Ana içeriğe atla

Kayıtlar

mutluluk etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Sevgi Horoz’un Sofrasında

Sevgi Horoz ’un sofrasında, lezzet, dostluk ve zerafetle sarılıp sarmalanmış o muhteşem davetteydik dün akşam... Bu güzelliği silinmemek üzere damağıma da anılarıma da not ettim.  O bizlere servis yaparken aklımdan neler neler geçti. Çocukluğunuzun sofralarını hatırlar mısınız? -" Kim unutur ki? " Dediniz değil mi? Kimi sabahlar  son anda hazırlanan ödeve, ütülenmesi unutulmuş beyaz gömleğe kafa yorulurken, alelacele beyaz peynirli-domatesli sandviçten bir ısırık alıp bir bardak soğuk sütü kafaya diktiğiniz sofralar... Seçim geceleri, radyonun saatbaşı ajansları heyecanla dinlenirken sabaha kadar salonda açık tutulan sofralar... Ailelerin ilk tanıştıkları akşam, beyaz gül buketinin özenle evin tek vazosuna yerleştirilip masanın başköşesine konulduğu  sofralar. Bakışlarınızın arasına hiçkimse giremezdi, gülümsemekten yanaklarınıza kramp girerdi hani... E, onlar çok geride kaldı artık... Hepsi sislerin arkasındaki çerçevelere takılı... Bugünlerin rengaren...

O MUTLU GÜN

Hayatımın en mutlu günlerinden biriydi belki ama ben pek farkında değildim ... Çocukluk işte, nereden bilebilirdim ki hayat serüveninde hızla büyüyüp, yetişkinliğe, hatta daha ilerisine varıldığında, dertler de misliyle katlanırdı? - Neydi peki o yıllar öncesinde kalmış ama bugün bile gülümseten mutluluğun sebebi?  - Ah, hiç sorulur mu bu? Annesinin elini tutmuş yeşilliklerin ortasında yürüyen, üstelik de en güzel elbisesini giymiş çocuğa? Annemin işyeri Denizciler Caddesi ndeydi. Halamla birlikte onu ziyarete gitmiştik. Öğlen, bize Uludağ Kebabı ısmarlamıştı annem ( nedense kendisine getirtmemişti yine!) Çıtır çıtır kızarmış pide parçalarının üstüne serili, tereyağına bulanmış incecik döner yaprakları, mis gibi kokusuyla (tabağın kenarında biraz yoğurtla közlenmiş domates ve biber de vardı her zaman) önce ne kadar lezzetli görünür, ama bir iki çatal aldıktan sonra hemen doyururdu da ben artık asla bir lokma dahi alamazdım...  O yüzden mi “ ikiyüzelli gramlık kız ” diye se...

Sekiz silindirli 66 Buick ve yaşamımızdan yitip gidenler

Kimdi o komşular? Nereye gittiler? Oğullarının ismi Gürbüz, kızlarınınki  Gülten  miydi? Karşımızdaki  Saadet Apartmanı nın sokağa bakan birinci katında otururlardı, evlerinin balkonunu çepeçevre saran mor salkımlı evde. Nisanda mı Mayısta mı açardı mor salkımlar? Ortalık nasıl bir yağlıboya resim şölenine dönüşürdü?  İlk taşındıklarında onlara “ mahalleye hoşgeldiniz ” demeye gitmiştik annemle.  Evin hanımı Gönül Teyze biz pırıl pırıl temizlenmiş, limon kolonyası kokan salonda misafir etmişti. Ev iki oda bir salondu, pardon salon salomanje ... Duvarda, Saatli Maarif Takvimi nin hemen yanında duran saatin sarkacıyla, uzayıp giden kurma zincirinin ucundaki siyah abanoz kozalaklar nasıl da hoşuma gitmişti. Yakınına gidip, ayaklarımın ucunda yükselerek incelemiştim saati:  “ Tik tak, tik tak... ” sesleri arasında yelkovan ilerliyordu, birden üstteki minik pencere açılmış ve mavi minik kuş çıkıp “ guguk guguk ” diye dört kez öterek saati...