Bazen düşünüyorum da, aslında yaşam bıçak sırtında, yaşam pamuk ipliğine bağlı, yaşam bir var bir yok... Neden mi? Anlatayım.Bu sabah neşeli bir hazırlık içindeydim, sevgili yeğenim Begüm ’le öğlen yemeğinde buluşacak, öğleden sonra da bir arkadaşımı ziyarete gidecektim. Üstüne üstlük günlerden 14 Şubat Perşembe, yani “ Sevgililer günü ...” -Aman canım, sen klişeleri sever miydin? Hep dalga geçmez miydin? Diye sordunuz değil mi? -Evet, haklısınız ama biraz da iyimser bakmalı... Radyolarda o kadar güzel aşk şarkıları çalıyor ki. Neyse işte gün böylesine güzel başladı. Yalnız uzaklarda oturunca şehirde yapılacak işleri sıraya dizmek gerekiyor. Terziden alınacaklar, tadilata verilecek elbise, düdüklü tencerenin pili... En önemlisi de Kızılay civarında park yeri bulmak... Hepsi halloldu, Begüm ’le buluştuk, sevdiğimiz lokantada, cam kenarındaki masaya karşılıklı kurulduk. Yemekler lezzetli, sohbetimiz şenlikli... Bir saat çabucak geçiverdi. O arada terzi aradı: -T...
Mürekkep kokan sayfalarda şimdilerde bize yer yokmuş, eh, ne yapalım? Açılsın bari hayali sayfalar... Oysa onlara yazmak tıpkı suya yazmak gibidir. Kayboluverir gider.