Bu Blogda Ara

Ekonomi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ekonomi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Cumartesi, Mayıs 20, 2023

Con Ahmet işbaşında…




İkinci tura günler kala Con Ahmet (*) harıl harıl çalışıyor. 

-Bu kez ne yapıyor yahu?

-Aaa, izlemedin mi ayol? Faizi yine düşürecekmiş, zaten kendisi dünyanın önde gelen, ama bir türlü anlaşılamayan ekonomistlerinden değil mi? İlle de diploma şart mı? Amerikan CNN televizyonuna verdiği demeçte (**) ne dedi?

-Ne dedi?

-Ekonomi politikasında biz dünyaya göre çok farklı bir yol izliyoruz. Benim bir tezim var; faiz ile enflasyon doğru orantılıdır. Faizi ne kadar düşürürseniz enflasyon da o kadar düşer. Burada benim tezim şu; faiz sebeptir, enflasyon neticedir. Benim alanım ekonomi…-

-Ne var bunda? Neden Con Ahmet oluyor yani?

-Con Ahmet de aynı iddiada değil miydi? Hani hiç durmayacak, sonsuza dek çalışacak bir makine geliştiriyordu da sonunda enflasyon düşecek, ekonomi düze çıkacaktı… Şakayı bırakalım, -ben bilirim- diye diye bizi getirip içine soktukları şu korkunç tabloya bir baksana:

Deprem faturamız 100 – 120 milyar dolar. Mecburuz, ayrıca 6,5 milyon konutu kentsel dönüşüme sokacağız. Yani zaten  delik deşik olmuş bütçemize sürekli yeni yük bindiriyoruz.  Bu yıl bütçe 660 milyar lira açık verecekti ama deprem etkisiyle açığın 1.5 trilyonu bulacağı tahmin ediliyor. Merkez Bankası’nın (swaplar hariç) net rezervi eksi 40 milyar dolar. Dış borç stoku 450 milyar dolar… Ayrıca  hangi yüklerin-borçların altına girdiğini bilmediğimiz bir Varlık Fonu var. Kağıt üstünde dolar 19,80, gerçekte 23 lira. Merkez Bankası, bankaların döviz satışını düdüklü tencere misali baskıda tutuyor.  

-Ya olsun, biz yine iç-dış borç filan bulur hallederiz…

-Ya sen ne diyorsun? Zaten o Kur Korumalı hesaplar olağanüstü şişti, 85 milyar lira boyutunu çoktan aştı, yani -borç yiyen kesesinden yer- noktasındayız şu anda…Dış borca gelince risk primimiz 600 baz puan olmuş, yabancı finansörler bizi -batar bunlar- diye gördüğü için rekor faizle yüzde 10’la (dolar)  borç verir durumda…

-E, seçimin ikinci turu yaklaşıyor, şimdi ne olacak peki?

-Valla onu -biz bir şey olmaz hallederiz- diye düşünen senin gibilerle halkımız düşünsün. Çünkü bir sonraki Cumhurbaşkanı enkaz devr almış olacak.

-Peki çözüm ne sence?

-Valla bilmem. Dikkat edersen muhalif kanat, ekonomide ve pek çok konuda alınması gereken önlemleri, hazırladıkları çözüm önerilerini çıkarıp önümüze koydu… Öbür tarafta ne var? İşte sana söyleyeyim, bir Con Ahmet’in harıl harıl çalışan makinesi var bir de Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin açıklamaları… 

-O ne demiş peki?

-Ne diyecek, aynen şunu: Faizleri indireceğiz dedik, biz aynı şekilde bunları yaparken hiç kimseye boyun eğmedik, çünkü ezanlar susmaz, bayrak inmez dedik…

-Kime karşı söylemiş bunları? Yani ezanın susacağını, bayrağın ineceğini kim demiş?

-Amaaan salak mısın? Hiçkimse… Yani -Hiçkimse söylemediyse de birileri söylemiştir- diyor… Sen de ciddiye alıp soruyor musun?

-Ne biliim adam Maliye Bakanı değil mi sonuçta…Peki Con Ahmet’in bu 3. Denemesi, makine çalışmasa bile kendisi yine alkışlanacak mı?

