Bu Blogda Ara

Küfre Koyu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Küfre Koyu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Cumartesi, Ağustos 01, 2015

Baraka Davası

Bir Özgür Adam







Baraka Davasının Kahramanı Aykan Er

Gökova Körfezine uzanan koylardan birinde Küfre'de, yemyeşil uzanan vadide küçük bir baraka var... Aykan Er'e, namı diğer Papaz'a ait... Bir zamanlar o vadideki geniş topraklardan birinin sahibi olan yakın arkadaşı Kambur ona demiş ki:

-Gel sen de burada yaşa... Bir baraka yap kendine, komşuluk edelim...

Papaz'ın, yani herkesin unuttuğu ismiyle Aykan Er'in öyküsü böyle başlamış... Bodrum'u, çalıştığı barı, eşini, çocuğunu, yıllarca süngere daldığı arkadaşlarını bırakıp gelmiş buralara... Derme çatma bir baraka yapmış kendine... Küçücük, iki göz bir baraka... Ama ne baraka...
Enerjisini güneş panelleriyle elde ediyor... Suyunu da yakındaki pınarlardan... Sağa sola arı kovanları da yerleştirmiş... Oh, denizden küfür küfür rüzgar alan Küfre'de özgür, sağlıklı, her türlü keşmekeşten, bağımlılıktan uzak şahane bir yaşam...
Sonra Devlet Baba duymuş bunu:

-Vay sen misin bunu yapan?

Diye kükremiş bizim Papaz'a... Hakkında hemen bir dava açıvermiş, hem de Ağır Ceza'da... Suçu ne miymiş bizim Papaz'ın? SİT alanına izinsiz inşaat yapmak... 10 yıl hapsini istemiş savcı... Yargılama epey sürmüş, sonunda hapis cezası kesinleşmiş Papaz'ın, ama neyse ki para cezası ve şartlı tahliyeye dönüşmüş hüküm...

-Ben burayı paramla aldım yav... Kambur'a paramı ödedim bana verdiği arazi için...  Ama bu araziye meğer inşaat yapmak yasakmış... Ne inşaatı be?

Papaz'ın ağır cezalık olmasına yol açan baraka işte bu... İçinde yatağı yorganı var, küçücük bir de buzdolabı... Ha, bir de mutfağı var girişte:

-Ben artık et met yemem, yemiyorum, işte gördüğünüz şu küçük bostanlarda yetiştirdiklerim yetiyor bana. Dün mesela kendime börülce pişirdim... Diyor.

Ama barakanın en önemli özelliği kitaplık... Yüzlerce kitap sıralanmış raflarında... Şu sıra Dostoyevski'nin "Ezeli Koca"sını elinden düşürmüyor bizim Papaz...
Geçimini neyle mi sağlıyor? Kovanlardan elde ettiği bal onun tek geçim kaynağı... Teknelerin bağlandığı tepeye küçük bir tezgah açmış, bal kavanozlarını oraya sıralayıvermiş... Bir de tabela asmış tezgahın önüne:

"-Bal büyük 10, küçük 5 TL, kekik 5 TL... Taşın altına koy, hırsıza bedava" Demiş.

"Hiç hırsızlık oldu mu?" Diye soruyoruz, "Vallahi olmadı" diyor... Bize yetiştirdiği biberlerden üç tane koparıp ikram ediyor... Asıl ısrarı ise sohbet için:

"-Oturun, votka tonik ikram edeyim" diyor... Teşekkür ediyoruz, derme çatma masasında sohbeti koyultuyoruz... Komşusu Ayşe Kadın da uğruyor ama Papaz'ın neşesine iyimserliğine tezat onun duruşu, "Papaz bundan sonra ne kadar yaşar ki? Taş çatlasa beş yıl olsun" diye bir söz atıyor Papaz'a duyurmadan...


Küfre'de güneş batıyor, izin istiyoruz Papaz'dan, bizi uğurlarken 'Beni buradan kimse koparamaz' diye söylenip, doğanın kucağındaki yalnızlığına dönüyor özgür dostumuz... Biz ise karşılıklı dert yanıyoruz:

-SİT alanıymış... Devlet Papaz’ın barakasıyla  uğraşacağına Güvercinlik'te kabus gibi yükselen lenduha otele bir baksaydı... Bodrum'daki çirkin apartmanlara dur deseydi ya...

Partili gazeteciler… Pravda…

Gazeteciler Cemiyetinin düzenlediği Medya Konferansının (*) i kinci gün  oturumları da ilginçti. “Gazeteci kimdir? ” Başta olmak üzere pek ç...