Bir Özgür Adam
Baraka Davasının Kahramanı Aykan Er
Gökova Körfezine uzanan koylardan birinde Küfre'de, yemyeşil uzanan vadide küçük bir baraka var...
Aykan Er'e, namı diğer
Papaz'a ait... Bir zamanlar o vadideki geniş topraklardan birinin sahibi olan yakın arkadaşı
Kambur ona demiş ki:
-Gel sen de burada yaşa... Bir baraka yap kendine, komşuluk edelim...
Papaz'ın, yani herkesin unuttuğu ismiyle
Aykan Er'in öyküsü böyle başlamış...
Bodrum'u, çalıştığı barı, eşini, çocuğunu, yıllarca süngere daldığı arkadaşlarını bırakıp gelmiş buralara... Derme çatma bir baraka yapmış kendine... Küçücük, iki göz bir baraka... Ama ne baraka...
Enerjisini güneş panelleriyle elde ediyor... Suyunu da yakındaki pınarlardan... Sağa sola arı kovanları da yerleştirmiş... Oh, denizden küfür küfür rüzgar alan
Küfre'de özgür, sağlıklı, her türlü keşmekeşten, bağımlılıktan uzak şahane bir yaşam...
Sonra
Devlet Baba duymuş bunu:
-
Vay sen misin bunu yapan?
Diye kükremiş bizim
Papaz'a... Hakkında hemen bir dava açıvermiş, hem de
Ağır Ceza'da... Suçu ne miymiş bizim Papaz'ın?
SİT alanına izinsiz inşaat yapmak... 10 yıl hapsini istemiş savcı... Yargılama epey sürmüş, sonunda hapis cezası kesinleşmiş
Papaz'ın, ama neyse ki
para cezası ve şartlı tahliyeye dönüşmüş hüküm...
-Ben burayı paramla aldım yav... Kambur'a paramı ödedim bana verdiği arazi için... Ama bu araziye meğer inşaat yapmak yasakmış... Ne inşaatı be?
Papaz'ın ağır cezalık olmasına yol açan baraka işte bu... İçinde yatağı yorganı var, küçücük bir de buzdolabı... Ha, bir de mutfağı var girişte:
-
Ben artık et met yemem, yemiyorum, işte gördüğünüz şu küçük bostanlarda yetiştirdiklerim yetiyor bana. Dün mesela kendime börülce pişirdim... Diyor.
Ama barakanın en önemli özelliği kitaplık... Yüzlerce kitap sıralanmış raflarında... Şu sıra
Dostoyevski'nin "
Ezeli Koca"sını elinden düşürmüyor bizim
Papaz...
Geçimini neyle mi sağlıyor? Kovanlardan elde ettiği bal onun tek geçim kaynağı... Teknelerin bağlandığı tepeye küçük bir tezgah açmış, bal kavanozlarını oraya sıralayıvermiş... Bir de tabela asmış tezgahın önüne:
"-Bal büyük 10, küçük 5 TL, kekik 5 TL... Taşın altına koy, hırsıza bedava" Demiş.
"
Hiç hırsızlık oldu mu?" Diye soruyoruz, "
Vallahi olmadı" diyor... Bize yetiştirdiği biberlerden üç tane koparıp ikram ediyor... Asıl ısrarı ise sohbet için:
"
-Oturun, votka tonik ikram edeyim" diyor... Teşekkür ediyoruz, derme çatma masasında sohbeti koyultuyoruz... Komşusu
Ayşe Kadın da uğruyor ama
Papaz'ın neşesine iyimserliğine tezat onun duruşu,
"Papaz bundan sonra ne kadar yaşar ki? Taş çatlasa beş yıl olsun" diye bir söz atıyor
Papaz'a duyurmadan...
Küfre'de güneş batıyor, izin istiyoruz
Papaz'dan, bizi uğurlarken '
Beni buradan kimse koparamaz' diye söylenip, doğanın kucağındaki yalnızlığına dönüyor özgür dostumuz... Biz ise karşılıklı dert yanıyoruz:
-
SİT alanıymış... Devlet Papaz’ın barakasıyla uğraşacağına Güvercinlik'te kabus gibi yükselen lenduha otele bir baksaydı... Bodrum'daki çirkin apartmanlara dur deseydi ya...