Tolstoy ’un toprağı bol olsun (100 yıl kadar önce öldü.) Anna Karenina ’yı yazarken, kendi deyimiyle “ mürekkep hokkasındaki kanına batırmış ” ya kalemini... O kadar eziyet çekmiş yani... Aslında bir tek kendisi değil, karısı Sofia da en az onun kadar eziyet çekmiş... Kolay mı Tolstoy’ un o kargacık burgacık yazısını okumak, o tuhaf giriş çıkışlarını, eklemelerini, çıkarmalarını filan algılayabilmek? -E, o zamanlar bilgisayar mı vardı? Sil, yap, boz, copy paste et!!! Nerdeee? Günlüklerinde anlatıyor Sofia, Tolstoy yazı masasından kalkınca, o alıyor kalemi kağıdı, başlıyor temize çekmeye. Böyle böyle derken Anna Karenina tam 8 (SEKİZ!) kez baştan temize çekiliyor... - Eee, bu biçerdöverin, biçilmiş tarla resimlerinin ne ilgisi var ? Diyeceksiniz... Var vaaar... Çünkü Tolstoy Anna Karenina ’nın kayınbiraderi Levin ’in, köyde orakla ekin biçme macerasına sayfalar sayfalaaaar ayırmış... Orağı nasıl ustaca kullandığını, biçilen ekinlerin nasıl bir simetrik dü...
Mürekkep kokan sayfalarda şimdilerde bize yer yokmuş, eh, ne yapalım? Açılsın bari hayali sayfalar... Oysa onlara yazmak tıpkı suya yazmak gibidir. Kayboluverir gider.