-O da sorulmuş, -2033’e kadar kalır mısınız?- diye, lütfedip şöyle demiş: -Şu andaki yapıya göre iki dönem hakkı var. Birinci dönemi kullandık. Şimdi bu ikinci dönem. İkinci dönemin seçimiyle birlikte bu iş zaten hayırlısıyla sona ermiş olacaktır.-

-Şu andaki yapıya göre!

-Evet, şu andaki yapıya göre!

-Bu pazar da canımızı sıkmayı başardın yani, sağol…


(*)https://bennursunerel.blogspot.com/2023/01/con-ahmetin-devr-i-daim-makinesi.html

(**)https://www.haberturk.com/cumhurbaskani-erdogan-cnn-international-a-konustu-3593084

(***)https://www.yenicaggazetesi.com.tr/bakan-nebatiden-faiz-aciklamasi-ezanlar-susmaz-bayraklar-inmez-667405h.htm




Pazartesi, Nisan 18, 2022

Yalan politikacının ekmeği!






Gazeteciler Türkiye’de siyasetin fotoğrafını en iyi çekenler arasındadır. Onların sayfalara-ekranlara-sanal kayıtlara geçen izlenimlerine baktığınızda ülkede neler yaşandığını “şıp diye” çözersiniz.

-Yani neyi çözmüş oluruz?

-Neyi olacak, “yalanın politikacının ekmeği” olduğunu, seçim sürecinde verilen sözlerin laf olsun diye verildiğini, asla tutulmadığını ve bu durumun ülkenin kaderi olduğunu anlamış olursunuz.

-Sen bize niye şimdi karamsarlık aşılıyorsun? Hani her şey çok güzel  olacaktı?

-Olur belki ama fazla hayal kurma bence… Daha doğrusu, sana  Turgut Özal’ın 29. Ölüm yıldönümünde geçmişten bir olay nakledeyim, kendin karar ver…

—Özal’ın unuttuğu sözler—

28 Eylül 1986’da Türkiye ara seçimlere gitmişti... Seçim öncesinde, ANAP Genel Başkanı ve Başbakan Turgut Özal, seçim stratejisini “partisinin oyları belli bir oranın altına düşerse istifa edeceği” sloganıyla yürüttü... Enflasyon almış yürümüş, bürokrasi,  “prensler” saltanatıyla hallaç pamuğu gibi atılmıştı... Semra Özal’ın “papatyalar” skandalları da kötü gidişin bir başka fotoğrafıydı...

Derken seçimler yapıldı ve ANAP adeta eridi, tabii oy oranı da Özal’ın koyduğu çıtanın altına düştü...

Özal, bu konuları değerlendirmek üzere basın toplantısı düzenlemişti, ben de oradaydım... Toplantıya katılan, hayranlık duyduğum  iki duayen gazeteci, Cüneyt Arcayürek ve Uğur Mumcu sorularıyla Özal’ı köşeye sıkıştırsalar da Başbakan Nuh deyip Peygamber demiyor, “istifa ederim” sözünü çoktan unutmuş görünüyordu...

Toplantı çıkışında Cüneyt Arcayürek, Uğur Mumcu’ya Özal’ın ve kurmaylarının duyacağı şekilde seslendi:


-Yahu, ben bizim hanıma bunun onda biri kadar yalan söylesem, beni anında kapıya koyardı be!!!


Hepimiz kahkahalara boğulduk ama Özal ve kurmay cenahından hiç ses soluk çıkmadı... Dillerini yutmuşlardı sanki. 

Şimdi düşünüyorum da, nerde o gazetecilik? Devleşmiş gazeteciler? 

Ya politikacılar? Yalan politikacının ekmeği galiba... Şu yaklaşan seçimleri ve yeni yürürlüğe giren Seçim Yasası  etrafında dönen tartışmaları dikkate aldığımızda aklımıza başka ne gelebilir ki?

--Fotoğrafın öyküsü—

-İyi de yukardaki fotoğrafta hiç de kahkahalara boğulmuş görünmüyorsun, Özal’a ters ters bakıyorsun, onu bir anlat bakalım?

Turgut Özal Başbakan Yardımcısıydı, biz ekonomi muhabirleri için çok önemli bir kaynaktı, bir gün benim bir haberime kızdı (*) ve uzun süre ambargo yedim... O sırada Tercüman Gazetesindeydim. Almanya Temsilcimiz Fethi Akkoç kendisi için randevu almamı istedi. Başdanışmanı Mehmet Keçeciler aracılığı ile randevuyu kolayca alabildim, çünkü Özal için Almanya’da sesini “gurbetçilere” duyurmak önemliydi... 

