Bu Blogda Ara

yolsuzluklar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yolsuzluklar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Pazartesi, Mayıs 24, 2021

GİZLİ SAKLI İŞLER




Cumhuriyet Gazetesinin  başarılı muhabiri Hazal Ocak’ın yazdıklarından öğreniyoruz, İstanbul Atatürk Havalimanında yeni depo alanları tahsis ediliyormuş.  İstanbul Arkeoloji Müzesi ve Darphanenin fazlalık yaratan kimi tarihi birikimleri oraya taşınacakmış...

Acaba herhangi birimizin bu konudan haberi var mı? Herhangi birimizi bırakalım bir kenara, hocaların hocası, benim de SBF’de öğrencisi olmaktan gurur duyduğum hocam İlber Ortaylı’nın bile bu durumdan haberi yok inanın... Dün aradım kendisini, “Neymiş olay? Nereden nereye ne taşınıyormuş? Bu taşınma işlerinin gerekçesi neymiş? Darphanenin kasalar dolusu nümizmatik birikimi çok önemlidir, onları ne yapacaklarmış?” diyerek o da bana sordu “ne olduğunu?

Peki, İstanbul Atatürk Havalimanının o değerli pistleri, “pandemi hastanesi yapılmak üzere!” Kırılıp dökülmemiş miydi? Eeee, hastane nerdeeeee? Darphane nerde; öyle değil mi?

İyi de, böyle önemli bir karar alıyorsunuz da, bunu aynaya bakıp, kendi kendinize mi danışıyorsunuz? Niye kimselerin bundan haberi yok? Kimden izin aldınız? Bunlar Türk milletininmilli varlığı” değil mi?

-“Amaaan kim dinler Allahaşkına, yıkar geçeriz, kimsenin ruhu bile duymaz, bişeycikler olmaz” denildiğini duyar gibiyim.

Aklıma ne geldi biliyor musunuz?

Zamanında, bir haber nedeniyle Emekli Sandığı Genel Müdürü ile randevulaşmıştım. Gittim, soracaklarımı sordum, binadan çıkarken bana eşlik eden daire başkanı ile şöyle bir konuşma geçti aramızda:

-Müthiş tablolar var duvarlarda, ne güzel...

-Nursun Hanım hangisini istiyorsanız alabilirsiniz.

-Şaka mı yapıyorsunuz? -Demirbaş kaydı yok- mu demeye getiriyorsunuz... Duymasam daha iyiydi.

Daire başkanı bu sözüm üzerine “sessiz kalmayı” yeğ tutmuştu.

Dahası da var... Demirel’in Cumhurbaşkanlığı sırasında Genel Sekreteri Necdet Seçkinöz  ile konuşuyorduk ne dese beğenirsiniz?

-Baktık, köşkteki son derece değerli bazı tabloların, gümüş takımların filan doğru düzgün bir demirbaş kaydının bulunmadığını öğrendik...

-Peki sonuç?

-Ne yazık ki bazı tablolar kayıp, hatta bazı gümüş takımlar eksik... Fikret Muallalar, Christoffelllar  filan...

Bunu duyduğumda soluğum kesilmişti...

Ama yıllar sonra bir gün Elçin Gümrükçüoğlu’nun “Sefire” kitabı geçti elime. Yazarı, Elçin Hanım, Türkiye’nin gurur duyduğu büyükelçi Rahmi Gümrükçüoğlu’nun sevgili eşi...Yıllar önce Londra büyükelçisi olarak görev yapıyorlar, üstelik Rahmi Bey o yıllarda Londra’daki en kıdemli yani duayen büyükelçi... İngiltere Kraliçesi Elizabeth ve eşi Prens Phillip tarafından defalarca Buckhingam’da, Windsor’da ağırlanıyorlar... Bir keresinde Kraliçe, Elçin Hanıma dert yanıyor:

-Nerde sizin gibi seçkin, görmüş geçirmiş sefirler sefireler... Kimi zaman misafir ettiğimiz diplomatlarla ilginç olaylar yaşanıyor. Mesela bir keresinde bir diplomat bizim yemekleri beğenmemiş olacak ki, misafir edildikleri bölümde ateş yakıp kebap yapmaya kalkışmıştı... Laf aramızda zaman zaman gümüşlerden eksilenler  olduğunu da bana söylediler... (*)

Bu anekdotu ve bazı eski haberleri (**) tekrar okudum da, “gülsem mi ağlasam mı?” dedim, bilmem siz  ne dersiniz ? 

