Ana içeriğe atla

Koparılan bir Konca… Konca Kuriş’i anmak… (1)


Siyasi ortamın toz dumanı arasında, üstelik de haftalardır deprem-sel felaketine odaklanmışken insanın bir an bile dönüp geriye bakma fırsatı olmuyor. Siyaset sahnesinde Hüda-Par, Hizbullah ve AKP bir arada konuşulurken Konca Kuriş’i düşündüm.


Ülkenin en muhafazakar yörelerinden birinin tutucu, ezici, boğucu atmosferinde, kendi kendini eğitirken kitaplar deviren, Kur’an-ı Kerim’i defalarca hatmeden Konca’yı… 


Kadının var oluşunu, geçmişini, geleceğini, yarından beklentilerini sorup sorgulayarak  kendini yeniden var eden, Mersin’de bir yıldız gibi parlayan bu beş çocuk annesi güzel kadını, sırf -Kur’ana bağlı kalalım- dediği için işkenceyle yok eden gözü dönmüşler, Konca’dan, kadınlardan ne istiyordu?” diye düşündüm…


O kanlı katillerin din kisvesi ardına saklanarak ne istediği malum, kadını yok etmek, görünmez kılmak, etkisizleştirmek… 


Peki ama Konca ne istiyordu?


“Müslüman bir kadın olarak haklarımı istiyorum.Bugünkü Kur’an meallerindeki hatalardan çok şikayetçi olup, bunları bir dini tahrif olarak görüyorum. Şimdiye kadar Kur’anı hep erkek egemen bir toplum çevirdiğinden dolayı kadınlara ilgili hükümlerde  çok sert çeviriler yaptıklarını büyük bir esefle kınıyorum…” (*)


Evet, Konca Kuriş, miras hakkını talep ediyordu, evinin, sevdiğinin tek kadını olmayı, camilerde Cuma namazlarına katılmayı, kaybettiklerinin Cenaze namazlarını kılmayı arzu ediyor, ibadetini anlayarak, kendi dilinden,Türkçe yapmayı istiyordu.


“Bizler için Konca Kuriş’in değeri ölçülemez” diyen arkadaşlarının yazdıklarına da (**) baktım:


“Erkek ulemanın dini yorumlama tekelini elinde tutmasına, dinin ataerkil yorumlanmasına ve ataerkinin dinen meşrulaştırılmasına itirazı vardı Konca Kuriş’in. Allah katında cinsiyetin bir üstünlük teşkil etmediği, kadın ve erkeğin eşit olduğu gibi bazı temel noktaların yanında, dini pratiklerin yaşayışına dair de söz söyledi. Sormaya cesaret ettiği sorulardan bazıları şunlardı;


Kadınlar regl dönemlerinde neden ibadetten alıkonuluyordu?

Kur’anda başörtüsü ibaresi yer alıyor muydu? 

Çok eşlilik günümüz şartlarına uyuyor muydu? 

Anadilde ibadet edilemez miydi?”


Sahi, suçu neydi Konca’nın?


Hazreti Muhammed’e nazil olan Kur’an-ı Kerim’in Arapça okunup anlaşılabilmesi mümkün müydü? Kutsal kitabı en doğru mealinden okumak suç olabilir miydi? Yoksa asıl suç Kur’an ayetlerini istediği gibi eğip bükerek meal diye yayınlayanlarda mıydı?


Konca, Hizbullah denen kanlı örgüt tarafından 16 Temmuz 1998 günü evinin önünden kaçırıldı,ne hazin ki Türkçede “Allah'ı, Resûlullah'ı ve müminleri sevenler, dost edinenler” anlamına geliyordu bu örgütün adı… Konca’yı domuz bağıyla bağlayıp, 35 gün boyunca işkence yapanlar, bu işkenceleri kasetlere kaydedenler, sonunda boğarak öldürüp Meram’daki sorgu evinin bodrumuna gömenler miydi Allahı, Resulullah’ı ve müminleri sevenler? 


Konca, “müslüman bir kadın olarak haklarımı istiyorum” diyordu değil mi?

Haklarını alabildi mi? Ne oldu peki?


