Ana içeriğe atla

Kara Kutu


 


 




Son zamanlarda tatsız tuzsuz işlerle uğraştım, arada keyifli anlar da oldu, ama genelde tatsızdı yaşananlar. Soruyorum size; 


-Türkiye’de gazetecinin normal yaşam sürdürmesi mümkün müdür?


-Yok canım, ne mümkün…


-Meclisteki kavgadan mı söz ediyorsun? 


Diye sormayın, o kadar çok tatsızlık yaşandı ki hangi birini sayayım? Ama eğer sizler, “Neyse ki, hepsi kayda geçti, ileride okuyanlar bugünlerde neler yaşadığımızı görecekler, belki bazıları kendilerinden utanır” diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.


-Neden mi? Türkiyenin toplumsal hafızası bir bir yok ediliyor da ondan.



Örneğin, beyefendinin oğlunun şirketinin vergi kaçırdığından tutun, arkadaşlarının usulsüz aldıkları ihalelere, eski avukatının karıştığı olaylara kadar “cısss” dedirten haberlerin tamamı, taciz ettikleri genç kızın intiharından sorumlu olsalar da iyi halden yırtan tecavüzcüler, rüşvetçiler, kara para yıkayarak milyarder olanların haberleri filan  “sulh ceza veya asliye ceza hakimliklerine yapılan başvurularla “tık” diye engelleniveriyor. Bununla da kalmıyorlar geriye dönük linkleri sildiriyorlar, onunla da yetinmeyip sildirilen linklerin haberlerini yayından kaldırtıyorlar. 


Aaa, bir de bakıyorsunuz ki ucu zülfü-ü yare dokunan tüm haberler yok edilmiş, ortalık pir-ü pak. Hatta Soma faciası sırasında beyefendinin danışmanından (Almanya’ya ataşe oldu)  tekme yiyen madenci yakını vardı ya, onun yediği tekmenin haberleri ve fotoğrafları  tümden sildirilmişti de adamcağız tekmeyi yediği ile kalmıştı, hatta tekmeci danışman gidip bir de adli tabipten “iş göremez” raporu alıvermişti. 




Onun için ben size söyleyeyim, o gün mecliste yaşanan sille tokat olayının haberleri de benzer şekilde toplumsal hafızadan silinir gider…Bence bu konuya herkesin eğilmesi gerekir, İfade Özgürlüğü Derneğinin web sayfasına (***) Prof. Yaman Akdeniz’in paylaşımlarına bakarak  aydınlanmak mümkün. (****)


İşte ben de “ateş olayım da cürmüm kadar yer yaksam yeter” diye düşünerek sosyal medyalarda, görev yaptığım bilumum derneklerde, cemiyetlerde  “bu işe bir çare bulalım” diye uzun süredir  çaba gösterdim, dedim ki:


-Arkadaşlar gelin bir Kara Kutu oluşturalım. Bütün bu silinen haberlerin metinlerini, fotoğraflarını, videolarını bu pasif kara kutuda saklayalım. İlerleyen zamanda keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner açar bakarız, -memlekette neler olduydu- diye… Biz bakamasak bile bizden sonrakiler bakar. Türkiye’nin siyasal tarihi tevatüre değil gerçeklere dayandırılarak kayda geçirilir.


Ne yazık ki, bu pasif tutulacak kara kutu işini, bizimkilere ısrarla anlatınca aldığım yanıt, “yahu o dediğin zor iş, kadro lazım, para lazım, kim yapacak?” Sorusundan ibaret kaldı. Bunun üzerine bir ara  bu konuyu bol keseden fonlar dağıtan Avrupa Birliğinden bir yetkiliye de aktarmıştım da demişti ki:


-Çok iyi fikir ama bunu uluorta söylememek gerekir, o dediğiniz haberleri yasaklatanların uzun eli oraya da erişir, pasif filan dinlemez, onu da yok ediverirler valla…


Eskiden Türkiye’de yayınlanan tüm gazeteler, hatta kitaplar, her türlü basılı yayının Milli Kütüphaneye belli sayılarda gönderilmesi zorunluydu, böylece ortadan kaldırılması imkansız bir basılı yayınlar arşivi oluşturuluyordu ama internet çıktı adeta mertlik bozuldu, bu yayınların saklanması, arşivlenmesi gibi bir mecburiyet artık yok.işte örneği., basın tarihine damga vuran Radikal gazetesinin yayını durdurulunca arşivleri de çöpe gitmedi mi?


-E, peki bu işe kimse bakmıyor mu? Seyirci mi kalınıyor?


