Ana içeriğe atla

Ayol şerbetli operetiniz yok mu?



-Ah keşke pandemi olmasaydı da şöyle güzel bir gece geçirseydik. 

Şıkır şıkır giyinir kuşanır, Başkentin göbeğindeki, eşsiz bir pırlantaya benzeyen Opera Binasında alırdık soluğu... Diyelim ki Yarasa Opereti sahneleniyormuş, bir iki saatliğine de olsa derdimizi tasamızı unutur, kontla güzel eşinin maceralarına dalar, o şaşaalı müzik ve renk şölenini hayranlıkla izler dururduk.

-Nerde o günler?

Neyse ki televizyon var... Geçenlerde TRT 2’de “Operet Gecesi “  yayınlanacaktı, Devlet Opera ve Balesinin seçkin solistleri ve orkestrası günlerce çalışıp hazırlanmıştı. Eserlerden biri de Johann Straus 2’nin ünlü Yarasa Operetiydi... Televizyonun karşısına kurulduk, çayımızı kahvemizi aldık, izlemeye başladık... Aaaa bir de ne görelim?  Onca emek verilmiş, çekim için sahnelenmiş eserler kesilip kuşa çevrilmiş... (*)

-Aaa nasıl olur? Neden?



-Biz de merak ettik, sorduk soruşturduk. Yarasa Operetinin sahnelerinde şarap, şampanya yer alıyor biliyorsun,  oyunun librettosunda da  tabii ki bu sözler geçiyor. Sansür heyeti almış eline makası, geçmiş  kayıtların başına... Onu kes, bunu kes... Sahnelenecek tüm eserleri kuşa çevir...

-Ayol dünyaca ünlü, bütün önemli opera sahnelerinde daima kapalı gişe oynayan  bu eserlere yazık değil mi? Ya sanatçılar? Onların emeğine hiç mi acımadınız?

-Ne yani? Operetin en ünlü sahnelerinin librettosundaki şampanya sözlerini değiştirip, solistlerin eline  “lohusa şerbeti” mi verilmeliydi sizce?



Düşünüyorum da, kaçıncı devirdeyiz yahu? Bu anlamsız yasaklarla nereye varacağınızı düşünüyorsunuz? Hani kimsenin yaşam biçimine karışmayacaktınız? O verdiğiniz sözlerin tamamında takiyye mi yapıyordunuz?

Yoksa sizin entellektüel düzeyiniz “orta çağ yaşam standartlarıyla” mı sınırlı? E, ne diyeyim yani? Eğitimde, kültürel ortamda, sanatta, özgürlüklerde geriye gitmedik mi? “Hanımınızdan ayrılmak yerine ikinci üçüncü hanımları alın, yaşamınız güzelleşsin” diyen doktoru unuttuk mu? Ahaliyi yalan dolandan ibaret öğretiler, merdiven altı kurslar, yurtlarla karanlığa sürükleyen tarikatlar, ortalığı baştan sona örümcek ağı gibi sarmadı mı? Yobaz söylemleriyle, kerameti kendinden menkul takım her gün TVlerde boy göstermiyor mu? Kadına şiddet adeta olağan hale gelmedi mi? Tacize uğrayan zavallı çocuk için hem de bir kadın (!) bakanınızın “bir kereden bir şey olmaz” dediğini unuttuk mu? 

Bu koşullarda İstanbul Sözleşmesinden bir kalemde çıkma kararınızı kendi yandaşlarınıza bile izah edemediniz öyle değil mi?

Üstelik bütün bunlar yaşanırken, mahkemelerden 24 saatte alınan kararlarla bütün bu hoşa gitmeyen haberlerin yayınına şak diye! engel getirilmiyor mu?

O zaman ben de şak diye! kumandaya basar, TRT ekranını kapatırım...

-Ne mi yapacağım?

YouTube açıp, Yarasa Operetinin eski kayıtlarını izleyeceğim...  

Ha, uzun zamandır  özel bir gün için diye buzdolabında soğuttuğumuz şampanyanın da tam zamanı bence... Datça’nın eşsiz  “ak bademleri” de yanında çoook güzel gider...

-ŞEREFE!!!

(*) https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/trtden-konser-programina-sansur-iddiasi-1821131





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Külliye’ye içerden bakış: Erdoğan’a: “Sistem yürümedi, Türkiye’yi seçime götürmeli”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın  “Başdanışmanı” olarak Beştepe’de    7 yıl süreyle  görev yapan İlnur Çevik’le konuştuk. “ Bu sistem yürümedi ” diyen Çevik durumu, “Erdoğan’ın en kısa zamanda Türkiye’yi seçime götürüp sistemi rayına oturtması şart, eğer torunlarını şu kadarcık! bile seviyorsa bunu yapmalı, aksi halde eyvah! ” diye özetliyor.  DEM Parti ile yürütülen “çözüm süreci” için, ortada bir plan taslağı bulunmadığını savunan Çevik’e göre, her zamanki “Kervan Yolda Düzülür” mantığı yine ağır basıyor. …Acaba Külliye’de çalışma sistemi nasıl? Cumhurbaşkanı gündemini nasıl belirliyor? Yüksek İstişare Kurulu diye bir kurul var, orada ve  pek çok kişinin üye olarak yer aldığı diğer kurullarda neler görüşülüyor? Erdoğan, Atatürk ismini neden diline almak istemiyor?Beştepe’nin bodrumunda gerçekten tam teşekküllü bir hastane var mı?…  Gibi pek çok soru aklımı kurcalıyordu, “ İlnur Çevik nasılsa görevi bıraktı, artık belki konuşur ” diye düşün...

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...

KONGRE TUFANI (2) Alo 198’e sormuş!

  Gazeteciler Cemiyetinde yaklaşan kongre için, adaylığım üzerinde ısrarlar yoğunlaşınca epey düşündüm: -Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu?  -Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi? -Biz başımızdakileri, “ koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız ” diye eleştirirken, “ tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen ” yöneticilere ne diyecektik? Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım. İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki: - Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır. Bu sözler kulağımda çınlarken, elimde “ Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçemle ” yola çıktım, Üsküp Caddesi 35 numaradaki cemiyetin bahçesinden içeri ...