugün öğrendik, küçük bir ev kazası yaşamış, ameliyat olmuş, iyiymiş. Kendisine acil şifa diliyoruz.  Aslında Ankara’da gündem o kadar yoğun ki, Yekta Beyle yaptığımız söyleşiyi bu sabah kayda geçiriyordum tam, o anda başka konular araya girince yarım bıraktım…  O halde şimdi tamamlayayım: “Güngörmüş” dostlarla bir araya gelebilmek, yakın tarihin sayfalarını gözden geçirebilmek ne kadar büyük bir şans. Geçenlerde Ali Bilge  ve Feyzan Erel ile birlikte Anayasa Mahkemesinin eski başkanı Yekta Güngör Özden’i ziyaret etmiştik, sohbetimiz sırasında notlar aldık, “ yazabilir miyiz anlattıklarınızı ?” Diye sorduğumuzda, “istediğinizi yazın” yanıtı vermişti. İşte o gün bugünmüş…  Yekta Güngör Özden ’in o gün söylediklerine şimdi biraz kulak verelim mi? SORU: Ülkede büyük bir gerilim yaşanıyor şu anda. Aydınlar, gazeteciler politikacılar tutuklanıyor, herkese gözdağı veriliyor, nas...

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...