Ana içeriğe atla

Koncalar koparılmasın! (2) Kadını koruyalım…





Konca yaşamdan koparılalı çok oldu, derdimiz şimdi yeni yeni açan goncaların, güllerin vahşice yok edilmemesi, kızlarımızın kadınlarımızın gülen yüzleriyle, aydınlıklara doğru yaşam sürdürebilmesi. 


Peki her yıl yüzlerce-binlercesi baskı altında tutulan, eğitimine engel olunan, küçücük yaşlarda evlendirilip eve kapatılan, bunlar da yetmediyse şiddete uğratılan, vahşice katledilen kadınımızın hakkını  kim koruyacak?


Kadını “erkeğin eşiti” kabul eden, onurlandıran, yücelten “medeni yasaların” geçmişi Cumhuriyet’le yaşıt, gelgelelim günümüzde kadını aşağılamayı hatta yok etmeyi hedefleyen vahşi çığlıklara niçin giderek artan boyutta tanık oluyoruz?


-Nedir bunun sebebi? 


-Cahiliye dönemine geri mi dönüyoruz?


-Ne yazık ki evet… 


Konca’yı yaşamdan koparıp atanlar,” kendileri eğitim almadıkları gibi, kadınının eğitilmesine bile dayanamayıp karşı çıkıyorlar. Sözde! “kurallarına göre yaşamak istedikleri Kur’an-ı Kerim”i bile, uygulamada eğip bükerek kendi kurallarını dayatmaya çalışıyorlar. İstanbul Sözleşmesini (*) bir gecede yürürlükten kaldırdılar, o yetmemiş olacak ki şimdi de 6284 sayılı yasayı dillerine doladılar. Neymiş onların karşı çıktığı yasa? Hangi maddesi sinirlerine dokunuyormuş da kaldırtma çabasındalarmış dersiniz? (**)


Buyrun, yasanın (***) girişine bir göz atalım:


“Bu Kanunun amacı; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.”


Amacı bu şekilde ifade edilen kanun metninin devamındaki maddelerinde yer alan iyileştirme ve koruma tedbirlerini okuduğunuzda kadın ve çocukların nasıl, ne şekilde şiddetten korunacağını detayları ile görüyorsunuz. 


-Peki kanun ülkede kadın ve çocuğa dönük şiddeti engelleyebilmiş mi?


-Yoo, ne gezer?


 İşte son şiddet ve istismar rakamları:


“1 Aralık 2022- 28 Şubat 2023 tarihleri arasında yaşanan vakaları incelediğimizde; ne yazık ki her geçen gün kadına yönelik şiddet artmakta ve bunun karşısında mevcut yasalar kadınları korumada yetersiz kalmaktadır. Derlenen tarihler arasında 79 kadın katledildi, 88 kadın ise şüpheli bir şekilde öldü. 175 kadın, şiddet ve yaralanmaya maruz kalırken 19 kadın tacize, 10 kadın tehdide, 7 kadın ise cinsel saldırıya maruz kaldı. Bunun yanı sıra 29 çocuk ise istismara maruz kaldı. Derlenen verilerle mağdurun kim tarafından şiddete maruz bırakıldığı ölçüldü. Cinayete maruz kalanların yüzde 35,4’ü “Eşi”, yüzde 12,7’si “Babası”nın kurbanı olmuş, yüzde 12,7’sinin faili bilinmemektedir. Ayrıca cinsel saldırıya maruz kalanların yüzde 14,3’ü “Baba”, %14,3’ü “Öğretmen”  mağduru olup 71,4 fail ise bilinmemektedir.” (****)

Görüyorsunuz değil mi kadını ve çocukları kimler şiddete, hatta dahası da var, istismara  maruz bırakmış? 

Ne yazık ki, “eş” ve “baba” ve ne yazık ki “öğretmen” bu tabloya göre şiddet uygulayıcısı, hele hele istismarcı değil mi? Henüz 6 yaşındayken evlendirilip, “tarikatçı babasının izniyle! Tarikatçı kocası tarafından” istismara uğratılan küçük kızımızı unuttuk mu? (*****)

Bütün bu şiddet ve istismar olayları, “kadın ve çocuğu koruyan” 6284 sayılı yasanın varlığı sırasında yaşanmıyor mu?

