Ana içeriğe atla

Kayıtlar

kadına şiddet etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

ISLAK KIRMIZI KARANFİL

Suzie Miller ’in yazdığı Prima Facie (İlk Bakışta) adlı oyunu dün akşam izlerken, böylesine etkileneceğimi doğrusu hiç düşünmemiştim.   Tek kişilik oyunun kahramanı başarılı avukat Tessa , işini çok ciddiye alan, hukuk sisteminin açıklarını da iyi kavramış genç bir kadın. O kadar ki, erkek egemen sistemdeki boşlukları, delil yetersizliklerini kullanarak, mağdur üzerinde psikolojik üstünlük sağlayarak “ cinsel saldırı” suçu işlemiş müvekkillerini tereyağından kıl çeker gibi beraat ettirebiliyor ve başarısıyla gururlanıyordu. Ancak Tessa, günün birinde üstelik de bir meslektaşının cinsel saldırısına uğradığında durum değişti. Kendisini aşağılanmış hissetmenin ötesinde, şikayette bulunup bulunmama tereddüdünü yaşayan Tessa, delil toplama aşamasından  yargılamaya kadar giden zincirleme süreçteki pek çok eksikliği farketti. Oyun, Kadının Sosyal Hayatını Araştırma ve İnceleme Derneği ( KASAİD )  tarafından  “ Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü ” do...

İhsan Raif Hanımın kurabiye tarifinin izinde…

İnsanın yaşam boyu peşinde koştuğu, özlem duyduğu “ zaman kesitleri” yok mudur? Hani mecburiyetlerden arınmış, tek başına oturup, düşünmeden bile! aylak aylak, karşıdaki saate gözünü dikersin…  Tik tak, tik tak…  Başını çevirmeye bile üşendiğin pencereye bir ara dönüp baktığında görürsün, belli belirsiz kar taneleri dökülüyor, çamlara değer değmez eriyor hepsi… - Uyuşukluğundan sıyrıl, defteri bul, tarifleri gözden geçir, çay hazırla, kurabiye filan yap… O tarif, şair İhsan Raif Hanımın (*)  notlarından derlenip, yıllar önce bir gazetede yer almıştır… Tarife baka baka yumurtaları kırdığın sırada aklından geçer; -İyi ki şu naylon kullan-at eldivenler var, hamur nasıl da yapışkan… İhsan Raif Hanım o zarif ellerini hamur kalıntısından nasıl kurtarıyordu? Ben hamura biraz zencefil tozu, tarçın, kuru üzüm eklesem sanki daha iyi olacak… İşte Ayşe Özgen Topuzlu’nun  takıldığı o “40 paralık karbonat”  ölçüsü ta İhsan Raif Hanımın kurabiye yaptığı zamanlardan kalma… De...

Koncalar koparılmasın! (2) Kadını koruyalım…

Konca yaşamdan koparılalı çok oldu, derdimiz şimdi yeni yeni açan goncaların, güllerin vahşice yok edilmemesi, kızlarımızın kadınlarımızın gülen yüzleriyle, aydınlıklara doğru yaşam sürdürebilmesi.  Peki her yıl yüzlerce-binlercesi baskı altında tutulan, eğitimine engel olunan, küçücük yaşlarda evlendirilip eve kapatılan, bunlar da yetmediyse şiddete uğratılan, vahşice katledilen kadınımızın hakkını  kim koruyacak? Kadını “erkeğin eşiti” kabul eden, onurlandıran, yücelten “ medeni yasaların” geçmişi Cumhuriyet’le yaşıt, gelgelelim günümüzde kadını aşağılamayı hatta yok etmeyi hedefleyen vahşi çığlıklara niçin giderek artan boyutta tanık oluyoruz? -Nedir bunun sebebi?  -Cahiliye dönemine geri mi dönüyoruz? -Ne yazık ki evet…  “ Konca’yı yaşamdan koparıp atanlar, ” kendileri eğitim almadıkları gibi, kadınının eğitilmesine bile dayanamayıp karşı çıkıyorlar. Sözde! “kurallarına göre yaşamak istedikleri Kur’an-ı Kerim” i bile, uygulamada eğip bükerek kendi ...

Karanlık zihniyet!

Korkuyorum dostlar, bu karanlık zihniyetten çok korkuyorum, lafı dolandırmadan söyleyeyim: -Ülkede kimi karanlık güçler, aydınlığı karartmak, bireyleri çağdaş yaşamdan alıp ortaçağa geri götürmek, hele hele kadınları düşünsel ve fiziki anlamda “köşelere kapatmak” istiyor, bunun için büyük çaba ve kaynak harcıyorlar. İstanbul Sözleşmesi nden bir kalemde çıkmak, kamuoyuna bu kararı, “ ilerisini gerisini tartışmayın ” diye dikte etmek başka türlü nasıl değerlendirilebilir? Ramazan’ ın ilk günü, ilahiyatçı Nihat Hatipoğlu televizyonda, “ süslenmek, oje sürmek, makyaj yapmak orucu bozar mı? ”  Konusunu işlemişti. Ben de bundan söz eden bir yazı paylaşmıştım. (*) Yazımda bir İslami (?) siteden imla hatalarını düzeltmeden! alıntıladığım şu paragraf yer almıştı: “Güzelliğinizin, Cinselliğinizin, Dişiliğinizin, kullanım hakkı, sadece ve sadece kocanıza aittir, Güzelliğinizi, Cinselliğinizi, Dişiliğinizi, Şıklık, Sosyal Hayat, Sosyal Yaşam, Çağdaş yaşam, Modern yaşam, Özgür yaşam, gibi kavr...

Ayol şerbetli operetiniz yok mu?

- Ah keşke pandemi olmasaydı da şöyle güzel bir gece geçirseydik.  Şıkır şıkır giyinir kuşanır, Başkentin göbeğindeki, eşsiz bir pırlantaya benzeyen Opera Binasında alırdık soluğu... Diyelim ki Yarasa Opereti  sahneleniyormuş, bir iki saatliğine de olsa derdimizi tasamızı unutur, kontla güzel eşinin maceralarına dalar, o şaşaalı müzik ve renk şölenini hayranlıkla izler dururduk. -Nerde o günler? Neyse ki televizyon var... Geçenlerde TRT 2’ de “ Operet Gecesi “  yayınlanacaktı, Devlet Opera ve Balesinin  seçkin solistleri ve orkestrası günlerce çalışıp hazırlanmıştı. Eserlerden biri de Johann Straus 2 ’nin ünlü Yarasa Operetiydi ... Televizyonun karşısına kurulduk, çayımızı kahvemizi aldık, izlemeye başladık... Aaaa bir de ne görelim?  Onca emek verilmiş, çekim için sahnelenmiş eserler kesilip kuşa çevrilmiş... (*) - Aaa nasıl olur? Neden ? -Biz de merak ettik, sorduk soruşturduk. Yarasa Operetinin sahnelerinde şarap, şampanya yer alıyor biliyorsun,  oyunun...