Ana içeriğe atla

MASUMİYET MÜZESİNDE AŞK



Kitap Kulübümüzde önerildi Orhan Pamuk’un son kitabı, “Masumiyet Müzesi.” Ooo, o kadar sevindim ki bu kitabın seçilmesine. Günlerdir haftalardır duyuyor, izliyorduk kitabı içeren haberleri, yayınları.

Çünkü Orhan Pamuk, Masumiyet Müzesi'ni yayınlamadan önce başarılı bir tanıtım taktiği uyguladı, güncel basına (ve nedense magazin sayfalarına bile!) verdiği çok sayıda söyleşi ile kitabını okuyucuya fena halde merak ettirdi.

Merak edilmez mi?

Aşk...

Yaşayan herkes için, aslında (beş duyusuyla tam anlamıyla yaşayan herkes) demek daha doğru olur, aşk bir varoluş sebebi (raison d'être) öyle değil mi?

Hele Orhan Pamuk, verdiği bütün söyleşilerde eğer “aşkın anlamı tam olarak nedir? Kitabımda buna yanıt aradım” demeye getirdiyse (*) herkesin kitapçılara koşup raflara dizi dizi sıralanmış olan kitaptan birer tane edinmesi gerekmez miydi sizce de? Hele benim gibiler, bir tane ile de kalmadılar, geçmiş olsun ziyaretlerinden, Büyükada buluşmalarına, ev hayırlamalarına, bayram beraberliklerine kadar pek çok vesileyle de arkadaşlarına kitabı ya götürdüler ya edindirdiler.

Kitap, aşkı yaşamış şanslılar, ya da yaşamakta olanlar için aslında tam bir 'sağlama" niteliğindeydi bence, çünkü hüzünün, ya da daha doğru deyimiyle, kısacık mutlulukların peşinde çekilen eziyetin bir başka anlatımıydı. Hani, “insan insanın zehirini alır" derler ya...Bu kitap bir anlamda pek çok aşık için böyle bir işlevi de üstlenebilir diye düşünmek mümkün.

Ama kitap üzerinde hala kafama takılan pek çok soru var.

Örneğin, bakirelik kavramı gerçekten o yıllarda hele Istanbul'da sosyal yaşama bu kadar damga vurmuş muydu? Ben buna pek inanamadım doğrusu. Orhan Pamuk'un çok sevdiği ve hepsi de çoktaaaan ölmüş yazarların (**) romanlarında anlatılan aşklar çok mu istisnai durumları içeriyordu yani? (Bir örnek, Metres-Hüseyin Rahmi Gürpınar )

Ayrıca Orhan Pamuk aşkı ve erotizmi anlattığını söyleşilerinde sıkca ifade etmiş ya... Bence kitapta erotizm ne yazık ki yok...Tamam, eziyetli bir aşk var, duygular var, hayaller var, eziyet var ama erotizm bence yok...Bazıları belki pornografiye düşmenin bir yazar için bıçak sırtında olmakla eşdeğer olduğunu düşünüyordur ama bence çağımızda aşkı erotizmden uzak saymak mümkün değil ve çok sevdiğim yazarlar olan Orhan Pamuk ve Selim İleri erotizmi kitaplarında ne yazık ki hiç veremiyorlar.

Daldan dala atlayacağım belki ama, bu kitabın 592 sayfa olması gerekiyor muydu? Erendiz Atasü’nün dediği gibi, “iyi bir editör elinde acaba kitap yarı yarıya eksilmez miydi?”  Ha, editör demişken kitabın giriş paragrafının ikinci cümlesi acaba Türkçe bakımından tam doğru muydu? 

"Bilseydim, bu mutluluğu koruyabilir, her şey de bambaşka gelişebilir miydi?" (Masumiyet Müzesi, Sayfa 11)

Orhan Pamuk pek çok kitabında yaptığı gibi bu kitabında da kendisini roman kişilerinden biri durumuna sokmuş yine ama bu sanki biraz çalakalem olmamış mı? Hele Masumiyet Müzesinin fiziki olarak yer aldığı harita ve müzeye giriş bileti, deyim yerindeyse hiç hınzırca olmadığı gibi epey amatörce olmamış mı?

Kitabın kapağı acaba 592 sayfayı kaldıracak bir kapak mı yoksa 24 YTL ödenen yani hiç de ucuz olmayan bir kitap için biraz hafif kaçmamış mı? Acaba hardback olması imkansız mıydı?

Sorular böylece uzar gider...Ama kafamdaki en önemli soru şu, bu aşk Orhan Pamuk'un yaşamadığı bir aşk olsaydı böylesine yaşamışcasına anlatabilir miydi? 

Kendisi “hayır” dese de ben aksine inanıyorum.

(*) "Anna Karenina, Tolstoy'un en iyi romanıdır. Evlilik, aşk, bağlılık gibi konuları büyük bir toplumsal çerçeve içinde değerlendirmiştir. Yani Tolstoy kendi zamanına ne yaptıysa ben de çağıma onu yaptım, diyebilirim..." Orhan Pamuk (Sabah Gazetesi-Şirin Sever'le söyleşi.)
(**) "Derin bir roman parçası beni her şeyden daha çok mutlu eder ve hayata bağlar. Yazarının ölü olmasını da tercih ederim." Orhan Pamuk-Öteki Renkler.

Nursun Erel 7 Ekim 2009

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...

Basın Meslek Örgütü Sansür Uygular mı?

Basın meslek örgütü sansür uygular mı? Gazetecilik camiasında son günlerde bir tartışma sürüyor, ortadaki soru şu: -Sansürle mücadele etmek için kurulmuş bir basın meslek örgütü, kendi üyelerinin paylaşımına sansür uygular mı? Sözü hiç dolandırmadan, geçen hafta yaşanan bu olayı direkt anlatalım: Gazeteciler Cemiyetinden bir grup üye, 33 yıldır başkanlık görevini sürdüren yönetime eleştirilerini bir yazılı bildiriyle ortaya koydu:   -E, sonra? Sonra kıyamet koptu… Gazeteciler Cemiyeti adına “ görevlendirilen” bazı isimler, pek çok web sitesinde yer alan bu bildirideki iddiaları yanıtlamak yerine, tek tek web sitelerinin yöneticilerini arayarak sansür ettirme çabasına giriştiler. Bazılarında başarılı oldular, bazıları ise bu “ basın özgürlüğüne ihanet ” sayılan girişimi reddetti.  -Nasıl yapabilmişler bunu? -Kimilerine bazı vaadlerde bulunmuşlar, kimilerine - tüzüğün falanca maddesini işletir, sizi üyelikten atarız - demişler. -Ne vaadiymiş o? -O bildiriyi ...

KONGRE TUFANI (2) Alo 198’e sormuş!

  Gazeteciler Cemiyetinde yaklaşan kongre için, adaylığım üzerinde ısrarlar yoğunlaşınca epey düşündüm: -Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu?  -Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi? -Biz başımızdakileri, “ koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız ” diye eleştirirken, “ tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen ” yöneticilere ne diyecektik? Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım. İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki: - Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır. Bu sözler kulağımda çınlarken, elimde “ Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçemle ” yola çıktım, Üsküp Caddesi 35 numaradaki cemiyetin bahçesinden içeri ...