Suzie Miller’in yazdığı Prima Facie (İlk Bakışta) adlı oyunu dün akşam izlerken, böylesine etkileneceğimi doğrusu hiç düşünmemiştim.
Tek kişilik oyunun kahramanı başarılı avukat Tessa, işini çok ciddiye alan, hukuk sisteminin açıklarını da iyi kavramış genç bir kadın. O kadar ki, erkek egemen sistemdeki boşlukları, delil yetersizliklerini kullanarak, mağdur üzerinde psikolojik üstünlük sağlayarak “cinsel saldırı” suçu işlemiş müvekkillerini tereyağından kıl çeker gibi beraat ettirebiliyor ve başarısıyla gururlanıyordu. Ancak Tessa, günün birinde üstelik de bir meslektaşının cinsel saldırısına uğradığında durum değişti. Kendisini aşağılanmış hissetmenin ötesinde, şikayette bulunup bulunmama tereddüdünü yaşayan Tessa, delil toplama aşamasından yargılamaya kadar giden zincirleme süreçteki pek çok eksikliği farketti.
Oyun, Kadının Sosyal Hayatını Araştırma ve İnceleme Derneği (KASAİD) tarafından “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” dolayısıyla sahneye konulmuştu. Kadının dünyada uğradığı şiddet elbette önemli ama son 10 ayda Türkiye’de 343 kadının katledildiği, 207 kadının “kuşkulu ölüm” denilerek toprağa verildiği dikkate alınırsa Türk kadınının nasıl bir dehşet dengesi ile karşı karşıya kaldığı çok net ortada…
—-Beyaz pantolon——
“Kadına ve çocuğa şiddet” olaylarını bütün boyutlarıyla takip eden gazetecilerden biriyim.Yıllar önce TBMM’de kurulan “ensest olaylarını inceleyen” komisyonun çalışmalarını yakından takip etmiş, ülkenin belli bölgelerindeki inanılmaz vaka sayılarına inanamamış, kahrolmuştum. Bunu Batman’da genç kızların intiharları izledi… Gazeteciler Cemiyetinde “Kadın ve Medya” başlıklı projeyi yürütürken, genellikle kocaları veya sevgilileri tarafından katledilen kadınlarla ilgili davaları büyüteç altına almıştık, avukatlar ve mağdur yakınlarıyla görüşüyorduk. Kadının beyaz pantolon giymiş oluşunu “ağır tahrik”, katilin kravat-takım elbiseyle duruşmaya gelişini “iyi halden hafifletici neden” sayan erkek egemen hukuk sisteminin kadın cinayetlerine adeta nasıl yol verdiğini gördük.
Siyasette kadına şiddet yok muydu? Olmaz mı? Bülent Ecevit’in, “Şu hanıma haddini bildirelim” sözü unutulur mu? Ya Sema Pişkinsüt’ün parti kongresinde yediği tokat? Ya Demokrat Parti Kongresinde adaylığı bir oyunla düşürülen İlkay Aksoy?
——Karanlıkta yürümek——
Mithatpaşa Caddesindeki 75. Yıl Tiyatrosundan gece geç saatte çıktığımda bunları aklımdan geçiriyordum. Kızılay civarındaki oto park sorunu yıllardır çözülemedi. Bu yüzden tiyatroya giderken arabamı 2 kilometre ötede, Sıhhıye’deki bir otoparka bırakmak zorunda kalmıştım. Hava çok soğuktu, sulu sepken yağan kar sert esen rüzgarla yüzüme iğneler batırıyordu, boynumu paltomun içine çekmiş, hızlı adımlarla Sıhhiye’ye varmaya çalışıyordum.
Elimde KASAİD’in özel gün dolayısıyla armağanı bir kırmızı karanfil ile, oyunun programı vardı, tek kişilik oyunda avukat Tessa’yı canlandıran, kendisi de başarılı avukat-oyuncu Sezin Baytok’un resminin yer aldığı programa ara sıra göz atıyordum.
Ankara’yı avucunun içi gibi bilen, burada doğmuş yaşamış biri olarak kestirmeden gitmek istedim, Mithatpaşa Caddesini Zafer Çarşısına bağlayan merdivenlerden inerek Sıhhiye’ye ulaşmak istiyordum. Işıklandırmanın zayıf olduğu o civarda kimseler görünmüyordu. Karla kaplanan merdivenlere ulaştığımda arkamda ayak sesleri duydum, basamakları hızla inmeye başladım, ışık zayıf olsa da, adımların sahibinin gölgesi önüme düştü, bal gibi biri vardı arkamda, iyiden iyiye korktum, bu kez merdivenleri koşar adım inerek, tahta perde ile derme çatma yapılmış aralıktan geçmeyi, Zafer Meydanının aydınlığına ulaşmayı başarınca rahat bir nefes aldım…
Neden rahatlamıştım?