İşe şimdi kalkmış bir de diyorlar ki, “bu yasa kaldırılsın…” Siz bakmayın AKP’nin  “kadın” bakanlarına, “kadın” sözcülerine, Özlem Zengin’in filan “6284 kırmızı çizgimizdir” deyişlerine… 

Kadını korumayı hedefleyen en önemli yasal metinlerden biri olan İstanbul Sözleşmesi,  Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından “bir gecede yürürlükten kaldırıldığında” sesleri çıktı mı? O zaman “kırmızı çizgi” filan yok muydu? Yoksa o çizgileri, “ananı da al git” diyenler kaldırınca, “şeriatın kestiği parmak acımaz” mantığıyla kendilerini teselli mi etmişlerdi?

Öyle ya, Özlem Zengin, 6284 Sayılı yasayı savunmaya kalktığı sırada, “tehditler aldım, yalnız kaldım, keşke bu konuları İslami bir ortamda tartışabilseydik” diyerek asıl fikrinin ne olduğunu açıklamış olmadı mı? (******)









(*) https://www.cumhuriyet.com.tr/galeri/istanbul-sozlesmesine-yakindan-bakalim-fesih-sonrasi-ne-oldu-1913731#%23photo-2

(**)https://dogruhaber.com.tr/mobil/haber/866219-6284-kaldirilsin-diye-basvurdular/

(***) https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.5.6284.pdf

(****) https://sahamerkezi.org/1-aralik-2022-28-subat-2023-tarihleri-arasinda-basina-yansiyan-kadina-siddet-vakalari-incelemesi/

(*****) https://www.odatv4.com/guncel/tarikat-liderinin-kizi-karanligi-anlatti-6-yasinda-imam-nikahi-ve-tecavuz-uzeri-nasil-ortuldu-260905

(******) https://m.t24.com.tr/haber/akp-li-ozlem-zengin-den-6284-aciklamasi-tartisilamaz-demedim-keske-daha-islami-bir-ortamda-tartisabilsek,1098909

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...

Basın Meslek Örgütü Sansür Uygular mı?

Basın meslek örgütü sansür uygular mı? Gazetecilik camiasında son günlerde bir tartışma sürüyor, ortadaki soru şu: -Sansürle mücadele etmek için kurulmuş bir basın meslek örgütü, kendi üyelerinin paylaşımına sansür uygular mı? Sözü hiç dolandırmadan, geçen hafta yaşanan bu olayı direkt anlatalım: Gazeteciler Cemiyetinden bir grup üye, 33 yıldır başkanlık görevini sürdüren yönetime eleştirilerini bir yazılı bildiriyle ortaya koydu:   -E, sonra? Sonra kıyamet koptu… Gazeteciler Cemiyeti adına “ görevlendirilen” bazı isimler, pek çok web sitesinde yer alan bu bildirideki iddiaları yanıtlamak yerine, tek tek web sitelerinin yöneticilerini arayarak sansür ettirme çabasına giriştiler. Bazılarında başarılı oldular, bazıları ise bu “ basın özgürlüğüne ihanet ” sayılan girişimi reddetti.  -Nasıl yapabilmişler bunu? -Kimilerine bazı vaadlerde bulunmuşlar, kimilerine - tüzüğün falanca maddesini işletir, sizi üyelikten atarız - demişler. -Ne vaadiymiş o? -O bildiriyi ...

KONGRE TUFANI (2) Alo 198’e sormuş!

  Gazeteciler Cemiyetinde yaklaşan kongre için, adaylığım üzerinde ısrarlar yoğunlaşınca epey düşündüm: -Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu?  -Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi? -Biz başımızdakileri, “ koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız ” diye eleştirirken, “ tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen ” yöneticilere ne diyecektik? Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım. İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki: - Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır. Bu sözler kulağımda çınlarken, elimde “ Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçemle ” yola çıktım, Üsküp Caddesi 35 numaradaki cemiyetin bahçesinden içeri ...