Ana içeriğe atla

Dostluklar



Çok yıllar oldu Yasemin'i görmeyeli... 90'lı yılların sonunda birlikte, televizyon gazeteciliği yapmıştık Kanal D'de, çok sevmiştim onu... Çalışkandı, hatır gönül bilen bir insandı, yüzünden gülümsemesi hiç eksik olmazdı... Birlikte çok gülerdik. En takdir ettiğim taraflarından biri de yakınlarına, eşine dostuna, ailesine sonuna kadar sahip çıkmasıydı, gençliğine karşın o derece basiret sahibiydi yani... Sonra bir baktık evleniyor ve Antakya'ya yerleşiyor... Sevgili Levent Mıstıkoğlu ile mutluluğa yelken açtılar, hatta çok tatlı ikiz kızları oldu... Arada sırada telefonlaşırdık:

-Yasemin'cim nasılsın? Antakya nasıl? Alıştın mı oralara?
-Ah sorma Nursun'cum herşey iyi hoş ama, yemekler...
-Neden?
-Örneğin bir pilav geliyor sofraya, karnım acıkmış, tam bir kaşık alayım diyorum bir bakıyorum hooop yağda kavrulmuş soğanlar boca ediliyor güzelim pilavın üstüne.


İşte o yıllardan bu yana yıllar gecmiş, tam 17 yıl, ve biz yeniden karşılaştık Yasemin'le, hem de Antakya'da... Kardeşimizin geçirdiği rahatsızlık nedeniyle Antakya'da kaldığımız günlerde buluştuk... Hem de üst üste... Sağolsun, kaldığımız otele geldi, kardeşimizin durumuyla yakından ilgilendi, doktorlardan bilgi alıp bize aktardı, bununla da kalmadı, bize Antakya'yı tanıttı, yemeklere götürdü, ünlü merkezleri, hatta Rum Ortodoks Kilisesini bile gezdirdi...

Hatta bir gün sofrada otururken, tam da mercimekli bulgur pilavı(mercimekli aş)geldiğinde gülüştük:

-Yasemin, bu muydu senin yiyemediğin pilav?
-Ah sorma Nursun'cum ben sonradan bir lezzetini aldım, bir sevdim ki bu pilavı... Antakya'da herkesin, özellikle de çocukların çok sevdiği bu pilavı artık ben de sık sık yapar oldum, en kolay yemek vallahi..
.

Bir sonraki ziyaretimiz Rum Ortodoks Kilisesine oldu. Papaz Dimitri Beyle derin sohbetler yaptık, Hıristiyanların Türkiye'deki durumunu, Antakya'yı ve hatta dünya ahiret işlerini bile konuştuk, kendimi tutamayıp, haddimi aşarak sordum:
-Dinin esası, iyi insan olmak değil mi Dimitri Bey? İnananlar ölüp, öbür dünyaya gittiğinde, gelmiş geçmiş pek çok tanrının, dinin aslında olmadığını farkedip hayıflanmayacaklar mı?
Dimitri bizi hemen duvardaki bir ikonanın yanına götürdü:

-Bakın bu ikona Musa Peygamber'le ilgili, onun 10 emrini özetliyor, eğer insanlık bu 10 emre itaat etse idi, sonraki Peygamber'lerin gelmesine hiç gerek kalmazdı...(*)

Bu güzel sohbet sırasında Dimitri Bey, kardeşimizin ismini sorup, Pazar ayininde Mutlu için cemaatle birlikte dua edeceklerini de söyleyince, gözlerim yaşardı... Dünyada hala çok iyi insanlar olduğunu düşünüp sevindim...

Antakya'yı şahane mutfağı ve bütün güzellikleri ile geride bıraktık, Yasemin ise dostlukların ne kadar değerli olduğunu, aradan yıllar geçse bile gerçek dostlukların ilk günkü heyecan ve sıcaklıkla süreceğini bir kez daha gösterdi bana...