-Biraz önce oyundan sonraki panelde söylenmemiş miydi? Türkiye’de on kadından dördünün yaşamının bir döneminde saldırıya uğradığı?
-İstanbul Sözleşmesinin bir gecede kaldırılmasından bu yana Türkiye’de en az bin 219 kadın, erkekler tarafından öldürülmedi mi? Bin 254 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulunmadı mı?
Koşar adım Zafer Meydanını geride bıraktım, Orduevi Parkına ulaştım, solumdaki Divan Pastanesini, Ankara Barosunu geçtim, İzmir Caddesine çıktım, Amerikan Pazarından sonraki Elgün sokağa, otoparka ulaştım…Elimdeki kırmızı karanfil ve tiyatro oyunun programı yağan kardan sırılsıklamdı, onları arabamın üstüne bıraktım ama, çantamdaki anahtarı arıyor bulamıyordum:
-Ya otoparkçıda kaldıysa?
-Olamaz, -çünkü ödemenizi yapın, anahtar sizde kalsın otoparkı birazdan kapatacağız- dememiş miydi?
Bir anda aklımda geldi, anahtar paltomun cebindeydi, rahat bir nefes aldım, arabama binip yola çıktım, kapılar kilitlendiğinde aklımdan geçen şuydu:
-İstatistiklere göre, saldırıya uğramayan 6 kadından biriydim, şimdilik! şanslıydım, ya diğer dört kadın? Onları kurtaramaz mıydık?
Ay canım,artık aliamları yanlız sokağa çıkmak,çok tehlikeli.Sen avaş yapılan bölgeleede programlar yapmış,başarılı bir gazetecisin,ama türkiyede gece sokakta dolaşmak mangal bgibi yürek ister,sende o cesaret varmış helal olsun.💋
YanıtlaSilİstanbul Sözleşmesi kadını korumuyor Erkeği cezalandırıyor ve itibarını ayaklar altına alıyor, kadına şiddetin artmasının nedenleri ile ilgili hiç kimse kafa yoruyor mu? neden her geçen gün artıyor bu şiddet? Ab ülkelerinde ki durum nasıl? Türkiyeden farklı mı! İngiltere ve bir çok AB ülkesi neden İStanbul Sözleşmesini uygulamıyor?
YanıtlaSilAkıllı telefonlar ile ortaya çıkan Sosyal Medyanın yaygınlaşmasının Kadın erkek ilişkilerine nasıl bir etkisi oldu?
Kadın ve Erkeği birbirine düşman etmey çalışan sosyal Medya uygulamaları ile ilgili bir araştırma yapıldı mı?
Yine Sosyal Medya organları ile evlilik kurumunu itibarsızlaştıran ve evlilik kurumuna saldıran etkenlerin nedeni araştırıldı mı?
Sosyal Medya yı kim yönetiyor amacı ne sorgulandı mı?
Herkesin ağzına bir sakız, İstanbul Sözleşmesi kaldırıldı şiddet arttı safsatası. Hiç bir yasak hiç bir kanun şiddeti engelleyemez, şiddetin altında yatan sosyo ekonomik nedenlerin düzeltilmesi ile şiddet yok edilir...
