Ana içeriğe atla

Anna Karenina

Tolstoy’un toprağı bol olsun (100 yıl kadar önce öldü.) Anna Karenina’yı yazarken, kendi deyimiyle “mürekkep hokkasındaki kanına batırmış” ya kalemini... O kadar eziyet çekmiş yani... 

Aslında bir tek kendisi değil, karısı Sofia da en az onun kadar eziyet çekmiş... Kolay mı Tolstoy’un o kargacık burgacık yazısını okumak, o tuhaf giriş çıkışlarını, eklemelerini, çıkarmalarını filan algılayabilmek? 

-E, o zamanlar bilgisayar mı vardı? Sil, yap, boz, copy paste et!!! Nerdeee? 

Günlüklerinde anlatıyor Sofia, Tolstoy yazı masasından kalkınca, o alıyor kalemi kağıdı, başlıyor temize çekmeye. Böyle böyle derken Anna Karenina tam 8 (SEKİZ!) kez baştan temize çekiliyor...

-Eee, bu biçerdöverin, biçilmiş tarla resimlerinin ne ilgisi var?

Diyeceksiniz...


Var vaaar... Çünkü Tolstoy Anna Karenina’nın kayınbiraderi Levin’in, köyde tırpanla ekin biçme macerasına sayfalar sayfalaaaar ayırmış... Tırpanı nasıl ustaca kullandığını, biçilen ekinlerin nasıl bir simetrik düzen içinde kenara yatıverdiğini anlatıp durmuş. Aslında bu ekin biçme olayı belki de bir metafordu... Soğuk, itici ve sevimsiz Aleksey Aleksandroviç’e karşılık, sade, dürüst, çalışkan, kendine güvenli kardeşi Levin... Aleksey tırpan kullanmada beceriksiz, aşkta da öyle, Anna Karenina onu terkediyor... Oysa Levin tırpanı öyle mahirane kullanıyor ki, üstelik, karısı Kiti’yle de çok sıcak, sevgi dolu bir aşk yaşıyor.


 




Sonuçta insan “zamanın ruhu” denen şeyi burada da çok net görüyor... Tırpan filan kalmamış artık ortada... Ekinler artık biçerdöverle çabucak biçiliveriyor.  Belki de diyorum bugünün biçerdöverleri o gün var olsaydı Tolstoy, belki de Anna Karenina’yı çok farklı kaleme alacak ve de epey sayfadan da tasarruf edecekti.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Külliye’ye içerden bakış: Erdoğan’a: “Sistem yürümedi, Türkiye’yi seçime götürmeli”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın  “Başdanışmanı” olarak Beştepe’de    7 yıl süreyle  görev yapan İlnur Çevik’le konuştuk. “ Bu sistem yürümedi ” diyen Çevik durumu, “Erdoğan’ın en kısa zamanda Türkiye’yi seçime götürüp sistemi rayına oturtması şart, eğer torunlarını şu kadarcık! bile seviyorsa bunu yapmalı, aksi halde eyvah! ” diye özetliyor.  DEM Parti ile yürütülen “çözüm süreci” için, ortada bir plan taslağı bulunmadığını savunan Çevik’e göre, her zamanki “Kervan Yolda Düzülür” mantığı yine ağır basıyor. …Acaba Külliye’de çalışma sistemi nasıl? Cumhurbaşkanı gündemini nasıl belirliyor? Yüksek İstişare Kurulu diye bir kurul var, orada ve  pek çok kişinin üye olarak yer aldığı diğer kurullarda neler görüşülüyor? Erdoğan, Atatürk ismini neden diline almak istemiyor?Beştepe’nin bodrumunda gerçekten tam teşekküllü bir hastane var mı?…  Gibi pek çok soru aklımı kurcalıyordu, “ İlnur Çevik nasılsa görevi bıraktı, artık belki konuşur ” diye düşün...

Yekta Güngör Özden’e geçmiş olsun

Geçen hafta Anayasa Mahkemesinin eski başkanlarından Yekta Beyi ziyaret etmiştik. Bugün öğrendik, küçük bir ev kazası yaşamış, ameliyat olmuş, iyiymiş. Kendisine acil şifa diliyoruz.  Aslında Ankara’da gündem o kadar yoğun ki, Yekta Beyle yaptığımız söyleşiyi bu sabah kayda geçiriyordum tam, o anda başka konular araya girince yarım bıraktım…  O halde şimdi tamamlayayım: “Güngörmüş” dostlarla bir araya gelebilmek, yakın tarihin sayfalarını gözden geçirebilmek ne kadar büyük bir şans. Geçenlerde Ali Bilge  ve Feyzan Erel ile birlikte Anayasa Mahkemesinin eski başkanı Yekta Güngör Özden’i ziyaret etmiştik, sohbetimiz sırasında notlar aldık, “ yazabilir miyiz anlattıklarınızı ?” Diye sorduğumuzda, “istediğinizi yazın” yanıtı vermişti. İşte o gün bugünmüş…  Yekta Güngör Özden ’in o gün söylediklerine şimdi biraz kulak verelim mi? SORU: Ülkede büyük bir gerilim yaşanıyor şu anda. Aydınlar, gazeteciler politikacılar tutuklanıyor, herkese gözdağı veriliyor, nas...

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...