Ana içeriğe atla

Kaplumbağa dedi ki...




Bu sabah güneşin alnında yürürken (aslında 09.00 dan sonra çıkmak büyük hata!) bir köşede orta yaşlı olduğunu sandığım, bilge görünümlü bir kaplumbağaya rastladım, selamlaştık:

- Ne o? Geç çıkmışsın bugün?
- Öyle oldu, moralim bozuktu biraz, evde oyalandım...
- Niye moralin bozuk? Şu darbe girişimine mi? Aslında haklısın biz de korktuk, sığınaklarımızdan hiç çıkmadık... O Gölbaşı'na polis kolejine atılan bombalar tepemizde patladı sanki... Bahçede bir gazete parçasından öğrendim 47 kişinin o patlamalarda öldüğünü...
-E, ne olacak bu durum?
-Ne olacağı var mı? Birbirinize kırdıracaklar sizi... O kadar kopuksunuz ki birbirinizden, Kürdü, Alevis
i, Rumu Çerkesi, Türkü...Birbirinize, inançlarınıza saygınız yok, birbirinizi anlamak bile istemiyorsunuz. Böyle bir ortamda da onların ekmeğine yağ sürülmüş oluyor işte...
-Baksana Atatürk'ün ülkeye kazandırdıklarını bir kalemde silmeye kalkıştılar.
-Tabii, siz birlik olmadığınız sürece bundan kolay birşey yok. Zaten Başkanınız o saklandığı yerden cep telefonuyla halka hitap ederken cümlesine "bu ümmet" diye başladı, duymadın mı?
-Ümidim aydınlardaydı ama onların halini de görüyoruz işte, sokaklar takkeli cüppeli, ticani kılıklı, kör cahil adamlarla dolu.
-Bırak şu aydınları, Cumhuriyet kurulalı beri ne yaptınız? Hangi kazanıma sahip çıktınız? Basın özgürlüğü, sendikal haklar, ilerici eğitim... İşte gazete tirajları ortada. Okuduğunuz filan yok, elinizde birer akıllı telefon, ooooh, maşallah bilgi sahibi olmadan hepiniz fikir sahibi olun bakalım. Sendikadan ayrıl dediler ayrılıverdiniz... Hanginiz çocuğunuzun okuluna gidip müfredat programına bir göz attınız? Varsa yoksa paranızı saçtığınız dersaneler... Ya şu Diyanet? Ülkenizde bütçeden en büyük payı alan kuruluş, insanların aydınlanması uğruna ne yapmış acaba bugüne kadar? Ama camiler, din adamları vs sizin ilgi alanınızda değil tabii. Gelelim siyasete... İşte sizin gibi sözde aydınların kurduğu parti, coşkusu, hedefi, ülküsü kalmamış bir yığın insan... Ama bak, onlar öyle mi?
-Nasıl?
-Nasıl birlik bütünlük içindeler. Nasıl çalışıyorlar, Nasıl reislerine biat ediyorlar... Eh, size de uzaktan seyretmek düşüyor.
-E peki ne olacak bundan sonra? Demokrasi zaten yoktu, diktatörlüğe mi gideceğiz?
-Valla ben bilmem, aklınızı başınıza bir an önce toplamazsanız bu gidişle öyle olacak, demokrasi benim şu bahçeden bu bahçeye gidişim kadar ağır gelişecek...


Ya işte böyle, bu sabah karşılaştığım kaplumbağa bana bunları anlattıktan sonra ağır ağır yürüyüp, yeşilliklerin arasında gözden kayboldu...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Külliye’ye içerden bakış: Erdoğan’a: “Sistem yürümedi, Türkiye’yi seçime götürmeli”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın  “Başdanışmanı” olarak Beştepe’de    7 yıl süreyle  görev yapan İlnur Çevik’le konuştuk. “ Bu sistem yürümedi ” diyen Çevik durumu, “Erdoğan’ın en kısa zamanda Türkiye’yi seçime götürüp sistemi rayına oturtması şart, eğer torunlarını şu kadarcık! bile seviyorsa bunu yapmalı, aksi halde eyvah! ” diye özetliyor.  DEM Parti ile yürütülen “çözüm süreci” için, ortada bir plan taslağı bulunmadığını savunan Çevik’e göre, her zamanki “Kervan Yolda Düzülür” mantığı yine ağır basıyor. …Acaba Külliye’de çalışma sistemi nasıl? Cumhurbaşkanı gündemini nasıl belirliyor? Yüksek İstişare Kurulu diye bir kurul var, orada ve  pek çok kişinin üye olarak yer aldığı diğer kurullarda neler görüşülüyor? Erdoğan, Atatürk ismini neden diline almak istemiyor?Beştepe’nin bodrumunda gerçekten tam teşekküllü bir hastane var mı?…  Gibi pek çok soru aklımı kurcalıyordu, “ İlnur Çevik nasılsa görevi bıraktı, artık belki konuşur ” diye düşün...

Yekta Güngör Özden’e geçmiş olsun

Geçen hafta Anayasa Mahkemesinin eski başkanlarından Yekta Beyi ziyaret etmiştik. Bugün öğrendik, küçük bir ev kazası yaşamış, ameliyat olmuş, iyiymiş. Kendisine acil şifa diliyoruz.  Aslında Ankara’da gündem o kadar yoğun ki, Yekta Beyle yaptığımız söyleşiyi bu sabah kayda geçiriyordum tam, o anda başka konular araya girince yarım bıraktım…  O halde şimdi tamamlayayım: “Güngörmüş” dostlarla bir araya gelebilmek, yakın tarihin sayfalarını gözden geçirebilmek ne kadar büyük bir şans. Geçenlerde Ali Bilge  ve Feyzan Erel ile birlikte Anayasa Mahkemesinin eski başkanı Yekta Güngör Özden’i ziyaret etmiştik, sohbetimiz sırasında notlar aldık, “ yazabilir miyiz anlattıklarınızı ?” Diye sorduğumuzda, “istediğinizi yazın” yanıtı vermişti. İşte o gün bugünmüş…  Yekta Güngör Özden ’in o gün söylediklerine şimdi biraz kulak verelim mi? SORU: Ülkede büyük bir gerilim yaşanıyor şu anda. Aydınlar, gazeteciler politikacılar tutuklanıyor, herkese gözdağı veriliyor, nas...

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...