Bu Blogda Ara

Erdoğan yuhalattı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Erdoğan yuhalattı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Cumartesi, Mart 13, 2021

SOSYAL MEDYA ÇUKURU




Bugün sanal alemdeki paylaşımlar üzerine biraz dertleşmek istiyorum sevgili dostlar. 

Aslında üzülecek çok şey vardı, Berkin Elvan’ın 7 yıldır kara topraklarda yatışı başta olmak üzere... Bu nefret tohumlarını nasıl saçtılar toplumumuza? Nasıl yeşertip dal budak sardırdılar? 

-Annesini yuhalatmak nasıl bir acımasızlık,  öyle değil mi yahu? (*)

Berkin Çocuk büyüseydi, annesi okul başarılarına sevinseydi, kırmızı bir yelek örüp giydirseydi oğluna, sizin neyiniz eksilirdi? Bunca yıldır vicdanınız hiç mi sızlamadı acaba?

İşte dün Berkin’le ilgili paylaşımlara bakarken farkettim... Anlamsız bir nefret yerleşmiş kimi insanların yüreğine... Adeta taşlaşmışlar. 

-Yeter yahu, bu çocukla alıp veremediğiniz nedir?

Çocuk gitti, annesini yuhalattınız, hala yüreğiniz soğumadı mı? Bir de “tembihle” gidip ablasını neden gözaltına aldınız o zaman?

—————-



Benim Berkin sonrası, paylaşımlar yoluyla uğradığım hakarete ne demeli!  El işlerine meraklı olduğumu arkadaşlarım bilir, gece deri ve dantel karışımı bir elişi paylaşımı yapmıştım, sonra uyumuşum. 

Sabah bir baktım ki, o küçücük resim için, aman tanrım neler neler yazılmış? Bedduaları mı anlatayım? Deri-dantel karışımı el işim için savurdukları hakaretleri mi? Kendimi frenleyip sakin sakin yanıt vereyim derken bu kez de dinciler grup halinde saldırıp, Arap harfleriyle yazılı ayetler filan göndermeye başlamadılar mı? Sorun şuymuş efendim, Nasıl olur da ben el işimde deve kuşu derisi kullanır mışım?” 

Ne yalan söyleyeyim? Ben “etyemez” değilim. zaman zaman bu konuda kendimle çelişkiye düşsem de, çıtır çıtır bir pirzolanın nefis bir lezzet olduğunu düşünenlerdenim. Deve kuşu derisiyle ilgili bana kızanlar için:

-Kurban bayramını da kutlamıyorlar zahir...

Diye düşündüm. “Cehalet ve nefret bu kadar at başı gider mi? Kime ne faydası olur?” Diye çok hayıflandım ama sustum. Çareyi  paylaşımlarıma yorumları kapatma butonunda buldum...

Derken gördüm, tanınmış bir müzisyen bana yazmış, amanin bir sevindim ki, epey de gururlandım... Hemen yanıtlamaya kalktım amaaaaaaa.... Sayfasına bir baktım ki, bakılacak gibi değil, porno resmen... Belli ki o hesap beni de tanıyan biri tarafından hacklenmiş! Neyse onu da bloke edip savuşturduk...

-“Bir kahve içeyim de kendime geleyim bari” diye hayıflandım önce, çok sevdiğim saygı duyduğum bir meslektaşımın paylaşımlarını bir süredir göremediğimi farkettim. “Hasta olmasın da” diye düşündüm. Aslında son dönemde o kadar yoğun günler geçirmiştim ki arkadaşlarımın paylaşımlarını sosyal medyada okumak şurada dursun, sayfalarını açamamıştım bile... Sordum soruşturdum ve ögrendim ki  meslektaşım tarafından “arkadaşlıktan çıkarılmışım....” Kırgınmış bana, “arayıp sormadın bile” diyor...

Neyse, ihmalde kastım olmadığımı anladı da beni tekrar sayfasına kabul etti...

Şimdi düşünüyorum da, bal gibi sosyal medyaya yapışık yaşıyoruz...

-Sen neymişsin be sanal yaşam?

Yalan mı?

(*) https://youtu.be/iL3oWgM8mHE




Partili gazeteciler… Pravda…

Gazeteciler Cemiyetinin düzenlediği Medya Konferansının (*) i kinci gün  oturumları da ilginçti. “Gazeteci kimdir? ” Başta olmak üzere pek ç...