İşkenceyle öldürüldü… 


Gelelim bugüne… 


Kadın haklarında hangi noktadayız? Kağıt üstündeki haklara bile dayanamayanların neler neler yaptıklarına tanık olmadık mı?

İstanbul Sözleşmesini bir gecede kaldıranlar şimdi de 6284 sayılı kanunu dilllerine dolamadılar mı? “İlle de bu kanunu değiştirelim” demiyorlar mı?

Bunu talep edenlerden biri de resmi kısaltması Hüda Par olan Hür Dava Partisi değil mi? 

Peki “Allah’ın adı” ile siyaset meydanına çıkan bu partinin başındaki isim Zekeriya Yazıcıoğlu geçen yıl başta Konca Kuriş olmak üzere pek çok aydını katleden Hizbullah örgütü için, “bana göre terör örgütü değil” (***) demedi mi?


Dedi ama o köprünün altından çok sular aktı, şimdi AKP’ye payandalık gerekiyor, üstelik milletvekilliği imkanı da doğdu… İşte iş bu noktaya gelince Yazıcıoğlu bu söylemi değiştirmiş, “Biz Hizbullahın devamı değiliz” diyor… Belli ki o da tramvaya bilet almış! Recep Tayyip Erdoğan’la yan yana oturmaya niyetlenmiş. (****)


İnanıp inanmamak size kalmış.


Ben, Konca Kuriş’in çektiği işkencenin mezarında da sürmemesi adına, O’nun ve benim bildiğim dilden bir dua okuyup göndermekle yetineceğim…


(*) Pazartesi Dergisi Mart 2000, 8. Sayı)

(**) https://www.havlekadin.com/feminist-bilgi/konca-kuris-1961-1998/

(***) https://youtu.be/iiV7XwDI7U0

(****) 14 Temmuz 1996 Milliyet

Yorumlar

  1. Başına gelenleri duyduğumuzda kanımız donmuştu. Kadınları varlık olarak kabul etmeyen bu zihniyetin yeniden gündeme getirilmesini tehdit olarakalgılıyorum. Kadınları sevmeyen toplum özgür ve mutlu olamaz.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...

Basın Meslek Örgütü Sansür Uygular mı?

Basın meslek örgütü sansür uygular mı? Gazetecilik camiasında son günlerde bir tartışma sürüyor, ortadaki soru şu: -Sansürle mücadele etmek için kurulmuş bir basın meslek örgütü, kendi üyelerinin paylaşımına sansür uygular mı? Sözü hiç dolandırmadan, geçen hafta yaşanan bu olayı direkt anlatalım: Gazeteciler Cemiyetinden bir grup üye, 33 yıldır başkanlık görevini sürdüren yönetime eleştirilerini bir yazılı bildiriyle ortaya koydu:   -E, sonra? Sonra kıyamet koptu… Gazeteciler Cemiyeti adına “ görevlendirilen” bazı isimler, pek çok web sitesinde yer alan bu bildirideki iddiaları yanıtlamak yerine, tek tek web sitelerinin yöneticilerini arayarak sansür ettirme çabasına giriştiler. Bazılarında başarılı oldular, bazıları ise bu “ basın özgürlüğüne ihanet ” sayılan girişimi reddetti.  -Nasıl yapabilmişler bunu? -Kimilerine bazı vaadlerde bulunmuşlar, kimilerine - tüzüğün falanca maddesini işletir, sizi üyelikten atarız - demişler. -Ne vaadiymiş o? -O bildiriyi ...

KONGRE TUFANI (2) Alo 198’e sormuş!

  Gazeteciler Cemiyetinde yaklaşan kongre için, adaylığım üzerinde ısrarlar yoğunlaşınca epey düşündüm: -Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu?  -Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi? -Biz başımızdakileri, “ koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız ” diye eleştirirken, “ tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen ” yöneticilere ne diyecektik? Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım. İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki: - Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır. Bu sözler kulağımda çınlarken, elimde “ Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçemle ” yola çıktım, Üsküp Caddesi 35 numaradaki cemiyetin bahçesinden içeri ...