Bu Blogda Ara

Fikriye Tiryaki etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Fikriye Tiryaki etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Salı, Kasım 26, 2024

ISLAK KIRMIZI KARANFİL



Suzie Miller’in yazdığı Prima Facie (İlk Bakışta) adlı oyunu dün akşam izlerken, böylesine etkileneceğimi doğrusu hiç düşünmemiştim. 

Tek kişilik oyunun kahramanı başarılı avukat Tessa, işini çok ciddiye alan, hukuk sisteminin açıklarını da iyi kavramış genç bir kadın. O kadar ki, erkek egemen sistemdeki boşlukları, delil yetersizliklerini kullanarak, mağdur üzerinde psikolojik üstünlük sağlayarak “cinsel saldırı” suçu işlemiş müvekkillerini tereyağından kıl çeker gibi beraat ettirebiliyor ve başarısıyla gururlanıyordu. Ancak Tessa, günün birinde üstelik de bir meslektaşının cinsel saldırısına uğradığında durum değişti. Kendisini aşağılanmış hissetmenin ötesinde, şikayette bulunup bulunmama tereddüdünü yaşayan Tessa, delil toplama aşamasından  yargılamaya kadar giden zincirleme süreçteki pek çok eksikliği farketti.

Oyun, Kadının Sosyal Hayatını Araştırma ve İnceleme Derneği (KASAİD)  tarafından  “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” dolayısıyla sahneye konulmuştu. Kadının dünyada uğradığı şiddet elbette önemli ama son 10 ayda Türkiye’de 343 kadının katledildiği, 207 kadının “kuşkulu ölüm” denilerek toprağa verildiği dikkate alınırsa Türk kadınının nasıl bir dehşet dengesi ile karşı karşıya kaldığı çok net ortada…


—-Beyaz pantolon——


“Kadına ve çocuğa şiddet” olaylarını bütün boyutlarıyla takip eden gazetecilerden biriyim.Yıllar önce TBMM’de kurulan “ensest olaylarını inceleyen” komisyonun çalışmalarını yakından takip etmiş, ülkenin belli bölgelerindeki inanılmaz vaka sayılarına inanamamış, kahrolmuştum. Bunu Batman’da genç kızların intiharları izledi…  Gazeteciler Cemiyetinde “Kadın ve Medya” başlıklı projeyi yürütürken, genellikle kocaları veya sevgilileri tarafından katledilen kadınlarla ilgili davaları büyüteç altına almıştık, avukatlar ve mağdur yakınlarıyla görüşüyorduk. Kadının beyaz pantolon giymiş oluşunu “ağır tahrik”, katilin kravat-takım elbiseyle duruşmaya gelişini “iyi halden hafifletici neden” sayan erkek egemen hukuk sisteminin kadın cinayetlerine adeta nasıl yol verdiğini gördük. 

Siyasette kadına şiddet yok muydu? Olmaz mı? Bülent Ecevit’in, “Şu hanıma haddini bildirelim” sözü unutulur mu? Ya Sema Pişkinsüt’ün parti kongresinde yediği tokat? Ya Demokrat Parti Kongresinde adaylığı bir oyunla düşürülen İlkay Aksoy?


——Karanlıkta yürümek——


Mithatpaşa Caddesindeki 75. Yıl Tiyatrosundan gece geç saatte çıktığımda bunları aklımdan geçiriyordum. Kızılay civarındaki oto park sorunu yıllardır çözülemedi. Bu yüzden  tiyatroya giderken arabamı 2 kilometre ötede, Sıhhıye’deki bir otoparka bırakmak zorunda kalmıştım. Hava çok soğuktu, sulu sepken yağan kar sert esen rüzgarla yüzüme iğneler batırıyordu, boynumu paltomun içine çekmiş, hızlı adımlarla Sıhhiye’ye varmaya çalışıyordum. 

Elimde KASAİD’in özel gün dolayısıyla armağanı bir kırmızı karanfil ile, oyunun programı vardı, tek kişilik oyunda avukat Tessa’yı canlandıran, kendisi de başarılı avukat-oyuncu Sezin Baytok’un resminin yer aldığı programa ara sıra göz atıyordum. 

Ankara’yı avucunun içi gibi bilen, burada doğmuş yaşamış biri olarak kestirmeden gitmek istedim, Mithatpaşa Caddesini Zafer Çarşısına bağlayan merdivenlerden inerek Sıhhiye’ye ulaşmak istiyordum. Işıklandırmanın zayıf olduğu o civarda kimseler görünmüyordu. Karla kaplanan merdivenlere ulaştığımda arkamda ayak sesleri duydum, basamakları hızla inmeye başladım, ışık zayıf olsa da, adımların sahibinin gölgesi önüme düştü, bal gibi biri vardı arkamda, iyiden iyiye korktum, bu kez merdivenleri koşar adım inerek, tahta perde ile derme çatma yapılmış aralıktan geçmeyi,  Zafer Meydanının aydınlığına ulaşmayı başarınca rahat bir nefes aldım… 


Neden rahatlamıştım?


-Biraz önce oyundan sonraki panelde söylenmemiş miydi? Türkiye’de on kadından dördünün yaşamının bir döneminde saldırıya uğradığı?

-İstanbul Sözleşmesinin bir gecede kaldırılmasından bu yana Türkiye’de  en az bin 219 kadın, erkekler tarafından öldürülmedi mi?  Bin 254 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulunmadı mı? 


Koşar adım Zafer Meydanını geride bıraktım, Orduevi Parkına ulaştım, solumdaki Divan Pastanesini, Ankara Barosunu geçtim, İzmir Caddesine çıktım, Amerikan Pazarından sonraki Elgün sokağa, otoparka ulaştım…Elimdeki kırmızı karanfil ve tiyatro oyunun programı yağan kardan sırılsıklamdı, onları arabamın üstüne bıraktım ama, çantamdaki anahtarı arıyor bulamıyordum:


-Ya otoparkçıda kaldıysa?

-Olamaz, -çünkü  ödemenizi yapın, anahtar sizde kalsın otoparkı birazdan kapatacağız- dememiş miydi?


Bir anda  aklımda geldi, anahtar paltomun cebindeydi, rahat bir nefes aldım, arabama binip yola çıktım, kapılar kilitlendiğinde aklımdan geçen şuydu:


-İstatistiklere göre, saldırıya uğramayan 6 kadından biriydim, şimdilik! şanslıydım, ya diğer dört kadın? Onları kurtaramaz mıydık? 


ISLAK KIRMIZI KARANFİL

Suzie Miller ’in yazdığı Prima Facie (İlk Bakışta) adlı oyunu dün akşam izlerken, böylesine etkileneceğimi doğrusu hiç düşünmemiştim.   Te...