Diye soruyorsanız, geçenlerde yaşadığımız olayı hatırlayın, Anayasa Mahkemesinin X’deki paylaşımı silinmişti, web sitesine de gün boyu erişememiştik değil mi? Gerçi o konu da kapandı gitti, üstelik bu “izaha muhtaç” olayın sebebi de açıklanmadı ama aslında bu durum da “şak” diye yasaklanan haberlerle ilgiliydi, yüksek yargıçlar, AKP yönetimine, “Uygulamayı kararname ile yapmayın dedik, yasa çıkarın dedik, hala yapamadınız…” diye seslenecek oldular, birden sesleri kesildi… (**)


Peki bu yasaklanan haberlerle uğraşması gereken gazeteci örgütleri sizce ne yapıyor? Yeterli tepkiyi gösterebiliyor mu? Yoksa elleri armut mu topluyor?

Sıkı durun, sakın şaşırmayın, içlerinde “haber yasaklatanlar bile var” desem inanır mısınız? Yoksa, “şaka yapıyorsun herhalde” mi dersiniz? Üstelik  mahkemeye bile gitmeden, dostlarına rica ederek bu işi kotardıkları bile oluyormuş.


Valla ben bilmem, siz kendiniz karar verin: İşte yayından kaldırdıkları haberlere dair bir örnek: Tıkladığınızda karşınıza çıkan şu:




Haber ne miydi? Valla aramızda kalsın, size hala o haberi yayından kaldırmamış olan bir sitenin adresini vereceğim… Şşşşşt! sessiz olun, kulaklarına giderse, onu da yasaklatırlar ona göre:


https://www.medyaspot.com/haber/Ankara-Gazeteciler-Cemiyeti-nde-%C3%87atlak/253738


(*)https://www.diken.com.tr/unutulmaz-ne-soma-ne-de-o-tekme/

(**)https://www.bbc.com/turkce/articles/c3g3g7g583lo.amp

(***) https://ifade.org.tr/

(****) https://medyascope.tv/2024/01/17/rusen-cakirin-konugu-yaman-akdeniz-tum-yonleriyle-turkiyede-dijital-sansur/







 














 








Yorumlar

  1. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. Kara kutu gerçekten şart olmuş kalemine sağlık 👏👏👏

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Külliye’ye içerden bakış: Erdoğan’a: “Sistem yürümedi, Türkiye’yi seçime götürmeli”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın  “Başdanışmanı” olarak Beştepe’de    7 yıl süreyle  görev yapan İlnur Çevik’le konuştuk. “ Bu sistem yürümedi ” diyen Çevik durumu, “Erdoğan’ın en kısa zamanda Türkiye’yi seçime götürüp sistemi rayına oturtması şart, eğer torunlarını şu kadarcık! bile seviyorsa bunu yapmalı, aksi halde eyvah! ” diye özetliyor.  DEM Parti ile yürütülen “çözüm süreci” için, ortada bir plan taslağı bulunmadığını savunan Çevik’e göre, her zamanki “Kervan Yolda Düzülür” mantığı yine ağır basıyor. …Acaba Külliye’de çalışma sistemi nasıl? Cumhurbaşkanı gündemini nasıl belirliyor? Yüksek İstişare Kurulu diye bir kurul var, orada ve  pek çok kişinin üye olarak yer aldığı diğer kurullarda neler görüşülüyor? Erdoğan, Atatürk ismini neden diline almak istemiyor?Beştepe’nin bodrumunda gerçekten tam teşekküllü bir hastane var mı?…  Gibi pek çok soru aklımı kurcalıyordu, “ İlnur Çevik nasılsa görevi bıraktı, artık belki konuşur ” diye düşün...

Yekta Güngör Özden’e geçmiş olsun

Geçen hafta Anayasa Mahkemesinin eski başkanlarından Yekta Beyi ziyaret etmiştik. Bugün öğrendik, küçük bir ev kazası yaşamış, ameliyat olmuş, iyiymiş. Kendisine acil şifa diliyoruz.  Aslında Ankara’da gündem o kadar yoğun ki, Yekta Beyle yaptığımız söyleşiyi bu sabah kayda geçiriyordum tam, o anda başka konular araya girince yarım bıraktım…  O halde şimdi tamamlayayım: “Güngörmüş” dostlarla bir araya gelebilmek, yakın tarihin sayfalarını gözden geçirebilmek ne kadar büyük bir şans. Geçenlerde Ali Bilge  ve Feyzan Erel ile birlikte Anayasa Mahkemesinin eski başkanı Yekta Güngör Özden’i ziyaret etmiştik, sohbetimiz sırasında notlar aldık, “ yazabilir miyiz anlattıklarınızı ?” Diye sorduğumuzda, “istediğinizi yazın” yanıtı vermişti. İşte o gün bugünmüş…  Yekta Güngör Özden ’in o gün söylediklerine şimdi biraz kulak verelim mi? SORU: Ülkede büyük bir gerilim yaşanıyor şu anda. Aydınlar, gazeteciler politikacılar tutuklanıyor, herkese gözdağı veriliyor, nas...

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...