2021 de bir kış günü öğleden sonra 3-4 ayda bir görüştüğüm çocukluk arkadaşım Levent aradı beni, Levent askerliğini yaptıktan sonra Hollanda'ya gitmiş orada Türk bir kız ile evlenmişti, 2 kızı var birisi o zaman 17 diğeri de 14 yaşında idi, Levent o zamanlar Uçak fabrikasında işçi olarak çalışıyordu (şu an o fabrikayı kapatmışlar ve Fransaya taşımışlar) Levent aradığında biraz sıkıntılıydı dertleşmek konuşmak için aramış hayırdır dedim eşimle problemlerim var 1 aydır evime gidemiyorum dedi, Eşi Hollanda da postanede çalışıyor, bir akşam aniden Levent e ben ayrılmak istiyorum demiş Levent de şaşkınlık ve biraz kızgınlıkla ne diyorsun ne saçmalıyorsun demiş onun üzerine eşi evin diğer odasına geçiyor konuşmak istemiyor ve 15 dk sonra kapı çalınıyor, kapıda Polis Levent'i evden uzaklaştırıyorlar 😀, eşi polisi aramış ve Levent in ona bağırdığını ve korktuğunu söylemiş polis de Leventi evden uzaklaştırıyor, 1,5 ay evden uzaklaştırma cezası verildi diyor Levent, ortada ne şiddet ne de başka bir olay yokken kredisini hala ödediğim kendi evime giremiyorum abimin yanında kalıyorum dedi, nasıl oluyor diye sordum şunu söyledi, ''Burada İstanbul Sözleşmesi kanunları geçerli dedi, sözleşme maddelerine göre kadın hiç bir gerekçe göstermeksizin kocasını evden uzaklaştırabiliyormuş hatta reşit olmayan kızı da babası özel hayatı ile yorum yaptığında Babam benim özel hayatıma karışıyor diyerek polise şikayette bulunup babasına uzaklaştırma cezası verdirebiliyormuş. Levent 1,5 ay evden uzak kaldı defalarca eşine ayrılmayalım demesine rağmen eşi, eşinin annesi ve erkek kardeşleri de dahil herkes ayrılması yönünde taraf olmuşlar, Levent de bakmış olacak gibi değil eşi bildiği yoldan devam ediyor tamam demiş ayrılalım. Levent çalışırken evin kredisini ödediğini birde eşine para verdiğini söyledi evin masraflarını da yine Levent karşılıyor eşi ise aldığı maaşı kendisine harcıyor yetmiyor birde üstüne Leventten para alıyormuş, ayrılık kararı alınınca eşi annesi ve erkek kardeşlerine yanaşıyor para için ) annesi ve erkek kardeşleri de ilk başlarda para desteğinde bulunuyorlar bir süre sonra para vermeyeceklerini söylüyorlar, eşi sitem edince de neden ayrıldın kocandan o zaman diyerek sırtlarını dönüyorlar. Levent ile o ilk telefondan 2 ay sonra tekrar konuştuk ayrıldın mı bitti mi diye sordum hayır boışanmadık dedi eşi boşanmaktan vaz geçmiş. Şu an ilişkileri kopuk ve tatsız bir şekilde devam ediyor, eskisi gibi değil dedi, öyle yaşıyorlar şu an. Levent ile ben birlikte büyüdük kendisi çalışkan dostlarına ve ailesine önem veren hayatta kimseyi değil şiddet incitmeyecek bir arkadaştır ama ne var ki bir insanın iyi, insani ve çalışkan olması eşinin onu çok seveceği anlamına gelmiyor gönül ilişkileri tamamen farklı düzlemler üzerinde yürüyen bir duygu. İstanbul Sözleşmesinin Türkiyede kaldırılmaya çalışıldığı zamanlarda böyle bir olaya şahit olmam ve İstanbul sözleşmesinin bütün alt madde ve metinlerini sırf meraktan okumuş birisi olarak Merkez Medyanın ve sivil toplum örgütleri liderlerinin ağzında slogan haline getirdikleri ''İstanbul Sözleşmesi yaşatır'' cümlesinin ambalajı havalı ama işi boş bir kutuya benzediğini anladım. Türkiye'de İst. Sözleşmesi kısmi olarak uygulandı tam olarak maddeler uygulanmadı eğer uygulansa idi eminim Kadınların bu kadar ayrıcalıklı tutulduğu ve Erkeğe hiç bir hak ve söz söyleme şansı verilmediği bu sözleşmede kadınların bu ayrıcalığı kötüye kullanması ile ki kaçınılmaz şiddetin alası yaşanırdı ve istanbul Sözleşmesi yaşatmaz tam tersi öldürürdü. Avrupada Kadınların seçme ve seçilme hakkı olmadığı bir dönemde bile Atatürk!ün kadına seçme ve seçilme hakkı verildiği ve kadın haklarına saygılı ve korumacı Türk Hukuku Trük halkı için en uygunudur (İst. Sözleşmesinin bir maddesinde de gerekirse Hukuk sistemine değil Sivil Toplum örgütlerinin görüşü alınabilir! diyerek Hukuku da devre dışı bırakıyor sözleşme, Batılılar tarafından beslenen STK lar Türk Hukuk sisteminden daha üstün tutuluyor ).. İstanbul Sözleşmesinin bütün alt maddeleri dahil komplesini okumasını dilerim herkesin.
Sil