Fakat makam odasına girdiğimizde Özal:

-Biz Nursun Erel’i davet etmemiştik 

demesin mi? 


İspermeçet mumu” haberimden kaynaklanan kızgınlığı demek hala geçmemişti...

Keçeciler ise çok sempatik bir insandı, dedi ki: 

(Konya Belediye Başkanlığı sırasında üstüne yapışan -takunyalı- lakabını es geçiyorum... Sorbonne’dan lisansüstü diplomasını, ezbere okuduğu Nazım Hikmet şiirlerini ve yurtiçi-yurtdışı gezilerde ‘devletin verdiği maaş bize yeter’ diyerek kesinlikle harcırah almadığını hatırlatayım


-Efendim Tercüman Gazetesi sözkonusu olunca ayrım yapmak istemedik. Nursun Hanımı severiz. 

İşte yukarıdaki resim o günden kalma... Ne kadar kızgın bakıyorum Özal’a değil mi?

-Ama o haberine kızmış olmasına rağmen seni kabul etmiş söyleşiye? Bu da onun demokratik bakış açısını ortaya koymaz mı?

-Evet, orada haklısın. Özal, gazetecilerle birlikte olmaktan asla kaçınmazdı. Olumlu olumsuz her konudaki sorulara açıktı, hatta en acımasız eleştirileri  yapan, trajikomik olayları kapakta abartılı karikatürleriyle ortaya koyan mizah dergilerini dikkatle takip eder, karikatürlerin orijinallerini ister, karikatüristlerle ahbaplık ederdi… Hatta o kadar komplekssiz bir adamdı ki, yaşamında sadece Teksas Tommiks okuduğunu bile itiraf etmekten kaçınmamıştı.

-Neyse ki şimdi bizi yönetenler kitap okuma ve yazma kültüründe çok ilerideler. Dostoyevski okuduklarını duyuyoruz kendi ağızlarından, ekonominin kitabını bile yazmışlar.





Pazar, Ocak 09, 2022

Mahfi Eğilmez’e göre: “Arap sermayesi bizi kurtarmaz!,”


 


 


Mahfi Eğilmez, Türkiye ekonomisini en iyi bilenlerden, eleştirilerini asla sakınmayan isimlerden. Bir zamanların efsanevi Hazine Müsteşarı iken, yapısal reformlar yapmak yerine makyajla günü geçirmek isteyen” hükümete kızıp istifa etmişti, ancak ekonomi hala ondan soruluyor, yazılarında dile getirdiği isabetli teşhisler ve hasta ekonomi için önerdiği tedavi yöntemleri büyük ilgi topluyor. Mahfi Eğilmez ile Gazeteciler Cemiyeti adına kapsamlı bir söyleşi gerçekleştirdik, aklımıza gelenleri sorduk, gerçekçi yanıtlar aldık.

Hazine eski müsteşarı Mahfi Eğilmez, Türkiye ekonomisini değerlendirirken Yapısal reform şart, bunun dışında bizi Arap Sermayesi filan kurtarmaz, zaten kimse kaşımıza gözümüze para vermez, bu swaplar da geçici işler” dedi.

Son dönemde yaşanan kur-faiz-enflasyon sarmalını değerlendirirken, faizin artması gerekiyorsa artıracaksınız” diyen Eğilmez, hep dış güçler, hep dış güçler, suçluyu yanlış yerde aramayalım, Türkiye ekonomisini düze çıkaracak olan yapısal reformlardır” görüşüne yer verdi. 

 

Eğilmez,  Türkiyedeki ekonomik krizin sadece ekonomik değil, sosyal ve siyasal alanları da kapsayacak yapısal reformlarla aşılabileceğini belirterek, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı konularına vurgu yaptı.

 

Önce yeni çıkan polisiyesi Sahte Sultan”ı anımsatıp Eğilmeze  Kitapta öyle bir ortam anlatmışsınız ki, trafik keşmekeşinden, yolsuzluklara, cinayetlere, soruşturma engellerine, hatta dış borçlarıödenmesi için Arap şeyhine hediye edilen Osmanlı’dan kalma çok değerli tabloya kadar, burası Türkiye değil mi?” Diye sordum. 