(*) https://www.amazon.com/Sefire-Elcin-Gumrukcuoglu/dp/6053113492

(**) https://www.hurriyet.com.tr/amp/yalcin-bayer-sait-halim-pasa-yalisindan-daha-cok-duman-cikar-39178973



Pazar, Mart 02, 2014

Katakullilerden beğen, seç al!





Balık baştan kokar” diye boşuna söylememiş atalarımız. Bazı hükümet üyelerinin, pek çok belediye başkanının yolsuzlukları kabak gibi ortaya saçıldı ama kimilerini buna inandırabilmek adeta imkansız... O kadar ki, sokaktaki adama sorduğunuzda, "Çalıyorlar diyorsunuz ama çalışıyorlar da... Hem, yahu çalıyorlarsa benim paramı çalıyorlar siz ne karışıyorsunuz?" gibi inanılmayacak cevaplar alabiliyorsunuz...

- "Boşver, uğraşma, NATO KAFA NATO MERMER" dediğinizi duyar gibiyim...

Yazık...


Neyse, ben şimdi size "üstü örtülü" bir başka yolsuzluk öyküsü anlatacağım. Bu öykü Ankara'nın yeni sayılabilecek semtlerinden birinde, Eryaman'da geçiyor... Eryaman benim de 3 yıl oturduğum, şehre biraz uzak olsa da, Susuz Göl’ü, pardon şimdiki ismiyle Göksu Park’ı,  yemyeşil bahçeleri, parkları ile gerçekten çok sevimli, huzur dolu, özellikle emekliler için yaşanacak bir semt...

Eryaman nüfusunun 350 bini bulduğu ifade ediliyor... Peki bu uzak semtte, üstelikle emeklilerin çok tercih ettiği bu huzurlu beldede acaba neden bir hastane yok?

Evet yok... Çünkü hastane inşaası için yıllar önce TOKİ tarafından Eryaman'da ayrılan 23 dönümlük arazi, sonradan  birilerine peşkeş çekildi de ondan... 

Kime mi?

Sıkı durun, bu arazi kısa bir süre önce, Başbakanın Keçiören'de kiracısı olduğu evin sahibine, yani Faruk Koca'ya  4 milyon liraya satılmış...

Dolayısıyla  Eryamanlıların umutla hastane inşa edilecek diye bekledikleri arazide artık, hastane değil,  80 katlı gökdelenler ve AVM ler yer alacak...

-"Peki bu nasıl oldu?" 

Diye soruyorsunuz değil mi? 

Ooooo, çok kolay oldu... Önce Ankara Büyükşehir Belediyesi, "Kentsel Dönüşüm" katakullisi ile TOKİ'nin elindeki araziye el koydu... Sonra Sağlık Bakanlığı "Eryaman'da hastaneye ihtiyaç yoktur" diye rapor verdi, ardından da arazi Başbakanın ev sahibine 4 milyon liraya satılıverdi...


Haaaa, bu arada tabii küçük bir imar planı değişikliği yapılıp, arazinin çok katlı konut ve ticari merkez olarak tescil edilmesi de ihmal edilmedi...

-E, peki bundan sonra. Ne olacak?

Ne olacak canım? Faruk Koca Bey artık Tanrı'nın "yürü ya kulum" talimatıyla kiiiimbilir nerelere yürüyecek...

NOT: Bu bilgiler kamuoyuna açık bir kahvaltılı toplantıda, Etimesğut Belediye Başkanı Enver Demirel tarafından açıklanmıştır. 

Partili gazeteciler… Pravda…

Gazeteciler Cemiyetinin düzenlediği Medya Konferansının (*) i kinci gün  oturumları da ilginçti. “Gazeteci kimdir? ” Başta olmak üzere pek ç...