HZ. Musa'nın Tevrat'ta yer alan 10 emri:

Karşımda başka ilahların olmayacak.
Kendin için oyma put, yukarda göklerde olanın, yahut aşağıda yerde olanın, yahut yerin altında sularda olanın hiç suretini yapmayacaksın, onlara eğilmeyeceksin ve onlara ibadet etmeyeceksin.
Yehova'nın, Rab'ın ismini boş yere ağıza almayacaksın.
Sebt gününü takdis etmek için onu hatırında tutacaksın. Altı gün işleyeceksin ve bütün işini yapacaksın, fakat yedinci gün efendin Rab'e Sebttir. Sen ve oğlun ve kızın, kölen ve cariyen ve hayvanların ve kapılarında olan garibin hiçbir iş yapmayacaksınız. Çünkü Rab gökleri, yeri ve denizi ve onlarda olan bütün şeyleri altı günde yarattı.
Babana ve anana hürmet edeceksin.
Öldürmeyeceksin.
Zina etmeyeceksin.
Çalmayacaksın.
Komşuna karşı yalan şahitlik yapmayacaksın.
Komşunun evine tamah etmeyeceksin, komşunun karısına, yahut kölesine, yahut cariyesine, yahut öküzüne, yahut eşeğine, yahut komşunun hiçbir şeyine tamah etmeyeceksin.

NOT: Bu ziyaretten 4 yıl sonra eşim Feyzan Erel çok ağır bir hastane süreci yaşadı. Ümitsizce Hacettepe Hastanesinin yoğun bakımı önünde saatler geçirirken, aklıma Dimitri Bey geldi, ona “Pazar Ayininde lütfen eşim Feyzan için de dua eder misiniz? Ricasında bulundum... Bu isteğimizi yerine getirmiş, çok şükür Feyzan iyileşti, ancak ne yazık ki biz Dimitri’nin genç yaşta dünyadan ayrılan kardeşi için sadece üzülebildik. Elden bir şey gelmedi.
26 Nisan 2021

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...

Basın Meslek Örgütü Sansür Uygular mı?

Basın meslek örgütü sansür uygular mı? Gazetecilik camiasında son günlerde bir tartışma sürüyor, ortadaki soru şu: -Sansürle mücadele etmek için kurulmuş bir basın meslek örgütü, kendi üyelerinin paylaşımına sansür uygular mı? Sözü hiç dolandırmadan, geçen hafta yaşanan bu olayı direkt anlatalım: Gazeteciler Cemiyetinden bir grup üye, 33 yıldır başkanlık görevini sürdüren yönetime eleştirilerini bir yazılı bildiriyle ortaya koydu:   -E, sonra? Sonra kıyamet koptu… Gazeteciler Cemiyeti adına “ görevlendirilen” bazı isimler, pek çok web sitesinde yer alan bu bildirideki iddiaları yanıtlamak yerine, tek tek web sitelerinin yöneticilerini arayarak sansür ettirme çabasına giriştiler. Bazılarında başarılı oldular, bazıları ise bu “ basın özgürlüğüne ihanet ” sayılan girişimi reddetti.  -Nasıl yapabilmişler bunu? -Kimilerine bazı vaadlerde bulunmuşlar, kimilerine - tüzüğün falanca maddesini işletir, sizi üyelikten atarız - demişler. -Ne vaadiymiş o? -O bildiriyi ...

KONGRE TUFANI (2) Alo 198’e sormuş!

  Gazeteciler Cemiyetinde yaklaşan kongre için, adaylığım üzerinde ısrarlar yoğunlaşınca epey düşündüm: -Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu?  -Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi? -Biz başımızdakileri, “ koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız ” diye eleştirirken, “ tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen ” yöneticilere ne diyecektik? Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım. İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki: - Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır. Bu sözler kulağımda çınlarken, elimde “ Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçemle ” yola çıktım, Üsküp Caddesi 35 numaradaki cemiyetin bahçesinden içeri ...