 

Mahfi Eğilmez, Türkiyenin polisiye yazmak için mükemmel bir laboratuvar özelliği taşıdığını” dile getirirken,  siyasal-ekonomik açıdan yaşananların, yazarlara zengin bir malzeme sunduğuna dikkat çekti: 

Kuzey ülkelerinde yazılan polisiyeler genelde sadece cinayet olayına odaklanır, bizde ise her çeşit suç var,  mali suçlara ilişkin yüzlerce roman yazılabilir ama bu konulara giren yok. Siyasal polisiyede de bir tek Ahmet Ümitin Kuklası var. Bizde yazılan polisiyelerde de hikaye daha çok işlenen bir cinayet üzerinde ilerliyor, tıpkı Kuzey ülkelerindeki gibi… Ben ise her gün yaşadığımız olaylardan esinlendim. Tek bir olaya odaklanmıyor ve birden fazla kahramanı var. Batı romanlarında tek kahraman olayı çözerken, benim romanımda iş birliği gerekiyor ve olay çözülüyor. Ben aslında  tüm kötülüklere rağmen, hala toplumda iyi insanlar olduğunu göstermek istedim.

 

Türkiyedeki polisiye tür okurlarının yüzde 70ini kadınların oluşturduğunu da hatırlatan  Eğilmez daha sonra ekonomi ağırlıklı sorularımıza yanıt verdi.

 

Ekonomik tabloyu değerlendirirken, yaşanan pek çok sorunun özellikle son üç-dört yıldır tırmandığını anlatan Eğilmez, yüksek enflasyonla geçmişte de mücadele edildiğini  anımsattı:

 

“Özal döneminde yüzde 80lere varan hatta yüzde yüzü geçen enflasyonlar yaşandı ama 2001 yılından sonra bu eğilim kaybolmuştu. Şimdi ise yeniden o noktaya vardık. Sürekli enflasyon ve kur üzerinde durulsa da aslında  gerçekler konuşulmuyor. Oysa önceki dönemlerde gerçekler konuşuluyordu, yani enflasyon yüzde 80 denilince kimse bunun gerçekliğini sorgulamıyordu,  işsizlik konusunda da öyle… Şimdi bir güven sorunu doğdu. Şimdilerde TÜİKle ilgili  aynı güvensizlik söz konusu… Oysa biz bu rakamları, gelişmeleri tam olarak bilmeden, işsizlik, enflasyon, kur, bunları nasıl yöneteceğimize de sağlıklı karar veremeyiz. Güvenilirlik  konusu elzemdir” dedi.

 

Heterodoks politikalar ciddidir, acaba neyi kastettiğimizi biliyor muyuz?

 

Hükümetin orta vadeli ekonomik programınıkafa karıştırıcı” olduğunu vurgulayan Eğilmez şöyle konuştu:

 

Birden bire yeni ekonomi model açıklandıfaizleri düşürelim, kur yükseldiği kadar yükselsin, ihracat artsın, cari açık kontrole alınsın, ithalat düşsün, üretim canlansın, enflasyon düşer’ diye açıklanan bir model. Bir hafta sonra ise bu unutuldu, Çin modeli çıktı, derken o da yalanlandı ve takip edebildiğim kadarıyla şimdi de maliye bakanı ‘Ortodoks politika yerine heterodoks politika’ dedi. Oysa H eterodoks politikalar ciddidir,  acaba neyi kastettiğimizi biliyor muyuz? Bu politikalar, ücretlerin, fiyatların, kiraların dondurulmasıyla başlayan ve belli süre enflasyonu kontrol altına alma politikalarıdır, geçmişte Türkiye bunları yaptı.

 

Eğilmez, kur etkisinin dış borçlardaki artışı için de, Kur etkisi 2020 sonunda 450 milyar, 2021 sonunda 453 küsur… Üç buçuk milyar artış olmuş, buna karşın Türk lirası etkisi 1, 8 trilyon, inanılmaz artış” değerlendirmesinde bulundu.

 

15 yılda  pek çok önem taşıyan kurumun, Yüksek Planlama Kurulu,  Devlet Planlama Teşkilatı gibi önemli kurumların kaybedildiğini söyleyen Eğilmez, Mevcut yönetim anlayışı içinde süs olarak kalmalarındansa, en azında itibarlarını koruyarak ortadan kalktılar, ileride tekrar gelebilirler diye düşünüyorum” dedi. Biz sormayı, danışmayı kaybettik” diyen Eğilmez, eski dönemde yöneticiler, eleştirilebilir, uyarılabilirken bugün  bu durumun söz konusu olmadığını belirtti.

 

Ben bürokratken yaptığım eleştirileri şu an yapamıyorum

 

Muhalefetin, ekonomik değişim yaratma konusunda yeterli olup olmadığı sorusunu da yanıtlayan Eğilmez, başbakanın sistemin başı olarak görüldüğü dönemde, bakanlıkların ve müsteşarlarıçok önemli olduğunu ve siyasetçiler ile bürokrasi arasındaki dengeyi kuran kişinin müsteşar” olduğunu hatırlattı. Bu kaybın  önemini vurgulayan Eğilmez, şunları söyledi:

 

Ben bürokratken yaptığım eleştirileri şu an yapamıyorum. Hiçbirimiz yapamıyoruz, sansür uygulamak zorunda kalıyoruz. Seçimler olur ve iktidar değişirse, muhalefet hazır mı bilmiyorum. Yalnız televizyonda izlediğim kadarıyla, Ali Babacan çok hazırlık yapmış gibi görünüyor, 22 konu seçmişler ve gerçekleşme takvimi koymuşlar. Hep öneriyorum, bunu herkes yapmalı, bir takvim hazırlamalı. Mesela sıfırdan bir tarım politikası yazmalıyız, gübre mi bedava olacak, çiftçi mi desteklenecek? Aynı şekilde hayvancılığın, diğer alanların sorunlarını da alt alta yazıp tarihlendirmek lazım, politikadan hoşlanmıyorum ama ben olsam, gölge kabine kurardım. İleride hükümet olunca, o kişilerin bakan olması şart değil ama iki ay içinde, o kişinin tarım politikası içindeki eksikleri bulup neler yapılabileceğini ortaya koymasını ve bir  komisyon kurmasını söyler, bunu her alana uygulatır, iki ay sonunda da bütçe yapardım. Tabii partilerde böyle hazırlıklar yapılıyor mu bilmiyorum...

 

Arap Sermayesi bizi kurtarmaz

 

“Özellikle Arap ülkelerinin sağlayacağı sermayenin, mevcut ekonomik krize ne kadar çözüm sunacağı?” Sorusuna karşılık Eğilmez, bu ülkelerin daha ziyade kurulu şirket ve gayrimenkul aldıklarını ya da Merkez Bankası’yla swap anlaşmaları yaptıklarını ifade etti. Swap anlaşmaları ile Merkez Bankası’nın bu kişi ve kurumlara TL verdiğini, onlarınsa döviz verdiğini ve bir yıllık sürecin ardından dövizin kendilerine iade edilip, TL alındığını belirten Eğilmez, Bizi herhangi bir sermaye, Arap sermayesi filan kurtarmaz, yapısal reform programı yapmalıyız” dedi. Eğilmez, yapılması gerekenleri şöyle anlattı:

 

Reform programı deyince de hemen IMF anlaşılır ama kastettiğim sadece ekonomik değil, sosyal ve siyasal alanlarda bir reform. Hukukun üstünlüğünü yeniden sağlamak, yargı bağımsızlığını yerleştirmek, eğitim sistemini düzeltmek gibi. ‘Çinde hukukun üstünlüğü mü var ya da yargı bağımsızlığı mı var’ gibi sorular gelebiliyor ama Çin Merkez Bankası ve Ruz Merkez Bankası bağımsızlar, buralar 60 yıldır bu düzenlemelerle yönetiliyor, demokratikleşmeye dönseler insanlar risk görür. Biz ise önce ABye üyelik’ diyoruz, sonra canımız sıkılıyor ‘Şanghay Beşlisine mi dönsek?’ diyoruz, yani bizde istikrarsızlık var ve insanlar güvenmiyor. Bu işten çıkabilmek için önerim yapısal reformlar. Yetkim olsa, Türkiyenin risklerini alt alta yazarım. Türkiye gibi tüm komşularıyla sorun yaşayan bir ülke daha yok. Önce bunları yazar, benden kaynaklananları belirler ve çözmeye başlarım. Hep dış güçler, hep dış güçler, hep bize haksızlık yapılıyor’ denemez. Suçluyu yanlış yerde aramayalım.

 

TÜİK tamamen bağımsız olmalı”

 

Mevcut sistemde, verilerin doğru alınıp alınamadığı sorusuna da yanıt veren Eğilmez, Türkiyede verilere güvenilmemesi sorununun son dönemde ortaya çıktığını kaydederek, TÜİK verilerine geçmişte de şüphe duyulduğunu ancak şu anda durumun daha kritik bir hâl aldığını ifade etti. Eğilmez, En son Uğur Gürses yazdı, Merkez Bankası bir gecede kâra geçti, eskiden 60 milyar zarardayken bir günde 130 milyar kâra geçti. Bu durum açıklanmadı da… Açıklamanız lazım yoksa insanların aklına başka şeyler gelir. Veri güvenliği manzarası kötü… Mesela enflasyon yüzde 36 deyince para politikası farklı, yüzde 60 deyince farklıdır. Ben bunda sonraki dönemde TÜİKin tamamen bağımsız olmasını ve maaşını da devletten değil, özel sektörden belli oranlarda gelen destekle oluşturulmuş bir havuz sistemi içinde almasını öneririm. Atamaya da çözüm bulmak gerekir” diye konuştu.

 

Hiperenflasyon beklemediğini, ancak bu politikayla devam edildiği takdirde enflasyonun düşürülemeyeceğini kaydeden Eğilmez, kur korumalı TL mevduatının da kurun yükselişine çözüm getireceği konusuna şüpheli yaklaştığını ifade etti. Geçmişteki benzer uygulamanın, sermaye hareketlerinin serbest olmadığı ve sabit kurun hakim olduğu bir dönemde hayata geçirildiğini söyleyen Eğilmez, bugün ise serbest ve dalgalı kur olduğuna dikkat çekti.

 

Suçluyu yanlış yerde arıyoruz

 

IMFnin, geçmişte Türkiyedeki siyasi dönemlerin başarısızlıklarını temizlemek için ağır koşullar getirdiğini ve siyasetçilerin kendi hatalarını IMFye mâl ettiklerini dile getiren Eğilmez, Bence Türkiyedeki krizden çıkışta IMF önemliydi, maddi olarak, düşük faizle ödenmek üzere 45 milyar dolar para koydu.  İkincisi de belli bir ekonomik program koydu ve 2008 ortasına kadar bunu devam ettirdik. Ondan önce 1980de de var, 1994 krizi var, tuhaf şekilde IMF ne zaman Türkiyeye gelse, sorunu çözer ama sonra suçlu oymuş gibi gösterilir. Suçluyu yanlış yerde arıyoruz” dedi.

 

Cumhuriyetin Atatürk önderliğinde bir ideal ve özelinde bir kadın projesi olduğunu vurgulayan Eğilmez, cumhuriyetin kadını öne çıkararak, ona erkek kadar değer veren, seçme ve seçilme hakkı sunan bir yapı arz ettiğini, bunun faydalarının net görüldüğünü, bir gecede İstanbul Sözleşmesinden vazgeçilmesinden büyüüzüntü duyduğunu dile getirdi.

 

90 trilyon dolar kara para

 

Bitcoinin geleceğini nasıl gördüğü?” Şeklindeki bir soru üzerine dünyada mevcut 90 trilyon dolar olduğu tahmin edilen kara paranın gidecek yer aradığını anlatan Eğilmez, Oysa özellikle ABD kara parayla mücadeleyi bırakmıyor, spekülasyonlar kimilerine bitcoinden para kazandırsa da ABD  kara para önlemlerini artırırsa bu kazanç sürmez, benim tavsiyem kimsenin varlığının yüzde 20sinden fazlasını kara paraya yatırmaması” görüşüne yer verdi.

 

Mahfi Eğilmez, Atatürk’üHayatta en hakiki mürşit ilimdir” sözünden hareketle,  Türkiyenin ne zaman bilimden ayrılsa, başına olumsuzluklar geldiğini hatırlattı, “Bilimden ayrılmayacaksınız. Tüm eğitimi ona döndürmeli ve daima bilimi öğretmeliyiz” dedi.

2023 YILINDA BASIN SEKTÖRÜ

  Türk Basını , 2023 yılı boyunca  usulsüzlük ve yolsuzluk haberlerini büyüteç altına almakla birlikte, çoğu kez bu haberlere yayın yasağı g...